22 Ağustos 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

22 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKŞAM BİR HİKÂYE O gece bütün eski deniz kurtları, sandal müthiş bir sarsıntı ile allak ihtiyar kaptanlar, artık meslekteri ç6- | bullak oldu. Bu sırada başım bir tah- kilmiş gemiciler Ahmed Macidin evin- | de toplanmışlardı. Vakın Ahmed Maci-| din denizcilikle, kaptanlıkla hiçbir alâkası yoktu, Fakat o ihtiyar gemi- cilerin anlattıkları hikâyeleri “inle- mesini pek severdi. Kırk sene kaptanlık yapan eski bir denizci küçük bir vapurla fırtınalı bir gecede Karadenizde başına gelen. leri tatlı tatlı anlatıp;bitirmişti. Ahmed Macid gülümsedi: — Ben de size başımdan geçeni bir deniz kazasını anlatacağım, dedi, ba- kalım hiçbirinizin hayatından Yu de- rece meraklı bir deniz Kazası geçmiş midir? Eski denizciler merakla sordular: — Vay Macid... Senin de denizcili- ğin var mı? Ahmed Macid cevap verdi: — Denizeiliğim yok amma dehşet- M bir deniz kazası geçrdim. Bunun ha- tırasını hiç unutamıyacağım... Elindeki kahve fincanifıdan bir yu- dum içerek hikâyesini, anlatmağa başladı: O sene yaz mevsimi çek sıcak geçi- yordu. Deniz kenarında bir yalı tat- muştuk. Bir de eski bir sandal <iraia- mıştım. Bu sandalla ekseriya sabah- ları denize açılıyordum. Saatlerce ge- ziyor, balık tutuyor,” eğleniyordüm. Yalnız komşularım kiraladığım san. dalın pek çürük olduğunu söylüyor. Jar: — Aman buna itimad etme... Pek çürük bir tekne... Başına bir felâket gelmesin... Bari yüzme biliyor mu- sun?... diye soruyorlar. Ben bunlara daima şu cevabı veri- yordum: — Hayır... Hiç yüzmek bilmem... Hakikaten o zamana kadar hiç yüz- mek bilmiyordum, Fakat gençlik iş- te... O zamanlar öyle olur olmaz teh- Jikelere aldırış etmiyordum... İki, üç yalı ötemizde de Feridz is- minde gayet güzel, genç'bir kadın oğu- Tuyordu. Zengin bir dul... Gayet şık, bembeyaz bir deniz motörü vardı. Gü- gel komşumun en büyük zevki, on bü- yük merakı bu deniz motörüne bin- mek, dalgaları yara yara denizde do- laşmaktı, am Motöre dalma mavi mayosile vtner- di. Onun büyük bir süratle suları kö- pürte köpürte motğfü We uçar . gibi gitmesini uzaktan seyretmek bile bir zevkti j Feride ile aramız hiç fene değildi. Ona sik sik denizde raslıyordum. Ba- na gülümsüyor, motörünü sürüp ge- çiyordu. Benim biçare, çürük sanda. lımla, onun son sistem, süratli, şık motörüne yetişmek kabil mi?... O gü- Jümseyip geçtikten sonra ben arka- sından bakakalırdımi. Günler böyle geçiyor, bir türlü ara- mızdaki ahbaplığı daha fazla ileri gö- türemiyordum. Bir gün gene sandalima binmiş, de- nize açılmıştım. O günü güzel kom- şum meydandâ yoktu. Kendi kendime; «Acaba bugün motörüne binip deniz gezintisi yapmıyacak mi?» diyorlum. Vakit, akşam üstü saat beş, be; bu- çuk raddeleri idi. | Bizim bulunduğumuz sayfiye pek tenha idi, Bu güzel yaz akşamında konışumla yanyana; bir.deniz gezin- tisi yapmak ne güzöl olacaktı?... Ben böyle düşünürken birdenbire arkamdan gelen bir motör sesi işit tim, : Dönüp baktım. Komşum, motö- rile denizi yara yara geliyordu. Buna pek memnun oldum. Lâkin bu sefer Feride, motörünü her zamankinden çok daha fazla bir sürâtle sürüyordu. Hem de tam üstüme doğru geliyor... Aksi gibi komşumun motörü de de- nizde o derece dalga yapar ki... Motör yanıma yaklaştıkça deniz üs- tünde koca koca dâlgâlar yükseli- yordu. Benim çürük sandalım batı. yor, çıkıyor, batıyor, çıkıyor!... Deniz dalgalandıkça beni bir telâş almağa başlamıştı. Bugün komşumun bütün muzipliği üstündeydi.- Motörü- nü tam benim sandalımın üzerin? doğru sevkediyordu. Bu gidişle beni balıracakı, Motör bana o kadar yak. Jaşmıştı ki; — Ne yapıyorsunuz? Çarpacaksı- nız!... diye bağıacak oldum. Fakat Ağzımı açmağa vakit kalmadı. Bizim taya çarpılmış olacak ki kendimden geçmişim... Görümü açtığım zaman, bir de bak- tım, Feridenin motöründeyim. Kor- şum şik mayosile yanımda duruyor- du. Feride benim gözlerimi açtığımı görünce: — Nasılsınız? dedi. Gülümsiyerek fısıldadım: — İyiyim... Hem de çok iyiyim... — Aman beni ne kadar korkuttu nuz. Size bir muziplik yapayım, de. dim, fakat bu müthiş kazaya sebep oldum. Sandalınız batınca bir aralık sizi sular arasında kaybettim, Az da- ha aklım başımdan gidecekti. Derhal motörü durdurttum, suya atladım, sizi buldum, yüze yüze motöre kadır getirdim, — Teşekkür ederim!... diye rurıl. dandım. O: — Sizin teşekkür etmenizi değil, beni affetmenizi bekliyorum... Hakı. katen çok münasebetsiz bir şaka yap- tım. Az daha müthiş bir'fatlaya se- bep oluyordum. Başınızı galiba bir ye- re çarpmışsınız. Fakat derin bir yara açılmamış... Lâkin bunun heyecanile bayılmış olacaksınız... Bereket xi mö- törde, ne olur ne olmaz, belki bir ye- rim kesilir diye her zaman biaz ter- türdiyot taşırım. Sizi motöre aldıktan sonra başınıza da tentürdiyot sür- düm. O böyle karşımda cırıl ciml konuş- tukça kendimi çok daha iyi hissedi- yordum. Bir an içinde âdeta nejelen- miştim, Feride: — Eh... Şimdi size yaplığım bu müthiş muzipliği affettirmem lâm... Söyleyiniz bakalım, nerelerde gezme- mizi emrediyorsunuz?... dedi, Hemen: — Siz nereye isterseniz oraya gide- riz, dedim i O gece nefis bir mehtap vardı, Ge. Ce yarısından sonralara kadar Feride ile tenha, şairane kıyılarda dolaştık: O gece karaya çıkarken Feride kö- luma girmiş, gayet samimi bir tâvır- la bana soruyordu: — Söyle Macid... Bu deniz kazasın- dan memnun musun?... Ben de ona şu cevabı veriyordum: İşte benim hayatımdan geçen he yocanlı deniz kazası... İhtiyar denizciler gülümsediler: — Öyle kazaya can kurban!... de- diler, Hikmet Feridun. £$ GÜNEŞ BANYOSUNDA YANAN CİLDİNİZİN yanıklarını teskin ve tedavi için Türkiye Radyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu 1648 m. 182Ke/8120Kw. Türkiye Radyosu TAÇ 1974m. 15105 Ko/s 20Kw. Ankara Radyosu T.AP. 70m. MESKe/a 20K0. TÜRKİYE SAATİLE Salı 22/8/9839 1230: Program, 1235: Türk müziği: Yeni bestekârların yeni eserlerinden mü- rekkep program, 13: Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 13,15 - 14: Müzik (Karışık program - PL). , 1905: Müzik (Oda müzi- 1930: Türk müziği: Pami he- yeti, 20,15: Konuşma, 2050: Türk müzi- $i (Ankara radyosu küme $es ve saz he- yeti), 2130: Konuşma, 21,45: Neşeli plâk- lar - R. 2150: Müzik OBir operanın tak- dimi - Hali Bedi Yönetken), 23: Son Ajans haberleri, ziraat, esham ve tahvi- lât, kambiyo - nukud borsası (flat), 28,20: Müzik (Cazband - PL), 2355 - 26: Ya- rinki program, Avrupa istasyonları Saat 20 de Hamburg 20 dans — Könlgebery, Viya- na 2030 Mozart'ın sSaraydan Kaçırma. operası Prog 20,20 karışık muzlka - Peşte 2025 orkestra — Blikreş 20,00 or- kestra Hilversum If 2055 salon muzi- kası — Sofya 20,15 halk muzikası — Toulouse 20,05 hafif müzika, 20,15 salon muzikası. Saat 21 de 5 Berlin 2115 dans — Hamburg 2115 Manon Lescatt operası — Lelpriğ 21,15 hafif muzika ve dansı — Ştatigart 21115 opera konseri — Athlon& 21.20 orkestra, 21,15 solistler — Bölgrad 21 plyaho — #lo- rans 2130 hafif muzika ve dans — Lyon 2130 - 23,3) konser — Nis 2130 - 2350 dans musikası — Pars P.T.T. 2130 Nicolo'nun «Piyango Biletis Opera komi- gi — Sofya 21 salon muzlkası — Sottens 21,05 konser, Saat 22 de Breslar 22,05 orkestra — Leipzig 22 sen- fon. konser — Ştuttgart 22.15 gala kon- seri — Prag 22 orkesim — Bükrşe 2235 operet havaları — Florans 22,30 kanser — Milâno 22 opera komik — Pressburg 22 orkestra — Roma 22 salon muzikası, 2230 film havaları — Sofya 22,40 hafif muzika. Saat 13de Berlin, Ştuttgart 2330 - 1 gece muzi- kası — Breslav, Danzig, Frankfurt, Hüm- burg, Leipzig, Münih, Viyana 2309 - 1 dans — Kolonya 23,40 Bulgar salon mu- »ikası — Königsberg 2340 salon muzika- sa — Belgrad 23,15 dans — Peşle 2) dans — Bükreş 23,10 Rumen orkestrası — Florans 23,10 kitara konseri — Lalbaoh 23,15 orr kestra — Roma 2330 salon muzlkası — Stokholm 23,15 orkestra. Bant 24 den sonra Prag 24 Çek mur'kası — Florans 24 dans — Londra 24.10 dans — Hamburg, | Münih 1 - 4, Ştuttgart 1 - 3 karışık mu- zika, Ev, Apartıman kiralamak Için «Akşam»ın KÜÇÜK İLANLARI En süratli ve en ucuz vasıtadır. her türlü yarıkları, kan çıbanlarını, meme iltihaplarını ve çallakları, koltuk alti çıbanlarını, dolama, akneler, ergenlikler, çocukların ve büyüklerin her türlü deri iltihaplarını tedavi eder. Sıhhat Vekfletinin 22/4/936 tarih ve 5/31 numaralı rulisafiyesini haizdir, EVROZİ Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser icabında günde 3 kaşe alınabilir. MA RR MR DR MR HE Tefrika No. 38 Diyerek kolundan çekti. Fırat birdenbire şaşırdı. Dışarıya çıkmak istemedi. — Urman bizi Şama gönderecekti. Söz vermişti... Diye bağırmağa başladı, Fakat Ta- hiri karşısında görünce sustu. Tahir lâfı uzatmamak için, derhal sevgilisini bir muşlaha sararak ku- cakladı. — Haydi, gel bakalım! Haniya, şeyh Mehmed hayatta iken bana kaç- mak istemiştin. İşte şimdi kumanda» nın emrile bana teslim edildin. O 7a- man bana varmak ve şeyh Mehmedin elinden kurtulmak istiyen sen değil miydin? Fırat'ın çeneleri kilitlenmişti. Ta- hire söyliyecek söz bulamıyordu. Kalbi koparcasına çarpmâğa başla» muşta. Tahir, sevgilisinin * yüzünü örttü. Sokakta. çok yürümediler. Saray ci- varında bir hurmalığın önünde dut- dular, Tahir: — İşte bizim evimiz... Diyerek, yolun kenatında görünen küçük bir kulübeyi gösterdi. Tahirin ihtiyar bir anası vardı. Babası birinci Bağdad muhasarasın- da yaralanıp ölmüştü. Tahir, Fıralı eve getirdi ve anasına; — İşte, dedi, valinin gözdesini ak dım. Kumandan onu bana bağışla- dı. Şimdi gidip imamı çağıracağım. 'Tahir sevgilisini evde bıraktı, kom- şulardan bir kaç kişi çağırdı... İma- ma haber gönderdi. Tahir nikâhın çabuk kıyılmasını istiyordu. Nikâh kıyıldıktan sonra, (Fırat) 1 onun elinden hiç bir kuvvet alamazdı. Biraz sonra imam geldi. Komşular toplandı. Nikâh kıyıldı. (Firat) © akşam şeran Tahirin karısı olmuştu. *, “ Urman avdan dönünce... O akşam Urman geç vükit saraya döndü. Urmanın nereye gittiğini bilen yoktu. Halbuki o, o gün ava gitmişti. Saraya döndüğü zaman bir çok av etleri getirdi. Türkler âv eti yemeğe Aalışmışlardı. Elharis bunları yemeyi günah sayardı. O akşam sofraya El- harisle berâber oturdukları halde, av etinden Urman'dan ve bir kaç 'Türk akincısından bâşka kimse ye- memişti, Elharisin - yeni vali Şamdan gelin- ceye kadar. Bağdadı idare etmesini Halife emretmişli. Urman yemek yerken sordu: — Biz vazifemizi yaptık. Bağdad âsilerin elinden kurtarıldı. Artık işi- miz bitti demektir. Türklerin dön- mesine ne zaman müsaade edecek- siniz? — Yeni vali gelinceye kadar bura- da kalacaksınız. Gerçi Bağdadı İs- tirdad ettik amma, şeyh Mehmedin etrafındaki adamlarının - siz gidin. ce - Halife ordusu döndü diye tekrar başkaldırmaları muhtemeldir. — O halde yeni valiyi beklemeden etraftaki çapulcuları da takip ede- Um. Yakalıyabildiklerimizi cezalan- dıralım. Köyleri dolaşıp âsileri arıya- km. Bu suretle yeni vali gelinceye kadar Bağdad ve civarını İyice (e- mizlemiş oluruz. — Fena olmaz. Ben de sana bunu teklif edecektim. Araplar, Türkler- end çok yıldılar. Türk akıncılarının ayak bastığı yerde hiç bir Arap bâş- kaldıramaz. Beş on gün içinde et- raftaki âsileri de takip ve tedip et- mek şüphesiz ki çok faydalı bir iş olur. Urman'ın ertesi gün Bağdad ef varında takibata çıkması kararlaştı- rilmişti, Türklerin reisi o gece yemekten sonra Elharisten ayrıldı. Odasına çe- ktldi, * Elharisin emrile saraya muhafız tayin edilen Ebu İsmail, Urmanı çok severdi, Yolda gelirken dost olmuş- lardı, Ebu İsmail, geldi: — Siz saraydan ve şehirden uzak» Urman'ın odasına Yazan: İskender Fahreddin Urman, oğlu Can bey için hazırladığı bu güzel Türk kızının saraydan gittiğini duyunca yerinden fırladı laştığınız zaman, bir çok münase- betsiz hadiseler oluyor - diye söze başladı - Elharis, Tahir adlı bir bal- dırı çıplağı çok şımartı, Urman bu bahsi çabuk kapatmak istiyordu: — Delikanlının hakkıdır, dedi, şeyh Mehmedden ailece zulüm gör- müşler. Hiç bir Bağdadlının yap& madığı işi o tek başına yaptı. * Has- mumuızı bir hançerle öldürdü, — Iyi amma, bu gösterdiği cesare- tin karşılığını fazlasile gördü. Elha- ris ona bir çok hediyeler verdi, Üste- lik bu yetmiyormuş gibi, valinin göz- delerinden birini de bugün kendisine çırağ etti, Urman soğukkanlılığını muhafa- za ediyordu. — Hangi cariyelerden verdi? Diye sordu. Ve Ebu İsmail cevap vermeden: — Delikanlının hakkıdır dedim ya. O fakir bir aile çocuğu olmasaydı, şimdiye kadar adı göklere çıkardı. Bağdad zenginleri, fakir halk taba- kasını çok küçük ve hakir görüyor- lar. Halbuki, Bağdadı besliyen bu fakir ve mütevazı tabakadır. Diye mırıldanıyordu. Ebu İsmail sözünü tamamlamak istedi: — Doğru söylüyorsunuz. Fakat, bu adamlar şımarınca, yeni bir ihtilâl hazırlığının başına geçebilirler. Yık larca valiye gözdelik etmiş bir ka- dınla evlenmek istiyen bu adamın gözü yükseklerde dolaşıyor. Urman gözlerini açarak: — Hangi kadından bahsediyorsun? dedi. Ebu İsmail o gün sarayda olup bi- tenleri anlattı: — Tahir, odada kapalı duran kız- lardan birile sevişiyormuş. (Ben onunla evleneceğim. Sevgilimi şeyh Mehmed elimden almıştı!) dedi ve Elharisten bu kadının kendisine ba- ğışlanmasını rica etti, Kumandan da emir verdi. (Firat) 1 Tahire tes Tim ettik. Urman birdenbire şiddetle başını çevirdi: d — Ne diyorsun, Ebu İsmali? (Fr rat) şimdi burada yok mu? — Hayır, Tahir onu aldı, evine gö- türdü. Urman, oğlu Can bey için hazır. ladığı bu güzel 'Türk kızının, Tahir gibi bir baldırı çıplak tarafından sa- raydan alınıp götürüldüğünü du- yunca yerinden fırladı. — Ben onu kendim için değil, oğ- lum için seçmiştim. Tahir sarayda- ki kadınlara ne cesaretle el uzatabi- liyor? Ben şimdi gidip (Fırat) 1onun evinden almasını bilirim Kalktı. Adamlarından beşon atlı alarak, 'Tahirin evine koştu, Urman saraydan çıkarken çok hiddetliydi. Ebu İsmailin: — Boşuna gidiyorsunuz... Sözünü duymamıştı bile Ebu İs- mail, Urmanın arkasından söyleni- yordu: — 'Tahir onu nikâhlamıştır. NE kâhlı bir kadını Tahirin elinden Ha- life bile istese alamaz. “ Urman (Fırat) 1 zorla sara- ya getirdi. Fakat... O akşam Tahir karısını kendi elile soymuş, kendi elile kendisine şerbet ikram etmişti Tahir gerçekten (Fırat) 1 çok seviyordu. Onu birkaç kere sarayda görmüş, validen İste- mek için yolunu aramışsa da bula- mamıştı. Âsiler valiyi o öldürdükten sonra, şeyhi Mehmed saraya gelince, Tahir (Fırat) 1 şeyh Mehmedden İ4- temiş, fakat âsilerin reisis — Böyle bir inci, senin nene ge rek? Sana bir mercan taşı yaraşır... Diyerek Tahire çirkin bir Arap c&- riyesi teklif etmişti. Tahir o zaman danberi (Fırat) 1 seviyordu. Fırat uysal bir kızdı. Bağdağdın ih- tilâl içinde yoğurulduğunu görünce, en kuvvetli kim ise ona boyun eğme ge mecbur olmuş ve talihine küsüp Tahirin evinde kalmağa karar ver mişti, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: