14 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

14 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M Temmuz 1938 Ma > s AKŞAM Mİ West “Erkek, tabiatın şaheseridir,, diyor “Erkekler umumiyetle iyi insanlardır, dedikodu nedir bilmezler ,, “ Her yaş güzeldir. bilmelidir. Ben bu yaşımda Kan, z İkv, ürken daima süzülen, uzun, Baya KPİkU gözler... uzun bir sigara, kendisine a bir genç erkek kalbi gibi ya iyor... Her cümlesinin sonun- Yağının altından gıdıklanmış gi halarla gülen, neşeli, canlı, vücudlü, Plâtin renkli saçlı bir Amerikan gazetelerinin «pa- bile çıldırtacak, papazları bile çıkartacak kadar güzele diyo ettikleri meşhur Mae Westle, "national casinoda karşı karşıya hp , bi ça Pazarı Bülsden tarig İni, ve Sim Holiywodda, Harold Lloyd'in unda bir kaç kere görmüştüm. Pek Uzun boylu konuşmamış» “nkü Mae West çat Hollywodda, : a ktadır. Hollywodda Bantimer kazandığını, Nevyorkda iki iv salaş kadar yiyip bitirdikten son- Bun SE şehrine döner. Bu- Uzun — la ancak Nevyorkda Bu , ZUN görüşmek mümkün oldu. keng, sn DE zaman görsem kendi Ön gı © #İmkânı yok... derim, bu ka- Fame, e öylendiği ve yazıldığı e değil...» Canlı Mae West, bn ri $işman, yaşlı Mae West'in Kendi gibi görünüyor... dan, iin bıma ona 30 - $i yaşın- Ca; biçemiyorum. Ve milyonlar- aanga «ben gencim» dediği bu Bünterari © Kendisini yaşlı bir kadın det, 8k herkesin dikkatini üzerin- Söz Uyor Fakat tam mânasile açık N de bir kadın... Göz kapakları- A Bip VE gözlerinin kenarlarını ler, © açık mi ya: 3kat hak, çi renge boyamışta. kaya atıyor, hiç keltraşırı kopye edemi- imi daha iyi gös zim eski Çeşmemeydanı kük armak ısırlacak hare- Savasının dumanını insanın ben siz vel davranıp, ilk sugli bazı | * Sotayım... Bana Amerikadaki ayi Pon cemiyetlerinin yaptıkları eğim; ekında fikrimi soracaksınız Gen ti, © Dir kahkahadan sonra ilâve Mgs ben de boykota pek aldırış Tali vız gelir boykut!.. İn, ouzlarını kaldırdı, kahkaha» Betingy vam etti, sözünün arkasın Mi öç nim en büyük kabahatim ve hizp çelik meziyetim nedir bilir misi- Büy, Ndüğümü, hemen ve olduğu tinin? ktir, İnsanlar düşündük- kaygı, cak yüzde beşini, haydi, ki izde onunu söylerler... Şu da- Sizin başınızın içinde neler ge- a kat bunların hepsini söyle- Kinaggg ir? Hayır... Halbuki ben dü- im, len Şeylerin yüzde yüzünü söy- Moriag.” bunun için bana boykot ya» Bin bayağı ki ben düşündükleri- VE ayi Nİ Söylesem de söylemesin erim. »m değil mi? Bütün dü- çin İ açık açık söylediğim Bem, şe lena bakıyorlar... Yelan söy- I imden tenzilât yapsam beni iyi telâkki edecekler... hizi her şeyi, her. arzula ği açık söylemek. Ben de V Tena e SDruyorum: Acaba ben ; Mn Yoksa beni yalancılığa w Myetsizliğe teşvik edenler Biç k e — g Makahadarı sonra devam etti: iL adınlar İstedik ln ma aPsanl tieripa Ke be “küp; eri ar bana ar, erkek seyirciler b&- — Nİ seyretmek için biri- Giriyorlar ya... Benim için Ortaya En k Yeni bir güzellik telâkkisi ae West'in yaş hakkındaki Mae West'in Hikmet Ferid fikirlerini öğrenmek istiyordum. Sözü o tarafa çevirmek için: .— Siz dedim, insanların yaşları içindeki ven güzel yaş» telikkisini değiştirdiniz. Orta yaşlıların gönüle- rine su serptiniz. Sizce bir insan için en güzel yaş hangisidir?.. Dudakları arasından büyük bir in- tizamla çıkardığı sigara dumanından halkanın tavana doğru yükselişini iri güzel gözleri ile takib ederken cevab verdi: — Her yaş güzeldir. ber yaşın büyük, “dol vardır. Erkek te, müddetçe gençtir, j sana ihtiyarlık ölümle beraber ii Bazılarının en büyük emeli genç kal- maklır, Halbuki en es ; çocuk kalmasını bim a her gri çocuk kalmasını bilmelidir. Ben hâlâ, bu yaşımda çocuklarla oyun oynadığım bilirim... Zaten hayat ta senelerce süren bir çocukluk, ri ce süren, çocuk oyunundan başka şey midir? Bu Yesefeyi Mae West bir sigara daha — lem hakkında fikriniz ne- dir?.. Mae Weste ; şiirden, bir tatlı rüyi gibi tatlı bir gülümse: i; : v ğ — Erkekler umumiyetle iyi insan: lardır. Dedikodu nedir pek bömezier. iyi kalblidirler. Fedakârdırlar. Ve m hakkak ki erkek - yaradılış ei kadından çok daha güzeldir. ie bütün mahlükatın er nin, Ge den güzel olduğunu e e z k ri e şahane, «Horaza bakınız... derler, On i a b güzel, o ne yakışıklı hayvandır. Ve tavuk onun yanında ne ar zayallıdır.» , Jükat içinde erkek gü- Ve bilen için savurduktarı sonra yaktı. Ben sanki çok serdiği bir adan bahsetmişim me ile cevab VEr- kin, ne kad tün canlı mal zelliğinin timsali o. larak gösterilir. Ben İ Fakat insan çocuk kalmasını çocuklarla oynarım ”» & una hediye ettiği resmi bu fikirde değilim... İnsanların erkeği bütün mahlükatta erkek güzelliğinin timsalidir. Erkek tablatin bir şahese- ridir... Güldüm: — Size, dedim, bütün erkekler na- mifa teşekkür ederim. O alaycı bir tavırla yerinde doğru- larak cevab verdi: Hakikaten erkek olarak doğmadığıma çok müteessirim. Bir daha dünyaya erkek olarak gelmek isterim... Bir gözünü kırparak ilâve etti: — Hem de uçarı çapkın, kadınları deli divane eden bir erkek., Neden bilmem benim aklıma erkek diyince çapkın erkek gelir... Erkeğin uslu ola- bileceğine bir türlü inanamam... — Erkekten ve gençlikten bahset- tikten sonra eşktan bahsetmemek abes olur, Bu insanların eski ve ihti- yarlamış hissi hakkında ne düşünü- yorsunuz? Kalemle çekilmiş kaşlarını çatarak: — Yooo... dedi, aşka söz yok... Ben ona elimle tutuyormuşum gibi'inanı- rım... Yalnız onu tarif edemem. Çün- kü dalma onun içindeyim. Bir şeyi iyice tarif edebilmek için ondan biraz uzaklaşmak lâzımdır. Ben onu galiba hiç tarif edemiyeceğim, çünkü ondan uzaklaşmağa hiç niyetim yok... Ne yer, ne içer? — Pek basma kalıb bir sual olacak ama... Artistlere ne Yiyip içtiklerini sormak âdettir... Gülerek iskemlesini yanıma çekti: — Bu susliniz pek hoşuma gitti. Birdenbire kalb işinden, mide bahsine geçiş... Hoş insansınız... Fakat benim ne yiyip içtiğimi sorarsanız alacağınız cevab pek yavan olur. Benim bir gün yediğim şey, öteki gün yediğime kati- yen uymaz, Bugün canım peynir ek- (Devamı 11 inci sahifede) Hikmet Feridun Eş — Estağlurullah... Ben hakikati söy- lemekten başka bir şey yapmadım... | | ——— ———— Yazan: Sermed Muhtar Alus A Pembetenin göğsünde Yanyana gelmişler, gayet yavaş ko- nuşuyorlardı. İrfan başlangıctan * muş, Eşrefin kendisine eski sırnaşık- lıklarından, mabe olur olmaz lü Agobun kaç kere karmanyoladan tult Ablasının orta mi birlik olup vasi di zanı musallat edişini, konaktaki e: ların yok bahasına ter on parasız kalışını, karın mayıp sahte ed davasına kalkışını da $ Alaybeyi de, rkomiser de yerlerine sığamaz olmuş kalkıp Eşrefe tekmeleri Jardı Biz senin Çırpıcılarda, Küğıdha- rde, Uzunçarşılılar, sandıkçılar, er arasında göbek kıvırdığım, parsa topladığını biliriz katır! Edirnekapısındaki kı vesinde kuruşa bir saka satn can tüketirdin. Halbuki başka dala- veren vardı... gene dur- yaparak alacak verişt bazlar kal Sokakta ayak sesleri... Alaybeyi perdeyi araladı. Dışarısı ifiri, Kimler olduğu pek belli olmu- ) ikat iki kişi galiba. Evin önünde duruyorlar, hiç konuşmuyorlar ziz yahu, aç!. sahibi de alt odada, beylerin ya- nında. Kapıyı açmağı giderken eteği- ni tuttular; zılgıdı ye — Karı, ağzından bir şey kaçırır. san, serserilere kirişi kırdırırsın, nha- merdim; şu bıyıkları kazıtayım ki elimde can verirsin... Öyle bir fikrin varsa evine, kızme, sermayelerine şim- diden veda çek!.. Maddine mi düşmüş?. İkisinin de eteklerine varıyor. — Siz banalâzım beyleri. diye öpüp öpüp başına koyuyor. Arab 'Tayfula Zeke öyle bir halde Seza... Arabın başında fes yok. Kuşağile bir kolunu boynuna asmış. Bacağının birini alamıyor, mükemmel topnllı- yor. O izbandud gibi vücudü bükül- müş, ihtiyarlar gibi kamlyuru çıkmış. Reis, hâşü münhuzur, iğne yemiş köpek, Her tarafı hâlâ titremede, adı- mını or atmada... Söyleniyorlardı: — Vaso teyze, ölümlerden kurtul. duk. Kitabının, papazının aşkına bir yudum sul.. Yarına sâğ çıkacağımız şüpheli, Aman yarım limon!,, Kapı kiliğinin döndüğünü duyar duymaz, alaybeyi fırladı dışarı, Onu görür görmez, heriflerin ikisinde de diz bağları gevşeyiverdi, Duvara yas- Janıverdiler, Bu alaybeyi de hem iri kıyımlardan, hem de yanından sâlavatla geçilecek- lerden... Sert mi sert, barıt mı barıt, Zincirkıranın cildi sanisi, omuz öpü- cüsü. Beyoğlundaki sayılı fırtınaların hepsini susa durdurmuş. Onun da lâkabı var: Kulaksız. i Behzad; adile sanıle Kulakaz Beh- zad bey... (Kulaksız geliyor!) dedin mi Tatav- la, Yenişehir, Sinemköy, Papasköp- ya Tejs, içeri girdiler ki görülmeğe 'Tefrika Ne. 118 LLA N horalar tepiliyor rüsü palikaryalarında fare deliği bir paraya... Karşıdan o göründü mü, kahvele- rin, meyhanclerin, umumhanelerin önlerindeki lâtarnaların çençgelleri hemen döndürülüyor. (Üsküdardan nerken bir mendil buldum), (indim ıçeine, gülleri fılcan gibi), Ali ile Rıza kolkola gezer) gibi ala- vışıp - malüm 8 Beyoğlu v larını saklıyorlar, top lar, daha yer bulamadılar mı kuyula» ra atıyorlar Behzad beye kulâksız denilmesinin sebebi, bir tarihte on boş yirmi çaka- n067 yolunu kesmişler. Tabancalar, bi- kurşun topuzlarla etrafını çes ! Bir kulağı kökünden gidince, fesi inen gadderiyi yakalar büküp almış. Sallıyarak irişmiş, hepsi çil yavrusu avucunda, Güm!,, Güm! Balyoz gibi yumruk tepelerine in- ab da, Reis de taşlı- şlerdi , bir elile Arabın fesleğen öbürile Relsin alın perçe- sımsikı yapışmış, İleri geri çekip sola soldan sağa, iki slar siz miydiniz İs- başkabadayısı? Benim bu- im olduğumu bilmi- .. Durun, daha öğre ceddinize tövbe ede- tanbulun rada olduğum. yordunuz n Gi niz! İkisinin de çeneleri makine: — Ayaklarının unu içeyim, çiz- melerinin köselelerini yiyim beyciğim, padişah başı için bırak!.. Tövbe; yüz kere, bin kere tövbe!.. — Dinim hakkına; kitabım, Pey- gamberim, dört imam hakkına her ş6- ye tövbe edeceğim, Vazgeçtim kabada» yilıktan!,. — Zaten Arabım, Bilâli habeşi sülâ- lesindenim. Artık hıfza çalışacağım, hafız olacağım. Beş vakit namazımı, niyazımı, orucumu, zekâtını bırakım- yacağım!.. - Harama değli, mekruha, müsla» haba bile yanaşırsam göz kandilimi üfle. Bu kurban bayramında Hacca gitmezsem, hacı olarak dönmezsem, sinsilem meşallıkta yatsın!., Behzad bey döndü odaya. Tahta sandığın dibindeki Eşrefe bir tekme daha — Kalk ulan, gidiyoruz!., Göbekliye asılmasile beraber, hadi teker meker minderden aşağı: — Gübre çuvalı, sen de ayaklan!., | En önde Nimeti Molla ile Pembeten Eşref, arkalarında üçüzler, geride Ku- laksız serkomiser, üç polis, boş zapti- ye, kapıdan çıktılar, O sokakta bir kaç umunihane daha var. Teyzelerin, yosmaların hepsi pen- cerelerde: — Yuf, ayı bi Yuha kom, göbeği bo- şaltacaksın; zurna gibi delikanlı ola» caksın!,, Tâflar atılıyor, kahkahalar basılı yordu, (Arkası var), |

Bu sayıdan diğer sayfalar: