3 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

3 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Gençliğinizde beslediğiniz emel- lerden hangisine kavuştunuz? — Mektepte arkadaşlarım saçları- mı çektikleri zaman: Ah saçlarım ol- masa! derdim. Muradıma erdim... Var mı? Meşhur Voronof, artık ihtiyarları gençleştirmekten vaz geçmiş; şimdi de başka şeye merak sarmış: Bir gud- de aşısı ile budalaları akıllı yapıyor. muş!... Gençleşmek isteyen ihtiyarlar pek çoktu, fakat: Ben budalayım haydi beni akıllandır diyecek çıkacak mı?.. Talibi var mıdır dersiniz? Dua — Allah size daha uzun seneler ömür versin. — Uzun olmasa da olur. On iki ay- ık seneler bana kâfidir? Elverir ki çok — Daha ne diyeceğiniz var, işte şapkamı çıkardım ya... Kendisi imiş Yabancı, köye girerken köylüler den birine rastladı: — Hasan ağayı tanıyormusun? — Hayır! Fakat kahvede oturan köylülerden birine sorarsari sana gösterirler. Bir buçuk saat köyde dolaştı. Sor- madığı kimse kalmadı. Nihayet ilk rasgeldiği adamla tekrer karşılaştı: — Herkese sordum kimse tanımı- yor. — Aradığın adanın söy adını bili- yor musun - Zannederim Çopurun Hasan derler, — Evvelce neye söylemedin. Arâ- dığın adam benim işte!... — Yarım saattir telefonun başın- dasınız daha tek kelime konuşmadı- miz. — Karım henüz sözünü bitirmedi ki cevab vereyim... Tekerleme Fransız generallerinden Kampın oğlunu bir gün tevkif ettiler, — Adınız nedir? — Kamp. — Nerden geliyorsunuz? — Kamptan. — Nereye gidiyorsunuz! — Kampa. — Babanız kimdir? — Kamp. — Bu işin içinde fazla kamp var, sizi tevkif ediyorum. Kırk sekiz saat izin istedi, bir haf- ta sonra geldi. Patron fena kızdı: — Neden sekiz gün gelmedin? — Kirk sekiz saat izin verdiniz ya. — Sekiz gün vermedim. — Yanlış hesap ediyorsunuz. Ben günde altı saat çalışırım. Sekiz kere altı kırk sekiz saat ederi.. Patron verecek cevap bulamadı. Neden? 5 — Çok merak ediyorum, acaba ne den kızlar zengin kocayı akıl kocaya tercih ederler? — Bunda merak edecek ne var ya» hu. Zenginlik taksim edilir, zengin ko- canın karısı zengin olur, halbuki akıl- hı kocanın karısı... — Nişanlımın her sene terzisine beş bin la verdiğini haber aldım. — Ne yaptın? — Terzisile evlendim. Gel — İnsat ediniz, haftanın hergünü si- ze faturamı tahsil etmek için gele- mem ya... — Hangi gün gelmek işinize gelir. — Cumartesi günü, — Şu halde her cumartesi geliniz!.. Öğretiyor İki hırsız bir eve merdiven dayamış- lardı. Bu aralık bir polis geldi: — Burada ne yapıyorsunuz!... — Şey efendim, arkadaşa geç vakit karısını uyandırmadan eve girmenin usulünü öğretiyorum!.. Kavga Karısı nihayet insafa geldi: — İtiraf ediyorum, benim de kaba. hatlarım var. Kocası; — Elbette var! dedi, Karısı derhal diş gıcırdattı! — Söyle bakalım neymiş kabahat, Tarım!... — Zavallı kadın çok genç öldü. — Ne şaşıyorsun, ihtiyarlamama- ğa uğraşıyordu... Görmek Bayan köşkü gezdi: — Pencereler fena yere yüpılmış de- di, yan taraftaki komşular evin için. de olup bitenleri görecekler. — Siz tularsanız ev sahibi bu pen- cereleri ördürür. - O zaman da ben komşulârda ne. ler ölüp bittiğini göremem!... Olamaz — Doktor sağ bacağımı oynatamı» yorum, acaba neden?... Neden olacak ihtiyarlıktan:; — Olamaz. Sol batağım da sağ ba- cağının yaşında amıha o kımıldiyor. — Alt kat senede beş yüz lira mı!... Daha aşağı yeriniz yok mu? — Var var, bodrum!... Düşünce — Meselâ: Evlenirim, bir kadın alı- rım. Hiç kimse birşey söylemez, kimse itiraz etmez. Öyle değil mi? Halbuki bir palto alırsam beni derhal yakalar. Jar. Şu halde paltonun kadından faz- Ja değeri var! Ne kadar verirmiş Kocası — Kazancımdan fazla para sarfettiğinin farkında mısın? Karısı — Sen de kazancının . üç misli para verdiğinin farkında mısın? Sebebi — Soğuk Havalar başlar bâşla- maz bilârdo oynamağı terkedece- ğim!... — Sebebi?... — Her karambol oluşta, bilürdo yüzünden rehine koyduğum, paltom hatırıma gelecek, iti g EN Ni — İki bilet alayım mr karıcığım «Bitmemiş Senfoni» çalacaklar... — Ben yarım kalan şeylerden hoş- lanmamı... ş i daha çabuk anlaşılsın diye bu tabiri i (Avec un fol amour) yani Şehir bandoları etrafındaki A — Basla idim, Gala bağlı Dağ bugün bsy M. Sadâk'ın şehir bündoları hakkın- | da yazdığım yazılardan dolayı lütfen ve beni tashihen muhterem Akşam'da yazdığı güzel makaleyi okudum. B — Şunu itiraf edeyim ki, elimin yazısı, alnımın yazısı kadar k ar. Ve yazarken müsyedde yapmı mak maalesef bence bir âdettir. Bun- dan dolayıdır ki, (Ex&cutanl) yerine Ekzekütör yazmışım. Yani acele yazıl. mış ve derhal (Akşam) â gönderilmiş yazıya şeytan karışmış. Hem de hâşâ bana, hiç hayalimden geçmediği hal de bizim sazendeler (eğer tabiri caiz ve yerinde ise).. Sazı (Ekzeküte) eri. yorlar gibi birşey söylenmiş! Bay Sa- düak'a kemali hulüs ile arzı mazeret ederim. C —Şef dorkestra bahsine ge- ince, bandolarım şeflerine mutlake v8 her zaman (Şef darmoni) denildiğini bilmiyordum. Çünkü dinlediğim yüz- lerce bandoların yani yüzlerce kereler dinlediğim bandoların dağıttıkları programlarında (Şef dorkesira) ki- şesinin kullanılmış olduğunu hatirld- maktayım. Belki... Bandolar daha zi. yade kalabalığa hitap ettikleri için Fransızlar böyle kullanmışlardır. Fa- kat mütereddidim israr etmem. Ya- hud o programları yazdıranlar da be- nim gibi bu farkı bilmemişlerdir. Bu da olabilir; bunda da israr etmem. Bazı yazanlar ve yazdıranlar vardır | ki, hattâ kendilerini bilmezler dikkat- siz veya dalgınlardır. Bazılarının da benim gibi senelerce oturduğu mem- leketin llsanını öğrenemediğ! gibi! Bu. nun da böyle olmadığında musır deği- lim. Yalnız israr edeceğim birşey var- dir. Oda bay M. Sadak'ın yazdığı ma- kalede «Semih Mümtaz gönlümüzü kırdı» demekle gönlümü kırışıdır. Çünkü benim değil yazılarımda dü- şüncelerimde bile kimseye karşı ne bir istihza ve ne de kasdi eza vardır. Her- kesi, her şeyi, her müessesenin mesaisi« ni hürmetlerle ve bu tabirde caiz ise çılgınca» sına severim. D — Bu hakikati da böylece arzet- tikten sonra hukukum hı olsun de- mezden evvel bay Sadak'a bir teşek- kür borcum düha var? Onu da eda ede. yim. O da!,. Zühulümün yüzüme vu. ruluşundaki sevinçlerimden belki ken- disinin zühul ettiğini söylemekliğim- dir, E — (Benedeti)ye gelince, Monte- karlodan ve oradaki konserlerden bahsederken daha ne kadar meşhvr sazendeler, üstadlar varsa hepsinin isimlerini zikretmek doğrusu aklıma Mersinin yolları Belediye yol inşasına çok ehemmiyet veriyor Mersin (Akşam) - — Mersinde yol in- şasına çok ehemmiyet veriliyor. 5/Mart/929 dan şimdiye kadar beton,! asfalt, parke ve makadam ş05e olmak Üzere on üç bin metreye yakın yeni yol yapılmış, eski yollar yenibaşlan tamir ve ıslah görmüş, bu uğurda 280 bin | lira harcanmıştır. Mersini iç ve dıştan kaplıyan yolla rın uzunluğu kırk üç kilometre tut- maktadır. Genişlikleri dokuzla yirmi beş metre arasındadır. Ev ve dükkân- ların umumi kanalizasyon şebekesine | bağlanması ve yeni su tesisatı bu yol- ları oldukça bozmuştur. Yolların bo- zulmasında diğer bir âmil de vesaiti nakliyenin çokluğudur. Mersin, nüfu- suna nisbetle nakil vasıtaları en çok bir şehrimizdir. Mersinde senede üç. yüz elli bin ton tüccar eşyası şehrin iskelelerinden depolarına ve istasyona, istasyondan da depo ve iskelelere mü- temadi surette taşınır. İktisadi hare- ketlerin geceli gündüzlü devamından cibette yol vaziyeti fazlasile mülazar- rır olmaktadır. Maamafih, yolları bozan kanalizas- yön, su ve elektrik gibi toprak altı te- sisatı bitirilmiş ve demir tekerlekli va sıtalar gittikçe azalmakta bulunmuş olduğuna göre bundan böyle fazla ta- mirata ihtiyaç kalmıyacaktır. İkinci beş yılık programi tatbike başlı Mersin belediyesi yol inşaatına önü- müzdeki yıllarda daha büyük bir ehemmiyet verecektir. münakaşa gelmemişti. Fazla ukalalığı sevmedi. ğim ve (Benedeti) yi viyolonselist. lerden işini bilen ve kendisini âleme bil. direnlerdendir diye tanıdığım için «t8- lâkki ve fahassüs bu yâ» o makalede kendisinden bahsetmiştim. Bu bahiş s6: Başkalarının hak ve hukukuna to- olmadığından zannetmiştim ki yare) dokunmadım. Bundada bilmiyerek bir kusur etmiştim, bay Muhiddin Sadak'ın müsamahakâr'ı. ğına hitap ederim. F — Muhterem bay Muhiddin Sa- dak'ın bizdeki bandoyu ve konserva. fuarı biribrine karıştıran cümleleri beni şaşırttı. Şehir bandoları hakkın- da yuzdığım yazılar şimdi gözümün önünde bulunmadıkları cihetle; Aca- ba. gene neler karıştırmışımı diye hays li üzüldüm. «Mi miş», gibi edatlar olsa olsa bir (Sivle) meselesidir ve bel ki bir (Style) zâafıdır. Yani benim gi bi yazı yazmağı bilmiyenlerin bir nişanel kem bizaasıdır. Yoksa bizim senfonik sazları, şehir bandomuzu din- Jememişlerden değilim. Yalnız şunu itiraf edeyim ki, İstanbula geldikten- beri (1936 şubat) senfonik kons mizi ancak dört beş defa dinliyebi dim ki, bu konserlerin sonuncusu bay Cemal Reşidin hünsü idare ettiği (meşhur Üstad ve piyenisi Kortoy. nun konseridir. Çok sevd ğendiğim bandomuzu çok ke: ledim diyemem. Çünkü ne çaldıkları yer adamakıllı olunur ve bilinir ve ne de çok çalıyorlar galiba. G — Ben muhterem Akşamdaki ya. zılarımda «Medeni bir mei konserlere, bandolara, senfoni! lara ihtiyaç ekmek kadar kuvvetlidir, Binaenaleyh bunların devamını, çok- Tuğunu, tekerrürünü beklemekteyiz. Bir taraftan da tahsillerini bitirip ve yetişip bandoyu terkedenlere mâni ol- mak için (Exdcutant)larını kaçırma- malıyız. Hattâ gençleri, genç muzika- cıları himaye etmeliyiz. Teavün san- dıkları (Avrupada olduğu misillü) te. sis etmeliyiz» demekte israr etmiştim, misaller arzetmiştim, Her memleket olduğu gibi muntazaman ilân ve her sene çıkanların isimleri cisimleri be. yan olunsaydı, ben de bizim Konser- vatuarlardan çıkanların ne oldukları- nı daha açığı konservatuardan çık» tıklarını öğrenir sevinir ve fakat ge- ne bandodan mezun olanların kaçını“ masına mümanaat lâzımdır demekte israr ederdim. Bay Muhiddin Sadak'ın yazılarındaki son cümelerden kendi» nin de lütfen bana bu fikirde iştirak ettiğini görüyorum. Semih Mümtaz S. Urfada imar hareketi Beş yıllık ikinci | bir plân hazırlandı Urfa (Akşam) , — Urfuda imar faaliyeti hızla de, vam ediyor. Su tesisatı çok iler- lemiştir. Urfalı lar 939 yılı zar- fında iyi suya kas vuşacaklardır. Elektrik şebe. “ kesinin yeni baş- tan tanzimi de mukarrerdir. Fabrika yeni motörlerle tak- o Urfa Belediye reisi viye edilecek, en B. Ömer Alay küçük sokaklara varıncaya kadar şe» hir aydınlatılacaktır. İmar plânı müteahhide verilmiştir. 939 mali yılı zarfında plân belediyeyö teslim edilecektir. Modem sebze ve kas sap hâli de ayni mali yıl içinde inşa edilmiş bulunacaktır, 933 yılma kadar harap bir manzara taşıyan Urfayı beş senede cenüp bü- dudlarımızın ileri bir şehri haline ge tiren belediye reisi bay Ömer Alay, ikinci beş yıllık plân'le şehri büsbütün güzelleştirecek ve modern bir şekle 80” kacaklır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: