7 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

7 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

le yazı adada geçiriyordum. Dea dir görmediğim fakat çok ğin arkadaşım Mazharın eylen- e Öğrendim. Birkaç gün sonra da Yutdan cıkarken kendisine rasladım, Ban le biribirimizi kucakladık. te tan bundan konuştuğumuz sırada Bün kanısile beni ziyarete geleceği- ledi ve dediği gibi de yaptı, yen çok güzeldi amma, insanda ir intiba bırakmıyordu: Meselâ dan a? Koyu olduğunu biliyor- İva y yah mı, simsiyah mı, yoksa va €stane mi? Aklımda kalmamış» . Yön ilk bakışta nazara vazıh e > Parpan, ve diğer hususiyetle- Bunlar b Gösteren uzvu gözleriydi. diy ir çift iri kayu lâciverd gözler- ağ züineşe maruz kalmadıkları 2a- si Vi siyahmış intibaını veriyor- dar Ee büyük, dipsiz kuyular ka- n trim, uçurumlar kadar muamma Yen gözlerdi bunlar... #kâdasım pek neşeli duruyordu. onu âdeta gençleştirmiş; ken- aştınak zevkini aşılamıştı, Ka- T ve aHenkli bir sesle konuşu- taş aminin Saliha olduğunu, ba- Üni ç, Xİ Şark dinlerini tedkik etti- “öğrendim. Annesi pek gençken » O, babasının terbiyesi ve telkin- da büyümüş, mesaisinde kep ... Dalma, ça- yat yaşarmış... Nİ- W #çen sene bir ahbap evinde ğa ini Tâslamış, Sevişmişler. Baba- “vâca mâhi olmamış... kadin gülerek diyordu ki: — Artık o a Yardımı S& günden sonra babama Metal, mez oldum, Çünkü bütün ü Seyizlerimle uğraşmak ve “ünü hâzırlamaktı. Mazhar dedi kiz bir kag, 'Yorsun ya, azizim! Ben, âlim Sasa €vlendim. Bir aralık gerçi ©vimi mi sekteye uğrattı amma, ; Tarh, yerleştikten sonra tek- Mi by, atak. Meğer ki bana olan a$- Genç yakını ihmale uğratsın... Sevizgy. kadın, İri gözlerini kocasına #on çe Fükat bu bakışta Mazharın derin yy sine cevap yoktu; yalınız, Onay #efkat ifadesi vardı. kadının, &i sonra uzun müddet Tahatı, arındaki muammanın Vey günün! sinirlerimde hissettim. Sirie Sn hatırlayışımda ayni te- isine y. dey den a Mazharı hususi muhitin- Miş... bir yerde tanımış ve sev- Acaba, manevi hayatını tekrar değenm a başladığı zaman onu hâlâ Yörük te devam edecek mi?3 di- Ardan, ö ar > Bai dun, iha Soluk yi: a o yüzünü bazinleştirerek: Bun den hakkında ne düşünüyor- İntiha p, » Doğru söyle: Ne gibi bir ik Da sende? Arkey, süzel kadın... Pek zarif!... — Soygun Asabiyetle: Olduğ, UĞUM 0 cihet değil... Güzel Pey zaman geçti. Bir gün yalnız geldi. nerede? - diye sor- nu z ken, de görüyorum... Fa- din peş isinde Bârip bir hal sezme- Sesi tik Yapıl ordu. Müthiş bir heyecana, sağı belliydi. Beyi lerin mânası ne? P vermiyorsun... Demek ki — ay, >€yler farkettin. hare va . Ne tuhaf birmu- Seray AE Yok, zari ; yok... Sen bana im istersen... Lâkin artık ta- bu endişelerime mahal si, Dtnej € Meleği k Saliha Sana karşı mua- ! — in i eiştirdi, öyle mi?,. m, Beynim kazan gibi... | kendim koşup açtım. Saliha karşım- Fi bana Karşı gene yora ci İmişim gibi benim-| frlayıp | sanlar alış verişe gi- | vw. Fükat akşam Üze- Ka « Birlikte gezmeği İ bide; AŞK VE MACERA NUVELİ Doğmadan evvelki koca... yi j vE : Mei; lıyamıyacaksınız! vi İG ŞA el 2 Sesi ahenksiz ve yeknesak- “ Me > v4 CE tı; âdeta maddiyetten tecer- e ag el yn rüd etmiş gibiydi; soğuk bir . ELM 4 maddenin tene temas edişi | A Med larında insanı ürpertiyordu. me LR kendisine teklif ettiğim vakit nezaket- le reddediyor. Nereye gittiğini sorar- sam, dalgın bir halde; «Bilmem! di- yor. Bu gezintilerden sonra uzun müd- det kendini toplıyamıyor. Gayri tabii. liği birkaç gün sürdükten sonra gene eski haline dönüyor, Ne diyeyim, bil- mem,.. Onu takip etmeğe korkuyo- rum... Hakikati öğrenmek istemiyo- rum... Hayatım ebedi bir işkence ha- line girdi. Bu tereddüdümü bir zaaf telâkki ederek beni ayıplıyacaksın, de- gü mi?.. Halbuki bilmezsin, Saliha benim için bütün bir hayat demektir. Onu kaybetmek istemiyorum. Uzun uzadıya düşündüm, taşındım: Niha- yet sana geldim. Bana nasihat et: Ne yapayım? Arkadaşım benden öğüd istiyordu. Halbuki ben ona ne diyebilirdim? Na- sıl bir fikir yürütürdüm? Mazharın bu sözleri beni de şaşırt- mıştı. Nihayet birşey Söylemiş olmak için dedim ki: Kardeşim! Senin karın son dere- €e yalnız yaşamağa, benliği İçinde kendini hapsetmeğe alışmış bir in- san... Belki düşüncelerile başbaşa kal- | mak ihtiyacile evinden kaçıp gidiyor... Yavaş yavaş biribirinize alışırsımız... Ortada hiç bir gayri tabiilik Kalmaz! Arkadaşım kalktı, Hazin bir eda ile başını sallıyarak elimi sıktı. — Biliyorum... Ne yaparsam yapa- yım; bir gün o, beni bırakıp Kaça- cak! - dedi. Cevap vermeme vakit kalmadan t- kıp gitti. O akşam bas ağrısından sonderece muztarip oldum. İki gün evimde kapa- hi kaldım. Arkadaşımın hususi haya» tı beni hayli endişeye & düğü hak de bir türlü gidip meseleyi anlamak cesaretini gösteremiyordum. Bir hafta sonra, yağmurlu bir gün- de, kapım çalındı. Hizmetçiden evvel da!... Üstü başı yamyas!... İçeri girdi. Konuşmadan mantosunu çıkardı, Gene sess azı odama gi- rip oturdu. Bugün, ilk gördüğüm zamandan da daha garip bir hali vardı. Gözleri dim- dik bakıyordu ve hateketlerinde bir olomatiklik nazara çarpıyordu. Hatır sormama vakit bırakmadan, Nakleden: (Vâ-Nü) — «Vedas»ları okudunuz mu? - diye sordu. — Bayır! — Neyi anlıyamıyacakmışım? Sualimi işitmemiş gibi, sözüne de- vam etti, — İnsan bu işe vakıf olmalı ki, beni anlasın... Ruhumuzun Brabmaya ald bir parça olduğunu ve feza içinde as- i... «Vedasslar düs- turunu hazmedenler şunu öğrenmiş- erdir: Hayat kalıblaşmış bir varlık, Li değildir; istihaledir; öyle bir istihale ki ruhlar, ancak çeşid çeşid hayat şekille- rine girdikten sonra ülühiyete yakın- Jaşırlar. Brahma diyor ki: İnsan hayatında nezihleşemez de maddiyetin süfliyetin- de kalırsa öldüğü zaman, ruhu yeni- den bir anne rahmine düşer ve tekrar hayat imtihanma atılır... Tü ki, süzü- | ie süzüle, tecrübelene tecrübelene ke- male erişsin... Dışarda yağmur camlara çarparak yağıyordu, Muhatabımın zekâsı ve rü- hi derinliği karşısında başım dönüyor gibiydi. Onun bu muammalı sözlerini zihnen kurcalıyor, ne demek istediği- ni anlamağa cabalıyordum. Saliha ise bana bakmıyordu. Açılmış, iri gözleri, ne gibi basit bir faninin gö- remediği uzak ve bambaşka âleme di- kilmişti. Düşüncelerini yüksek sesle söylü- yordu. Brahmanm telâkkilerini birer birer tekrarlıyordu. Bir müddet sus- tu, Sonra daha muammalı, daha ha- raretli bir tarzda devam etli, — İnsanın evvelki hayatını hatırla- ması kabil oluyor. Eskiden babamla çalışırken arasıra böyle bir hisse ka- piliyordum amma, bir türlü inanmak | istemiyordum, Şimdi ise katiyyen ka- nlim; çünkü vaktile yaşamış olduğum hayatın izlerini buldum. Bu itiraf beni sarstı. O kadar bek- lenmedik, o kadar hakikatten uzak söz- lerdi ki, buhlar, yanlış anladığımı sa- | narak genç kadına baktım, İzahat is- temek üzere ağzımı açtım. Lâkin o, va- kit bırakmadan devam etti: « Eski hayatımdan tamamile te- cerrüd etmiş değilim, Bazı günler öl- müş benliğim beni o kadar kaplıyor ki, tereddüd içinde kalıyorum: Acaba Mazharın karısı mıyım? Yoksa sene- lerce evvel kocasma sarılmış olarak himalya buzluklarına düşen ve öler kadın ımyım? Eski hüviyetim, ekseriya yenisine tefavvuk ediyor, Zihnim bu- günkü Saliha olarak hayat buldu. Fa- kat bu kalıbın içinde sebatla öturmu- yor. Şuna eminim: Vaktile evli oldu- gum adam da ayni ıztırabın tesirile kıvranmaktadır. Gayri ihtiyari, muhatabının kana- âllerine kapılarak sordum: — Bunu nereden biliyorsunuz? Kadının coşkunluğu arfık son rad- desine gelmişti. Bağırara) — Gördüm onu... Konuştum... Yü- zünü tuttum... Avuçlarını gözlerimin üzerine köy- du, Başım döndü, Normal hayatım alt üst olmuştu. Genç kadın tekrar devamla: — Bugün gene onun beni çağırdı- ğını hissettim. Mazi beni istiyor ve yağmura rağmen işte evden fırladım. Maga beni bekliyor. Bunu hissediyo- rum. Geçerken size uğradım; derdimi Düşünmemi, konuşmamı, herşeyimi anlatmak istedim: Ben iki hayat ya- şaşırmıştım. Bu fevkattabil bir hâdi- seydi. Zihnim bunu bir türlü kavrıya- mıyordu, Saliha devamla: . — Evet gördüm. İzdivacımdan iki şıyorum. Bugünkü kocam benim için yabancı! Eskisini onunla aldatıyor muşum gibi geliyor... Vaziyetim çok fena... Ne yapayım? Salihayı yola getirmek, ona nasihat ay sekiz gün sonra ona rasladım, Yol- | etmek vazifemdi. Tehlikenin önüne da yürüyordum. Karşılaştık. Gözleri- miz biribirine takıldı, kaldı, Ve gayri ihtiyari biribirimize doğru yürüdük. Ellerimi uzattım, tuttu ve TANIŞTIK! Onda da, bende de birşey, tâ şuramız- dan, içimizden, titredi, Yan yana uzun müddet yürümüşüz. Karşılıklı deniz kenarında oturduk, O sükün İçinde yavaş yavaş bugünkü benliğim kaybo- Jarak eski benliğim tekrar yaşamağa başladı, Rasladığım erkek bana sordu! «Sizi nerede görmüştüm? Adada mı? Modada mı?» — «Hayır!» elimle onu susturdum, Şimdi artık, zihnim mazi içinde yaşıyordu: «Durun! Buldum! Bambaşka bir şehir!... Başka bir mem- leket!,.. Bir bayram günü... Mübarek suyun içine giriyorum...» Erkek ilk önce güclükle anlıyordu. Fakat bir- denbire gözleri parladı ve dedi ki: «Ha- tırlıyor musunuz Damlianti?... O genç Hindliyi,.. Sizinle beraber dua ediyor- du... Sizi sevmişti... Ve sizinle evlen- mek için babanızdan müsaade istemiş» ti, Ve evlenmiştik sizinle!» — «Maga'» diye bağırdım. Çünkü artık onu tani- mıştım. Genç kızlığımın tik aşkı, saf, temiz ilk aşkı kabarmıştı... «Ondan sonra sik sık görüştük. Bü- yük bir cazibe, bizi biribirimize doğru çekiyordu. Bazı günler, evimde oturup dururken onun beni çağırdığını hisse- diyor, yerimde duramıyor, fırlıyorum. O anda dünya bir yere gelse, beni ran- devularımdan menedemez... Karşılıklı, basbasa kaldığımız zaman, bugünkü benliğimizden tamamile tecerrüd edip o eski Maga ile Damianti oluyoruz! Birlikte mazimizi tekrar yaşıyoruz. Es- kiden söylediğimiz sözleri, ettiğimiz duaları hatırlıyoruz... O hindee dua- ların hepsini şimdi arlık tamamile bi- liyorum ve her zaman tekrarlıyorum. «Birlikte Himalayaya çıkmıştık, Geç- | mek istediğim buzdan köprü yıkıldı; Maga beni kurtarmak için belime sa- rıldı ve birlikte uçuruma yuvarlandık!, «Belki eski cesedlerimiz hâlâ orada durur, Kâbus yaşıyorum sanmıştım, Saliha karşımda âdetâ fevkalbeşer bir hal almıştı. Yalnız gözleri yüzü- nün içinde parlıyordu. Ve onların de- rinliğinde aşk, şilr, korku, değişe de- Bişe mevki alıyordu. geçmek için; çalışmalıydım. Kocasının bana geldiğini, üzüntü- lerini sayıp döktüğünü anlattim. — Kaçimız! - dedim. - Bir müddet Mazharla berâber seyahat edin. Bu si- zi altüst eden örkeği görmeyin... Zag- fınızdan istifade eden kurnaz bir çap- kına raslamışa benziyorsunuz. . Sizi âdelâ ipnotize ediyor. Okuduğunuz kitapların tesiri de buna katılınca, zihniniz tarumar oluyor... İhnanm ba- | na:'Kaçın, gidin... Sandetiniz ancak Mazharın yanımdadır. Bu fena gün- (| leri unutursunuz... Saliha başını salladı: — Hayır, hayır!... Siz, Brahmanın dinine vâkıf değilsiniz. Onun için an- Jamıyorsunuz, Mazhara bu işi anla- tın. Ben gidiyorum ve bir daha dön- miyeceğim. Kapıyı açtı, Çıktı N Arkasından bakâkaldım. Dönmeden yürüyordu. Tâ ileride, yağmurun altında başka bir gölge onu bekliyordu, Nakleden: (Vâ - Nü) İ llkbaharın bütün tazeliği COTY'nin yeni icadı FLAKSAK İ her şik kadının çantasında bulundurması lâzimgelen ideal parföm CL MEŞHUR FRANSIZ MARKASI DİKKAT ! Paris COTY fabrika- | larında imal ve ihzar edilmiş bir ansız mustahzandır.. m İ : i p Baş, diş, nezle, grip. romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 MR MANN MR GER MR MR GER kaşe alımabilir.. eya EŞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: