15 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

15 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Teşrinisani 1938 Düşmansız Adam Bütün dünyaya meydan okumuş- $u. Halbuki hayranlıkla görüyoruz: Dünyada tek düşmanı yok! Bir mucizesi de'budur. Belki de Mücizelerinin en büyüğü bu. Etrafını düşmanlarla sarılmış ve İçi düşmanla kaynaşan bir Türkiye- de her türlü darbeye ve tuzağa kar- şı çarpıştı. Devletler kendi remizleri- ni aslanlar, kartallar olarak kabul etmişlerdir; irticaları yılanlara, ihti- lâlleri devlere, sulkesdleri akreble- re; hasedi çıyana benzetirler. O, bir tek adam, bütün büyük ve küçük Canavarları münkad etti o Hepsini kahraman ruhuna meftun bıraktı. — Onun düşmanlığından korku yorduk; dostluğile müftehiriz! - dik yorlar. Kolunu büktüğü muhasımla el si- kışmak yalnız centilmence tertip edi- len spor maçlarında görülür. Onlar- da bile ekseriya görülemez. En me deni memleketlerde dahi. Bir galibiyet İse, ötedenberi, yeni bir harbin tohumunu ekmiştir. Irk- ların meddücezir gibi birbirleri üze- rine yürümeleri, Avrupanın eski ve yeni tarihinde biricik muharriktir. Çarpışmalardan sonra milletlerin can ve gönülden el sıkıştıkları dün- ya başlıyalıdan beri rastlanmış hâdi- se değildir. Zira dökülen kanlar, 8ö- nen aileler; bütün bu kızıl hatıralar, evlâtların, torunların kinini, inti. kam hissini kabarlır. Atatürk ise ga- libiyet kılıcını şahametle kınma sok- tuktan sonra, narinliğile dikkatlere çarpan sehhar elini eski düşmanları. na bir merhamet, şefkat ve sulh pey- gamberi gibi uzatmak, kanayan ya- raları kapatmak, dinmez kinleri din- dirmek kerametini göstermiştir. Bir İskenderikebir var mıdır ki çiğ- nediği Asya kıtasını; bir Napolyon ki Anglosaksonları; bir Lenin ki ka- pitalistleri; bir Hitler ki sami ırkı; bir Mussolini ki demokratları kendi- ne âşık etmiş bulunsun? Ateşle su- yun barışması kabil değildir! Misali tarihte gösterilmez. Her mühim sah- siyetin dostu kadar, dostlarından fazla düşmanı olmuştur. Padişahın arkasından kılıç sallamışlardır. Me deniyetin maddi icadlarını beşeriyete hediye eden dâhiler bile, eski tarzda hayatlarını kurarak (o yaşıyanların bedduasını almışlardır. e Hattatlar, Gütembergi düşman saymışlardır. Bir tek düşmansız dâhi, Mustafa Kemal Atatürktür. İlk zaferlerinin, inkılâplarının sarsınlısına o uğrıyan- ları, - bir meydandan köhne binaları kaldırtıktan sonra yenilerile göz ka- maştıran bir ümrancı balile - em- salsiz nimetlere boğmuştur. En karışık Balkanları, en büyük bir sükün ve İstikrar haline getir. miştir; eşkiya dolu dağları selâmet şehranı yapmıştır; dünyanm bu par. çasını, beşeriyetin rahat rahat sırtı nı dayayacağı bir yakın şark baline sokmuştur. Böylece eski düşmanları da, onun, ta baştan beri kendi milletinin sarih hakkı ve beşeriyetin selâmeti namı- na çarpıştığını, tuttuğunu başardı ğını, karşılıklı faydalar yarattığını görerek büyüklüğünü anlamış; iyili- ğine - ve bizzat kendilerine de iyili- ğine - imah etmiştir Şimdi, hürmetle, bitün huylar eği. liyor. Hiç bir kem nazar, hiç bir hmç. hı kalb, hiçbir gizli nefret görillmü. yor, sezilmiyor... Yulnız muhabbet, esef... Bir milli matem... Hayır, bey. nelmilel matem.. Bütün dünyada bu... Bütün yurdda hu... Yazılanlar. dan, söylenenlerden apaçık anlaşılı. yor. Tarihin kaydettiği yezâne düşman- sız kahraman, yegâne düşmansız dâ- hi Gazi Mustafa Kemal Atatürktür, (Vâ - Nü) VENA AAAAUEAEAAUNAAENAAAAEAA an Ecnebi vapur teessi İstanbul 14 (A.A.) — İstanbuldaki bütün ecnebi acentalar, Deniz ticaret müdürlüğüne müracaat ederek Bü- yük Atatürkün ölümünden duyduk- ları ıztırabı bildirmişler ve taziyeleri- Dİn yüksek makamlara iblâğına ta- Vassut edilmesini rica etmişlerdir. Deniz ticaret müdürlüğü kendileri- ne teşekkür ederek keyfiyeti lâzımge- denlere iblâğ etmiştir, 1919 senesinde Tokatlıyana giren lâcivert elbiseli genç adam.. Istanbuldan Anadoluya geçeceği gün Atatürkün son yediği öğle yemeği Atatürkün inkılâpları, siyasi haya- tı, askeri hayatı uzun uzun tahlili edildi ve ediliyor da... Bundan başka büyük insanın haya- tının en küçük teferrüntina kadar toplamağa, bunları tesbit etmeğe mecburuz, Çünkü Atatürk başlıbaşı- na bir tarihtir. Bugün Büyük Şefin | hayatına aid toplanacak en küçük te- ferrüat, yarın büyük bir tarih bahsi- nin en mühim dokümanları olacaktır. Bu küçük mukaddimeden sonra gözlerimizi Mustafa Kemalin Anado- luya geçmeden evvel İstanbuldan ay- rılacağı güne çevirelim... Saat on bir buçuk... Beyoğ'u cad- desinde yetmiş yedi millete mensup ecnebi askerler dolaşıyor, Birçok yer- Jerde renk renk yabancı bayrakları sallanıyor, O günü Galatasaray köşe- sinde İki sarhoş cenebi askeri biribir- ierile kavga etmişler... Herkes mah- İ zun, bütün millet derdli... Memleke- tin havasında bile koyu bir esaret, ko- kusu var... O günü Tokatlıyan oteline lâcivert kostümlü, koyu renk bir boyunbağı takmış sarışın, deniz mavisi rengin- deki gözlerinin içi zekâ dolu bir Adam giriyor. Bu genç ve ılhatli Adamın bilhassa gözleri çok dikkat çekleidir. şsındaklne dik dik ve tatlı Sarışın Adam, Tokatlıy ta tarafına geçiyor. Köşe oturuyor. Ve her zaman buraya geli- şinde kendisine hizmet eden şefgar- sona; — Karabst, diyor, bana bir şiş ke- bab... Ondan sonra pilâr; üzerinde fasulye olsun Elma kompostosu... Amma pilâvla kompostoyu sonra ge- tir... İ “Zaten şefişarson Karabet, bu güzel İ yüzlü sarışın Adamın bütün arzuları- nı ezbere bilir, Ona 1908 senesinden- beri hizmet etmektedir. Ve gene şefgorsn bilir ki bu zeki ba- kışlı müşterisinin en sevdiği yemekler şiş kebabı, fasulyeli pilâv, komposto- dur. Şefgarson, İstenilen yemekleri ge- tiriyor. Bu sırada Jâcivert elbiseli Adamın yanında uzun boylu, zarif gi- yinmiş bir de arkadaşı vardır. Bir aralık, sarışın Adam, şefgarso- nun yüzüne bakıyor, ona: — Karabet... Buraya gel... laş... diyor, Karabet yaklaşıyor. Şu sual karşı: sında kalıyor: — Nedir bu? Karadenizde gemlle- rin mi battı? Niçin böyle derdli du- rüyorsun? — Paşam... Memlekette düşmanlar gezinip duruyor... Cemal pasa filân Yak- AKŞAM Atatürke aid 3 hatıra... l A A, RM NM A Ag hep kaçtılar... Onu düşünüyorum, / Lâcivert elbiseli zat: — Düşünme... diyor, onlar kaçtı ise, ötekiler de, düşmanlar da buradan gidecekler,.. Sen şimdi bana hesabi getir... Garson hesabı getiriyor ve dolgun- | ca bir bahşiş alıyor... | ivert elbiseli Adam Tokatlıyan- dan çıkıyor. Anadoluya geçmek için o gün İstanbuldan ayrılıyor. Bu, memieketi kurtarmağa giden Mustafa Kemaldir. ... Aradan seneler geçiyor... Anadolü- da zafer kazanılmış, Atatürk ilk defa İstanbula gelmiştir. İstanbul sevinç içinde Büyük Kahramanı göğsüne bastırıyor. Eski matem günleri, kara- günler geçmiştir. Millet bayram ya- Pıyor... Bir gün gene Tokatlıyandan içeri | sarışın, mavi gözlü Adam giriyor. Ga- zi Mstafa Kemal... Hafıza kudretine bakınız ki derhal otelin kapıcılarını tanıyor, onlardan birine: — Senin ismin Marko değil mi?... Sonra ötekine dönüyor; — Senin adın İbo... Her taraf matem ve teessür içinde Bütün memleket Büyük .Önderin ölümüne ağlıyor Karş 14 (A.A) — Atatürkün elim zıyamdan dolayı ilimizde iki gündür büyük bir teessür hüküm sürmekte- dir, Ankara radyosunun neşriyatını Belediye hoparlörü altında çantası elinde mektep çocuklarından ak sâ& kallılara kadar bütün halk saatlerce kan ağlayarak beklemişler, Büyük Mi- let Meclisinin celsesini takip etmiş lerdir. Abdülhalik Rendanın nutku üzeri- ne sokakları dolduran bütün yurttaş lar beş dakika sükün ile acı hıçkırık- larla büyük hatırayi takdis etmişler- dir. Büyük Millet Meclisince İsmet İnö- nü'nün ittifakla Cümhurreisliğine se- çilmesini duyan halk, büyük ve kuv- vetli bir itminan !cinde milletin yük- sek iradesini alkışlamıştır. Yilâyetin bütün .müesseselerinden Büyük Millet Meclisi reisine, hüküme- İ bir acı içindedir. Herkesin gözü yaşlı, Sonra lokanta kısmına geçiyor, Ana doluya geçeceği gün oturduğu masa- nın başına tekrar oturuyor, Kendisi- ne her zaman hizmet eden garsonu çağırıyor: — Karabet... Garson yaklaşıyor: — On sene evvel ben nerede oturs muştum? — Gene bu masada paşam... l — Sana ne demiştim? — Bir gün memleketteki ecnebiler gidecek demiştiniz, — Ne yemiştim o günü? — Şiş kebabı, elma kompostosu pa» Ve Atatürk büyük bir hafıza kuv- vetile ilâve ediyor: — Pilâyı unuttun! ... | Atatürk en son Mersinden dönü- şünde Park oteline uğruyor, O günü meyva salatası, çok sevdiği dil balığı ıskarası ve meyva peltesi yiyor. Bir- kaç saat neşeli vakit geçiriyor. | O gece büyük bir neşe içinde bulu- nan Atanın, bu şehir içinde bir yere | son çıkışı olmuştur. | Hikmet Feridun Es te, Parti genel sekreterliğine taziyet | telgrafları çekilmiştir. Afyon 14 (A.A.) — Halk arasında, Atatürkün ilk kurtardığı ve kati zafe- ri hazırladığı şehir olan Afyona def- nedilmesi arzu edilmektedir. Teessür' ve matem derindir. Herkesin çehre- sinde Atatürkün zıyaımdan mütevellid hüzün ve İsmet İnönü'ye bağlılık hisleri okunuyor. v Reisicümhur intihabatının neticesi, İnönü'yü çok seven Afyon halkını fevkalâde memnun etmiştir. Maraş 14 (A.A.) — Ulu Şef Atatür. kün vefatı radyo ile haber alındığı gündenberi memleketimiz hâlâ derin herkesin kalbi arıklıdır. Bütün de- vairde bayraklar yariya inmiş bir hal- de, her gün asılıdır. vilâyet gazetesi bu hafta Atatürk hakkında yazılmış yazılar ve Onun hatıralarile dolu olarak çıkacaktır, | nün, Başvekâlette de Celâl En büyük eseri Bir sual çok zaman halırlardan geçmiştir; Atatürk'ün en büyük eseri hangisidir? Bu suale cevap verenler, #kseriya, onun zafer veya inkılâplarından bi rini hatırlamışlardır. Eğer zaferler olmasaydı, bu inlkâplar vücut bulk muyacaktı; ve bu İnkılâplar olmak. sızın, zafere ve onun kahramanları na yazık olacaktı. Fakat Atatürk'ün en büyük eseri, bu eserin devam ve istikrar insicamını, Türk milletinin Şuur ve iradesinde aramak, ona mal etmek olmuştur. Hayranları kendi- sinden bahsettikleri kadar, Atatürk, milletten bahsetti: Milleti, kendine inanmağa sevkeltiği kadar, arka- daşlarını millete inanmağa, onunla birleşmeğe ve kaynaşmağa sevketti, En güç buhran zamanlarını dabi, as- la şahsi değil, ancak milli karar ve tedbirlerle önlemiştir. Tarih, muzaf. fer Mustafa Kemal ayarında pekaz ferd kudreti tanımıştır: Bu Mustafa Kemal biç bir an mecalsiz kalma- mıştır, Çünkü, eğer bütün inkilâp- ları herkes tarafından milli kurtulus şun esasları ve imkânları olarak be nimsememiş olsaydı, ölümünden son- ra, Türkiye'nin bugünkü birlik ve tesanüd mucizesini göstermesine ih- timal var mıydı? Istırap, umumi, derin, samimi ıstırap, mucize bu değildir. Bu, olacaktı, tabil ve İnsani idi; fn- kat acaba hangi millet bu kadar aci matem gününde, bizimki kadar müs- tesna bir inkılâp nizamı için böyle biriman ve sadakat ahdi göster. miştir? Atatürk'ün en büyük gururu Türk milletinin evlâdı olmaktı. Hiç kimse bu milletin asil faziletlerine ve yük- sek kudretlerine onun kadar derin- den inanmamıştır. Onun için, her hangi bir münasebetle, Atatürk'ün ağzından yakın uzak, hiç bir istikbal şüphesi ve tehlikesi duyulmamıştır. Kendinden sonrasını gene en İyi o görüyormuş; o biliyormuş: Eğer şu üç matem gününde ruhu Türkiye'nin sokaklarını ve evlerini dolaşmış ol- saydı ,eğer Kamutay'ın İl ikinciteş rin celsesini, boş locâsından seyrede bilseydi, hayatta iken kendi ölümü- nü âdeta bir inkiraz faciası gibi ta- sayvur edenleri o kadar kati reddeden sesi ile hepimize soracaktı: — Nasıl, bana bir daha inandınız mi? F.R. Atay Yunan gazeteleri Atatürkün ölümü ile İsmet İnönünün Cümbhurreisliğine İ intihabı hakkındaki yazıla- rına devam ediyorlar Atina 14 (A.A) — Alina a'ans bildiriyor: Gazeteler birinci sayfalarında © İ maze merasimi hazırlıkları hakkında çok tafsilât neşretmektedirler. Atina gazeteleri Atatürkün ölümü ile İnönünün intihabı hakkında yâ İ zılar neşrinde devam etmektedirler. Elefteron Vima güzetesi yaziyor; Büyük yaratıcı, Atatürkün ölümü. ne rağmen Cümhurreisi İsmet İnönü. Bayarın bulunmaları dolayısile, koraşumuzun dahili ve harici siyasetinde mahsüs hiş bir değişiklik olmayacaktır. Atatür. kün vücuda getirdiği teşkilât sayesin- de, Türkiye, buğün şahikasına vardığı terakki yolunda kendisini muha. faza ve idareye kabiliyetli birinci derecede (oemniyetlere sahip bu lunmaktadır. Bugünkü değişiklikte tezahür eden sürat ve ittifak Türk milletindeki birliği göstermektedir. Prola gazetesi, Atatürkün, Türk « Yunan münasebeti hakkındaki bir el yazısının fotoğrafisini neşretmekte ve şunları ilâve etmektedir: «Bu mesud münasebetler sayesin. de parlaklığı, dünyanın güzlerini ka- maştıracak olan Zziyadar bir ufkun nazarlarımız önünde açıldığını gör- mekte gecikmiyeceğiz.» Messager d'Athenes, Eronos Ethnl. ki gazeteleri sırasile, Atatürün esere leri ve hayatı hakkında malümat neş- rine devam etmektedirler, Acropolis gazetesi, Ankara muha birinin gönderdiği fotoğrafları neşrete mektedir. Bu fotoğraflardan, Türk milletinin duyduğu kederin büyük» lük ve derinliği anlaşılmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: