1 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

1 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 yz ya bir gs On iki buçuk kuruşla yabancı bir ezinti.. memlekete gitmek nasıl kabildir? Otomobil kralı milyoner Henry Fordun şoförü Bakırköylü bay Ali ne diyor ? - ten Kanadaya gidecek oto- bindik. Vakıâ bir iki gün sorra olsa Kanada içlerine doğru epi- n bir gezintiye çıkacaktık. Fa- gün de Kanadanın Windsor & kadar şöyle bir dolaşmak isti- hk. Bizi başka bir memleket top- ma götürecek olan otobüs kal- Amerikanın Meksika hudu- olduğu gibi ne pasaport soran, Eşyanız arasında gümrüğü sâ- & edecek birşey var mı?. diyen bbüsümüz birax sonra uzun bir © daldı. Bu uzun tünel, Amerika larile, Kanadayı biribirine bağ“ ui, Tünelin tam ortasına geldik. düzünde hemen hemen bütün ileket hududları toprağın üstün- Ya denizin üzerindedir, Halbukl Amerika - Kanada hududu su gn Tünelin tam ortasma bir çizmişler, bu çizginin bir tarafı fika, bir tarafı Kanada... Çizgi- bir tarafında Amerikan bayrak- v <Birleşik Amerika cümhuriyet- cümlesi, öteki tarafında İngiliz kları ve «Kanada Dominyonu» tesi var,., i melin bir tarafında otobüste bir kavga filân olursa İngiliz poli- işiyor, bunlar öteki tarafta olur- erikan polisi karşınıza dikiliyor, zamanlarda Amerikalılara müt- i ir tünel merakı gelmiştir, Her ye- İbirine tünelle bağlamağa çalışı- ır. Nevyork ile New Jersey arasın- $kiden bir tünel vardı. San, geçen İ açılan yeni tünelle beraber bun- çıkmıştır. Birçok şehirleri, , nehirlerin altından geçen tü- i ine bağlıyorlar. rük köprülerini rakı ri tünelle biribirlerine ıkları yetişmiyormuş gibi artık da gibi ecnebi memleketleri de i topraklarına tünelle bağlıyorlar. m de sizi başka bir milletin top- a götürecek otobüse binerken iZ On sent, yani bizim paramızla ki buçuk kuruş kadar birşey alı- » On Iki buçuk kuruşa bir ecne- emlekeline gidiyorsunuz, Otobüs- otomobiller için yapılan bu tü- büşka Kanada ile Amerika ara Detrolt'ten geçen bir de şimen- tüneli var, Tünelden çıkınca... mobil tünelinin öteki ağzından,» Kanadaya çıkınca etrafınızdaki ey değişiyor. İngiliz bayrakları, liz polisi, İngiliz gümrük memur- arda birşey sormuyorlar. Yalniz ları turnikeye benziyen bir yer- Eeçirirlerken üç polis memuru ili dikkatli yüzünüze bakıyor. rn 3 memur her gün Kanada- en. Amerikadan nleri çok iyi tanıyor- maz bir çehre gördüler mi? a nereye gittiklerini soruyorlar, Ebi İseler, yani Amerikalı ve Kana , değillerse pasaportlarını istiyor. merikanın gümrük kayıdları ga. geniştir, Her Amerikalı yaley bir memleketinden yüz dolarlık inin İstediği herşeyi alıp, gümrük” memleketine sokabilir, Bir karı ke mem) eketine 200 dolarlık eşyayı irüksüz getirebilir. Bunun için hu- larda gümrük işine Pek büyük mmiyet verilmez, troit çok büyük bir iş merkezi ve, Prikada amele gündeliği her Slam rem olduğu için Kanadada © işi işi Amerikada olan yüz binler» Vardır. Bunların çoğu Detrojt's tomöbil sanayiinde çalışırlar, Sa- ları otöbüsle Amerikaya gelirler, ımları Kanarlaya dönerler. Gen? riknda oturduğu halde işi Ka- #ular. Şimdi bu | Detroit ile Kannada arasındaki tünel ve hudud hattı nadada olan, meklep muallimleri, bar” berler ve saire gibi birçok kimseler de sabahları Kanadaya, İngiliz toprakla- rına geçerler, ak 1 Ameril dönerler, Yalnız son zamanlarda Ki nağüda faşistler, iâhlandıkları, Av- rupalı bazı devlellere aid casusların buraya geldikleri şayi olduğu için iki li Fordun şoförü Ford kumpanya- | Bakırköylü sında mühendis- Hüseyin ler şefi Kâmran Ali Ölçer 1 | memleket hududlarına daha fazla dik- kat edilmeğe başlanmıştır, Hududa girerken ecnebilere İngiliz polisi iki sal soruyor: — Faşist misiniz? Komünist misi- niz? Bğer bu İki suale «Hayır!» cevabını verirseniz Kanadaya girebilirsiniz. Ka- nadayı daha çok anlatacağımız için burada gördüklerimizi başka bir yazı- ya bırakalım. Türk klübünde Tekrar ayni vasıta ile Detroit'e dön- dük. Bu akşam şehirdeki Türkler bizi klüplerine davet etmişlerdi. Detryit Amerikada Türklerin en kesif bulun- dukları yerdir. Burada büyük bir Türk kalabalığı göze çarpar. 17 nci sokaktan 21 inci sokağa ka- dar burada âdeta bir Türk mahallesi kurulmuş gibidir. İşin dikkate çarpan kısımları memleket haricinde Türkle- rin Rumlârın ve Türkiyeli Musevilerin kaliyyen biribirlerinden ayrılamama- larıdır. Detroit'de Türk mahallesinin hemen yarıbaşında Rumların ve Tür- kiyeli Musevilerin semtleri vardır, Bun- lar sık sik biribirlerine giderler, mem- lekete âid konuşmaları en büyük zevk- leridir. Yunanlılarda Türklerle düşüp kalkmağı pek severler, Detrwi'te geldiğimizin üçüncü gi nü idi. Yunanlıların milli bayramları varmış, Dükkânlarını Yunan bayrak- ları ile donatmışlar, camekânlarına ka- bilarına Yunan kralının resimlerinin yanına Atatürkün ve Türk bahriyeli- Terinin Yunanislanı ziyaretlerine aid intibgları gösleren fotoğraları asmış- Jardı, Gramofonlara konulan türkçe plâklar Detroit'in geniş caddelerini inim inim inletiyordu. Biran kendimi âdeta İstanbulda sandım, Türk klübünde yüzlerce va- tandaşımla tanıştım. Bana nasıl ik- ram edeceklerini bilmiyorlardı. Türk kahvelerinin arkasından, gazozlar, ga- Zozların arkasından şerbetler, Şşer- betlerin arkasından biralar geliyordu. Hele Detıvit'in sayılı zenginlerin- den bay Resul etrafımızda paralanı- yordu. Bay Resul bu şehrin en büyük otelcilerinden biridir, Ford müessese- lerinin karşısında büyük mühendiş- ler, direktörler için yaptırdığı otel en zengin il doludur. Kendisi de Fordun samimi dostlarındandır. Bay Resul: — Yarın Detroit'ten gideceksiniz ha... Ne yazık ki, sizin burada olduğu- nuzu ancak bugün öğrendim. Allah â5- kına otelimde 20-25 gün daha! kalınız. Otelim emrinize amadedir.., diyordu. Toplantıda, klübün umumi kâtibi bay Malik bize bir nuluk'şeklinde «hoş geldiniz» dedi. Bundan sonra cirafımizi saran va- tandaşları takdime başladı. Göşlüklü bir zatı takdim ettiler: — Ford kumpanyasının sağ eli me- sabesinde olan bay Kâmran Ölçer. Fabrikada mühendisler şefi... | Daha böyle birçok kıymetli Türk sanayicileri ile tanıştım. Ve nihayet Amerikan gazetelerinin | sık sık kendisinden bahsettiği, Fordun pek sevdiği Türk şoförü bay Hüseyin | Ali İnce bir reveransla yanımıza yak- Taştı. Bay Hüseyin Ali Fordun yalnız şoförü değil, onun âdeta arkadaşıdır da... Kendisi Bakırköylü imiş. Bay Hüseyin Ali: — Ah İstanbul, diyordu, ondan uzakta öleceğim diye ödüm patlıyor. Hikmet Feridun Es Mersinde palmiye fidanlığı Mersin (Akşam) — Belediye ikinci bir palmiye fidanlığı tesis etmek üze- redir. Mevcud fidanlıkta yetiştirilen palmiyeler ana caddeye dikilmiştir. Bunların hasıl ettikleri manzara ve süs cidden nefistir. Mersinde plâj hayatı başladı Mersin (Akşam) — Belediye tara- fından on bin lira sarfile vücude ge- tirilmiş olan asri plâj 938 faaliyetine geçmiştir. 26 localı olan plâjm muntazam bir de gazinosu vardır. Belediye bu sene İçinde plâjda bir çok yeni tesisat vü- cude getirmeği kararlaştırmış ve büt- çeye on bin lira tahsisat koymuştur. Faaliyete şu günlerde geçilmek üzere- dir. Bu tesisatın da ikmalini mütea- kıb Mersin plâjı emsali arasında iyi bir mevki alacaktır, Akba müesseseleri Ankarada ber dilden kitap, ga zete, mecmua ve kirtasiyeyi ucuz olarak AKBA müesseselerinde bu- lübilirsiniz. Her dilde kitap, mec- mia siparişi kabul edilir. İstanbul gazeteleri için ilân kabul, abone kaydedilir. Ündervedd yazı ve he- #ap mekinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada #nlş veridi. Telefon: 3377. Yazan: Sermed Muhtar Alus NANEMOL » Maaş meselesini, müterakim aylık- ları ve emsali misillü kaydi hayat şartile zam keyfiyetini... > İstanbul ahralinden ve baştakiler- den haberi yok. Şimdiki reiskârdakiler kimler?.. Bunu nereden öğrenmeli? Yatağında sağa sola dönerek daha bir hayli kafa kurcaladı, Beyazıddaki Sarafimin kıraathane- sine gitmek. Orada kaç yılık gazete- ler bile cildli halde mevcud, On,on beş gün evvelkiler hayda hayda bu- | Tunur. Şimdiki vükelâları öğrenir. Hemen kalkıp giyindi, Çay tiryakisi; çayı Koska caddesinde kahvelerden birinde içti. Zaten boğazsız, ikinci ça- ya bir simit bile batırmadı. Sarafimin kıraathanesinde son gün- lerin gazetelerini getirtti. Yeni vüke- lâların listesine göz gezdirdi. Hariciye nazırı Raşid paşa... Acaba Viyana sefiri olan mı? O ise babasının en aziz ahbablarından, Konağı Şeh- zadebaşındaydı; Koskaya sık sik ge- Yirdi. Dostluğu o kadar ileride ki VE yanadan buna kuruma bir rehavi çalgı bile göndermişti. Raşid paşa ne Bolkeyife, ne de Ha- Jim paşaya benzer. Gider a evine. Yemekten evvel tasdi etmek nâhoş.. Kıraathanede önüne gazeteleri açtı açtı; okudu okudu. Gözü duvardaki saatle.. Yemeği aradan savmalı.. Gedikpaşa çarşısına giden dar s0- kağa saplı, Hayır, rakı makı alacak değil, eski çamlar bardak; vazgeçmiş bu sevda- dan... İşkembeci dükkânına girdi. Ku- ruşluk, yumurtalı bir çorba getirtti. — Yarım baş ister misin beyim? derlerken: -— Hayır, dedi, iyi suyunuz var mi? — Halis Keçe suyumuz var!.. Bir, iki, üç bardak içti.. Kuzu ye- miş gibi; akşamdan kalmalardan fark- &z.. Aklına esiverdi: Gedikpaşa tiyatrosunun kapısına kadar git be adam. Girmezsen bile oyun var mi yok mu; kimler çıkacak, bir bak... İçindeki şeytanı alt etti, Başını alıp yukarı doğru yürüdü. Veznecilerdeki Mısırlı Zeyneb hanı- mm konağından ışıklar taşıyor... Dİ- reklerarasındaki çaycılarda daha kim- seler yok... Nihayelte, sol köşedeki Os- man baba türbesinin mumları: yan- mada... Şehzade camisinin karşısın. daki dükkânlar çoktan ki Burmalı mescidin (1) gelmişti. Yatsı ezanları okunuyor. İrfan dön- dü, Biraz daha vakit geçirmek için, ağır ezgi, fıstıkı makam, Şohzadoba- şından Çukurçeşmeye giden sokakta- Ki Raşid paşanın konağına geldi. Emektar başağa onu tanıdı. Kedi yavrusunu tarif eder gibi, elini yere alçaltarak:; — Şuncağızdın paşazadem, benim boyumu de geçmişsin!.. diye karşıla- yıp eski günlerden bahsettikten son- ra dedi ki; — Paşamız Şurayıdevlet relsi Mitat paşa hazretlerinin konağına gitti. Mü- him bir kimse gelirse oraya gönderin dedi. Bu akşam, bazı vükelâ orada toplanacaklarmış... Senden mühim kim olur? Konağı tarif etti: - Beyâzıdın aşağısınduki (Simkeş- hanei âmire) niri solundan sap. Sağda- ki Kalaycı sokağını ve kuru çeşmeyi geçtikten sonra Soğanağa camisinin tarafına yürü, Köşe başındaki yıkık mescidin yanındaki büyük konak... İrfan, (öp bakayım!) diye başağa efendinin uzattığı eli öperek ayrıldı. Tarif edilen yolu tuttu. Soğanağa ca- misinin önüne gelmeğe kalmadı, so kaklar tutulmuş. Etrafta süngüleri takmış zaptiyeler... Sesler: -— Nereye?. Dön geri; başka sokağı sap!.. Bu ne?,. Ne oluyor?., İrfan yanlarına gitti. — Milat paşa hazretlerinin konağı- na gideceğimi!,. Gene bir kaç ağız birden: — Olamaz, yasak!.. — Mühim bir işim var, vükelâdan birini göreceğim! Saraydan maraydan geliyor sandı- Jar, birâktılar, Köşeyi döndü... Müthiş bir kalaba- Jık, Zaptiyeler, askerler... — Kapının öbür kanadını açın!.. 1 İ LA ya — Yol verin!.. Ee -— Doğru Serasker kapısına, Mer. kez kumandanlığı tevkifhanesine!.. Önde sekiz on süngülü; arkada beş altı kişi, bir adamı kollarından bacak- larmdan yakalamışlar, daha geride gene bir kaç manga asker, geliyorlar 0 tarafa doğru... z İrfan, bir kenara çekildi. Ne oldu- gunu bir türlü anlıyamıyor. Kafile uzaklaştıktan sonra öğrendi: Kudurmuşun biri konağın içine sâl- dırmış, Seraskeri, hariciye nazırını, bilmem kangi paşayı, daha da bir çok kimseleri vurmuş; yetişip onu da sün- gülemişler... Kara haber, ilk duyulduğu gibi çi- kar, Hakikaten iş böyle. Raşld paşa vefat etmiş. İrfan, konak kapısından döndü. Koskaya geldi, Ertesi sabahki gazete- lerin hepsinde şu tebliğ: İlânı resmi (2) «Bundan üç dört sene mükaddem mektebi harbiyel şahaneden mülâzim- lik rütbesile çıkarak Bağdada gitmek üzere uhdesine yüzbaşılık rütbesi tev- cih olunmuş iken her ne hal ise ma- halli memuriyetine gitmiyerek bur&- da bazı memuriyetlerde istihdam olunmak ve muahharen göne mahalli mezküre gitmek üzere kolağalık veri- len, gene gitmekten imtina eylediği cihetle Babı Seraskeride hapsedilmiş ve bu cuma günü memuriyetine azi- met edeceğini beyan eylemesine bina- en perşembe günü mahpesten çıkarıl- mış olan Çerkes Hasan, dün akşam merhum serasker pâşa hazretlerinin sahilhanesine azimetle müşarüniley- hi sual eylemiş ve oradan bu gece: übbühetlü devletlü Mitat paşa hazrele lerinin konağında meclisi mahsus ol- duğu haber verilmesi üzerine hemen çıkarak doğruca Milat paşa hazretle- rinin konağına gelip, kendisi zaten yaverlikte bulunmuş olduğundan, mü mancat olunmadığı cihetle meclis odasına girerek bir elinde kama ve bir elinde rovelver olduğu halde serâske- ri müşarünileyhi rovelverle vurmuş, orada mevcud bulunanlar tarafından merkumun tutulması zımnında Olu nan teşebbüsat ve harekât esnasında © hariciye nazınını ve bahriye nazırını ve Mitst paşa hazretlerinin ittibam- dan Ahmed ağayı ve sonra da merku- mu tutmağn teşebbüs eden bahriye zabitanından yaveri harb kolağasi Şükrü beyi de vurmuş ve bunlardan “ seraskeri oprlişarünileyh ile hariciye i nazırı ve Ahmed ağa ve yaver Şükrü bey vefat etmiştir. Muahharen konâ- ğa celbolunan asakiri şahaneden bir ğ neferi kezalik kati ve diğer bir nefe- ri de cerhetmiş, nihayet kendisi dahl ahzü girift olunmuştur.» Mi İrfan, elinde gazete, bu havsalaya p sığmaz, canavarlar bile yapamaz işe ağzı açık kaldı. V O sabahki «Basiretsin hususi tah- kikatı ve gayri resmi müstahberatı. yanında daha etraflı malâmat da var- di: j <O sıralarda vükelâ, Babıâlide res mi İçtimalarından başka geceleri de herhangi birinin konağında müzake- rat ile meşgul ola geliyorlar. ğ «O gece Mithat paşanm nezdlerin. de toplanmışlar. Aralarında ei v la» — sadrazam Mehmed Rüştü paşa mev- cud değilmiş. Serasker, Bahriye Nar arı, Hariciye Nuzırı ve diğer vüke | lâdan Cevdet paşa, Yusuf Halid paşa, Şerif Hüseyin paşa, Rıza paşa... Ha- d zırlar... ve Çerkes Hasan, Mithat paşanın ko- ği nağına geldiğinde, yaverlerin ve ağa- © ların aşağıda bulunması fırsatını gü nimet bilerek yukarı çıkmış; meclis salonunun kapısı önündeki uşağına «Müstacel bir ifadem var. Yaver! n birini çağır, içeriye haber versin!» di. yip, savar savmaz içeriye dalmış ve kapıyı sürmelemiş. (Arkası var) - (1) Her holde martavsl olmakla bera- ber o civar sakinlerinin Bu: havaya kaldırıp fırdolayı göndürmeğe lamış. Biraf kalabehk; rükkâpta sadrıdzam demiş ki; (Şehinşahırcız burada Burmği ferman buyuruyorlar.) onun da te atılmış... vi © (8) Üssü inkılâp - Ahmed Mithad, Me

Bu sayıdan diğer sayfalar: