28 Kasım 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

28 Kasım 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

geo sona kadar hâkim oynadı Güneş: 2 — Bir ia OARIŞAği pantalon: Papadoplos - Skalavinos, Kapadoie- Gasparis, Patoroplos, Kondilis - Ma- netos I, Sanetis, Vasiliu, Maroplos, Manetos 4 GÜNEŞ: Kırmızı forma, lâciverd pantalon: Sufa - Hristo, İlhami - Daniş, Muh- icrem, o İbrahim - Abdürrahman, Ömer, Melih, Niyazi, Murad. Bünkü maçtan evvel iki takım bir arada İki günden beri yağan yağmurlarla birlikte hava soğuduğu için cuma ak- şamı şehrimize gelen Yunan Knosis takımının dün öğleden sonra Taksim stadında Güneşle yaptığı ilk maç ten- ha denecek kadar az seyirci önünde oynandı. Bu mühim maçın lâyık oldu- ğu alâkayı toplamamasının diğer bir sebebi de Güneşlilerin bir gün sonra (bugün) Beykozla yapacakları lig ma- çı dolayısile Yunanlıiara karşı zaif bir takım çıkaracakları ve oyunun. zevksiz olacağı endişesinin uyanmış olmasıdır. Yoksa güzel bir havada bu mahzurlar bertaraf A. E. K maçı ra- hat rahat beş altı bin seyirci toplıya» bilirdi. Maç tam üçle Nihadın idaresinde başladı. İlk karşılıklı o denemelerden sonra sahanın bir çamur deryası hali- ni alması derhal tesirini (ogsterdi ve ahenksiz, zevksiz rastgele bir oyun baş» tadı, İslanan top ağırlaştıktan başka yer / yer çamura saplandığı için paslar ye- rini bulamıyordu. Bu vaziyette tabla» tile enerjik oynıyan takım tefevvuk edecekti. Nitekim atılgan ve enerjik bir oyun çıkaran Güneş on biri ilk da- kikalarda topu Yunan nısıf sahasına intikal ettirerek bir buçuk saatlik o- yunun büyük bir kısmında Yunan ka- lesinin önünde oynamak imkânmı bul- du Böyle olmasına rağmen lüzumsuz paslar yapan ve kalenin dibine girdi- gi halde şüt çekmiyen bu mühacim hattı iki üç vaziyet müstesna bir çok mühim fırsatlar boşa gitti, Hele birin- ci haftaym bu şekilde hiç yoksa üç dört muhakkak gol kaçırıldı. Birinci devre ilk dakikalar Güneşin seri ve sağlı sollu hücumlarile Yunan xalesini sarmasını seyrettik. Bu esna- da Enosis kalecisi bir çok kurtarışlar yapmak mecburiyetinde kaldı Hele bir defasında tehlikefi bir şekilde Melihin ayağına yatarak muhakkak bir golü kurtarması çok güzeldi. On dakida | | devrede olduğu gibi ekseriyetle Güneş- sonra sahaya yavaş yavaş alışmağa başlıyan Yunanlılar'da açıldılar ve 0- yun mütevazin bir şekil aldı. Bu ara- da Güneş sağdan yaptığı bir akında Melihin ayağile ilk sayısını kazanmak- ta gecikmedi. Henüz yirmi dakika geçmeden ya» pılan bu gol Yunanlıları canlandırdı. Bir dakika sonra Yunanlılar sağdan açıklarınm beceriksizliğindön mühim bir fırsat kaçırdılar, kaleci ile karşı karşıya kalan bir oyuncu topu dışarı attı, Yunanlıların tesirsiz tazyiki de- vam ettiği bir arada Güneş gene sağ- dan ani bir hücum yaptı. Sağaçığın ortalayışını kale dibinde yakalıyan Murad topu hafifçe sağ köşeye plâse ederek takımına ikinci golli kazandır» dı, Bundan sonra Güneş“ tekrar Yu. man, kalesini çok sıkı bir çem- bere aldı ve tamamile tek.kale oyna» | Çamur deryası içinde oynanan oyun Bir oyun çıkaran Güneş karşısında dür | * ENOSİS: Maçtan evvel Güneş kaptanı Refik bayrak veriyor mağa başladı. Fakat otuz beşinci da- kikada Yunan müdafaasından kopan top sahanın ortasında oynıyan Güneş müdafilerinin gerisine düştü ve-biraz evvel mühim: birfırsat kaçıran Yunan sağaçığı bu sefer topa daha evvel ye- tüşerek Sefa ile karşı karşıya kaldı ve Bu sefer çok sıkı bir burun vurarak takımının ilk ve son golünü yaptı. Bu golden sonra her iki tarafda bü- ceriksizlikleri ve Yunanlıların hâkem Nihad tarafından lüzumsuz ofsayd- lerle durdurulan. akınları yüzünden. bir neticeye varamadan bu şekilde 2-1 bitti. Tam devrenin sonunda oyunun başından beri kararlara itiraz eden Yunan sağ müdaflini hâkem dışarı çıkardı. İkinci devrede Güneş: Wler hâkim oynadılar ve bir çok gol fırsatları kazandılar. Yunanlılara ge- ince tek tük yaptıkları akınlar hiç bir zaman tehlikeli olmadi ve ancak Gü- neşin tazyikine mukabele etmekle ik- tifa etmek mecburiyetinde kaldılar. gittikçe oyuncuları yorduğu için dev- re sonları büsbütün durgun. geçti ve bir buçuk saattenberi zevksiz bir şekil de oynanan maç İlk devrede yapılan üç golle 2-1 Güneş lehine bitti. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi çok çamurlu bir sahada oynanan bu maç Yunanhların hakiki kabiliyetle- rini ortaya koyamadı. Böyle bir saha- da sistem tatbik etmek, top kontrolü ve görerek paslarla oynamak kabil o- Bugünkü spor hareketleri Lig maçlarında dördüncü hafta TAKSİM STADINDA : 1 — Fenerbahçe - Enosis sabah fi 11 de . Hakem Şazi Tezcan, ) 2—Güneş-Beykozsaatlide. İ) Hakem Said Salâhaddin. j s— - Süleymaniye İ) saat 1445. Hakem Basri. STADINDA : 1 — Ortaköy - Karagümrük sa- İ) bah 11 de, Hakem Nuri. 2 — Topkapı - Vefa saat 13 de. ) 2 — Fenerbahçe - Süleymaniye İ saat 14,45 de. Hakem Feridun. Triklor Me takımı salı günü geliyor Bayramda, şehrimizde üç maç yapar cak olan Ramanyanın en kuvvetli ta kımlarından Triklor salı günü Daçya vapurile gelecektir. Rumen takımı bayramın birinci günü Şişli ile ertesi gün, yani pazar sabahı Pera ile ve pü» NE Halnkiiyönde” maçlar günlerde Çekler bu maç için az para verildiğini ileri sürerek maçtan sarfı nazar etmişlerdir. amaaa m tunamadı ve mâhküm bir oyun oyna» dı. İri vucudlu ve atletik kabiliyetleri fazla olduğu görülen bu takım hakkın» da “dünkü neticeye göre bir hüküm vermek doğru olamaz kanaatindeyiz. Mamafih bugün tam takımla oyna- yacak olan Fenerbahçenin Bu takımı büyük bir sayı farkile yenmesi bekle- | nebilir, Ne diyorlar? Maçtan sonra kendisile görüştüğü- müz Yunan kafile reisi Negroponti şunları söylemiştir: — Her şeyden evvel şunu söyliye- etmiştir. Bir çok akınlarımızı haksız ofsaydlerle kesti. Nihadı Galatasaray- da oynadığı zamanlar çok severdim. Çok iyi bir oyuncuydu. Fakat iyi bir hâkem: olamadığını gördüm. Çünkü bu eski oyuncunun hüsnü niyetinden şüphe edemem, buna nazaran görüş- leri ve bilhassa bir maçın mukadde- ratı üzerinde en mühim rolü oynıya- cak ofsuydleri iyi takdir edemiyor de- mekdirki bir hâkem için bundan bü- | yük Kusur olamaz. Fakat şunu da söyliyeyim ki bugün çok fena ve mağlübiyeti hak eden bir oyun oynadık. saha çok çamurdu, doğ- rusu bukadar çamurlu sahada oyna mağa alışık değiliz. Sonra en iyi o- | yuncümuz olan merkez mühacimimi- gin bileği geçen hafta- Panatinakosu 1-0 yendiğimiz maçta kırıldığı için bu- gün tam randmanla oynıyamadı. Bu- günkü oyunile takımı tanımadığımı söyliye bilirim. Çok bozuk oynadık. Güneş takımı güzel oynıyor. bilkas- sa oyunun sonuna kadar enerjilerini kaybetmeden oynıyabilmeleri büyük bir muvaffakiyettir. Her şeye rağmen Güneşin bizden da- ha kuvvetli bir takım olduğunu kabul 28 Teşrinisani 1937 —— e SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme; iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No, 49 5, Abdülhamide meşrutiyeti kabul ettirenler siyasette tecrübesiz gençlerdi. Avrupayı tanımıyorlardı 'Taallül görmesi üzerine cam sıkılarak ve şikâyetleri dinlemek istemiyerek: — Vür emri aldım. Asker emri Icra edecektir. diye bir tebliğde daha bu- lundu. Talebe dağıldı. Bir gün sonra avcı taburlarından birinin kumandanı olan binbaşı Rem- zi bey yemekhane tarafında talimhane' kapısı önünde talebeyi İttihad ve Te- rakki cemiyeti namına tahlif ediyor- du; rovelver ve kur'an üzerine yemin etmek istemiyenler ayrılıyordu. Eli kadar talebe arabalarla ve süngülü neferler muhafazasında Harbıye ne- zaretine Bekirağa bölüğüne gönderil- di. Mektepte çıkarılan gürültü müşev- vik ve muharriklerini muhakeme et- mek üzere bir hususi divanıharp teş- kil olundu. Bütün mektep talebesi aralarında gizlice (biz de mevkuflar ile hemfiki- riz. Hepimizi anlara iştirak ettiriniz) diye bir mazbata tanzim ederek diva» nıharp reisine verdiler, Matbuat ile mebusan meclisi de işe karıştılar. Divanıharp iki ay kadar tahkik ve tetkikten sonra talebenin hareketlerinde cezayı müstelzim ola- cak bir hal göremiyerek mevkufların kâmilen bersetirie karar verdi. (1) Bu iş Harbiye talebesinin ahvali ru- hiyesinde fena bir tesir bırakmıştı. Böyle meselelerin biri kapansa diğeri çıkıyordu. Her tarafta müsaid ve serbest saha En varidat olan Aydin vilâyetine bile İstanbuldan para gönderilmek icab etmişti. İstanbula en yakın olan ve en uya» nık sayılan vilâyetler halkının bile nazarlarında meşrutiyetin, hürriyet ve müsavatın ancak mücerred bir ma- hiyeti vardı. Değeri ve mekanizması bilinmiyordu. ki tazyikler, zulümler yerine refah ve salâh kaim olacaktı. Meşrutiyet ve kanunu esasi dahili idare makinesini bir tılsım gibi der- *” hal düzeltecekti. Haksıztıklardan, ada- letsizlikten bahisile Osmanlılık camla- sından ayrılmak istiyen gayrimüslim- ler artık kanun haricinde muamele görmeyince şikâyetten vaz geçecekler. di İstibdad yıkılmca fenalıklar da âdeta Kendi. kendine ortadan kalka- caktı! Meşrutiyet ilânı ıslahat istiyen ecnebi devletlerin artık hıristiyanlar | lehinde hükümeti tazyik etmelerine de lüzum bırakmıyacaktı: Çünkü hı- ristiyanlar da Kanunu esasinin temin ettiği geniş haklardan. müslümanlar , Kadar istifade edebileceklerdi. Abdülhamide meşrutiyeti kabul et- trenler vatan aşkile yanıp tutuşan siyasette tecrübesiz gençlerdi. Bunlar hep istibdad devrinin dar, sıkı, tetkiki ve mütaleayı genişletmeğe gayrimtisa- id muhitinde yetişmişlerdi. Avrupayı tanımıyor, dünya siyaseti hakkında pek müphem ve müşevveş fikirler ta- şıyorlardı. Büyük Avrupa devletlerin- den Rusyayı daimi bir düşman bili- yorlar, ana karşı Avusturya ile siyasi bir muvazene tutmak kabil olacağını düşünüyor, hürriyetperver İngiltere ve Fransanın teveccüh ve yardımına nall olmağı kuvvetle umuyor, İtslyayı ise hesaba pek az katıyorlardı. Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Ulahlar hürriyete nail olup mebusları vasıta- sile-devletin siyasetine'de iştirak edin- | ce artık Yunanistan, Bulgaristan, Ka- mdağ, Romanya gibi Balkan hükd. | metlerinin ağız açmağa'ne hakları olabilirdi? Meşrutiyet, kanunu esasi, mebusan meclisi... İşte biribirini ikmal eden bu üç tal- sım Osmanlı devletinin halini, duru- munu kuvvetli, müessir bir sihir gibi birden salâha isal eyliyecekti! Tatbikatta elbette müşkülât çıka» caktı. Fakat hüsnüniyet o kadar bü- yük ve kuvvetli idi, azimde öyle salâ- bet vardı ki bunların yenilmemesine imkân görülemiyordu. Makedonyada bütün ıslahat proje- lerinin veremediği itimadı hürriyet ve meşrutiyetin ilânı kalblere telkih et- miş gibi görünüyordu. Bulgar, Sırp, Yunan çeteleri dağlar- dan inmiş, Makedonyayı kanlara bo yayan mukateleden eser kalmamıştı. Her taraftan yükselen uhuvvet ve müsavat sesleri arasında her milletin ruhanileri, hocalar, papazlar, haham- lar biribirile kucaklaşıyorlardı! Bu hali görenlerin bu muhtelif une surlar arasında her türlü milli reka- betlerin, siyasi emellerin, din ve mez- heb mücadelelerinin ortadan kalktı- Bına, bu yüzden memleketin kurtula- cağına hükmetmemeleri kabil ola mazdı. Böyle bir durum karşısında Avrupa- lar da müsaid görünmemeği yapâ- madılar. Rusya ve Avusturya Mako- donyadaki ajan sivillerini çekerek Os- manlı mebusan meclisini Makedonya- nın da diğer vilâyetler gibi idaresini tanzimde serbest bırakmağı tercih et- tiler:. Makedonyaya mahsus olan ec nebi jandarma tensik zabitleri de kıs- men bütün Osmanlı jandarmasının | tensikine memur edilmesi muvafık gö- deliller O günlerde ne kadâr şükran ve sevinç İle karşılanmıştı? Bu icraat meşrutiyet rejiminin muvaffakıyetleri: gibi görünüyordu. Halbuki meşrutiye- ti istihsal edenlerin ellerinde kanunu esasi kendisinden beklenilen saadeti, refahı getirebilmek için pek meharet- le, dikkat ve ihtiyat ile tutulmak, ida- Te edilmek lâzım gelen otuz seneden- beri eskimiş âlettii Bukadar me- hareti kim, nasıl gösterecekti? Kendi ellerile yapılan güzel işin ge- ne kendi ellerile bozulmaması için na» $ıl bir hattı hareket takib edilmeliydi? Muktedir siyasiler yetiştiren muaz- zam, Avusturya ve Macaristan impa» ratorluğunun bile Osmanlı devleti gibi karışık halk unsurlarını ihtiva etmesi yüzünden muvaffak olamadığı bir sahada bu tecrübesiz, harice karşı nüfuzsuz ve kudretsiz Jön Türkler na» il muvaffak olabilirlerdi? Ortaya konulan hürriyet, müsavat, uhuvvet düsturları içinde müslüman- larla hıristiyanlar arasında müsava$ ile uhuvvetin nasıl tatbik edilebilece- ği anlaşılamıyordu. Ancak muvaffakiyet sermestisi için- de bir hayal ve serab Âleminde yaşa- mılıyor gibiydil Hayalin zati olup hakikatin bütün Korkunçluğile görüneceği günler uzak değlidi! Devletin idare sisteminin de- ğişmesinden, kanunu esasiden bir mu- cize bekleniyordu! Zuhur etmedi! Meşrutiyeti elde etmek için Rumeli- de canlarını tehlikeye koyanlar bu ga- yelerine vâsıl olduktan iki, tiç ay son- ra bu hayal sukutunu pek acılıkla gör- düler. Evvelce muvaffakıyet saydıkları ic raat bile meşrutiyet ve devletin haya» fa hesabına zarar hanesine kaydedil. mek lâzum geldi! Makedonyada yapılan ıslahatın e0- nebilik şınrı ve rengi kaldırılmakla iktifa olunarak ipkası Balkan harbi felâketinin belki önüne geçerekti; bu ıslahatın her mıntakanın icablarına göre alınacak tedbirlerle diğer vilâ- yetlere de teşmili düşünülmüş olsay- dı Osmanlı devletinin mukadderatın- da tarihi cereyanın başka bir şekil aj- ması pek muhtemeldi, Fakat o günler- de İlân olunan kanunu esaside her şe- Yi birden ve toptan yoluna koyabile- cek bir sihir, âdeta kudsi bir kudret tasavvur olunuyordul Bu sihir çabuk bozuldu! O kudretin kudsiyet. perdesi Ee aym zim Nİ :

Bu sayıdan diğer sayfalar: