17 Mayıs 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

17 Mayıs 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pa Tracy ile mülâkat Artist ticareti süfli meslek buluyor, fazla para istemiyor Spencer Tracy aşk için ne diyor? | muhabirimiz- ı Hollivutun mış sinemi, ver Tracy geçen Bugün diriyorum. Artist — Babanız ti tüccar ettiniz? Ticareti süfli bir Ticaret demek meki ikinci ku sordum: mülâ armış, sİz niçim olmadınız, oaktörlüğü tercih rum ul olmak de pâranın hayatta yaşa- r şeydir. Fakat santim in he Beni süflileştirir. an bavala slerle £ intisap etmek- bunu yaptım. bir meslek bü- arımda sanalın ve büyük kıymeti Bir Sara Bernar'ın, bir mik derden f kıymeti vardır. İn- sanın sevdiği mesleğe intisap etme. alarından biri de üzerinde yaptığı Sevdikleri meslekte çalışan mesleklerde çalışan adamlardan daha uzun ya- şarlar. Bu fennen sabit bir hakikattır Demek oluyor ki uzun y istiyo; arzu ettiği bi tir. İşte ben de im ns ların pe ardır © mesleğin sıhhat tesirdir adamlar, sevmedikleri olmuş şamak y k istemez? yalancıdır. Çünkü Allah herkese ölümden korkmak ve uzun yaşamak hissini vermiştir, Va- kıa intihar edenler de vardır amma onlar ei ti teşkil etmezler. Asıl normal insanlar ölümden korkmr uzun ve sıhhatte bir ha- ni arayan — Ölümden korkuyor tıyorsunuz âmma konu- pie as- Eğer $ gönüllü öola- gibi büyük $ kendi ölümden nnederim. ne de teh- korkut Bil- rkmuyor yahut arbe git hiç orum da k Bildiğim bir ölümde i hem korkuyor, hem de me- bir hayatı ve vatanını falan tehlikede gördü her şeyi göz alıp koşuyor. ahut mü — İşittiğime göre siz söyledikleri- nizi nakzedecek surette tehlikeli iş- ler görür, meselâ polo oynamağı tehlikesinden dolayı severmişsiniz? Evet hâkikaten bilhassa tehiik- keli bir oyun olduğundan dolayı polo oynamağı severim. Polo çok tehlikeli bir oyundur. Hayvan düşer, insanı üstünden atar. Bazan da tekme a Polâ Negri'nin kocası prens (Midi- vani) Flo polo öynarken hay- bir tek Daha pek çok k ynarken “öl- müşlerdir e polo mu teh- Hikelidir? cek olursa- mz bütün hay atımız tehlike İ » dir. Bindiğimiz otomo bahusus bizim ivut tehlikelidir keti arzeden vandan oturduğumuz . Günün birinde bütün Kalifomiya- nın suya batması ihtimali var, O Spencer Traey, karısı ve kızı ihtimal de fennen tesbit & ki bugün, belki yarın, belki bin sene sonra amma bir gün muhakkak su- rette Hollivut suların altına gire- cekmis. Demek oluyor ki tehlike kadar izam etmek doğru değil yerde, her şeyde lehtike var. Tehlikeyi ne için severim bilir mi- siniz? Insanın ruhunda iyi bir sülâme: par. İnsan tehlikeyi ati tıktan'sonra hayatın kıymetini da- ha zivade bilir. Zaten dikkat edecek ulursanız insanlarda tehlikeye doğru koşmak için gayri tabii bir his var- dır. Gayri tabii diyorum çünkü teh- likeye koşmak tabii bir his olamaz. Meselâ yaklaşan bir arabanın veya trenin önünden geçmeğe çalışmak, yüksek katlardan bakarken gayri ihtiyari sarkmak arzusu falan... İn- sanlarda bu his kendini gösterir, Bu his bazılarında daha kuvvetlidir, ba- ıftır. Bendeki her hâlde zayıf serisindendir. Çünkü teh- likeyi seversem de pekte göz göre kendimi ateşe atmam — Aşk mı daha tehi başka şeyler mi? — Aşk insan İçin en büyük teh kedir. Ba tehlikeleri görür dereceye ki tedbir slabilirs Fakat â ârşı bir şey yapamazsı nız. O kadın denilen füsünkâr mab- lük her yerde hazır nazır... Nereye gitseniz ondan kurtuluş yok. Bir de bakarsınız günün birinde birine tu- tuluverirsiniz, iş biter. Gönül öyle bir şeydir ki a £ibi sizin emrinizle yürüme ediğine düşer, siz de şa- şar kalırsınız. Aşk hayatta en belâlı, en müthiş bir tehlikedir. Amma diyeceksiniz ki gülünü istiyen dikenini de ister. Aşk bir cihetten bir tehlike ise de diğer taraftan da hayatın en büyük, en yüksek bir zevkidir. Hay bay... Ora- si doğru. Ben de sizinle beraberim. Fakat insanların bir kısmı, hattâ bir kısmı mühimmi aşkın safasını sürmek şöyle dursun cefasını çek- miştir, Çünkü yukarıda dediğim gi- bi gönülün dizeini yoktur. Kime is- terse ona düşer, düşer amma siz de © gönlünüzün düştüğü kadınla -ey- lenmeğe bin türlü sebepten imkân bu Aazsınız. Belki de siz onu s€- versiniz, o sizi sevmez ve yahut siz pek yukarıda, o pek aşağıda olur. Siz pek aşağıda, o pek yukarıda olur. Bunların en tehlikelisi de gönlünüz evli bir kadına düşebilir. Ve yahut siz evli, aile sahibi olabilirsiniz. Hulâsai kelâm bildiğim bir şey varsa aşk hayatla insanlara en çok lidir, yoksa azap çektirmiş bir şeydir. Bu c t şansı olan bir kaç bahtiyara bakıp ta dersalmak doğru değildir. — Demek gençleri âşık olmağı te- menni etmiyorsunuz? çok gençlere... İnsani iken gönlü düşecek yer arar. Bir gen$ o yasta bir kadını severse arlık bir | daha unyta acağını zanneder, İş- te bu his'e o biçare genç yanar, tu | tuşur.. Bu his ancak yaşla biraz te- haffüf eder. — MHohivuttaki eylenmeler, boşar malar hakkında ne düşünüyorsunuz? İ — Bence kim ne yaparsa haklı ya- par. Birbirlerini seviyorlar, evleni-. yorlar, sonra soğuyorlar, ayrıliyor- lar ve ocaklarını yıkmak falan da on- lara tesir yapmıyor öylelerini çok bahtiyar buluyorum. — Fransız filimlerini mü? gördünüz — Ateş alır gibi bir seyahat tığımdan burada Fransız filimlerini görmeğe vaktim olmadı. Amma Holliyutta gördüm. Gerek sahne ter- tibatı, gerek temsil ve idare cihetin- den cidden takdir edilecek b terakki var. de Hollivut bir sinema merkezi lamaz; buhâ “İki merkez daha 1 oldu: Paris, Londra. İngiliz flimleri de çok terakki etti. Bügün onların çevirdikleri bazı filimleri biz Ho vutta yapamayız. Çünkü zemin mü- said değildir. Meselâ Kı Vik- torya filimi Hol a Am: yı- dızlarla çevrilmiş olsaydı eminim ki İngilterede ç iği kadar muvaf- fak olmazdı, Halbuki İngilterede, İn- giliz aktörleri, İngiliz muhiti, İngi- Mz düşüncesi ve tekniği ile İngiltere- re tarihine aid bir filimin elbette Hollivuttan çok daha fazla muvaffak olacağı muhakkaktır. Meselâ Norma Shearer'in çevirdiği Mari Antuanet filimi o kadar para sarfile Pariste, Fransız muhitinde, Fransız İdaresin- de, Fransız artistleri tarafından çey- rilmiş olsaydı filimin muvaffakıyeti çok daha büyük olabilirdi. Norma Shearer'in 'en büyük yıl- dızlardan biri olduğuna imanım var, Fakat onun tipi, hayatı, muhiti, Ma- d Antuanet'in tipi, hayatı, muhi- tinden büsbütün başkadır. Bir nebat bile toprağında biterse başka türlü olur. Meselâ bir Türk çileği Ame ada bitmediği gibi bir Fransız filmi de Hollivutta kusursuz çevrilemez. Pikrimce her memlekette sineme Ale- mi olmali ve kendi filimlerini ken- | Fakat iki adım arasında İnsanları 5 misli süratle koşturacak bir âlet Ressam Hâmid Görel icad ettiği Kangurü ayakkabılar hakkında izahat veriyor Beş on seneye kadar caddelerden baş döndürcü bi Genç ressam- larmızdan Hi mid Görel ayağa takılıp jimnastik adım koşulduğu zaman insanı bus ünkünden üç, , hattâ yedi ratle gö- ek bir âlet icad et tür kaç B. Hâmid Göre atlamağa mi Aletlerinin ısustur, projelerini İktisad kâletine tasdik ettirerek yirmi Tik bir ihtira beralı alan Hâmid Görel sıçrama ile alâkadar olduğu için «Kanguru> ismini taktığı âletle- ri hakkında bir muharririmize izahatı vermiştir: Ve- şu <İnsanların zıplayıp sıçrama ka- biliyetleri çok noksandır. Âdi yürü- yüşle saatte ancak dört kilometre mesafe kateden İnsan koştuğu zâ- mân da iki adımı arasındaki mesa- feyi nihayet bir hadde kadar açabi leceği için umumiyetle büyük bir sürat temin edemez. Halbuki bir çe kirge ileri doğru mislinden fazla siçr ins nazaran bir nokta olan pire şayanı baâyret zır la oldukça mühim mesafeler kateder Esaslarını tesbit ettiğim âletler a insan arasin nin mahsulü- an adımları- arttırmağa yaptığım mü dür ve koştuğumuz zar mız arasındaki mesafeyi yaryacaklardır. İşte (1) numaralı şekli jimnastik adımla koşan bir adamın üç, dört misli arttıran bir «Kangu- Tus yu gösteriyor. Skilerde olduğu gibi bir meşinle ayakkabıya bağla- nan bu âlet madeni iki sahife a; nan bu âlet madeni iki safiha ara; ibarettir. Tabanı kösele yahut kau- çuk olabilir. Patenler gibi mutlaka asfalt yerler “istemez; caddelerde ve her nevi düzlüklerde kullanılmağa elverişli halk tipi bir «Kanguru» dur. Bununla sıçramağa alışmak pek az mümareseye ihtiyaç göst Alı: an Sonra ikişer metre ve belki ayarak ka» daha koşmak bil i şekilde gördüğünüz Kanguru, koşucunun süratini altı, yedi misline çıkaran bir spor âletidir. dileri çevirmelidirler, — Türk çileğinden bah nuz hiç yediniz mi? medhini işittim. Hattâ bir kere de tanbula gidip gelen bir ermeni a babım Türk çileğinin reçelini ge mişti ondan yedim fevkalâde Fakat maatteessüf bizde bu ret eden bazı kimseler bu çile; humunu getirttiler, çok uğ katiyen ayni çileği yetiştirmeğe mu- | vaffak olamadılar. İ süratle geçen Kanguru ayakkabılı nesiller türeyece çok arttıran bu âleti kullanmak-i€ biraz fazla idman lâzımdır, Tıpkı #iklete yeni binen bir adam gibi velâ bir alışkanlık! devresi geçirmi zarureti vardır. Öyle zannediyor ki bu nde'y meydana çıkacaktır. yeni bir-$ Bunun yapılışı da- halk guru'nun aynidi bir vas içinde hav tabanlı büyi benzer lan bir âleti gösteriyor. Gördüğü gibi bunun ya ortasında bir çeliği yay vardır. İnsan: yukarıdan aşağii indiği zaman Tuzını kesip tekrar bili mikdar yukarı sıçratmak suretile 78ö rarı önliyecektir. Bu âletin bilhasii itfaiye neferlerine faydası olacağın sanıyorum. Ayrıca çocukları şak olarak ap ap zıplalan bir oyun ilet olarak ta kullanılabilir, ! Kangurular hakkmda bu izahasi! veren Hâmid Görel, şehrimizde &rz? ettiği derecede kuvvetli çelik yâğ imal o edilmediği nazariyesi fenni esaslara dayanan İcadıtın te© rübelerini henüz yapamadığını söy“ lemektedir. Fakat mucld onların paf lak bir istikbale namzed oldukların imarıyor. Kanaatine göre şehir ha yatında bir inkılâp vücude getirece$i olan Kanguru ayakkabıları beş Of seneye kadar her tarafa oyâyılacaK ve enddelerden beşdöndürcü bir sü ratle geçen Kanguru ayakkabılı n& sillerin türediği görülecektir Genç mucid, gözlerini bilhass$ Anerikaya çevirmiştir. Yeni düny? adamlarına bu icadını duyurmak isi tiyor. Ve ne olur he olmaz, açıkgöğ! bir Amerikalının derhal teşebbüse gi bı. İmal edere cağı milyonlara dar sıfatile iştirak'cd guru ay 1 var, Çünkü di buluşu s9 gibi koşan Insanlarf jen bedbsht bir mul teri vaziyetinde kalabilir, almağa çalış bu beratı almazsa yesinde yıldırız uzaktan seyre , Mısır kralının ikinci hemşiref de evleniyor Petit Parisien gazetesinde okundu” ğuna göre Mısır Kralının ikinci hen şiresi Prenses Faize de Mısır Prensi8” rinden Mehmed Hasanın oğlu Pren$ 7 İzzet Hasan ile evlenecektir. — Bari başka Türk yemekleri y&i diniz mi, hangilerini beğendiniz? — Tavuk göğsüne, zeytinyağlı mit ye ve yaprak dolmalarına bayıldın” | Hollivutta bazı Türk lokantaları yaf arasıra oralara giderim, Türk yeme” ği yerim — O lokantalar amma emin olu hakiki lezzetli Ti yorlar? Demek olüyor ki Türk y lerinin fenası bile enfes... O hald€ bir gün İstanbula gidersem Jokant&” lardan dışarı çıkamıyacağım a ben de * yedim o lokantalardf Kk yemeği yapam” uz yemek” el Ga AİR Par ai Sa vd i

Bu sayıdan diğer sayfalar: