20 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

20 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ye “ MA 20 Kânunuevvel 1838 AKŞAM Kulis arasından tiyatro... “Bir tiyatro eserinin umumi provasında neler görülür ? Rahat bir koltuğa oturarak seyrettiğiniz bir tiyatro piyesi nas Z SR ıl hazı rlanır ? Şehir tiyatrosunda oynanan bir piyesin umumi provasından iki sahne... Rahat bir koltuğa gömülerek, ılık bir salonda seyrettiğimiz bir tiyatro €serinin nasıl hazırlandığını hiç me- Tak ettiniz mi? Hiç bir tiyatro piye- sinin provalarındâ hâzır bulundunuz mu? Ben gâzeteri olduğumu söyle- yince Nevyorkun meşhur «Müzik Hols ünün provalarına elimi kolumu #allıya sallıya girmiştim. Fakat Şe- hir tiyatrosunun provalarına ancak Kaçamak suretile girebildim. O gece büyük bir piyesin umumi Provası yapılıyordu. Büyük tiyatro salonu bomboştu. Öndeki beş altı si- Ta kanapeye örtüler örtülmüştü. Umumi temsil olmadığı için o gece tiyatro salonu provaya tahsis olun- Muştu. Piyesin bütün aksaklıkları göze Şârpsın diye bu akşam tıpkı halka mahsus temsil varmış gibi hareket edilecekti. Bu sırada sahnenin arkasında ar- tistler makiyajlarını yapıyorlar, pi yesteki elbiselerini giyiyorlardı. Sanki hakiki temsil varmış gibi #aat tam sekiz buçuğa gelince, umu- Mİ gecelerde olduğu gibi üç kere gönk çaldı. Salon karardı. Musiki başladı, Tiyatronun dans hocası Celâl elin- de bir kronometreli saat çalman mu- #iki parçasının ne kadar zaman sürdüğünü tesbit ediyor. Tiyatroda bu zaman meselesi çok mühimdir. Musiki ne kadar sürecektir? Perde- Jer, meclisler ne-kadar devam ede- cektir? Perde araları hangi saatlere tesadüf edecektir? Bütün bunları bilmek lâzımdır. Nihayet musiki parçası bittikten sonra perde yavaş yavaş açıldı. Bü- tün artistler halkın karşısına çıka- €akları gibi giyinmişler, makiyajları- Tü yapmışlardı. Bu umumi provanın halka mahsus temsillerden hiç bir farkı yoktu. Bu gece koca tiyatro iki seyirci için oynuyordu. Salonun en nihayetinde oturan rejisör Ertuğrul Muhsin... Bir de içeriye kaçamak bir surette birine ilişip Uyatroyu seyrettiği gö- rTülür, Acaba rejisör arka sıraları daha mı çok seviyor da böyle ya- Payor? Bayır, rejisörün, salonun en arka- sında oturması sebebsiz değildir. Ti. Yâtroda ses meselesi gayet mühim- dir. Sahnede konuşan artistlerin S€- Sonra sahnedeki artiştlerin küçük hareketleri bile arka sıralar- dan fark olunmalıdır. Halbuki ekse- riya biraz acemice artisler, yahut toölünü iyi kavrayamamış olanlar in- #iyaki bir hareketle sahnedeki de- yapışırlar, sahnenin gerileri- De çekilirler. Rejisör bunları tedkik €der, Piyes halk için oynandığına nazaran seyircinin göz ve kulak iti- barile sahneden son derece istifade bitmesi lâzımdır. Bunun için Ertuğrul Muhsinin elektrikli bir defteri var. Bu defterin üzerine küçük bir ceb lâmbası İliş- tirilmiş. Rejisör sahnede bir hata, bir aksaklık gördü mü? Hemen def- terinin üzerindeki küçük ampu'ü ya- kıveriyor. Gördüğü hatayı, aksaklı- ğı bu minimini ampulün ışığında sessiz sadasız defterine kaydediyor. Sonra bunları artistlere hatırlata- caklır. Perdeler tıpkı, hakiki temsillerde olduğu gibi kapanıyor. Perde araları bile prova ediliyor. Çünkü bunların da zaman itibarile ne Kadar tuttuk- | larını öğrenmek lâzım... Yani her iş hakiki bir temsilde ol- duğu gibi gidiyor. Yalnız halk yok... Ertuğrul Muhsin yazılarında her temsilde fındık, fıstık yiyenlerden uzun uzun şikâyet eder. Hattâ ma- kalelerinde tiyatro seyircilerine hi- taben: «Fıstık yiyen birisini görürse- niz. derhal kendisine tiyatroda oldu- ğunu hatılatınız> diyecek kadar bu işte titizdir. Hakikaten her temsilde fıstık, fındık yiyenlerin bulunması da can sıkıcı bir şeydir. Prova gecesi gördüklerim o derece umumi bir tmesili andırıyordu ki nerede ise arkamdaki siralardan bi- rinden fındık, fıslık çıtırdıları yük- selecek sanıyordum. Umumi prova- nın, hakiki temsilden yegâne farkı bu... Findik fıstık çıtırdılarının işitii. Tiyatronun benden başka bir tek seyircisi olan rejisör de salona tıpkı umumi temsil gecelerinde olduğu gi- bi bir takım merasimle giriyor. Meselâ Muhsin dışarıdan paltosu ve şapkasile geldi. Salon adamakıllı ısınmamışlı. Fakat rejisör - adam sen de salonda kimse yok. paltomla im - demedi. Sanki içerisi halkla dolu imiş gibi vestiyerde pal- tosunu çıkardı. İçeri girdi. Fena halde tiryakisi olduğu halde yaprak sigarasını da salonun kapısında sön- dürmeği unutmamıştı. İçeride se- yirei yok diye yaprak sigarasını tüt- türmek aklına gelmemişti. Çünkü umumi provanın bir temsilden hiç farkı yoktur. Salonda sigara içilmez ve palto ile oturulmaz, Sahnedeki artistler de böyle... Me- selâ rol icabı aktör Kemalin karşı- sındaki sanatkâra müthiş bir tokat atması lâzım geliyordu. Kemal pro- va filân demedi, yaradana sığınarak olanca kuvvetile tokadı karşısındaki aktörün suratına yapıştırdı. Sonra Mahmudun gene rol icabı bir artisti altına alarak adamakıllı pataklaması Jâzımdı. Mahmud da «provaş falan demeyip karşısındaki ektörü altına aldı. Yerden yere çarptı. Ehh.. umumi provanın hakiki, dayak sahnelerinin de kusursuz ol Yalnız yemek sahnelerinde umu- mi prova ile umumi temsil arasında bir fark vardır. Provada yemek sah- nelerinde artistlerin önünde hiç bir şey görünüyor. Bu benim tuhafıma gitti. Umumi provada dayak yemek icab edince artistler hakiki surette daya- ğı yiyorlar, yemek yemek lâzım ge- lince göze görünmeyen şeyleri yi yorlar... Garib bir tecelli... Provanın her sahnesi hakiki oluyor da İş ye- meğe dayanınca bu sahne hayali olarak geçiliyor. Umumi prova tam hakiki bir temsil sastinde bitti, Fakat zannetmeyiniz ki bir piyes hazırlamak bundan ibarettir, Ne mü- nasebet? Evvelâ oynanmak için tiyat- ro tarafından kabul edilen piyes reji- söre gelir, Rejisör bir taraftan artist- lerini seçerken, bir taraftan da sah- İ nelerin küçük maketlerini yaplırır. Bu küçük maketlerde, plânlarda pi- yesteki bütün sahneler görülür. Eğer piyesin beynelmilel bir şöhreti varsa o zaman bu esere ald kahramanların giyinişine, shanelere aid albümler ge- tirtilir, Bunlara göre kostümler ve sah-| neler hazırlanır. Sonra aktörlerin her biri rollerini ya- zarlar. İlk provaya «okumak provasıe | derler. Bu provada artistler sadece rollerini okurlar. Okuma provasından sonra artistlere epey bir zaman veri- lir. Bu suretle rollerini ezberlerler. Sonra «karşılaşma provaları» başlar. Kim kiminle karşı karşıya oynıyacak? Artistler sahnenin nerelerinde dura- caklar? Hangi kapılardan çıkacak lar?... Bütün bunlar tesbit edilir. Artistlerin sahnede düracakları yer- ler tebeşirle tesbit-edilir. Dekorlar he- nüz hazır değilse sahnenin girilip çi- kılacak kapısı da tebeşirle işaret olu- nur, Artistler kapı diye bu tebeşirle işaretli yerden geçerler. İlk provalarda süflörün mühim ro- Yü vardır, Fakat en usta artistin bile süflöre güvenmemesi lâzımdır. Zira süflöre güvenmek yüzünden, en €ski aktörlerin başına bile neler gelmiştir. Meselâ vaktile meşhur bir aktör var- dı. Adına Arap Nuri derlerdi. Bir gün rolünü iyice kavramadan sahneye çık- mışlı, Süflör fısıldadı: «Hikâye... Aktör bu kelimeyi işitir işitmez, kar- şısındaki artiste: — Şimdi sana bir hikâye anlataca- gım!... dedi, fakat piyeste hikâye filân yoktu. Artistler şaşınp kaldılar. Ni- hayet Nuri devirdiği çamın farkına vardı: — Sana bu hikâyeyi yarın gece an- latırım!... diyerek sahneden çıktı, Bu itibarla son provada artık süf- Iörün rolü kalmamış gibidir. Sizin iki, iki buçuk saat rahat bir koltukta sey- rettiğiniz bir piyes bazan iki, iki bu- çuk ay 40 - 50 kişinin karı ter içinde çalışmasına malolur... Hikmet Feridun Es Sahife 11 RA Sofya mektupları Bulgar meclisinden altı mebus daha çıkarıldı Mahusluktan çıkarılanlar (Akşam), — Bulgar parlâ- mentosu, geçen hafta çok heye- canlı günler yaşan mıştır. Parlâmen- todan üç komünist E mebus çıkarıldık « tan sonra altı me- busun daha çıka. rilması hususunun müzakeresi çok hâ- raretli olmuştur. Parlâmentodan ih- racı istenen bu al- tı mebusü müda- faa eden muhalefet ile hükümet taraf- tarları biribirine girmişlerdir. Bu 86- bepten dolayı celseler iki, üç defa ta- til edilmiştir. Hattâ içtima esnasında muhalif mebuslardan D. 'Tsaklev, hü- kümet taraftarı mebuslara karşı tah- kirâmiz sözler söylediğinden meclis relsi tarafından derhal içtima salonun- dan dışarı çıkmağa davet edilmiştir. Muhalif mebuslar etrafını sararak dışarıya çıkarılmasına mâni olmak is- temişler, Tsaklev o günden sonra iki celseye daha iştirak ettirilmemek sü- retile cezalandırılmıştır. Mebusluk sanatinin refi istenen me. buslar şunlardır. Dim. Mastankiev, N. D. Petkov, Dim. St. Angelov, Tod. St. Lazarov, N. G, Nikolov, Kr. Slavov. Suçlarının tesbiti için teşkil edilen hususi komisyonun parlâmentoya tevdi ettiği rapora ve kendilerini itham eden mebusların verdiği izahata nazaran bunlar, sabık «Çifçi partisi birliğinin Aleksandr Stamboliski. grupundandırlar. Bul- garislanda partilerin fesh edilmesine ve partizanlığın yasak edilmesine rağ- men, mensup oldukları müfrit siyasi grup ve teşekküllere sadık Kalarak parlâmento dahilinde ve haricinde si- yasi faaliyetlerine devam etmişlerdir. Silâhlı bir hareketle rejimi devirmek teşebbüsünde bulunmak suçile mmüeb- bed kürek cezasına mahküm edilen Damyan Velçev ile de slâkaları olduğu söylenen bu müfrit grup azası, İS ağustos 1938 tarihinde kendi imzala» rile neşrettiği beyannamelerde, yapılan mebus İintihabatım, meclis işlerini, memleketin idaresini, rejimi tenkid et- Mensuptu, Sobranyada şiddetli münakaşalar oldu İ mişler, devlet şefine de dil uzatmışlar- dır. Parlâmentodan ihracı istenen me bus Nikola G. Nikolov, müdafaasını şöyle yapmıştır: «Bay mebuslar, ilk, belki de son de- fa olarak söylüyorum ki, ben, kendimi müdafaa etmek için değil, seçildiğimiz! mıntakada mebus intihabatını kontro) ederek bizi itham eden komisyonun hücumlarına karşı cephe aliyorum. Bundan daha evvel de bizi, parlâmen- tonun fevkalâde bir içtimaımda, Mos- kova tarafından yapılan propaganda- Jar neticesinde seçildiğimizi ve mene- dilen organizasyonların mensubu ol- duğumuzu ileri sürerek itham etmiş- lerdi. Parlâmentoda bulunmamızın dev. Jete muzır olduğu söylenilmişti. Fakat bu iddialar doğru değildir. Bize karşı yapılan ithamlar, hep eski sözlerdir. Ayni suretle itham edilmiş olan mak- tul Aleksandr Stamboliski'nin vatan haini olduğu da ne ile isbat edilmişti. Sözümü bitirirken diyorum ki, pâr- tiler feshedildikten sonra ne çifçi par- tisile ve ne de hiç bir teşekkülle alâkam kalmamıştır.» Nikola D. Petkov da müdafaasında demiştir ki: «Bizi itham eder komisyon reisi B, Petrovdan rica ederim, bizi suçlu çi- karacak delilleri okusun ve göstersin ve yahud da yeniden tedkiki için bun- ları beş kişilik bir komisyona versin, Devlet ve millet aleyhinde yaptığım ve yaptığımız iddir edilen bütün işler teferrüatile görüşülsün. Bu takdirde ben ve arkadaşlarım kendiliğimizden istifamızı verebiliriz. Vatan hâini kelimesi, yalnız Bulga- ristana mahsus yeni bir şey değildir. Fransada da Klemanso ve Kayo böyle Stamboliskinin fırkasına >» itham edilmişlerdi. Bizi cinayetle itham ediyorsunuz. Fakat bunu isbat edecek elinizde bir delil var mıdır.» Burada N. Petkor eski Başvekil Çif. çi partisi önderi Aleksandr Stambolis- kinin öldürülmesinden de bahsetmiş ve demiştir ki: «Aleksandr Stamboliski Çifçi par- tisis sulh ve bütün milletlerle anlaş- ma politikasını gütmüştür. Parlâmen- todan ani açık olarak çıkacağım.» Maznun mebuslardan Dim. Stoya- nov da müdafaasında, profesör Alek- sandr Çankov'un devlet ve millet için muzır olan eski bâdiselerin tekrar canlandırılmaması hakkındaki sözleri- ni hatırlatmıştır. Stoyanov, kanunia- ra riayet ederek hiç bir siyasi teşek- küle mensup olmadığını söyliyerek müdafaasına nihayet vermiştir. Ayni suretle diğer üç mebus kendi- Jerini müdafaa etmişler ve neticede ek- seriyet kararile altısı da parlâmento- dan ihraç edilmişlerdir. Bulgar ihtiyat zabitlerinin kongresi Sofyada toplanan Bulgar ihtiyat za“ bitlerinin 19 uncu kongresinde, bey- nelmilel vaziyet ile Bulgaristanın da- hili, harici siyaseti görüşülmüştür. Kongrede Harbiye Nazırı general Das- kalov, ihtiyat zabitlerine hitaben söy» lediği nutukta hazırunu ağır beynel- milel vaziyet karşısında, krala, vata- na ve millete verilen sadakat yemini etrafında yekvücud olarak birleşme- ğe ve bu suretle Bulgar milletinin sağ» lam ve sarsılmaz iskeletini teşkil et- eğe davet etmiştir. Bundan sonra Bulgar ihiyiat zabitleri birliği reisi 'Vasilev'in riyasetinde, milli idealler namına Bulgar milletinin maner ve maddeten silâhlandırılması meselesi görüşülmüştür. Muhtelif üç kola ayrılmış olan Bul. gar ihtiyat zabitleri cemiyetlerinin bir cemiyet altında toplanmalarından ve ihtiyat zabitlerinin ehemmiyetli su- rette devlet idaresine karıştıklarından dolayı memhuniyet izhar edilmiştir. Gene kongrede, ihtiyat zabitleri ta- rafından ordu için bir tayyare salın alınması görüşülmüş ve «Vatan» adı- nı taşıyacak olan bu tayyare için şim- diye kadar 200.000 leva toplandığı zikredilmiştir. Bulgar ordusunun, gerek karada, ges rek havda ve gerek denizde milli mü- dafaa için silâhlanmağa çalıştığı, kon- grede takdir ve iftiharla karşılanmış- tr. Bulgar tüccarları birliği de, orduya 4 tayyare hediye etmek için aralarında 10 milyon leva toplamışlardır. Pilevne muharebesinin yıl- dönümü kutlandı Bulgar istiklâlinin kazanılmasına hizmet eden 1877 deki harpte Pilevne- nin sukutunun yıldönümü ayın 10 ve 11 inde Pilevnede merasim ve şenlik. lerle kutlanmıştır. Bu yıl dönümünün arifesinde bütün Pilevne mekteplerin- de talebelere Bulgar istiklâlinde Pilev- nenin ehemmiyeti hakkında könfe- ranslar verilmiştir. 'Mektepierin, zabitan, asker ve her türlü cemiyet ve teşekküllerin ve hal kın iştirakile yapılan merasime Dahi- Jiye nazırı Nedev de iştirak etmiştir. sİstiklâln meydanında ölen Rus as kerleri için bir ibtifal yapılmış ve ak- şamına da bir, İki yerde müsamere gi- bi eğlenceler tertip edilmiştir. 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: