5 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

5 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Ciddi söyl , yorum, Rıfkı evlen- Hepimizin bu işe bu derece şaşma- &ının bir sebebi vardı, Rıfkı daha yir- Mİ yaşımda, mahçup, henüz iş filân tutmamış, kendi halinde bir çocuk- tu. Onun böyle çabucak evlenmesi ee gelmemişti. Arkadaşlardan — Aman, dedi, şunu gidip evinde görelim, — Acaba çocuk âşık filân mi oldu da böyle erkenden evlendi?... — Yoooo, âşık filân olduğu yok... — Aldığı kızın parası pek çok ola- cak, — Bilâkis... Gelin gayet fakir... Nihayet karar verildi: Bu on do- kuz yaşındaki damadı gidip evinde Ziyaret edeceğiz. Ben iki gün sonra Rıfkıya bir ak- şam üzeri Kadıköy vapurunda rast- adım, Fakat one kadar değişmiş, ne kadar başka bir adam olmuştu. Eski utangaç, pısırık Rıfkı gitmiş, ye- rine ciddi, hattâ biraz mütehakkim, sert sert konuşan genç bir adam gel- mişti. Bana: — Bu gece bizdesin anladın mı?... diye âdeta ültir Adet yerini bu landım, istiğna gösterecek oldum: — Aman Rıfkıcığım, €vden benim misafir geleceği: miyorlar... Evdekileri müşkül bir va- ziyete düşürmiyelim... Rıfkının kaşları çatıldı, sert sert: — Ne demek, dedi, evin hâkimi ben değli miyim? Bir âile reisi evine bir misafir götürürse ne olur?,.. Birader, evde benim sözüm geçer... Bu gece bizdesin... — Peki peki Rıfkıcığım, sinirlen- me... diye cevap verdim. Vapurdan çıktık, tramvaya bindik. Rıfkımın oturduğu sokağın başında indik. Genç damad evinin kapısını hızlı hızlı, üç kere çaldı. Rıfkı açılan kapı- dan sert bir diktatör tavrile içeri gir- di. Evin içine daha ilk adımı atar at- maz da hizmetçi kıza gümbürdedi: — Kız İkbal, hani benim terlikle. rim... Sana ben ne tenbih ettim. Ter- liklerim yanyana çevrilmiş olarak, kapının önünde dalma hazır buluna- cak... İkbal alı al, moru mor koşup, ter- Mikleri Rıfkının önünde çevirdi. Genç damad sağa sola müdhiş emirler ve- riyor, Bazan da lüzumlu lüzumsuz etrafa çatıyordu. Yemekte Rıfkının babası da vardı. Hep beraber oturduk. Sıra pilâva gelince küplere bindi: — Bu nedemek efendim? Bu ne demek?... Bir evde âile reisi pilâva domates konulmasını istemeze onun bu arzusu bilâ kaydü sart yerine getirilemez mi? İşte yine pilâva do- mates konmuş!.. Babası Rıfkıyı teskine çalıştı: — Aman oğlum... Bundan ne çi- kar?... Pilâva biraz domates konul- muşsa kıymateler kopmaz ya... Rıfkı: — Baba... Öyle söyleme... Bilirsin ki ben arzularımın yerine getirilme- sini isterim... Yemekten kalktık. Büyük salona geçtik. Rıfkı ellerini çırparak hizmet- çiyi çağırdı. Aksi aksi sordu: — Hani benim nargilem?... Aman neler işidiyorduk. Nargile ve Rıfkı... Ben onun nargile değil, koku- sundan bile başının döndüğünü mi- desinin bulandığını biliyordum, Rıf- kı nargile içiyordu ha... Hizmetçi kız hemen nargileyi koş- turdu. Rıfkı ayak ayak üstüne atmış âtom verği, ı diye biraz naz- damad yine Baş, Diş, Nezle, Grip Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütünağrılarınızı derhal keser, MAŞA Aİ İcabında günde 3 kaşe alınabilir. MRSMM Ayy | sözü âdeta emrindeki topçulara ku- nargileyi tokurdatıyor, arasıra gök | gürültüsünü andıran bir sesle hiz- kıza bağırıyordu: — Ateşli... Genç adamın ağzından bu «Ateş!!iz manda veren bir generalin sesini an- dırıyordu. <Aleş's o kelimesi üzerine hizmetçi kız maşanın ucunda büy bir &leşle koşuyor, tönbekiyi ateşli- yordu. Nargileyi bıraktı. Sigara kutusunu açtı. Babasına: — İç bakalım peder... tüttür... Diyerek uzatlı, Şaşkınlığım çok büyüktü, Eskiden Rıfkının babasının yanında sigara içmekten ödü kopar- dı. Babası ona dalma: — Evlenmeden evvel dünyada siga- Ta içemezsin!... derdi. Yavaş yavaş Rıfkının evlenmek için neden bu de- rece acele ettiğini anlıyordum. Bu çocuk küçüklükten beri çabuk büyümek merakında idi. Büyüklükte pek hevesi vardı, Onun büyüdüğünü etrafa göstermek için arkadaşlarının yanında - hiç de sevmediği halde - sigara içtiğini gördüm. Hattâ bir aralık büyük bir adam tesirini vermek için gözüne kelebek gözlük bile taktığı olmuştu. İste bu büyümek, büyük adamlar arasına karışmak arzusu İle biran evvel ev- Tenmişti. İstediği de olmuştu. Evinin kapı sından İçeri girer girmez. «Hani ter- liklerim!» diye gümbürdüyor, sağa sola emirler veriyor, sofrada pilâ- vın domatesine kabahat buluyor, babasının karşısında nargilesini to- kurdatıp, sigarasını püfürdetiyordu. Şimdi o mesud bir adamdı, Nargi- leyi vakıa midesi bulana bulana içi- yordu amma artik büyükler sırasına geçtiğini, nargile tokurduları ile et- rafa ilân ediyordu ya... O gece Rufkının evinde kaldım. Sabahleyin erkenden gitmem lâzım çi kıza sordum: — Ne var? Ne oluyor? Kızcağız cevap verdi: — Hiç... Bizim bay sabah kahvesi- ni yatağında içer de... Bu sabahon | ... Bizimde tabil erken kalkacağından hâberi- miz yok... Şimdi çok kızdı... Rıfkı bir müddet sonra giyinmiş: — Bu evde büyük ıslahat yapmağa macburum!... diye söylenerek oda- sından çıkıyordu. Beni kapıya kadar geçirirken: — Evlilik çok rahat şey amma bi- rader, diyordu, insan fena sinirleni- yor. Verdiği emirler yerine getiril meyince pek Kızıyor!.., Hikmet Feridun E$ Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Maçka, Taksim: İstiklâl cad- âesinde Kemal Rebul, Kurtuluş cad. desinde A. Galapulo, Beyoğlu: Gala- tasaray, Posta sokağında Garih, Ga- ata: Topçular caddesinde Hidayet, Kasımpaşa: Müeyyet, Hasköy: Sadık Akduman, Eminönü: Agop Minasyan, Fatih: Weznecilerde Üniversite, Ka- ragümrük: Mehmet Arif, Ba Merkez, Sarıyer: Osman, Nuri, Beşiktaş: Vidin, Fene: Kumkapı: Lâlelide Haydar, Küçükpa- zar: Necati, Samatya: Yedikulede Teofilos, Alemdar: Ali Rıza, Şehremi- ni: Ahmet Iiamdi, Kadıköy: Altıyol. da Merkez, Modada Nejat Bezer, Üs- küdar: İmrahor, Heybeliada: Halk, Büyükada: Şinasi Rıza. Her gece açık eczaneler: Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarı, Or- taköy, Amavutküy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe ve Anadoluhisarındaki ec- zaneler ber gece açıktar. 5 Teşrinlevvel 93$ Çarşamba İstanbul — Akşam neşriyatı: 1830: Dans musikisi (plâk), 19: Spor müsaha- beleri: Eşref Şefik, 1030: Karışık musiki (plâk), 1955: Borsa haberleri, 20: Saat ayarı, Nezihe Uyar ve arkadaşları tara- fından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,60: Ajans haberleri, 20447: Ömer Rıza Doğrul tarafından arapça söylev, 21: Sani ayarı, Orkestra: 1 - Yesel: Marş, 2 - Pettorossi: Siinsiyo, Tango, 3 - Velst Rustige bürüder vals, 21,30. Türk musikisi ve halk şarkıları, 22,10: Hava raporu, 2213: Darüttalim musiki heyeti: Fahri Kopuz ve arkadaşları tarafından, 22,50; Son ha- bezler ve günlin programı, 23: Saat ayarı, İstiklâl marşı, San. 5 Birinci teşrin 1038 çarşamba progra- mı (öğle neşriyatı tecrübe mahiyetinde olarak yeni stüdyoda yapılacaktır.) Ankara — Öğle neşriyatı: 1230 - 13: Alaturka plâk neşriyatı, 13 - 1315: Ha- berler, 13,15 - 14: Karışık plâk neşriyatı ve son, Akşam neşriyatı: 1880 - dans musikisi, 19,15 - 20: Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule Çakari, 20 - 20,10: Saat ayarı ve Arapça neşriyat 20,10 - 20,15: Haberler, 20,15 - 21: Türk musikisi ve halk şarkıları (İncesaz faslı Tahsin Karakuş), 21 - 21,18: Şan plâkie- rı, 2115 - 22; Stüdyo salon orkestrası: 1 - Delibes: La Ecurce, 2 - Wi Lautenschlager: Jubel Und Traubel, 3 - Becce: Sedne Passlonnöe, 4 - Rebikoff; Romance Sans Peroles, $ - Adolf Eekstein: Wie einst im mel, 22 - 22,15: Haberler ve hava raporu, 22,15: Yarınki porgram v6 son. 19,15: Plâklin Avrupa istasyonları programı Sant 20 de Hamburg 20 şarkı Kolonya 20 plâk neşriyatı Leiprig 20 şarkı — Münib 20,15 karışık musiki — Ştutlgart (20 - 20,15) plükle sololar — Bordeaux ve Rad- 20 piyano k 5 k rnelius) un eser- — Marsilya ve | is P, T. T. 2030 şarkı ve 20,45 keman i — Paste Parisien (20,10 - 20,53) ri Roma 2030 konser — 40 şafkilar ve keman *0l0- Varşova 20 şen musiki Saat 21 de Bari 2115 Yunanca neşriyat — Belgrat 31 şen saat — Bordeaux (21 - #140) Wagner'in eserleri — Bükreş (2i - 2135) piyano Konseri — Limoges ve Rennes 2130 oda musikisi ve (Chopin) in (Bni- Jade) leri — Milversum 1 (4155 - 2255) Beethoven'in piyano konsertosu Lon- dra Rep. 2130 şarkılar Btoki 21 K tonisi ve piyano kanserlo şen musiki ve koro. Saat 22 de Athlone (2240 - 23,20) şen program — Belgrad 22 halk şarkıları — Bordenux (2330 - 2430) (Bal Masguf) isimli kome- di — Budapeşte 2220 piyano konseri — Budapeşte 1/ 29 plâk neşriyatı — Bük- reş 2220 kabare musikisi ve 2245 kon- ser — Hilyersum 1; Konsere “devam - Lille (2230 - 2430) orkestra ve garki - Lyon (22,30 - 2430) (Les Paguebots 'Te- naclty) ve (La Coccinelle) isimli kome- Giler Milâno 22 (Donati) nin (Lancil- loto) operası (2230 - 24,30) siz bestekârlarının eserleri — Poste Pa- rislen 22,35 konser — Renner 22,30 - 240 orkestra tarafından müntehap parçalar — oma (Colibri) isimli operet — Varşova (23 - 2230) Chopin konseri, Saat 23 de Beriim ve Breslav (2339 - 1) karışık musiki — Dansig, Lelpzig ve Stuttgart (2320 - V Viyanadan naklen karışık mu- siki — Dewtschlands (2330 - 2345) kü- çük gece konseri: Obuva ve piyano İle s0- hat — Prankfurt ve Hamburg 2330 Droltwich'ten naklen senfonik Konser — Kolonya 2330 Merart'ın kuvarletleri Künigsberg (2335 - Dplâkin karışık mu- siki — Münih (23,20 - 1) şen musiki — Athlone (23,30 - 24,30) şen saat — Belgrat 123,20 - 28, flüt konseri — Bordesux: Kamediye devam — Budapeşte 23 opera ve operet parçaları — Bükreş 2345 e ka- dar konsere devam — Droltwieh 2330 senfonik konser: Orkesira ve koro İle Wagner, Handel ve sairenin eserleri — Kopenhag (2330 - 1,15) sololar ve şarlı- lar — Milâno, Operaya devam — Landra Reg. 23,20 şen musiki — Rennes: Orkestra konserine devam — Roma: Operete de- vam — Stokholm (23,15 - 20 dans musikisi — Strasburg: Fransız bes- tekârlarının eserlerine devam — Varşova (23 - 2355) plâk neşriyatı. Sant 24 den itibaren Deutechlandı (24 - 120) orkestra ve kuvartet tarafından müntebap parça- lar — Diğer Alman İstasyonları saat 24 teki programlarına devam — Buda- 'peşte 14,10 çingene orkestrası — Droltwieh (9430 - 1,10) dans musikisi — Hiüver- sum 1 (24 - 1,10) orkestra İle müntahap parçalar — Kopenhag: Solo ve şarkılara devam — Londra (Reg) 72425 - 130) dans musikisi — Lüksemburg 2405 - 21,45 muhtelif operet parçaları — Sirasburg: Fransız bestekârlarının eserlerine de- vam — Berlin (1 - 4) gece musikisi — Prankfurt ve Ştutigart (1 - 3) gece kon- #eri: İspanyol ve Macar havaları, arap mama ve mülhakatı için AKŞAM gaze tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * su — Tarihi Eğer Antonyo bu fırkanın imda- dına yetişmiş olsaydı, muhakkak Xı, mücahitler buradan içeri girecek bir yol açabileceklerdi. İkindi vaktine kadar, fedailer, içeri girmeğe çalış- tılar.. ve burçlara tırmanmağa baş layınca âni bir felâketle karşılaşa- rak, birer birer kayaların üzerine düştüler. Bizanslılar, surların üstün- don Araplara kızgın yağlar dökme- ğe başlamışlardı. Bu felâketin önüne nasıl geçilebi- Jirdi? Mücahitler, kızgın yağlarla haşla- narak ölüyordu. Bunun önüne ların üstünden kwg zanslıları taş güllerli lâzımdı. İşte Araplar, bu ielâketi ön- lemek çaresini b için, burada fazla telefat verdiler. Fedaile- rin yüzde sekseni kızgın yağlarla yâa- nıp kavruldu... Pek azı ölümden kur- mek için, sur- yağ döken Bi- dağıtmak Marsilya ve Strasburg | rkesira tarafından Pran- | tularak denize atıldı Bunların da cesareti kırıldığı için,*denizde süratli yüzemediler... Ok yağmuru sltında yaralarıp boğuldular Gemilere - fedsilerden - ancak se- kiz on korsan dönebilmişti. Hacer: — Keşki hücum etseydik. şehre girebilirdik. Diyor ve hiddetinden ne yapacağı- nı bilmiyordu. Gemel, Dişi korsanın bu cephede gösterdiği gayret ve cesarete hayran olmuştu. — Ben, senin yanında bir gölge gibi kaldım, Sitti! diyordu. Sen bu- gün, bütün donanmanın başına ge- çecek bir kudret ve mucize güsler- din! Güneş bata, yağmurunu mice zayiat yoktu. Yelkenliler geriye çekildiler.. ve Bi- zanslıların yıkık yerleri tamir etme. sine meydan vermemek düşüncesile, Yedikule önünde üç nöbetçi gemi bi- rakarak Kızkulesi açıklarına dön- düler, Bu sırada acaba öteki fırkalar ne halde idi? Yüz güldürücü bir zafer temin edebilmişler miydi? Emirülbahir, Haliçten dönemiyor mu? Gemelin Hallce gönderdiği küçük yelkenli geç vakit boşdönmüş ve Necip Hâyyatı görmeğe muvaffak olamamıştı. Hacerle Gemel akşamüstü Kızku- lesi açıklarına döndüğü zaman, bu- rada yalnız Selim Karvanla karşı- bütün gemilerle buraya bir iki gün içinde iki taraf ta ok ti, Araplarda ge- laştılar. Necip Hayyat ve arkadaşları he- nüz Haliçten dönmemişlerdi Hacer geç vakte kadar bekledi. Ortalık iyice kararmıştı. Emirülbahir, fırkası ile hâlâ dön- müyordu. Gemel: — Necip Hayyat tehlikeye düşmüş olmasın, Sitti! dedi. Onu gidip yok- lamak lâzım Hacer de bunu düşünüyordu. Ge- mel bu teklifle bulununca derhal de- mir alıp Halice doğru ilerlediler. Hacer, karşı sahilden gidiyordu. Diğer gemileri Kızkulesi önlerinde bırakmıştı. Necip acaba şehre mi girmişti? Yoksa, yakasını kurtaramadığı bir kasırgaya mı tutulmuştu? Hacer merak ve telâş içinde gü- vetrede dolaşırken, Gemel; Emirülbahrin gemisini gör- düm - diye bağırdı - işte, direkleri kı- rimış bir halde, Bizanslıların ter. sanesi önünde duruyor. Hacer, Necibin gemisini tanıyama- dı ve Gemelin sözleri Dişi korsanın beynini tırmaladı: — Ne diyorsun, Gemel? Necibin gemisi müthiş bir felâket mi geçir- miş..? — Evet, Sitti!l Yavaş yavaş oraya sokulalım... Yazan: İskender F. Sertelli Hacer elindeki meşaleyi Necibin yüzüne uzatt. Emirülbahrin gözleri akmış vucudu buz gibi soğumuştu! DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Tefrika No, 135 mağ ger si meydanda yok. Gemel, hakikati anlamadan bir hüküm veremiyordu; — Belki tersane enküzının öle yö- nına sığınmışlardır. Dedi, Gemel, Necibin idaresindeki yel kenlileri meydanda göremeyince; içi ne bi şüphe düştü. “ Bizanslılar, Necibin gemilerini batırdılar mı dersin, Sitti?! Hacer, korkulu bir rüyadan uya- nir gibi. birden silkindi: — Necip, koskoca bir fırkayı Bİ- ra kurban verdiyse, her ve onu asmalıyız. na hü r nerede? Hiç biri- kati ı etmek dar bir yangın ilerse, t olmuştur. mışlardı. saat kolay değildir, boğazdır. Eğer . Bizanslılar humbaralarını burada yelkenlilerimizin hepsi te Forsalar kürek Hacerin gemisi, yarım Saidin ilk hücumda sonra, tersane- nmış.. lomboz- parç: gemiyi tanıya: iti? benziyor. Necibin gemisi daha ile de olsa gerek. Bu sırada, Hacerin bir tahta yığ- nı diyerek yanından geçip gilmek geminin küpeştesinde bir kaç gölge göründü. Bir kaç ses birden yükseldi: — Dahilek... Dahilek.. Hacerin gemisinden de ayni keli- melerle mukabele ettiler, Bu, donanmanın parulasıydı, Hacer geminin başına koştu. DirekleN kopmuş gemideki kor- sanlar: - Sitti Hacer. Diye bağırdılar. Hacer birdenbire titreği; — Benim, dedi, Necip Hayyat ne- rede? Öteki gemiler nerede? Boğuk, titrek sesler hep birden ce- vap verdiler: — Emirülbahir ambarda yatıyor... Mahvolduk, Sitti! Perisan olduk... Gemelin gözleri döndü: — Nasıl mahvoldunuz..? çok mu yaklaşmıştınız? Bu sırada Hacer, kırık ve yıkık tek- neye iyice yanaşmıştı. Korsanlardan biri Gemele cevap verdi: — Bizanslıların tuzağına düştük. Humbaraları bitti sanıyorduk. Çün- kü ilk ağızda altı saat kadar hum- bara atmadılar. Surlara çok yaklaş- mıştık. Bizi iyice içeri çekince, bir- denbire üzerimize o kadar çok yan- gın humbaraları savurmağa başladı- lar ki... Ne yapacağımızı şaşırıp kak muştak.. ün yelkenlerimiz, direk- lerimiz ve daha sonra güverte tahta- ları ateş almıştı. Deniz suyu döktük- çe alevler artıyordu. Hiç bir gemiyi bu ateşten kurtarmağa muvaffak ola- madık. Dehşetli zayiat vererek, can- larımızı kurtarmak için denize atla- yıp buralara kaçmağa başladık. Hacer bü sözleri dinlerken aklını oynatmadığına şaşıyordu. — Bütün gemiler yandı mı? Diye haykırdı. Korsan inler gibi cevap verdi: — Evet, evet! Bu tekneden başka hiç bir gemi kalmadı elimizde... Gemel: — Diğer fırkalara neden haber göndermediniz?' Biz imdada gelemi- yecek kadar uzak bir yerde değildik ya. Diyerek gemiye atladı Koskoca teknenin içinde, kurtaran on Kişi bile yoktu. Heçer: Bir kere de hadiseyi emirülba- hirden dinliyelim Dedi, ambara doğru koşmağa baş- ladı Korsanlardan biri meşale tutarak, Heacere yol gösterdi. sen misin? Surlara canımı (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: