18 Ocak 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

18 Ocak 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bahife 12 18 Kânunusani 1938 Tarihi KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz .Romanı Yazan; İskender F. Sertelli maun Tefrika No. 119 İdam edilen İbrahim, meşhur denizcilerden Recebin kardeşiydi. Hacer hakikati anlatınca ortalık karışmıştı! Hacer önüne bakarak; — Evt... Dedi. Bir kaç saniye ikisi de Sus- bular, Kayık Cibali önlerine gelişti, Kâmil bey sordu: — Seni kapı altına göğürdükleri zaman, bunları neden kolbaşıya söy- lemedin? — Atlı aseslerin hepsi “Çolak Hü- seyinin ahbabıydı. Orâda'para ile bu işin içinden o kadâr kolay Sıy- rıldı ki... Ağzımı açmağa vakit bu- Jamadım, korktum. — Kayıkçı İbrahlın nersden çıktı? — O, Ahmedi görmeğe gelmiş. O Birade kapının önünde “dolaşıyormuş. Çolak Hüseyin ohıçağının kanmı onun üstüne sürmüş. İbrahimi ka- Pi altına getirdikleri zaman; İbrahi- min üştü kan lekelerind 'bulanmıştı. Katil diye onu yakaladılar. Bizi de serbes bıraktılar, — Zavallı İbrahim! Siiçsyz olarak idam edildi demek?... — Evet. Onun hiç bir günahı yok- u ben kapı altında dayak ilk defa görmüştüm; — Şimdi sana da çok'acıdım, yav- n! Kocanı gözünün önünde ök şler!... Bu korkunç ve kanlı şahid olmak ne acı bir şey- hmedimi çok sever miydin? — Çok severdim. Temiz“ yürekli bir erkekti. O da beni çılgınca se verdi. Beni hiç kimsenin yanına çı- karmazdı. — Çok kıskanırdı demek?... — Kendi gözlerinden bile kıska- nırdı beni... ” Kâmil beyin kayığı Saraybumun- da Hünkâr iskelesine yanaşmıştı. , Hacer kayığın. Üsküdar: cihetine geçeceğini sanıyordu. Kayıkçılar Hünkâr iskelesine ya- naşınca, başörtüsünün altında işık dıyan iri siyah gözlerini Kâmil beye çevirdi: — Buraya mı çıkacağız? Kâmil bey önüne baktı: Evet... Önce buraya uğrıyalım. Bir ahbabıma veda ettikten sonra gideceğiz. Karıya çıktılar, Sahil boyunda baltacılar nöbet bekliyordu. Yavaş yavaş saraya doğru yürü- düler. Saray kapısında Hacer duraladı. — Ahbabınız sarayda mu? — Evet... — Beni buraya neden getirdiniz? Önce Üsküdara gitseydik. Siz sonra kayıkla saraya gelip ahbabınızı gö- rürdünüz! Kâmil bey bu sözleri duymamış gibi göründü. Büyük kapıdan içeri girmişlerdi. O ne?! Kâmil beyin odası önünde yüksek sesle konuşan birl vardı. Haremağa- ları — Aman gözüm, bağırma! Diyerek, iri boylu bir adamın et- rafım sarmışlardı. Kuşçubaşı, Haceri odasına soktu. Kapıyı kapadı. koridorlarda, bağıran adamın sesi perde perde yükseliyordu: — Benim kardeşimi suçsuz olarak idam etmişsiniz! Bunu İstanbula ge- ince öğrendim. O, hayatında bir karınca bile öldürmemiştir. Ahmed reis gibi bir civana nasıl kıyabilirdi? Kâmil bey koridorda. bağıran ada- mı fanıdı; — Recep res... Neden bu kadar yüksek konuşuyorsun? > Derdin ne- dir? Demir Recep ağlar gibi bir sesle cevap verdi: — Kardeşim Üsküdarda kayıkçı idi, Onu Boğaziçinde tanımıyan, sev- miyon yoktu. Padişahımız-onu idâm ettirmis... Böyle suçsuz bir adam öldürülür mü h Kâmil bey şaşaladı: — Deli İbrahirıden yorsun, Recep reis? mi bahsedi- Sen de çok talihsiz bir kadın. | — Evet, ta kendisi. Ondan bah- sediyorum. — Demek o, senin kardeşindi, öy- le mi? — İbrahimi sende tanırsın, Kâ- mil bey! Hanya - hir.gün Göksuya gitmiştik te, derenin ağzında (sizin sandal denize devrilmişti... — Hatırladım. * .— O-gün-seni boğulmaktan “kur- taran kayıkçıyı da hatırladın mı? — Evet... Hayatımı. kurtardığı için, cebimdeki. bütün paraları O gün-ona vermiştim, — Tamam. İşte o, benim karde- şimdi. İbrahiın hepimizden akıllı bir çocuktu. Ona Üsküdar kayıkçıları böyle bir ad takmışlar. O da bir ka- dın yüzünden -bu hale gelmişti, Böyle temiz yürkeli bir genç nasıl olur da Amed rejsi öldürür?... Kâmil bey, Deli İbrahimin kim ol- duğunu anlayınca çok müteessir ol- muştu, Vah yavrucuk vah. Pisipisine öldü gitti. Hakiki katilin kim oldu- ğunu biliyor musun? — Hay Ahmed relsi kardeşim öldürme- tir. Kâmil bey, nara çekti: — Bugün bu cinayetin iç yüzünü ve, hakiki kalili meydana çıkardım, Ahmed reisi öldüren, Eyüplü Çolak Hüseyin imi Ne diyorsunuz, Çolak Hüseyin mi öldürmüş o civanı? Evet. Bu hakikati Ahmed rei- sin karısı meydana çıkardı. Zavallı kadıncağız her şeyi gözile görmüş... Bugüne kadar, Çolak Hüseyinden korkusundan ağzımı açamıyormuş. Bana olup bitenlerin hepsini anlattı. Onu dinlerken, hayretimden az kal dı küçük dilimi yutacaktım. Şimdi Ahmed relse de, kardeşine de acıyo- rum. İkisi de boş yere ölüp gitti za- valhlar... Demir Recep vurucu, kavgacı bir adamdı. Kardeşinin ölümüne Ço- lak Hüseyinin sebep olduğunu arilü- yinca: — Öyleyse Eyübe gidip kardeşimin öcünü alayım... O melünu temizle- meden -içim rahat etmiyecek! Dedi. Kâmli bey meseleyi Kılıç Al paşaya açacağını, ona danışmadan bir şey yapmanın doğru olmadığını söyledi, — Bu akşam Yalı köşküne gidece- ğim. İstersen sen de oraya gel. Kap- tan paşa bu işin neticesini sabırsız- Tıkla bekliyor. Bir diyeceğin Varsa, Yalı köşkünde kendisine anlatırsın! — Pek âlâ. Akşama orada buluşu- Tuz. Fakat, ne yazık ki, artık giden Demir Recebi bir ke- gelmez. Zavallı İbrahimeiğim de ni- | hayet Kara Halilin yağlı urganı al- tında can verdi, gitti. Onun yerine on, kişiyi öldürsem, gene hıncımı ala- mam, Demir Recep asabi adımlarla yü- rTüyerek, sarayın iç avlusundan çi- kıp gitti. Kâmil bey de odasının önüne bir nöbelçi dikip harem dairesine geçti. * Kuşçubaşı Kâmil bey, üçüncü Muradın huzurunda.. Üçüncü Murad haremağalarından birini yumrukla yere düşürmüş, tekmeleyip duruyordu Kâmil bey padişahın huzuruna girdiği zaman iki boğuk ses işitili- yordu: — Ben görmedim, şevketlim! Kö- leniz görmedim... — Susl Hınzır fellâh.. . senin göz- lerin her şeyi görür. Haremağası yerde yalvarıyor. Üçüncü Murad da yumruklarım sıkarak mülemadiyen bağırıyordu: — Ben sana onun peşini bırakma demedim mi? Onun yemeklerini gözden geçirmeden verme diye tem- bih etmedim mi? Kuşçubaşı bu sözleri duyunca kendi kendine; (Arkası var) Fakat, bildiğim bir şey | 18 Knunusuni 928 Salı İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla | Türk musikisi, 12,50: Havadis, 1305: İ Plüikla Türk musikisi, 1330: Muhtalif plâk neşriyatı, 14: SOİ Akşam neşriyolu: 1830: Plâkla dans İ musikisi, 19: Nebil oğlu İsmall Hakkı ve arkadaşları tarafından Türk musikisi, 1940: Konferans: Beyoğlu Halkeri na muna muharrir: Naci Sadullah (Ses hak- kında), 10,55: Borsa haberleri, 20: Klâsik Türk musikisi: Okuyan Nuri Halli, keman Reşad, kemençe Kemal Niyazi, tanbur Dürrü, kanun Vecihe, nisfiye Salâhaddin Candan, ut Sedat, 2030: Hava raporu, 3033: Ömer Rıza tarafından urabca söy- lev, 2045: Vedia Riza ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarı), 2115: ORKESTRA: 1 - Blankenbtrg: Mareha, 2 - Pueeini: La Town fantasle, 3 - Giinka; Krakowlak, | 4.- Rimsky - Korsakoff: Chanson İndue, 5 - Sicde: Suraya, 2215: Ajans baberle- ri, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 2250: Son haberleri 've ertesi günün programa, 28; SON. Ankara — Öğle neşriyat; 1230 - 1250 Muhtelif plik neşriyatı, 1250 - 13,15: Plhk: Türk. musikisi ve halk şarkıları, 13,15 - 1330: Dahil ve harici haberler, 1730 - 1830: inkılâp dersleri: Halkevin- den naklen (Mahmud Esad Bozkurt). Akami neşriyatı: 1830 - 10: Mühlelif plâk neşriyatı, — 19 - 19,30: “Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arka- daşları), 1930 - 1945: Saat dyari ve arapça neşriyat, sikisi ve halk şar gür. ve arkad konuşma: D: Plâkla dans haberleri, 21 kestrası; 1 - De 19,45 - 20,15: Türk mu- Sabbat infernal, oppella, 3 - Waldtenfel: yeriniz, Avrapa programı Saat 20 de Berlin 20,10 da, hafif müsika — Bres- | lay2n10 da, viyolensel konseri — Frank- İ #urt 2010 da, hatıf muzika — Hamburg 20,10 da, radyo orkestrası Viyana 2040 da, Viyana havalaı — Brüksel 2030 da, hafif muzikn — Paris PTT 2020 da, piyano konseri; — Sirasbug 2030 da, kutwer — Radio Toulouse 20 de, dans ve opere; musikam — Natlonal 2 de, viyonolersel konseri — Londra 1020 Ge, hafif muzika — Roma 2020 de, orkestra konseri Bükreş 2040 da, ke- man konseri — Prag 030 da, «Sürk» operası, Saat ide Deutsehlandsender 21 de, eğlenceli mu- zika — Berlin 21 de, Wil orkestrası — Breslav (21 de, “Ostland orkestrası — Frankfurt 2130 da, orkeslra Konseri — Leipzig 21 de, eğlenceli konser Saar- brürken 21 de, büyük radyo orkestram- nın konseri — Stresbürg 2130 da, kon- ser — Radio Toulouse 21 de, konser — Varşova 21 de, küçük bir öperet — BUK- reg 21 de, radyo orkestrası — Beromünster 21,15 de, konser — Prag 2105 de, sen- fonk” konser, saat Zide büyük konser — Frank- furt 22,15 de, salon muzikası — Münih 22 de, akşam konseri — Stuttgart 22 de, konser — Lyon P T T 2230 da, senfonik konser — Radio Paris 22,15 de, salon mu“ zikası — Strasburg 2230 da, orkestm kanseri — Radio Toulouse 22 de, operet hâvaları — Roma 22 do, «Gloria» öpe- rası — Milâno 22 de, senfonik konser — Varşova 2215 de, senfonik konser — Bükreş 22.45 de, Rumen havaları. Saat 2ide Viyana 23,20 de, dans muzikası — Alman istasyonları 2330 da, dans muzi- kası — Brüksel 23,15 de, balet muzika- sı — Strasbung 7330 da, piyano ile vals havaları — Radio Toulouse 2310 da, Akordeon Konseri — Natlonal 23,36 de, salon muzikası ve bariton — Londra 23 de, eğlenceli program — Roma 23 de, operaya devam — Milâno 28/05 de, kon- sere devam — Lüksemburg 23 de, «Mar- siya Gülü. opereti — Varşova 2308 de, dans muzlkası — Sottens 23 de, radyo orkestrası — Beromünster 23 de, halk muzikası — Pegte 2325 de, casband. Saat H ten itibaren İ Radio Toulouse 24,15 de, konser, 1,l5 de, Mirellle operusından parçalar 135 den 2 ye kadar gece muzikası — Natonal 1 de, dans muzikası — Londra 2425 de, dans muzikası — Lüksemburg 34 - 2 de, operete devam — Hiiversum 24,50 de, dans İ muzikası — Peşte 24.10 da, çigan muzi- kası — Frankfurt den 2 ye kadar gece konseri. Berlin 22 de, 19 Künunusani 938 İstanbul — Öğle neşriyalı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1240: Havadis: 1806 Plükla Türk müsikixi, 1930 muhtelif plâk neşriyatı 14: SON. Akşam neşriyatı: 18,80; Plâkla dans raualikisi, 19: Bayan İnei: Piyano ve ke- man refakatlie, 1930: Konferans: Dok- tor Ali Şükrü (Grip ve korunma çarele- rü), 1958: Borsa haberleri, 20: Mustafa ve arkadaşları tarafından Türk riusikisi ve halk şârkıları, 2030: Hava raporu, 2043: Bay Ömer Rıza tarafından srabos söylev, 2048: Nezihe ve arkadaşları ta- Tâfından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayar), 2115: ORKESTRA: 1 - Ber- lor: * Benvenuto Cellini, 2 - Strauss: Danseuse rlenolse, Vals, 3 - Rossini; Barber de Sevilla fantasle, 4 - Michlels: Rakocri - Ozardeaz, $ - Translateur: Vale inlermezm, 21,15: Ajans haberleri, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 2250: Son haberler ve ertesi günün prog- rami, 23: SON. İzmitte Şark Pazarı Sadeddin Yalım Tiçarethanesi Kocaeli vilâyeti mektep Ze sataş dak fotograf makine ve lerazımı saire bülunur. Zabıta nuveli bül bahçesinde bir cesed (Baş tarafı 11 inci 'sahifede) ği ve bir türlü bana konduramadığı için istintak esnasında birşey söyleme» miş... Geceleyin ise kendi kendine birçok vehimlere kapılmış... İzahat al- mak için bana geldi... Ben de henüz köşkü soymaktan geliyordum... Zaten niyetim bu son kozu oynadıktan son- Ta gene İstanbul'dan yok olmaktı... Çünkü biliyorsun ya: Servetim muh- kem! Dünyanın her tarafında, istedi- ğim gibi yaşıyabilirim. Verdiğim iza- hatla kani olmadığını hissettim... Odamdan dalgın dalgın çıkmış gider- Ken o meşhur meharetimle hakladrm enaiyi,., Banyoyu dolduran su, Yılmazın ağzı |; hizasına gelmişti. Birdenbire dışardan ayak sesleri işitildi. Kurt Ahmed, ye- rinden fırladı. Kapıyı açtı. Merdiven- lere doğru hamletti. Polisler, ellerin- deki tabancaları ona çevirdiler, Ahmed kendini müdafaa etmek istedi. Hayatı seviyordu, yaşamak istiyordu. Prense- sin elmasları sayesinde önünde uzun bir ufuk açılmıştı... Herşeyi böyle ap- talca kaybetmek istemiyordu. Hürri- yetini ne bahasına olursa olsun mü- dafaa edecekti. Cebinden tabancasını çekti. Fakat atmasına vakit kalmadan, polislerin attığı kurşunlarla yaralanıp yere düş- tü. — Yılmaz Ali nerede?,,. - diye bağ- rışıyorlardı; ve kendilerine bütün bu izleri gösteren Kurt'un gizlendiği bu tenha köşkün yolunu bulan, hayatını tehlikeye koyarak bu son baskın plâ- nını bile tertip eden üstadın ölmüş ol- masından çok endişe ediyorlardı. Fa- kat su gurultusu işiterek banyo oda- sının kapısını açtılar. Ancak burnun- dan nefes alacak kadar su altında ka- lan Ali'yi hemen çıkardılar, ki ücevherler bulundu. Hastanede 'kendine gelen prensese götürüp müjde verdikleri zaman, Mısırlı kadın. bir kahkaha attı: “ — Teşekkür ederim... Fakat yeğe- nim beyhude telâş ediyordu. Bunlar hakiki elmaslarımın kopyasıdır... Asıl kıymetliler banka kasasında! Ve sonra, yanında duran Mehmed Ali paşaya dönerek: — Azizim Misır'a düğünümüze, Kâ- mıran beyi de ayni kahraman Yılmaz Aliyi de davet edeceğiz, değil mi?- dedi. Nakleden: (V&-Nü) Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Tak- sim: Limonciyan, Beyoğlu : İstiklâl caddesinde Dellâsuda, Gulata: Kara- köyde - Hüseyin Hümü, Kasımpaşa: vasıf, but, Eminönü: Hüsnü Onar, Heybe- Mada: Tomadis, Büyükada: Fatih: Veznecilerde Üniversi İstepan, Sarıyer: Asaf, "Tarabya, Ye- niköy, Emirgin, Rumelihisarındaki eczaneler, Aksaray: Yenikapıda Sa- rım, Beşiktaş: Vidin, Fener: Defter. darda Arif, Beyazıd: Yeni Lâleli, Kadıköy: Pazaryolunda Merkez, Mo- dada ejad Serer, Üsküdar: Ahme- diye, Küçükpazar: Himket Cemil, Sa- matya: Çula, Alemdar; Ali Rıza, Şeli- remini: Ahmed Hamdi. Iyonel Barrymore ile mülâkat (Baş tarafı dokuzuncu sahifede) den, hattâ Amerikaya gelmesi için para bile gönderdiğinden yakında Hollivuta müteveccihen hareket ede- ceğini . bildiriyordu. Kardeşim bu mektuba fena halde kızmış, ateş ps kürüyordu. Kıza cevap yazıp aklı nı başına getirmek istiyordu. Fakat mektubunda adres yok, kurnaz kız yalnız kendisi yazıyor ve mektupla» rında onunla muhabere ettiği fikri- ni veriyordu. Nihayet günün birinde Hollivuta geldi, kardeşimi görmek teşebbüsün- de bulundu. Red cevabi alınca mahkemeye müracaat ederek; «Ba- na izdivaç teklif etti; buralara gel dim. Şimdi vadini geri alıyor, taz- şkü rabildik ve Johnu bu belâdan kur tardık. Meğer kız Kanadada olduk- ça zengin bir ailenin kızı imiş. Filim çevirmek istiyormuş. Buna muvaf- fak olmak emelile evvelâpatırdılı bir reklâm yapmak istemiş, o aralık ta kardeşim pek meşhur olduğu ve kadınları da sevdiği için hilesi anla» şılmaz, diye onu intihap etmiş. — Hollivut hakkında gazetelerde , garip bir çok havadisler gö- üyor, bunlara ne dersiniz? — Her okuduğunuza inanmayınız, derim. Gazetecilere mevzu lâzım, on- Jara pire derseniz deve diye yazar. Ir. Bir kadına gözünüzün ucile baksanız âşık derler. Beş bin dolar kazanırsanız, beş milyon yaparlar, bin dolar kaybettim derseniz bir milyon diye bağırırlar. Hele Hollivut- taki gazetecilerden Allah muhafaza etsin. Onlarla hiç başa çıkılmaz. Her gün stüdyoları arşınlarlar. Yıldızla- rı göremezlerse reklâmcıları görür, ağızlarından bir şeyler alıp onu Âle- me yuttururlar. Yahut ta korkunç bir şekle sokarlar, Eğer bir şey söy- lemek istemezseniz yüzünüze beyar hiç olmazsa çehrenizden falcı gibi keşifler yapar gene yazarlar. — Cinsi cazibe hakkında. fikriniz nedir? — Hiç meşgul olmadığım için bu kelime hakkında size. bir şey söyli- yemem. - Benim nazarımda yalnız sanat ve sanatkâr mevcuttur, Cinsi cazibe meselesini sanatle karıştırma- ğı pek süfli bir düşünce bulurum, Cin- si cazibe reklâmını sinema artistlerine yakıştırmam, — B. O. 1400 kuruş 2700 kurup 0 » 140 » 400 » 80 » 0 » — Porta ittihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Beneliği 8600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lzımdır. Zükade 16 — Rurukasım 78 &, İmsak Güneş Üğle İkindi Akşam Yan EB. 1232 214 TAT SAT 1900 146 1 12,25 144 1700 1845 NEVROZ! Baş, diş, nezle, grip romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal r. İcabında günde 3 kaşe alınabilir NEOKALMINA Grip, Baş, ve Diş ağrıları Nevralji, Artritizm, Romatizma

Bu sayıdan diğer sayfalar: