6 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

6 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Zeki beyetendi, kehrüba ağızlığına takılı sigarasını meyus bir eda ile içi- yordu. Pencere önünde oturan karısı Ta- hire hanım, yan gözle ona bakarak, elindeki örgüyü örmekte devam etti. Kocasınm hüznündeki sebebi ve biras sonra, hattâ sigarası daha bilmeden söyliyeceği sözleri tahmin ediyordu: Hakikaten de öyle oldu. Erkek içini çekerek: — Of of... - dedi. - Bütün bu serve- tin ne manası var?... Kadın, başını önüne eğerek, her gün tekerrür eden şikâyetlerin gene ber- mutad sıralan mı bekledi. Erkek devamla: — Çiflik var, çubuk var; at, araba, uşak, konak, köşk... ikimiz... Edile budu Şakire dudu!... Bahçede kiraz, çilek... Amma koparıp yara edecek bir evlâd hani?... Ah, bir çocuğum olsun, servetimin ya- rısını feda ederdim... Kocasının bu şikâyetlerini işiten Ta- hire, ekseriya hıçkıra hıçkıra ağlar- dı. O da anne olmağı dört gözle bek- liyordu. Ne doktorlara gitmemişti, ne hocalara okunmamıştı, ne adaklar adamamıştı... Hattâ konukümşunun bütün saçma tavsiyelerini yapmışlı. Fakat Cenabı hak bir türlü arzusunu yerine getirmiyordu Bu sefer gözlerinden yaşlar dökül- medi, Kalktı. Kocasının kır saçlarını okşıya, — Yarın şehre insem de anaâsiz ba- basız küçücük bir yavru araştırıp bulsam... Onu evlâd etsek, bize anne baba dese... Olmaz mı?... Zeki beyin gözleri sevinçle parladı. — Vallâhi iyi bir fikir... Hiç aklımı- za gelmemişti. Evde gürültü eder, bahçede koşar, bize eğlence Olur... Haydi yarın erkenden inde Şu İşi yap... Küçük Semra, Zeki beyefendinin evine 'alındığı zaman iki: yaşında bile yoktu. Altın gibi sarı saçlarile, gökyü- zü gibi masmavi gözlerile pek şirin bir yavrucaktı. Çif bahibine baba, Ta- hire hanıma di Şimdi artık, erkek, evde ıkılmıyor- du. Zira koca sofaları, büyük odaları gevrek kahkahalarla dolduruyor, Ta- hire hanımsa, dinlenmeğe bir an va- kit bulamıyordu. Hayran hayran bu şirin yavruya bakıyor, onun yatması, yemesi ve istirahatile gece meşgul ol Çok bahtiyardılar. Kızcağız eve âde- ta saadet getirmişti. Hanım, korkak: Aman nazar değmesin! İnşallah bu rahatimiz ebediyen sürer! - di- yordu Ve ıztırapsız, kolayca kazandığı bu yavruya karşı, âdeta hakiki evlâd mu- habbeti duyuyordu. Bir çocuk büyütmek!... Yarabbi!... Ne güç!... Tahire hanım, senelerce uğraştı... Ve günün birinde Semra genç kız olduğu zaman, güzelliği, tah- sili, mükemmel yetişişi, dillere destan oldu. Onu sokakta görenler: Bu küçük hanım kim? - diye s0- rarlardı. Meşhur zenginlerden Zeki beyin kı- zı olduğunu öğrenince, kendilerini be- gendirmek hevesi erkeklerde bir kat daha uyanırdı. Tahire hanım, yetiştirdiği bu çocu- ğun böyle beğenilmesinden son dere- ce mağrurdu ve yakın zamanda bü- yük anne olarak beşik sallıyacağını tahayyül ediyordu. — Semra... Sensiz yaşıyamam... Bunu hazin ve titrek bir sesle söy- Myen genç, zamanlardanberi kızın peşinde koşanlardan biriydi ve pekâlâ biliyordu ki, Zeki bey katiyen bu izdi- vaca razı olmıyacak, «*— Hakkı da var... Bende onun yerinde olsam, kendimi damad olarak İ İstemem!» diye düşünüyordu. — Semra... Sensiz yaşıyamam... Bu sözleri samimiyetle söylediğine kaniydi... zira bu zengin kızı elde et- mezse borçlular gırtlağına sarla- caktı. Ve o zaman kendini asmaktan başka çaresi kalmıyacaktı. Ve içinde sade | gündüz | “lediği sözler aklma gelince birdenbi- — Ben de sensiz yaşıyamam, Şe- | fik!... “ diye genç kız, gözyaşlarile inledi. Hiç şüphesiz o'sırada Cehennemde, bütün romancılar kilaplarile bu genç kızın zihnini çeldikleri için, hafif ateş- te ağır ağır kızartılıyorlar, zebaniler tarafından işkenceye maruz bırakılı- yorlardı. Genç erkek, hazin bir sesle sordu: — Ne yapmalı, sevgilim?... Ne yap- malı? — Ne yapmalı, bilmem ki, Şefikci- ğim... Annemle babam razı olmaz- lar. Bu sözler üzerine, genç erkek: «— Seni kaçırayım! diyebilirdi, Fakat böyle bir teklif hiç te işine gelmezdi. Zira asıl maksad Semradan ziyade serveti... İlk hedef, bu konağa resmen damad girmek.. — Sen annene, babana söyle... Ne karışıyorlar?... Öz evlâdları olsan da- hi saadetine mani olamazlar... Değil ki böylesi... Hakları yok... Hakları yok... Onlar mı seni dünyaya getir- mişler Halbuki hayatını keyiflerin- ı etmeğe kalkıyorlar... Olur ... Tahire hahım, Seniranın'altın gi- bi saçlarını okşıyarak: — Yavrum! Evlâdım... Onu kalbin- den sil!,.. Sana lâyık bir erkek değil- dir! - diyordu. Genç kız, hıçkıra hiçkira: Ama ben onu seviyorum... On- suz yaşıyamam... Oda bensiz ede- mez... — İnanma, yavrucuğum... O, se- nin parana göz koymuş... Biz lahkik dik... Kumarbazın, serserinin bi- 29 yan etti, Delikanlının sı re coşarak: Anneciğim, biliyorum... Size minmettarım... Bütün hayalımca yap- tığınız iyilikleri uunutmam.. Fakat saadetime mani olamazsınız. Hakkı- Biz yoktur... Eğer hakiki annem be- bam sağ olsalardı, onlar hislerimi da- ha iyi anlar ve müsaade ederlerdi. Bu sözleri en Tabire hanımın kalbi acı İle sızladı. Senelerden beri korktuğu an işte gelmişti, Rengi uçtu. Ürkek bir hare. ketle elini kaldırarak: — Söyleme bu sözleri... söyleme! - diye kekeledi. Evet, bu kızdan ne İstiyebilirdi?... Onu doğurmamışlı ki... Onu doğur- mak iztirabina katlanmamıştı ki.. Bir kadının tam analık hakkını ka- zanması için behemehal doğum acı- lari çekmiş olması lâzımdır... Kalbi kan ağlıyarak, gözyaşlarını Bu sözleri İ sildi ve: — Böyle konuşmağa hakkın yok... Sen bizim öz kızımızsın.. Mademki annen baban sağ olsaydı sana hak vereceklerini, (sanıyorsun, öyleyse pek alâ... Sevdiğin bu delikanlıya var... Müsaade ediyoruz... ax Düğünden sonra, Zeki beyin evin- de şu nekarat başladı ve devam etti; — Gene mi para?... Gene mi para?... Bu adam bankonotları mı yiyor?... Fakat karısının gözyaşları karşı- sında Zeki beyin öfkesi hafifliyordu: — Bu sefer de verelim (dersin? Eh, peki... Nasıl istersen... — Evet bey evet... Vermeli... Dü- şünsene... Öz kızın olsaydı esirger miydin?... Torunlarının babasını reza- AKŞAM His VE AŞK MR letten kurtarmak istemez miydin? Zeki beyin çiliğindeki sürüler ya- vaş yavaş azalıyordu. Adamcağız tar- lalarma baktığı zaman güzlerinin önünde tütün yaprakları TMİyor, Rehin senedleri tecessüm ediyordu. Şimdi artık: «— Servetimi kime birakan ğım?» diye içini çekmiyordu. Bilâkis: «— Servetimden bir şey kalmıya- cak mı7?; diye düşünüyordu. Fakat günün birinde artık ihtiya- rın tahammülü kalmadı, Damadını evden kovdu. Semra, iki çocuğile kaldı, Öyle bo- zulmuştu ki, uykusuz geceler, heye- canlı anlar $aze tenini soldurmuş; güzelliğinden eser bırakmamıştı. Ne zaman kocası aleyhinde bir söz konu- şulsa, derhal atılır; — Allah aşkına anne... Fena söz söyleme... Ne de olsa evlâdımın babâ- sıdır! - diye müdafaa ederdi. Zeki bey ailesinin serveti oldukça sarsıldığı için, şehirden tekrar çinli ğe dönüp orada yaşamağa mecbur Kk konak k O sıralarda zengin adam öldü. Semra tekrar kocasile barıştı. Çeki- necek kimse olmadığı için borç üstü- ne borç bindi. Servetinden artık eser kalmadı, Günün birinde “Tahire ha- nım kızı ve İki torunile sokakta kal- dılar. İstanbulun küçük bir mahalle evi- ne çekilerek Semranın gece gündüz diktiği çamaşırları satmakla ve Ta- hire hanımın hademelik ederek ge diği parayi bakkala kasaba yeti mekle yaşıyorlar ve İki küçük yavrular” | rı yelişlirmeğe uğraşıyorlardı. Kumarbaz Şefikse, onları terket- mişti. Bir iş arayıp bulmak bahanesi- le görünmeyordu bile... Bu yıpratıcı hayata dayanamıyan Semra, Tahire hanımdan evvel dünyaya veda edin- ce, ihtiyar kadın, İki torunile yapyal- nız kaldı. *»» Kızlar büyüdü. Biri mektebde, avu- kat olmak için çalışıyordu. Diğeri de | son Sınıfını bitirince, birisini severek kaçıp gitti. Zavallı ihtiyar büyük anne, ağlı- yarak hademelik hayatına devam edi- yor; Soğuk demiyor, kış demiyor, ek- mek parasını eve taşımakla mesgul... Hukuku bitirecek kızın bir an evvel mesleğe geçmesini ve eli ekmek tut- masını bekliyordu, Beiki işte o zaman | biraz oh diyecek, dinlenmeğe vakit bulacaktı, ... Kiz imtihanını verdi; maaşa geçti. Tahire hanım sevinçle ağladı. Seza, büyük annesinin elini öperek: Benim sevgili anneciğim! Sana ne kadar teşekkür etsem azdır... Be- nim için ne zahmetlere katlandın! Fakat bundan sonra artık sana yar olamıyacağım! Üniversite arkadaşla- rından doktor Naille sevişiyoruz. Evleneceğiz, İkimiz de çalışarak ra- hat bir hayat temin edebiliyoruz. Biran süküt etti ve sonra mahcup bir sesle: — Büyük anneciğim! Seni yanı- mıza almak isterdim amma, maalesef imkânı yok... Çünkü senden evvel babamı kayırmak lâzım... Eve onu alacağım... Malümya, hasta... Bakıl- mağa mühtaç... İkiniz bir arada ola- mıyor... Çok üzülüyorum, sana şim- dilik yardım da edemiyeceğim amma, hak verirsin... Evvelâ insanın öz ba- bası gelir... Tahire: — Peki, peki kızım! Tabii! Hak- kın var... Üzülme.. Babanın yerini kimse tutmaz.. - deki. Ve mutad vazifesine gilmek üzere evden çıktı Kalbi hüzünle doluyordu. Dalgındı, fakat yola alışkın oldu- du için yürüyordu. Köşeyi dönerken birdenbire gözünün önünde altın ve pırlantalarla süslenmiş bir kapı te- cessüm etti, Uzun beyaz sakallı bir adam elinde bir anahtarla karşısında duruyordu. Tahire irkildi, Aceba yolunu mu şaşırinış Dönmek üzereydi ki, ihtiyar adam onu elinden tutarak, gayet munis bir sesle: — Gel, kızım, gel... Seni bekliyor- dum, - diyerek, kapıyı açtı. Ve sonra: — Burası cennettir... * dedi. - Do- ğururken çok izlirap çeken anneler buraya gelir... Sen de onlar kadar acı Onun için yerin burasıdır. nin Kalbini ezen yastan ar- tik eser kalmamıştı, Gözleri saadet- le dolu, ışıklar içinde o kapıdan içeri ey işitmiyordu. Hattâ vat- izahat verdiğini dahi... — Ne yapayım kabahat bende de- gil ki... Âdeta tekerleklerin altına kendini attı. Böyle bunak Kadınlar ne diye sokaklarda sürterler, evlerin- de oturmazlar, bilmem ki... Nakleden: (Vâ - Nü) ......011A KENEEEEEEAEE EE EEEEEEAEEEEEEEE BULMACAMIZ 1 — Manyatizma ile tesir alımda kalma. 1 — Bedava (argo) - Bir peygamber isimi Arkadaş - Sonuna ziya olur. 4 — Ahzeyle » makam. 5 — Eksiksiz - Canlı resimler. 6 — Elbise düzelten demir - sazlık 7 — Donmuş su - En am, 8 — Frenkçe aziz - 30 gün. 9 — Tersi familya olur - Mevlevi kü- Jâbı. g- «Rı konursa Alaturka ymusikide bir Derman- 10 Yukarıdan aşağı: 1 — Derman - Bir âzamız, z On beş buçukluk sigara - Katiyen. 3 — Söz - Yüze gülücü. 4 — Başına «Ri» gelirse sandet olur - İsim. $ — Bir ayakkabı cinsi © — Topraklar - Tasmim, 7 — Gemlel yatağı - Sonuna «İK» ge- Nirse horoz şapkası olur. 8 — Vilâyet - Mina - Tersi bir renk olur. 9 — Hububat tozu - Bir şarab neri, 10 — Çorab mendil gibi eşya. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa : 1 — Losanceles, 2 — Omega, Mide,3 — Kul, Tevem, 4 — Ozan, Edani, 5 — Sahra, 6 — Obelisk, Ka, 7 — Tetik, Kum, 6 —iz, Şat, Eti, 9 — Pil, Yeis, 10 — Kalender, Yukardan aşağı : 1 — Lokomotif, 7 — Omuz, Bezik, $ — Selâset., La, 4 — Ağ, Naliş, 5 — Na, ili- küye, 6 — Ters, 'Ten, 7 — Emedak, İd,8 — Liva, Kese, 9 — Eden, Kut, 10 Semiramis, Nota - Gazete ve kitab basılan yer. 'Türkiye Radyodiffüryon Postaları ANKARA RADYOSU UZUNLUĞU 1639 m. DALGA 183 Kes. 19,74 m. 15195 Kes, 3116 m. - 9465 Kes. TÜRKİYE SAATİLE Pazar: Müzik 120 Kw. 0 Kw. 20 Kw. T.A.O TAP. 1280. orkestra) De götter o Triumphma (Hartman) Ghant. nuptini. (Rimsky - Korsakoff) Ghanson triste “(Tschakowskii, Musette (Offenbach), Marelssus (Ethelber Nevin), İdenle (Paolo Most), 13: Saat ayarı ve ha- berler, 13,10: Müzik (yurd havaları ve muhtelif şarkılai 14: Konuşma ( cw kadını saati), 1415 - 1430: Müzik (ope ret seleksyonü!; 17,30: Müzik (danslı pa- zar çayı), 1880: Saat ayan ve haberler, 1840: Müzik, iincesaz faslı), 19,15: Mü- #ik (Halk oyunları ve türküleri», 20: Müzik (Riyasetlecumhur” bandosu - Şef: İhsan Künçer) Zeppliri - marş (C. Telke), Vals de concert (Aç Glazounow), Richilde - uvertür (G. Prâs), Homoresk (Anton Dvo- rak), C rliöe - No. 4 pas de €; (GC. Chaninadi” mincar (J. S' Bai sik (küçük orke: polpuri (A. #ek$tein pori (M. Yenin), potpuri (E, Kalman berler ve yarınki program Şiş Nihad. Abdullab, Dairede Güneş caddesinde Sporidis, sıf, Hasköy: Halicıoğ! Eminönü: Hümü Or raçhanede İbrahim Halil, Mehmed Arif Kanzuk, Topçular Haydar, Kü- Yedi- Kuleda Teofilos, lunda Abdülkadir, $ Hamdi, Kadıköy Modada Nejad Sezer, lebaşında Metkez, Heybeliada: Ha Büyükada: Şinasi Rıza. Mer gece açık eczaneler: Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarı, Or- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe ve Anadoluhisarındaki ec saneler her gece açıktır. 5/11/938 Cumartesi günü İstanbul Hâlinde toptan satılan meyva ve sebte fintleri; yaş En aşağı En yukarı fat fat Er. 8. Kr.8& r u— Cinsi Sakız kabağı Dolmalık biber . Sivri biber » Kır damatesi » Emaalı KWo Sırık domatesi Çalı fasulyesi Ayşekadın takulyesi Barbunya «ırmızı Lâhanâ Pırasa Ispanak Havuç Kereviz kök » o yaprak Bezelye turfündâ Patlıcan “bap Yapıncak Müşküle üzümü Siyah üzüm Amasya elmâsı İnebolu elması Ferik elması Gümüşhane elması Ingiliz elması (Taraklı) Buaakam Yeri limon ( 100 Ecnebi İlmen Karpuz Alaca » , orta , ufak Kavun Kırkağaç baş > , orta > ufak Kayın Hasanbey baş , orta » ufak Abone ücretleri Türkiye 1400 kuruş 2100 kuruş mw » 140 > w >» 8 >» Posta ittihadına dahli olmiyan ecnebi memleketler: Seneliği 3000, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştar. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Ramazan 13 — Ruzuhuzır 185 8. İmsak Güneş Öğle Ikindi Akşam Yatsı R. 1155 143 657 941 12090 133 Va. 458 0351158 1442 1700 134 İdarehane: Babıâli civarı Acınusluk sokak No, 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: