28 Kasım 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

28 Kasım 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 Teşrinisani 1937 AKŞAM Bütünefradıfeci surette ölen bir hanedan Hess grandükü ile ailesi erkânı geçen hafta Belçikada bir tayyare kazasında ölmüşlerdi. Bu hanedanın erkânından çoğu da “e feci surette veda etmiştir Hess grandükü Jorjun, kardeşinin düğününde bulunmak üzere, tayyare Ne Londraya giderken tayyarenin düş tüğünü ve bir çocuğu müstesna ol- mak üzere bütün ailesi efradile bir- likte feci bir surette öldüğünü tel- graflar haber vermişti Yapılan tahkikat tayyarenin Brük- Selden hareket ettiklen sonra Ostand- da bir bacaya çarplığını ve bunun Üzerine yere düşerek ateş aldığını gös- termiştir. Tayyarenin yola çıktığı gün hava sisli idi. Sis bilhassa Belçika sa- hillerinde ve Manş denizinde çok ka- Mındı. Bunun için tayyarenin Ostanda uğramaması, doğruca Londrayâ git “mesi bildirilmişti. Buna rağmen Os tand üzerinde neden alçaktan uçtu- ğu önce anlaşılamamıştır. Fakat son- radan bu noktayı aydınlatmak kabil olmuştur. Hess grendüşesi hamile idi, Tayya- ' reye bindiği zaman hamil zamanı yaklaşmıştı. Anlaşıldığına göre, yolda hamil sancıları başlamış, bunun Üze- rine pilot tayyareyi karaya indirmek istemiştir. Fakat tayyare inerken sis- ten bacayı görememiş ve buna çârpa- Tak yere düşmüştür. Tayyare düştük ten sonra ateş aldığından içindekile- rin hepsi yanmışlardır. Bu hadisâ her tarafta büyük bir teessür uyandırmıştır. Fakat ayni za- manda tabii görülmüştür. Çünkü Hess hanedanına mensup bütün pren4£ ve prensesler hep böyle feci bir suret- te ölmüşlerdir. Sanki bu onlar için mukadder bir şeydir. Son facia bunu bir kere daha meydana çıkarmıştır, İlk felâket İlk felâket dördüncü Louis zama» nında başlamıştır. Dördüncü Louis, ciddi namuslu, fakat hastalıklı bir adamdı. Ömrünün yarısı yatakta geç“ mişti, Kendisi daha grandük olmadan, evvel kraliçe Viktoryanın kızı prenses Alice ile evlenmişti. Genç prenses, rahiplikten koğul- muş David Strauss namunda biri ile manevi ve sıkı bir dostlukla bağlı idi, Strauss, «İsanın hayatı; serleyha- sile yazdığı bir eserle o devirde büyük bir skandala sebebiyet vermişti. Genç prensesin matrud papasla, bir odada baş başa saatlerce kapanarak felse- fo münakaşalarına girişmesi, efkârı umumiyeyi hiddetlendirmişti. Genç prenses, kocasının, annesinin ve muhitinin bütün rica ve tazyikle- I rine rağmen, David Surauss ile mü- nasebetlerini kesmekten çekindi ve ansızın öldü; Prensesin ölümü o kadar Ani ve esrarengiz oldu ki, ölümünün sebebi, hiçbir zaman anlaşılamadı. Sa- | Tay muhiti bu ölüm etrafında o kadar ketum davrandı ki, hakikati öğren- mek kabil olamamıştır, Biribiri arkasında ölen prensler ve prensesler Dördüncü Louis'nin bu izdivaçtan dört kızı ve iki oğlu olmuştur. Kızlar prenses Victorla, Elisabeth, İröne ve Alice, erkekler Ernest Louis ve Frederic Gullilauma adında idi, Frederic Guillaume, çok genç yaşında hemophille buh- Tanı neticesinde ölmüştür. Bir bu- run kanamasının ve en küçük bir ya- ranın ölümü intaç eden bu müthiş Afetten ikinci Wilhelmin kardeşi Prusya prensi Henry ile evlenmiş olan İröne'nin çocukları da ölmüşlerdir. Elisabeth ile Alice'e gelince, âki- betleri çok feci olmuştur. Elisabeth Rusya Çarı ikinci Nikolanım amcası grandük Serge ile evlenmişti. Grandük Serge, 1005 senesinde bir Rus anarşis- tinin arabasına attığı bir bombadan ölmüştür, Grandüşes Elisabeth koca- #ının bombadan parçalanan vücudü- nün parçalarını bizzat, sokaktan ken- di ellerile toplamıştır. Grendüşes, kocasının katilini, ha- pishane höcresinde ziyaret ettiği za» man kendisini affettiğini söylemiş, bu hareketine nadim olduğu takdir. de kendisini imparatora affettire- Tayyare kazasında ölen Hess grandüşesi ceği vaadini de vermiştir. Anarşist, nedamet göstermediğinden idam edil- İ miştir. Grandüşes Elisabeth bundan sonra inziva hayatına çekilmiş, orto- doks bir tarikat kurarak baş rahibe- liğini yapmıştır. Grandük ile ailesi erkânı Bolşevik ihtilâli patlak verdiği za“ ©) man Çarlığın silesi efradile beraber yakalanarak 1918 senesi mayısında Alapalevske götürülmüş ve temmuz- da Çarlık hanedanile beraber idam edilmiş, cesedi de birkaç hafta son- ra Beyaz Rus kıtaatı tarafından bu- Yumuştur, Grandüşesin göğsünde Hazreti İsa nın kıymetli taşlarla süslenmiş bir tasviri vardı. Çar, tahtından vazgeç- mezden bir gün evvel bu tasvir önün- de diz çökerek ibadet etmişti. Gran- düşesin cesedi, birçok maceralsrdan sonra Arzı mukaddese götürülerek orada gömülmüştür. Son çariçe Hess düşesi Alice ise, Aleksandra » Feodorovna nâmile Rusyanın son Çariçesi olmuştur. Bu son Çariçe de matemler ve felâketlerle dolu bir sal- tanat sürdükten ve iki muharebeye ve ihtilâle şahid olduktan sonra, he- mophilie hastalığına tutulmuş biricik oğlunun izlıraplarını gördükten son- ra 1918 de Ekaterinburg'da kocası Çar ve kızlarile beraber idam edilmiştir. Ailesi efradının başına gelen bu kadar felâket ve sıkıntılar, ahiren öl- müş olan Ernest Louis de Hess'in za- ten abus olan karakterini daha mer- dümgiriz bir hale koymuştu. Dük, umumi harptenberi, arkalarında fe- ci bir surette ölmüş olan ailesi efradı- nın isimleri hâkkedilmiş olsn iskem- leri muhtevi yemek salonuna ayak basmamış, hemşirelerinin ve enişte- sinin İsimlerinin yanında telâffuz edildiğini işitmek istememiştir. Za- vallı Ernest Louis karısının, oğlunun, gelininin ve torunlarının Felemenkte bir tayyare kazasıng kurban gittikle- rini görmeden birkaç hafta evvel öl Şoför mesul değil Eyüble Keresteciler arasındaki kazanın muhakemesine başlandı Eyüple Keresteciler arasında işli- yen şoför Zekinin idaresindeki oto- büs, Ayvansaray caddesinden geçer- ken caddenin sağ tarafındaki sebilin taşı üzerinde oturmakta olan İdris adında 16 yaşında bir çocuğa çarpa- rak ölümüne sebebiyet vermişti. Dün üçüncü ceza mahkemesinde şoför Zekinin dikkatsizlik ve tedbir- sizlikle vefata sebebiyet suçundan mamunen ve mevkuf olarak muha- kemesi yapılmıştır. Otobüsün sahibi Mustafa da bu kazada mesul bilmal sıfatile muhakeme altına alınmış ve dünkü muhakemede bulunmuştur. Kazadan sonra mahallinde keşif yapan makine mühendisi B. Hüseyin Dinlenmiş, kazayı müteekib yaptığı muayene neticesinde. otobüsün di- reksiyonunu, » frenlerini, -Kornasını Feci bir infilak iİki çocuk kapsülün infilâ- kından ağırca yaralandılar İzmir (Akşam) — Çeşme kazasının Zeytinler köyünde bir infilâk yüzün- den iki çocuk ağır surette yaralanmış- tır. Kazanın sebebi dikkatsizliktir. Köy halkından Hüseyin Kayanın yedi yaşındaki oğlu Mustafa ile üç yaşın- daki oğlu Şerif tarlada oynarken top- rak altında gömülü bir tahrib kapsü- lü bulmuşlardır. Bunu eve getiren ço- cuklar ocak başında oynarken kapsü- Tü yere atmışlar ve bu yüzden müthiş bir infilâk olmuştur. İki çacuk da yüz, el ve göğüslerinden ağır surette yara- Janmışlardır. Yaralı çocuklar, İzmir memleket hastanesine kaldırılmışlar- ğunu ve kazanın sureti vukuu hak- kında izahat verdikten sonra: «Bence bu işte hatalı olan şoför değil, ölen çocuktur.» Diğer şahidlerin çağını ması için muhakeme başka güne bi- raklımıştır Yazan: Arif C, Denker ESRARENGİZ KERVAN Sahife 7 'Tefrika No, 14 — Olga: “Dessas herif söylediklerinden daha fazla diye. düşündü şeyler biliyor ,, — Bak bunu yapabilirim. Oradaki Taotay benden bu ricamı esirgemez. Zaten mevkuf İngiliz casusunu ne ya- pacağını bir türlü kestiremiyor. Kaş- gardaki İngiliz konsolosu haber alır diye korkuyor. — O halde pazarlığımız bitti. Birl- miz Viemyiye gidecek ve telgrafı çe- kecek, diğeri de Kaşgara gidip İngiliz casusile konuşacak. Fakat, şayet Mos- kova o tüfekleri satın almak istemez- se - çünkü o tüfeklere ihtiyacı olduğu- nu hiç zannetmem - o zaman ne ya- pacağız? Şayed sllâhların nerede ol- duğunu bize söyliyecek olursan daha ziyade istifade edersin. Moskova ver- diğin her haber için sana bol bol pa- ra gönderiyor. Bu haber için de ala- cağın para belki satıştan haşıl olacak kârından daha fazla tutar. Olga bu sözleri yavaş yavaş, bir iş adamı tavrile söyledi. Sö- zünü bitidiği zaman birdenbire Çinli- nin yüzüne baktı. Ah-Sing gözlerini kıpırdatarak sırıtıyordu. Olga onun bu halini görünce; «Dessas herif söy- lediklerinden daha fazla şeyler bili- yor, para hırsını bol bol tatmin edecek olursak ağzındaki baklayı çıkarmak- tan çekinmiyecek.» diye düşündü. Fakat, o anda kızın aklına başka bir şey geldi. Koynundaki almanca mektupla Ah-Singin bahsettiği silâh- lar arasında bir münasebet olacağını tahmin etti. Ondan sonra dimağı İşle- meğe başladı: Larsen denilen adamın naklettiği silâhları bu Ah-Sing nasıl eline geçi- rebilecek ki onları satmağa kalkıyor? O silâhlar Rus Türkiştanına geçirile- cek, yani Çin topraklarında kalmıya- cak! O halde... Ah-Sing ne demek is- tiyor? Yoksa bahsettiği silâhlar ker- vanla nakledilmekte olan silâhlar de- Zil de başka bir parti mi? Ben ikisini bir zannetmekle yanılıyor mıyım? Olga bu düşüncelerile meşgul iken Ah-Sing de kurduğu plânı bir kere daha kafasından geçiriyordu. Kurnaz Çinli Çin valisinin yardımile o silâh- ları ele geçirmek istiyordu. Fakat, on- dan sonra Japon ajanları tarafından teklif edilen tarzda hareket etmeyip tüfekleri kendi hesabına satmak sure- tile kârlı bir iş yapmak niyetinde idi. Kervancılar tevkif edildikten ve bal- yeler değiştirildikten sonra ikinci ker- vanı Kuen-Lun dağlarına doğru sü- recek ve oradan Rus“hududunu aşa- rek Rusyaya geçirecekti. Bunu yap- madan evvel tüfeklerin Rusya tarafın- dan satın alınmasını temin etmeğe çalışıyordu. Çünkü Rusya satın alma- yı vaadetmezse silâhların müsadere edilmesi tehlikesi vardı. Tüfeklerin Çinde alıkonulmasına ve parça parça satılmasına hiç imkân yoktu. Çünkü Çin memurları ve Japon ajanları derhal bunun farkına vara- caklar ve Ah-Singi bundan mesul tü- tacaklardı. Onun için Olganın teklifi. ni muvafık buluyordu. Yalnız, hem kervanın nerede bulunduğunu kızlara ifşa çderek bu suretle Moskovadan mühim bir para koparmak, hem de tüfekleri ele geçirerek onlardan da ayrıca İstifade etmek istediğinden bu iki kazanç imkânını biribirile nasıl birleştirebileceğini kestiremiyordu. Bir kere bu gizli maksatlarını belli etme- mek ve zevahiri kurtarmak için Japon ajanları tarafından Kurulan plânın tatbik edilmesi lâzım geliyordu. Ah » Sing silâhların bulunduğu yeri Rus- lara haber verse bile kurulan bu plâ- nı gizli tutacaktı, Japonları da ele vermiyecekti, Çünkü, Ah-Sing Rusla- rın oriş Asyadaki casus teşkilâtına mensup ve 63 numarada mukayyed olmakla beraber Ruslara karşı büyük bir kin ve nefret besliyordu. Ah-Sing bütün bu düşünceleri ak- Undan geçirdikten 9 Olgaya ce- vap verdi: — Şayed bana elli sw ruble verilir. se, silâhların nerede olduğunu Rus konsolosunun derhal onlara vaziyed edebileceği bir surette bildirmeğe ha- arım. — ENi bin ruble mi? Yapacağın hiz- met istediğin paraya değmez, Rus hü- kümeti herhalde bu parayı vermek istemiyecektir. Hem de göstereceğin | yerde silâhlarıni bulunup bulunmadı- ğını kontuol elinederi * paranın peşin olarak verilmesini istiyeceksin ki bur- na hiç imkân yök. Belki, silâhların gösterilen yerde bulunduğu sabit olur- sa o zaman dört beş bin ruble verilir. Olga bunu söylerken önünde du- ran rovelvetini aldı ve emniyet terti- batını yerine getirdi. Ah-Sing kurnaz- Uğına devamla dedi ki; — O halde tüfekleri ben alırım ve burada memleket dahilinde satarım, Böyle yaparsam daha kârlı çıkarım. On mislini kazanmak imkânı varken dört beş bin rubleyi ne yapayım? Olga sert bir lisanla ona şöyle mu- kabelede bulundu: — Satarsın ama kelleni de tehlike- ye #okarsın, Sen bunu tabii benden daha iyi bilirsin! — Ben hiç bir tehlike görmüyorum! Tehlike bunun neresinde? Tüfek satın alıyorum ve otları memlekette satıyo- rum. Rusyaya teklif etmemin sebebi, onları kısın kısım satmağa çalışmak- tan ve fazla zahmetten kurtulmaktır. Olga Feodorovna 'Çinlinin bu son sözüne ehemmiyet verdi. Çok zahmet- ten kurtulmak için az kazanmayı ka- bul eden bir Çinli! Buna imkân ola- bilir miydi? Şüphesiz silâhların kı- sım kısım satılmasını meneden zorluk- lar vardı. Ah-Singin, - tüfekleri Çin memurlarının gözleri önünden kaçır- mak istediğini tabii Olga hatırına ge- tiremiyordu. Casus kız, içinde bulun- dukları vaziyeti bir kere daha tetkik ettikten sonra pazarlığı kesmemeğe karar verdi. Onün için Çinliye dedi ki: — Belki doğru düşünüyorsundur, Ne kadar tüfek ve fişek teklif ettiğini söyle. Arkadaşım Sonya hemen Vier- nyiye gider ve telgrafi çeker, ben de Kaşgara hareketle oradaki İngiliz ca- susile meşgul olurum. Olmaz mı, Sonya? Sonya cevap verdi: — Ah-Sing masrafları peşinen ve- rirse giderim. Olga da Şir sözleri ilâve etti: — Hem paralari, hem de Kaşgar valisine yazacağı mektubu peşin ver- meli! Ah-Sing gene Sonyaya fena bir na- zarla bakarak dedi ki: — Vali Ma-Şao-Vuya derhal mek- tubu yazarak veririm. Yol paralarına gelince, burada iş değişiyor. Masra- fın yarısını şimdi... Sonya burada Çinlinin sözünü kes- ti: — Ya kararlaştırdığımız parayı ve- rirsin, yahut Wiernyiye gitmem, Biz- de veresiye iş'yok! dedi. Pazarlık bir müddet daha devam et- tikten sonra Çinli parayı peşin verme- ğe razı oldu. Kâğıd, yazı fırçası ve Çin mürekkebi alarak Kaşgar valisine is- tenilen mektubu yazdı. Ondan sonra parayı getirmek için kalktı ve odadan dışarıya çıktı. Biraz sonra para elinde olduğu hal- de geri geldi. Üç kişi plânlarını müza- kere ettiler. Ah-Sing Moskovaya gön- derilecek mektubu Sonyaya yazdırdı, Olganın üç gün sonra Kaşgara hare ket etmesi kararlaştırıldı. Bunu müteakıb iki casus kız ayni tertibat dairesinde Çinlinin evinden çıktılar. Hana geldikleri zaman orta- lık henüz karanlıktı, - fakat, güneşin doğmasına az kalmıştı. Kızların bir gece eğlenöösinden geri geldiklerini zanneden han kapıcısı kapıyı açtı. Kızlar sessizce merdivenden galeri- ye çıktılar ve odalarına doğru yürü- düler. Ay artık battığı için her taraf karanlıktı. Olga hiç gürültü çıkarmadan kâ pının büyük asma kilidini açtı ve ka» pıyı itti. Odadan içeri girdiler. Son- ya gene hiç gürültü çıkarmadan ka- Ppıyı içeriden kilitlerken Olga da lâmbayı yaktı. Etraflarına bakındık- ları zaman her şeyin yerinde olduğu- nu gördüler Yalnız küçük köpeğin kendilerini sıçrıyarak ve sevinerek karşılamaması hayretlerini mücib ole du, İkisi birden; (Arkası var) mene öö İ İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: