21 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

21 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKŞAM BİR HİKÂYE zif, Kadr nde oturm i, alar daha Sıcak bir zarif bir n geçti kadını da, erkeği de tanırdım. Kadının ismi! Mebrure idi, Erkek, iyi bir adamdı amma dostları ara- müzden yarı ince, an bir Onlar uz — Tuhaf İşte buna aklım ermiyor. . Şu Mebrure gayet in- assas bir kadındır. Yanın- daki erkekle iki ay evvel nişanlandı- lar. Halbuki nişanlısı da kabalığı ile meşhurdur. Bu ince kadın, bu kaba ni beğendi? yor vesselâm... Nazi? güldü ı kadınlar erkeklerin bir ta- kım kaba hareketlerinden âdeta hoş- lanırlar... dedi Arkadaşım Kadri il n silktik: — Haydi canım... olur mu? Nazif ısrar etti Ben bunun bir misalini gözüm- er... Anlatayım da ya... Ben İstan- bitirdikten sonra biraz daha arttırmak caya gitmiştim. umuz dedik, öyle şey malümatımı adile A bunda California üni- Belki de gelmiş. vardır. yordum. her tarafındin milletten talebe ve Japonya bur: yakm olduğu iç Japon, Hindi Somatralı, Cavalı, Havaien ac dan gelmiş gençler dolu idi, Sonra Cenubi Amerika, Mek- sika da California'ya yakındır. Bu- nun için mektep (arkadaşlarımız arasında Arjantinli, Brezilyalı, Mek- sikalı birçok gençler de vardı. Benim dalma beraber düşüp kalk- tığım arkadaşlarımı dan üçü Ameri- kalı idi, biri de Meksi Onlarla zaten otu ! ismi Alvarez'di Bu çocuk iyi, hoş bir delikanlı idi. Fakat bir kusuru vardı. Son derece Sinirli idi, Çabuk hiddetlenir, çabuk Parlar, kavga eder, kızgın olduğu za- manlarda ne yaptığını bilmezdi, Ek- seriya son dereötde kabalaştığı da olurdu. Bir gün bizim içinde benim çi diler, Hepsi birden: — Dördümüzde âşık olduk!... de- diler. Okuduğum kitaptan biran için ba- şımı kaldırdım, Sordum: — Kime? — Mektebin kütüphanesine son derece güzel bir kız geliyor. Plâtin saçlı... Deniz renkli güzlü, mini mini ağızlı bir genç kız... İsmi de Janet miş... Hepimiz ona vurulduk. Adeta arkadaşlar heyecan ğım odaya gir- aramızda bir rekabet başladı. dediler. Bir kaç gün sonra ben de Janet'i gördüm, Hakikaten son derece güzel bir kızdı. Fakat biraz fazla şımarık görünüyordu. Bir kaç gün sonra on- daki bu şımarıklığın sebebini anla- dım, Çünkü Janet bir milyanerin ki- m idi. Para içinde yüzüyordu. Herkesi hor görüyordu. Genç kız hergün lüks otomobili ile meklebin kütüphanesine geliyor, bir kaç saat kitap okuduktan sonra da çıkıp gidiyordu. Bizim arkadaşlar plâtin saçlı mil yoner genç kızın etrafında pervaneler gibi dönmeğe başlamışlardı. Fakat hiç birinin aşk sahasında mühim bir muvaffakiyet elde ettiği yoktu. Yal- nız genç kızla arkadaş olmuşlardı. Bizim çocukların dördünün arasında müthiş bir rekabet başlamış net'in kalbini elde etmek içir biribirlerile çekişiyorlardı. Ben onla rın bu mücadelesini uzaktan seyre- diyor, kendi kendime, «Bu bizim Meksikalı Alvarez yandı... diyordum, çünkü Amerikalı çocuklar son de- Üçü de büyük recede sporcu bir nez: ediyorlardı. Halbuki Alvarez genç kıza karşı bi sertti, haşindi. Sonra Meksikalı arka» daşım öteki rakiplerine nazaran ol- dukça çehre züğürtü idi. Amerikalı arkadaşlarım ergün gençlerdi, zam Janet'in yanından gayet ümldeiz dö- nüyorlardı Nafile, . diyorlardı, bu arık milyo, 2 da hiç merha Janet Al Milyoner şanlan- aldık ki vareze deli gibi âşık olmuş. vu parasız de karar vermiş... Hakikaten ondan sonra Alvarez ile Janet'i geceleri barlarda kolkola gö- rüyorduk, Bir gün bile biribirlerin- den ayrılmıyorlardı. Hepimiz merak içindeydik, Acaba Alvarez ne yapmıştı da kendisini Ja- net'e bu derece sevdirmişti? Nihayet bir gün Alvarez'i yalnız bulmak na- sib oldu, Hemen kendisine sorduk: Kuzum Alvarez... Bu iş nasıl oldu? Anlatsana... Ne yaptın da Janet'in kalbini elde ettin?... Alvarez güldü: — Ne mi yaptım? tokat attım. Biz şaşırdık: — Haydi canım öyle $ Meksikalı : — Sizi temin ederim ki doj lüyorum... dedi, onun yumu; naklarına ati nı iki tokat de Janetin kalbini elde et dan bir müddet evvel onâ rastladım. Beraber başladık, O günü o k 1 üstünde idi ki sinirlerimi oynatıyor- du. İçimden onun minimini a y aarını tokatlam si geliyordu Bir aralık hiç yoktu benimle kav a İleri geri söylendi kafam kız- mıştı, Bilirsiniz ya ben ne yaptığımı bilmem... Bu esnada elimin havaya kalktığını hatırlıyo- rum, O hiddetle Janet'in iki yanağı- na iki tokat aşk etmişim... Yaptığım bu çirkin hareketten ra fena halde utanmıştım, Ona ü: dilemeğe hazırlanıyordum. Fakat Janet iki tokatı yer ye Sadece ona iki sen de... dedik, etrafım dil di kırıldım delikanlılara hiç benzemiyor- | n... Sen bam başka birerkeksin... Ötekilerden bam başka... Seni bü- tün kalbimle seviyorum... diyerek kollarımın arasına atıldı. İşte o gün- den beri çılgın gibi sevişiyoruz.» Nazif hikâyesini bitirmişti. Kadri, — Bu hikâye pek hoşuma gitti. dedi, hakikaten garib bir şey... O günü Naziften ayrıldıktan sonra Kadri bana: — Nazifin hikâyesi beni gittikçe sarıyor azizim... dedi, beh de tıpkı Janet gibi şımarık bir kız seviyorum. Bir türlü bana yüz vermiyor... Acaba Meksikalı delikanlının usülüne ben de müracaat etsem mi? Güldüm! — Vallahi kardeşim sen bilirsin... dedim. Kadriye bir hafta sonra rastladım. Yüzünün her tarafında yakılar, sar- gular vardı. Merükla sordum: — Ne oldun? i — Eç... Sevgilime Meksikalı âe- likanlının usulünü tatbike okalkış- LIVIAAIVIZL TTTTTIR .. ukarıdan aşağı Portatif yemek kabı osuaaaamuyö n , kanadı var uç bir yaprak s5 Geçen bulmacamızın halli; Boldan sağa: 1 Zarravat, Baştanbaşa, 4 A k Mai, Kİ Yukarıdan aşağı: barlı, En, Arı Şişli: desinde desinde A Süleymen Heç, Emliyadi, Kumkapı: Cemil, Küçükpazar: Yorgi, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alem dar: Divanyolunda Esad, Şehremin Ahmed Hamdi, Ki değirmeninde Üçler boyunda İttihad, Heybel Büyükada: Halk, Her gece açık cezaneler: Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarı, Or- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe ve Anadoluhlsarındaki ec- eareler her gece açıktır. lada Apartıman sahipleri! Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için sAkşamsın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan fade ediniz. kaldırırken o bana eşek sudan gelin- ciye kadar mükemmel bir dayak attı, Üstelik bana şimdi selâm bile vermi- yor, Dargınız... Sevgiliyi de elden ka- çırdık. Dayak da caba... HİKMET FERİDUN ES YS tım. Bu hale geldim. Ben daha elimi yasa al asama Bütün ağrıları geçirir | marsın Ask PARA Baş, Diş, Nezle, Grip Romatizma Nevralji, gagalı Aİ İcabında günde 3 kaşe kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser alınabilir. MARŞAŞMMNAN DİŞİ KORSAN Tarihi Yazan: İskender F. Sertelli Deniz Romanı Tefrika No. 121 5. Korsanın gözleri dönmüş ve kalbini yeni bir aşkın ateşi sarmıştı. Kollarını prensesin boynuna boladı onra inanacağım. Şim- Diye yalvardı. Halil Geylân ger sarıldı.. kollarının «Ben, ger bana, benim yanımda kalacağı- na dair kali söz vermezsen, şimdi virir, Akden giderim. Bu enlinin Bir anın yüzünü göremez: — Hayır. Ben karşı geli rum. Görüyorum ki, çok yakışık çök merhamı ben üç relsi benim. zak yaşıyan | Ju bir ruyorum. mi bilmi- yorum. Ber veriyorum İrini bu s lilerini gör di, korsanlar ş ler, Ve o, Mihallin şehir içinde kapanıp kaldığını görünce sevinmişti. Mihail, İrininin dayısıydı. Fakat ondan O kadar işkence görmüştü ki artık ona na ve onun hakkında iyi ar beslemesine im- Halil, Bizanslı prensesi ından emin görün ce av Genç maksa- i zaptedeceğiz ve babanı Bizans kralı yapacağız! İrini bu sözleri duyunca - yalan da olsa, sürgünden gelen bir kadının hissiyatını okşadığı için « sevindi. — Demek ki imparator Mihaili tahtından indireceksiniz, öyle mi? — Evet.. onu esir alıp yerine ba- banı kral yapacağı Prensesin yüzü gülmeğe başla- yaştı, Halil Geylân az kumaz değildi. genç kızı can alacak yerinden avla- mışta. Halil - İşte geldik, dedi. Ve sağda, sahile yakın durâr yük bir yelkenliyi göstererek etti: — Relsimiz o gemide bi bi ilâve i bekliyor. Tekgözlü prens, kızını görünce çıldırdı.. Halil Geylân, prenses İriniden - ya- nında kalacağına dair - söz aldıktan sonra emirin gemisine yanaştı. Necib Hayyat güvertede dolaşıyor- yanında Prenses İriniyi getirdim. ba- basına müjdeleyin! Emirülbahir, yanında düran Va silyosa: — Kızın geldi, dedi, şimdi onu ku- caklıyacaksın! , İriniyi bu sırada emirin gemisine getirmişlerdi. Halil Geylân, Bizanslı prensesi Yassı adada nasıl bulduğunu anlatı- yordu. Prens Vasilin birdenbire rengi attı. Kızını görünce o r heyecana ka- pıldı ki şaşkınlığı einnet derecesini buldu. Mânasız sözlerle ellerini kal- dırarak çırpınmağa ve bağırıp çağır- mağa başladı. Vasilyosun bir tek kı- 21 vardı; o, kızının yaşadığından emin değildi. Yassı adaya giden korsanın eli boş döneceğini sanıyordu. İrininin: Raba,. sen hayatta mısın Diyerek üzerine atılması Vaslli se- vinçten çıldırimıştı, Emirülbahir bu i anlamıştı Necib e Diyordu çıldırmışlı ses İrininin - Baba, ben masındar yos sahiden geldim, nasılsın? büsbütür , bir türlü mü. muhakemesini geçti ki, geri Vasilyos kendini geminin direği Yurmağa ve der 1. Korsanlar ptedebiliyo; Halil Geylân: ı görünce Böyle bir çi ii dı, vü. aslamıştım, Diye ağlama et ında bütün plân- olmuştu. Vasilyos aklını kaybetmişti; bu kral ilân edilemezdi stakbel (OBizans imparatorunu güçlükle ambara indirdiler ve kapı- sına nöbe , iyileşir, Sevinç del z Diyor tu. Emirülbahrin kalan gözdesi duyunca — Yukarıda ne oluyor tüyü yapan kimdir? Korsan yavaşça Kivelinin kulağı na fısıldadı Vasilyosun kızını Yassı adadan getirmislerdi. Prens, kızını görünce çıldırdı — Kiveli bu h — Ne diyorsun. rada mı şimdi? e oturmuş- amarasında kapalı gemideki telâşı ardan birine sordu; ? Bu gürük korsar ri alınca şaşırdı: prenses İrini bu- t. Gü oturuyor ve ba- basının haline ağlıy Kiveli, prenses İrininin kendisin- den çok daha güzel bir kız olduğunu biliyordu. Onun gemi hiç te höşuna gitmemi Kiveli, emirülbahirden güverteye çıkmak ve İrini ile gö“üşmek için mü- saade istedi, Necib buna mâni oldu. Bu sırada Halil Geylân bahre şu teklifte bulundu: — Sizin yanınızda Bizansın en gü- zel bir kadını vardır! Prenses İrini de burada kalacak olursa, bunların ikisi de sizi rahatsız edecektir. İlk önce aralarında geçimsizlik, kıskanç- lık başlıyacak... Bize bunlardan biri- nin fenalığı dokunabilir! Müsaade ediniz de prenses İrini benim yanım- da kalsın. Necib Hayyat bu teklifi gördü. Prensese; — Seni, adadan kurtaran reisin gemisine gönderiyorum. Neticeyi ora» da beklersin! dedi İrini bu sırada, Geylâna verdiği sözü unutarak: — Beni babamın yanından âyır- mayın! diye yalvarmağa başlamıştı. Halil Geylân kalın kaşlarını çata- rak genç kızın yüzüne sert bir ta- vırla baktı. bir şey söylemedi. Fa- kat, o bu bakışla İriniye bir çok şey- iş gibiydi. orsana yolda e gelmesi emirüi- makul verdiği sözü siz nası Hali Geyi emi rin gemisinden &; la birlikte dılar. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: