18 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

18 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 teşrinisani 1938 AKŞAM Atatürkün büyük bir sözü “ Türkiyenin hakiki sahibi ve efendisi köylüdür ,, Atatürk köylünün kalkınması, ziraatımızın ıslahı işile daima gn alâkadar çini Atatürk köylünün hakiki babası idi, O, geniş köylü tabakasının memleke. tin kalkınmasında, müdafaasında ve her sahada oynadığı ve oynuyacağı büyük rolü takdir ediyor ve bu müs- tahsil sınıfın varlığını yükseltecek hiç bir tedbiri ihmal etmiyordu. Büyük Şef, her sene kara, kışa ve büyük meşakkatlere bakmıyarak mem- leketin dört tarafına yaptığı seyahat- lerde köylülerin, vaziyeti ile alâkadar olur, köylülerle düşüp kalkar, ihtiyaç- | larını bizzat sorar ve derdlerinin izalesi için kati ve seri emirler verirlerdi, Küy- lüler, Atatürkü, bu seyahatlerde derin bir coşkunlukla selâmlarlar, köylerin. den geçtiği günleri büyük bir bayram “ gibi tesid ederlerdi. Çünkü Ebedi Şe- fin, hakiki babaları olduğunu bilir- lerdi. Atatürkün köylünün vaziyeti ve kal- kınmasile ne derece slâkadar oldu. ğunu göstermek için tarihi nutukla. rından birinde söylediği şu sözleri hatırlamak kâfidir: « Türkiyenin sahibi hakiki. si ve efendisi, hakiki müstah- sil olan köylüdür.» Atatürk saltanat devirlerinde köy. Yünün feci vaziyetini tasvir ederken Türkiye cümhuriyetinin. köylü siyase- tini şu veciz cümleler ile çizmişlerdi: «— Yedi asırdanberi, cihanın dört da bıraktığımız ve yedi asırdanberi ek- meklerini ellerinden alıp israf eyledi. ğimiz ve buna mukabil daima tahkir, tersil ile mukabele ettiğimiz ve bun- ca fedakürliklarma, ihsanlarma karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla uşak menzilesine indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün ih. tiramla hakiki vaziyetimizi alam.» Büyük Önder, köylüyü memleketin hakiki sahibi ve efendisi olarak telâk- Ki ediyor ve köylünün kalkınmasına matuf büyük icraatını bu noktal na- zara göre l Ev bir hakikati ifade ettiğine şüphe yok- ur. Zira Türkiye Cümhuriyeti halkı- nın yüzde doksana yakın bir kısmını köylüler teşkil ederler. Hariçten mem. Iekete giren dövizli köylüler temin ederler. Çünkü ihracatımızın en belli başlı kısmını, zirai mahsulâtımız teş- kil eder, Memlekette Cümhuriyet ilân edilir edilmez, Atatürkün ilkişi, saltanat idarelerinde köylünün belini büken çok ağır vergileri, öşar vergisini kaldırmak oldu, Senede 30-40 milyon Atatürk köylülerle konuşuyor liralık bir varidat temin eden âşar | & Ebedi Şefimiz, topraksız köylünün vergisi, devletin en sâğlâm gelir mem- baı teşkil ediyordu. Atatürk, köylü- nün belini büken yükü hafifletmek milyonlarca köylüye geniş bir nefes aldırdı. Atatürk, köylünün toprak sahibi ol- masını da esaslı bir umde ittihaz et- topraklandırılmasıni kati bir direktif şeklinde Millet Meclisine tavsiye eder- ken, modem ziraatçılıkta da köylüye bizzat rehberlik etmiş, Ankaradaki Orman çifiğini kurmuş, boş zamanla. rında çiflik tarlalarına giderek modern vasıtalar ve âletlerle bizzat çifçilik yap» miştır. Bugün zirai kâlkınmamızda gördüğümüz yüksek inkişafı, modem siraatçılığı, Büyük Önderin bu yük- sek himmetlerine, güneş altında ve sa. ban başında döktükleri alın terlerine borçluyuz. Atatürkün himmetile ku- rulan ve çorak, susuz bir sahada yem- yeşil bir âbide şeklinde yükselen Or. man çifliği, geniş köylü tabakalarına modem çifçiliğin ve ziraatın nasıl ya. Pılacağını göstermiş azım, irade, sebat ve çalışma fle en çorak sahalardan bile, böyle yemyeşil âbideler ve mamüreler fışkıracağına çok canlı bir nümune teşkil etmiştir. Siyasi, içtimat, medeni, sınai inkılâp- larımıza #lemdarlık etmiş olan Büyük Atatürke aid bir hatıra Atatürk kararını verdi: “Ne olursa olsun Boğazı geçeceğiz,, dedi Sıvas Kongresine yetişmek için göze aldığı tehlike Dolmabahçenin muayede salonun- da, Büyük Kahramanın mukaddes ölüsü başında yalın kılıç nöbet bek- leyenlere baktım, Gözüm general Os- man Tufana ilişti, Aziz Atatürkün bir hatırasını dü- şündüm. 335 senesinin 29 ağustos günü... Erzurumdan bir kaç otomobil hare- ket ediyor. Bu otomobillerden birin- de Mustafa Kemai paşa var. Büyük Kürtancı Sıvas kongresine gidiyor. Otomobiller OErzincandan garbo doğru hareket ediyor, Henüz şafak sökmekte... Erzincan boğazının önü- ne geldikleri zaman karşılarına bir takım jandarma neferleri ve zabitle- Tİ çıkıyor. Bunlar büyük bir telâş içinde baş kumandan Mustafa Ke- malin otomobiline yaklaşıyorlar: — Aman, diyorlar, Erzincan boğa- a bir takım azılı kimseler tarafından tutulmuştur. Bu kadar az bir kuvvet- le oradan geçmeyiniz, Büyük tehlike yardır... Bir zabite soruyorlar: — Peki buna karşıne yaptınız? Eşkıyaya karşı ne gibi tedbir aldınız? Büyük Kahramanın bekliyecek bir dakika vakti yoktur, O her halde gi- dip Sıvas kongresini açmak, memle- ketin hayatile alâkadar olan birçok meseleler hakkında karar vermek, biran evvel vatanı kurtarmak istiyor. İşi çok aceledir. Atatürk o vakitler biran evvel S£- vasa gitmesinin ehemmiyetini şöyle anlatıyor: <İşimiz pek acele idi, Ben, Erzu- rumla Sıvas arasındaki mesafeyi mu- tad zamanda katedip muayyen gün- de Sivasta bulunmazsam, şurada ve- ya burada şu veya bu sebeple teveh- hüş ve tevakkuf ettiğim, Sıvasta ve her tarafla şoyi olursa panik başlı- yabilir, işler altüst olabilirdi, O hal- de karar?... Tehlikeyi göze alıp yola devam etimek... Başka çaremiz de yoktu. Yalnız ufak bir tedbir almağı muvafık buldum.» Zaten Atatürk boğazın oşkıya ta- rindn tutulduğuna pek kani değildi. Onun tahmini şu idi. İstanbul hü- kümetinin tarafdarı bazı kimseler kendisini Sivas kongresine yetiştir. memek için böyle bir tuzak kurmuş olabilirlerdi. Sonra Atatürke nazaran boğaz tu- tulmuş olsaydı eşkıyanın yapacağı şey nihayet uzan fepelerden yola aleş etmekten ibaret olacaktı. Bu ka- dar bir tehlikeye de Büyük Kahra- man aldırış bile etmezdi, Kati kara- rını verdi, Arkadaşlarına emretti; — Ne olursa olsun boğazı geçece- ğiz. İşte o zaman alay kumandanı Os- man Tufan bey - şimdi general Os- man Tufan - bir kaç arkadaşile bera- ber bir otomobile biniyorlar, Yanla- rına hafif mitralyözler alıyorlar, Ka- filenin önünde ilerlemeğe başlıyor- lar, Atatürk ve arkadaşlarının takib ede- cekleri plân şudur; Kendilerine sağdan, soldan, uzak tepelerden sbeş açılsa da bunlara ka- tiyen aldırış edilmiyecek, otomobil- ler şose üzerinden kızla yoluna de- vam edecekler. Ne olursa olsun boğaz geçilecek... Etraftan edilen ateşlerle kafileden yaralanan, hattâ ölen olursa bunlarla Sivas kongresinin toplandığı sırada Atatürk nalım, hattâ ölelim fakat muhakkak boğazı açalım ve geçelim... diyorlar, Fakat tam şosenin üzerinde, yolun ortasında eşkıya le karşılaşacak olur. sak o zaman gene plân mucibince herkes otomobillerden atlıyacak, eş- kıyanın üzerine hücum edecek. Ne olursa olsun mutlaka yol açılacak... Bu arada ölenler olursa kalanlar he- men kullanılabilecek otomobillere binecekler ve mutlaka Sivasa koşa- caklar... Bu müthiş ve kahramanca plân ve kararlardan sonra otomobillere yol veriliyor, Bütün bu emirleri hazırlıyan Mus- tafa Kemi dir, Görülüyor ki Mustafa Kemal ve arkadaşları Sivas kongro- sine gitmek için ölümü, her şeyi gö- ze alıyorlar. Vurulunca kendilerile meşgul olunmaması, mukaddes gü- yenin peşinde Sıvasa Koşulması için karar veriyorlar, Bu suretle önde mitralyözler ara- sında Osman Tufan bey olduğu hal- de yola çıkılıyor. Hiç bir mânia kendilerini durdur- madan boğazdan geçiyorlar... 335 senesinin 2 eylül günü Sivasa vasıl oluyorlar. Daha şehrin çok uzak- larından halk Mustafa Kemali büyük bir sevinç içinde karşılıyor. Meşhur, tarihi, büyük Sivas kon- gresi de 335 senesi eylâlünün dördün- cü perşembe günü öğleden sonra açı Mayor... Ben bu hatırayı düşünürken kır- mızı adas bayrağa sanlı tabutun içinde yalan Büyük Kahramanın başı ucunda o gün Erzincan boğazın- da yanında bulunan general Osman “Tufan, sapsarı bir yüzle, yalın kıhç Bu Erzincan boğazı önünde Mus- tafa Kemalin memleket için hayatı- nı tehlikeye koyduğu sayısız vaka lardan yalnız bir tanesidir, O bizim için kaç kere ölümü istih- kar etti, Zaten daima söylemez miydi; — Ben icab ederse milletime canı” mı tereğddüd etmeden veririm...» meşgul olunmıyacak... Önder, sira inkalâbımızın da yorulmaz © Bilhassa bu karar çok mühimdir. Şimdi biz onun için nasl ağlamıya- ve yılmaz bir rehberi olmuştur. Kafileye mensup herkes: imi, Nasıl ağlamıyalım? Ahmed Hilâl — Hangimiz yarslanırsak yaralar Hikmet Feridun Es |“

Bu sayıdan diğer sayfalar: