26 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İçerlerine vaktinden evvel tohum diki. Iecek veya fideler şaşırtılacak yastıkları Üç mühim grupa ayırabiliriz: 1 — Kapalı, çerçiveli sicak yastıklar, | 2 — Mutedli yastıklar, 3 — uk yastık- lardır. Sicak yastıklarda hararet temini, hu- sulü için Kullanılacak başlıca madde taze beygir gübresidir, ki, bu gübreyi bir müd- det hariçte yığın halinde bulundurup ih- timar başlar başlamaz, camlı tahat kr- salara konur. Gübrede ihtimar neticesi hararet hu- | sule gelir, işte bu hararetten sebzecilikle, çiçek bahçelerinde tohumların bir an ev- vel intaşı, fidelerin çabuk, vaktinden ev- vel büyümesi keyfiyei temin edilmiş olur. Yalnız olarak gübre istimali doğru de- ğildir, Bunlar yaprakla beraber resmi- mizde görüldüğü gibi kullanılır. Yaprak Ayni zamanda yastıklardaki hararetin muhafezası için de lâzımdır. Beygir gübresinin yastıklara yerleşti- rümesi: 'Taze beygir gübresi bir müddet yığın halinde dışarıda, bir iki gün bahçe- de bırakılır, yağmurlardan, kardan mu- hafaya için de gübrenin üzeri saman ve- ya otla örtülür, Gübre ratıb ise Üzerine yaprak serilir. Gübre yığını üzerinde du- Kasanın gübre konulacak toprak zemi- ni kazılarak, toprak 40 - 50 santim çıka- nlir, toprak yemini güzelce tazyik edilir, tokmaklanır, bunun üzerine, hararetin kaybolmaması için, 10 - 15 santim kalınlı- ğında yaprak konur, yerleştirilir, bunun Üzerine de, beygir gübresi güzelce hava- Jandırılarak konur ve ayakla, bir tahta İle tazyik edilir. Şayet gübre kuru ise sıcak su e sulanır. Her 15 . 20 santim gübre Kondukça gübre tazyik edilir. Kasalara konacak gübrenin 60 santim olmam, bu kalınlığı iktisab edehilmesi için 75 santim kalınlığında gübre konması Jâ- zımdır, ki, bilâhare bir müddet sonra bu kalınlığı alabilsin. Sıcak yastıklara, resmimizde görüldüğü gibi 50 - 60 santim gübre konur. Yarım mcak yastıklara ise 30 - 49 tim kalın- ığında gübre konur. K: nn harare- ti zayi olmaması için resmimizde görül- diğI gibi, taze beygir gübresi konur ve tazyik edilerek üzerine toprak konur. Güb- re üzerine de 10 santim Kalınlığında top- rak konur. Şekil i de: 1 rakamlı kısım kasalarda kalacak hava sahasını gösterir, Tohum- lar için bu sahanın 5 - 6 santim, nebaf- Jar, fideler için de 10 - 20 sentim olma” sı lâzımdır. Ayni şekilde 3 rakamlı kısım kasaya konulan 10 santim kalınlığındaki toprağı gösterir. © Ayni şekilde 3 rakamlı kisim kasaya konulan 50 - 60 santim kalınlığındaki gübreyi gösterir. C Bu mikdarı gübre sicak yastıklar için- MEŞ'UM dir. Tık yastıklar için gübrenin kalınlı- Bı 30 - 40 santim olacaktır. Şekil 3de: U harfle gösterilmiş olan kısım kasaların kenarlarına konulan taze gübreyi ve üzerine örtülen hasır örtüyü gösterir. Bu tahta kasalar güzelce topuğa yer- leştirildikten sonra üzerlerinin o pencere- leri örtülür. Bunlardan nasil istifade edi- leceğini Ikinci bir yazımızla izah edeceğiz. Adapazarı, AN Sertel: o Mektubunuzu alâka ile okuduk. Meyva bahçenizde el- malar üzerinde ve yapraklarında görülen Kadife gibi siyah havli lekeler, ekseriyet- 18 bu meyvalarda tesadüf edilen Füsik- ladum (Pusleladum) tesmiye edilen bir nevi küftür, mantari bir hastalıktır. E- malardan manda armud, kiraz, vişne ve şeftalilerde, eriklerde görülür, çok za- rarh bir hastalık olup temmuz ve ağus- tosta meydana gelir. Yapraklarda fazla bir şekilde hastalık görülürse ağustosta bütün yapraklar di külür, ağaçlar çok defa yapraksız kalır- Jar, meyvalar da çatlıyarak bozulur, ken- dimi muhafaza eden bezi meyvalar da yi cime kabiliyetlerini kaybederler, Resmimizde görülen elmalar da fena bir manzara arzederler. “Tedabiri ihtiyatiye olarak ağaçlardan dökülen yaprakları, hastalıklı dalları ke- sip yakmak ilkbaharda yapılacak iştir. Mücadele için de: Ekseriyetle Bordo bulamacı, Yazın yüzde 1 nisbetinde isti- mal olunur. Bu nisbet ilkbahar ilâçlama- m için de çok Iyidir. Bu bapta yeni inti. şar edecek kitabımızda da etraflı izahat vardır. Sonbaharda, kışa doğru dr bu tarzda bir mücadele yapılabilir. Yapraklar döküldükten sonra, evvelâ yüzde b « 6 nisbetinde Sel fabrikasının Vinter Vaş veya yüzde 9 - 10 nisbetinde 'karbonileum püskürtmeli, bedehu bun- dan on beş gün sonm da yüzde 2 - $ nisbetinde Bordo bulamacı püskürtülerek olursa, hem Füsikladuma, siyah küfe ve hem de bir takım buşerelerin yumurtala- rını de bu suretle Wlâ? edilmiş olur. Resmimiz, Füsikladum hastalığının el malarda yaptığı tahribatı göslermektedir. KADIN Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ - Nü) — Eh, şöyle böyle... Çok şükür... Epey öteberi aldım sattım... Birkaç pandantif, birkaç yüzük... Oldukça re- hine verenler de oloor... O sırada tekrar kapı açıldı. Basit gi- yinmiş, sarı saçlı, mavi gözlü, gayet gü-| gel bir kız, ince, tatlı bir sesle: — Efendim... Galiba siz, elmas, al- tan satın alıyorsunuz... Acaba inci de Dükkâncı kadın: — EHe!... » dedi, - Elmasa, cevahire dayir herşeyi aloorum... Göster baka- yım... Genç kız, bir bilezikle bir inci ger- danlık uzattı. Murabahacı kadının gözleri hırsla parladı. Fakat kendini yenerek, lâkayıd bir eda ile: — Kaç para isteorsunuz bunlara? « diye sordu. i — Vallahi bunlar çok kiymetli şey- ler galiba amma, yüz lira verirseniz ben memnun olurum... İhtiyacım var... Yalnız bir şart koşuyorum: Bir ây kadar saklayın... Belki sonra gelir, Tefrika No. 73 daha fazlasına alırım... Bu elmaslar, annemden bana miras kaldı. Şimdi evlenmek üzereyim... Çeyiz filân lâzım da... Şişman kadın Nusrete baktı. Yü. zünde memnuniyet ifadesi vardı. Bu, gayet iyi bir işti: — Pekil . dedi, - Size istediğiniz parayı veroorum... Elmasldrı da bir ay saklarım. Geri almağa geldiğiniz zaman yirmi beş lira fazla verirsiniz... Oldu mu?... — Pekâlâ... Mükemmel efendim... — Yanınızda, kim olduğunuzu gös- teren kâğıd vardır? Kız şaşaladı: — Yok efendim... Bilmiyordum, al- madım... Fakat çok yakın oturuyo- rum... İsmimi söyliyeyim. — O halde, küçük hanım... Evinize geleyim de parayı orada vereyim... — Ben teyzemle ootürüyorum... Onun,' bunları sattığımdan haberi yok... Maamafih, ismimi, adresimi ver. dikten sonra kime sorsanız ben oldu- İ lecek birşeydi ki, fazla israr etmeden İğ sıl bir nebattır? Su gülü; sakin Çğğimer veya hafif akan ? sularda yetişen bir nebattır. Ya- bani halinde göl kenarlarında, ehli. si de bahçelerde havuzlar içerisinde yetişen bej çi- çekli ve su yüzün- de yüzen yuvarlak yapraklı güzel, pek gık bir nebattır. Bilhassa, harur- larında balık bulu- i nan bahçe sahible- a rinin, havuzları içerisinde, beyaz çiçekli su gülü yetiştirmelerini ehemmiyetle tav- > | siye etmek isteriz. Zira, su içinde balıkla- rın teneffüsünden hasıl olan hamızı kar- bon, suda inhill eder, suyu fenalaştırır. | Halbuki, #uda yetişen bu nebat tarafın- dan karbon imtisas edilirse, su temiz ve saf bir hale gelir ve balıkların tarzlarına mühim tesirler yapar, balıklar istifade eder, Su gülüne bir çok yerlerde Nilüfer çi- çeği de derler. Nilüfer çiçeği veya su gülü nebatı, köklerini su içinde toprağa sokar, salar. Bunun İçin havuzlarda bu nebuli büyük saksılara dikmeli ve gaksıyı da suya koymalıdır. Nebati havi saksı ne kadar derinlikte olsa bile, nebatın hasıl ettiği uzun ve nisbeten kalın bir sap ile, yaprak ve çiçekler suyun yüzüne çıkarlar. Yapraklar su İçinde iken ok şeklinde- dir, suyun yüzüne çıkığca yavaş yavaş yu- varlak kalbi bir şekil alırlar ve oldukça büyürler. : Çiçekler de keza, resmimizde görüldü- gü gibi, su içinde iken yuvarlak, çam kobalağı şeklindedir ve su yüzüne Adeta bir gül gibi muntazam, güzel, beyaz çiçekler açar ve tapkı bir beyaz güle ben- zediği için de, buna, su veya göl gülü 1s- mi verilmiştir, Bu nebatın yaprık sapları çok uzun ve nisbeten kalındır, çiçekleri de, keza öy- Jedir. Su gülünün yaprakları çok kuvvetli, meşin gibi kalın, sert, parlak olduğundan kolay kolay parçalanmaz, suların dalga- larından, şiddetli yağmurlardan katiyen müteesalr olmazlar, böylece su yüzünde mükemmel denecek bir şekilde dayanır- Jar. Çiçekler su yüzüne çıkınca, güzel güzel açarlar, telkih filinden sonra meyvalar hasıl olur, müteaddid tohumları havi kapsüller elde edilmiş ölür, Bu kapsüllerden, tohumlar suya Türler, bir müddet suda yüzerek kalırlar, şişerek suyun dibine çökerek orada Tas- adığı ecsam, toprak, su teressübatı Üze- rine temas ederek, bu suretle kendiliğin. den tekessür ederler. Su gülünün kendine mahsus güzel ko- kuları dn vardır. Ağustos, eylülde, su Üze- rinde güzel güzel beyaz çiçekler açarlar. Resmimiz, beyaz bir su gülünü, yanın- skdi tohumu göslermekted Ziraat sahitemiz Okuyucularımız her hafta bu siltunlarda ziraate cit müteaddit yazılar ve mütehassısımıza sor- dukları meselelerin cevaplarını bulacaklardır. Hayganoş, böyle işlerde pek faka basmazdı. Fakat bu o kadar tama edi- sadece şu teklifte bulundu: — O halde, evinizin kapısına kadar gelir, parayı size orda veririm... Fakat önce şu Kitaba isminizi bir kerek ya- zayım... Söyleyin bakalım. — Şermin, — Yaşınız? — 20. — Adresiniz? Genç kız, onu da söyledi. — Tamam. Sonra, dükkân sahibi, Nusrete dö- nerek: — İsterseniz dükkânı kapatayım, İsterseniz, açık dursun, siz oturun... Ben şimdi gelirim... — Sen git, ben dükkânı beklerim... Hayganoş mücevherleri kasaya ka- pattı, Sonra iki kadın birden çıktılar. Tramvaya bindiler, — İşte... Burası! Murabahacı kadın — Dur şuradan bir paket sigara ala- yım! » diyerek, biraz ötedeki bakkala girdi. — Kuzum... Malik beyin evi şu 80- kağın basındakidir?... Orada. Şermin hanım isminde biri oturoor mu?... Ma- dedi. | rilmiş olur. İ yaralar açtırılmıştır. — ZE. 74 i De AA re Meyvacılık: Meyva ağaçlarında kurumuş veya kurumağa yüz tutmuş meyva dallarını, ayıklama yaparken nasıl kesmelidir? Bizde ekseriyetle, gerek yaşlı ağaçların aralama veya ayıklamasında ve gerek genç ağaçların budanmasında kesilecek dalları Malettayin keserek hem ağaçlara fcna bir manzara verdirilir ve hemde ke- #ilen dallar usulü dairesinde kesilmediği cihetle, dalların çürümesine veya ağaçta büyük yaraların açılmasına meydan ve- Binaenaleyh, ağuç dikerken veya evvel- ce dikilmiş ağuçlarda kurumuş veye ku- rumağa yüztutmuş ağaç dallarını, bilhas- sa ağaçların gövdesi, taci etrafındaki dalların usulü dairesinde, kalınca ise kes- kin bir testere ile kesip bilâhare kesilen yerleri keskin bir serpet Veya çakı öle, kesilen yüzü pordahlamalıdır. Şayet ke- silecek dallar pek kalın değilseler, keskin bir bahçe makasile kesilmesi daha mu- vafıktır. Bunda esas: Kesilen noktanın düz, me- yüli, perdahlı olmasıdır. Ayıklamada, budamada, kesilecek dal- ları usulü dalresinde şu şekilde kesmeli: Resmimisin 1 rakamında gösterildiği Bibi kesmek katiyen muvafık değildir. Bu tarzda yapılan katiyat gayri fennidir. Dallar çok uzun keşlimiştir. Kesleln kı- Sim fazia kalır ve bu tarzda ağacın göv- desi fena bir manzara arzeder ve kesilen noktanın yarası da iyice kapanmaz. Resmimizin 2 rakamında ise, bu tarz- da katiyat, kesme de gayri fennidir. Bu sefer de pek derinden, dallar kesileceğin- den, ağaç gövdesinde büyük yaralar açıl- dığı için ağaç açılan bu yaraları kolay- bkla zapayamaz. En muvahk katiyat, vesmimizin 3 rakamlı şeklinde olduğu gibidir. $u halde hulâsa edecek olursak: Meyva ağaçlarının dal katiyatında, 1 rakam ile gösterilen tarz gayri fennidir. Çünkü dal uzun bırakılarak kesilmiştir. 2 rakamlı | şekilde: Çok kisa, kesilmiştir, ağaca derin 3 rakamlı şekil ise: Rn muvafık katlyatı gösterir, ki," böyle olması daha doğru ve daha imuvafıktır. Dallar kesildikten sonra şayet kuru ize- ler hemen yakılarak haşere yumurtula- rının ve tufeyli hatsalıkların imhası için tedbirler alınmış olur. Dallar kesildikten sonra, kesilen yöz- Jeri, bir kısım kal bir kısım zift ve bir kısım çam sikw yapılan mabundan üzerine sıyanması dir. Bü macun olmadığı takdirde kini, yağlı bir çamurla sıvanmasi da faydalı olur. Gazetemizde intişar eden zirnat yanlarının iktibası ve kitap, risale şeklinde neşri hakkı mahfuzdur, — Hayır, hacet değildi: İhtiyar kadın, genç kıza yaklaştığı zaman, yüz lirayı uzattı. — İşte Şermin hanım... Al paranı... | Bir ay bekliyeceğimedesöz veriyo. | rum. | Sonra veda ederek, dükkânma dün. mek üzere, tramvaya bindi. Kendisini bekliyen Nusrete, sevinç- — Güzel iş... Değil mi? « dedi. Erkek cevap vermedi. İhtiyar kadın: — Sahtedir diye korkoorsun!... Hee! Hayganoş aldanır sanoorsun?.. Yalnız inciler üç bin liradır. — Yok canım, sahtelikleri aklımdan bile geçmedi... Ya hırsızlık malı ise?.. Yarın polisler dükkânı basarlar... Ba- şına dallı budaklı bir dava açılır, — Amma yaptın!... Noksan iş gör- memişim kl... İsmini deftere kaydet- mişim... Evini de gözümle görmüşüm... Bakkala sormuşum. — Bir kere: Evin kapısı önünde pa- ra verdin. İçeri girmedin. Sonra: Kıy- metinden çok aşağı bir fiat istedi, — Az para vermek bizim meslekte sik sık oloor... — Doğru amma, ne olsa iyi görün- mez... Bir polis bu işin içine burnunu sokarsa karışmam... Eğer böyle bir iş başına gelecek olursa... Sakın dükkân- da ortak olduğumdan filân bahset peş Te Soldan sağa: 1 — Muzadı taaffün. 2 — Dilenci . Yükselme, 3 — İbtiyar - Taştan adam 4 — Tersi sual edatıdır - Tersi bir ka- dın İsmi olur, $ — Bir saz - Tayin olunan zaman. 8 — Acıklı. 7 — Madeni iplik - Bir kavim - Sıfst edat tı. 8 — Hububat tozu - Aileye bilâhare gis Ten kadın. 9 — Nota - Mekkede bir dağ. 10 — Gürültüler, Yukarıdan aşağı: 1 — Hava fırıldağı. 2 — Bir kadın ismi - Benzer. Kâradeniz sahilinde bir kusaba, vilâyet - İsim. avadis - "Tersi güzel sanat. Lokman ruhu »- Söz kibatı — Bir muharrir arkadaşımız. - Beyoğlu elhetinin meşhur meyda- ni - Kırmızı, 9 — Birlikte - Tuhta çubuk. 10 — Anahtarın açtığı - Genişlik. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa : 1 — Dazlakkafa, 2 — Eş, İkrazat,3 — İbrişim, 4 — Et, Rota, 5 — Kelepir, Ta, 6 — Eli Ok, Ter, 7 — Ne, EL, Yara, $ — Aferide, Ah, 9 — Ramis, Kaza, 10 — Hak, “Teyid. Yukarıdan aşağı : 1 — Derekenarı, 2 — Aş, Telefat,3 — Li, Ema, # — Libre, Erik, 5 — AKropolis, & — Krluk, 7 — Kaşar, Yeke, 8 — Az, *Ta, Ay, 9 — Pam, Terazi, 10 — At, Sarahat, İZMİR ve mülhâkatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri münhesran”İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * Okuyucularımızdan' ricamız: Ön, on beş sual sorarak, zarf içe- risine bir de pul leffederek mektup- İn cevap istiyen okuyucularımıza, tahriren cevap vermek imkân hari- cinde olduğu gibi, gazetemiz mari- fetile de sorulacak zizni meselelerin, azami 2-3 den fazlı olmamasına dikkut edilmesini rica ederiz. — Amma gözümü korkutuorsun... Biran kadın düşündü: — Keşki almasaydım... Pişman ol- muşum... Acaba gölürsem mi?... He?... — Öyle şey olur mu hiç! Bir kere kız aldığı parayı sana iade etmez! Hem de onu bulabilecek misin bâka- lim? Biraz düşündükten sonra ilâve et- ” ti - — Aklıma bir fikir geldi Kendini le- kelemek, bu işin doğru olup olmadığını iyice anlamak için senin yerinde ben olsam bilir misin ne yapardım? — Ne yapardın? — Dosdoğru, şimdiden komisere mü. racaat eder olan biteni anlatırdım. Bu Şermin hanım, şayed hırsız değil de hakikaten hakkı olan elmasları ter. hin ettiyse mesele yok Aksi takdirde hiç olmazsa sen yataklık vazifesi yap- mış olmaz, kendini temize çıkarmış olursun. — Güzel düşünmüşsün Nusret bey... Amma, benim yüz liram De olacak zol — Canım, elmasların sahibi elbette sana bu parayı verir. Şayed böyle bir şey yoksa zaten o zaman mesele kal mazi — Dediğin dorgudur!... Gideyim haber vereyim bari, XArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: