21 Ekim 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

21 Ekim 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Erzurum'un bayramı Bügün Ankara Erzurum yolunun yeni durağında milli oyunlar oynıyant #in ikanlıları düşündüm. Hemşerilerim bu bayram sevincinde bütün bir mille- kendileri ile beraber olduğunu herkesten iyi bilirler. Filhakika dünyanm günkü şartları içinde Erzurum'un demiryoluna kavuşması yurdda bayram kutlanacak hadiselerdendir. Erzurum İmparatorluğun harb mâceralarında sık sık bahsi geçen bir ka- lehin adıdır. Onun kervanlar uğrağı, ordular kışlağı gibi tarih olmuş va, #ilarını hatırlamak neye yarar? Cümburiyet bu şehrimizi de diğer bir çokları Bibi asırlarca ihmal edilmiş, üstüste harblerden yanıp yıkılmış bir yurd par- ŞaSı halinde buldu. Kindir Demiryolunu memleket bünyesinin kan damarı mesabesinde tuttuğu ki Cümhuriyet rejimi trenle Erzurum'a gitmeği başlıca hedeflerinden irisi olarak ilin etli ve yıllardanberi her güçlüğü yenip her sıkıntıya katlar Marak yıpranmaz bir azimle bu hedefe doğru yürüdü. Ankara - Kayseri yo- bundan on yıl ewvel Ersurum trenine ne zaman rastlıyacağız diyen i Şef bugün büyük gayelerinden birini tahakkuk ettirmiş bulunuyor. Mili Bizurum artık anayurdun çelik kolları arasındadır ve ana kalbinin çarpıntı Hârını detij delili önünde saygı ile eğilelim. kulağı altında hisseden bir evlâdı gibi bahtiyardır. Eser büyüktür. Türk'ün yapma ve yaratma (kabiliyetinin bu dev hey- Dadaş bayramında yalnız değildir. Ödemiş zeybeğinden Kastamonu efe- Sine, Adana yörüğünden Karadeniz uşağına kadar yurdun dört yanında boydaş ve soydaşları onunladır. Bayramınız kutlu olsun yiğit Erzurum'lular. Rize mebusu: Kemaleddin Kamu NELER GLRVp) Aşkla sarhoş olanlar otomobil kullanamıyacaklar Danlmarkanın kara kısmını teşkil eden Butland yarımadası ahalisi ötedenberi 80- Yutland yarımadası ahalisi ötedenberi 89- Mobil Kazalarının tıbbi ve ruhi sebeplerini İsdkik için burada toplanmış olan etibba bhferansında Yutlandlıların çok hassas Ve aleşin oldukları tesbit edilmiştir. Buradaki otomobil kazalarının çoğalması / Üzerinde münakaşa yapan doktorlar bu- pun için başlıca iki sebep görmüşlerdir. Se» “pierden biri her memlekette olduğu Ribi | İçki sarhoşluğudur. Diğeri aşk ve sevda Mestliğidir. İkinci nokta üzerinde konfe- Fans çok durmuştur. Otomobil kullanan erkek yanında gürel bir kadın yahud şoförlük yapan kadının yanında yakişıklı bir erkek bulunduğu #a- man ekseriya şoförün direksiyondan ziyade yanındaki ile alâkadar olarak dikkatsiztik yaptığı sabit olmuştur. Konferans otomobil; bisiklet ve her türlü makineli ve makinesiz. nakil vasıtalarını kullananların yanında gözel bir kadın yahud erkek bulunduğu zaman derhal aşk (basil)! ile hastalandığı- na ve münakalâtın emniyetini gözeteme- diğine kanaat hasıl etmiştir. Bu kanaatin neticesi olarak konferans polis İdaresine içki kullanarak sarhoş olanlar kadar aşkla mest olanların dâhi otomobili kullanmıak- tan meneylemesine karar vermiş ve yolla- rm emniyetini korumağa mahsus nizam- namenin bu karara göre tadilini istemiştir. Finlândiya delegesi bu akşam Moskovaya gidiyor Moskovanın, Finlândiya teklifle- rini reddetmiyeceği anlaşılıyor Londra 20 — Sovyet Rusya ile Pinlândiya arasındaki müzakerede iPinlândiya delegesi B. Passikivi mü- !Zakereye devam etmek üzere yarın ükşam (bu akşam) Moskovaya hare- ket edecektir. Amsterdam 20 (A.A.) — Telgraf ga- Zalesinin Helsinki muhabiri yazıyor: Pinlândiya hükümeti Sovyetlere veri- lecek kati cevap hakkında cumar- tesi günü müzakerede bulunacaktır. B. Paasikivi ayni gün Moskovaya dönerek BB. Stalin ve Molotofla mü- Zakerelerine tekrar (o başlıyacaktır. Sovyetler Birliği, Finlândiyanın plâ rını müzakereye esâs olarak kabul ettiği takdirde askıdaki meseleler dostane bir ruh içinde halledilecek, aksi takdirde vaziyet vahimleşebile- cektir. İyi malümat alan mahfillerde Mos- kovanın Finlândiya tekliflerini red- dedeceği zannedilmemektedir. Stokholm 20 (A.A.) — Kral Gus. tav tarafından verilen akşam yeme- ğinden sonra, Danimarka kralı Kris- tian ve Norveç kralı Haaken, gece, Stokholmden hareket etmişlerdir. GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Stokholm şehri iski bitaraf rhemleketlerin Devlet toplanma yeri vazifesini gören yehri 625 bin nüfusludur. Sekiz Yarımada üzerine bina edilen 1 ciklere doğru tarmanan İsveç pa- Keza, #7Nı zamanda idare ve Irfan mer- kağ, Kötliyetin üniversitesi ve muhtelif rin burada bulunur. İar kanı Binde arazinin yedide bi İsteygplâr. Bir taraftan bir ta Sen aka yollarından (Biokhoğ*fe mecbur kal Mak 3 «Şimal Venediği> denir. peltik ze üzerinde bulunan Stokholma Yİ dap, “nden daha dar, daha yılan- Çanları * Uzun bir boğaz içinden girllir. boğüzn ** Büzel köşklerle süslü olan bu S$ Dayalı ayree bir zevktir... Merkezinde pek çok kıymet | sahdır, Kışı bina vardır. Kraliyet şatosu, şehre hâkim» dir. Şövalyeler klisesi, İsveç krallarının ka- birleri, Hollanda ressamlarının mükemmel koleksiyonunu ihtiva eden müzesi, bir nevi kale olan şatosu bu adadadır. Melar yarım- adasındaki Djargarden parkı yazlık saray- Jaria süslüdür. Stokholm eyni zamanda birinci derece- de bir sanayi ve ticaret şehridir. Demirha- neleri, makine marokor in ve emin olmakla beraber Arı- mütemüdiyen büzlarını kır. mak icab eder. Stokholm 1260 sönesinde kral Beyer ta- rafından kurulmuştur. Evvelâ adalardan yalnız birinin üzerindeydi. Limanı d İsim müşabehetine bakıp da sakın uğrunda bir İgiliz kralının taç ve tahtını feda etliği kadın sanmayın. Gerç o da, hakkında çok lâfü güzaf edilecek bir şahsiyettir fakat bö- nim bugünkü mezvuum o değildir. Dünya matbuatını bir zaman işgal eden misis Simpson bütün mânasile İngiltere divan yolunun baş erkânm- dandır, benimki Camden Town'da oturur, yani bütün mânasile arka s0- kaktır. Tanışmamız şöyle oldu: İngilterede köyden inince Ham- İrteaal'de ev sahibi (Okadınla müşterek oturduğum, çâyıra na- zır bir evo yerleştim, Kadının anne- si de romancı imiş, belki bunun için belki bizim sakin insanlar olduğumuz için bana çok muhabbet gösterdi. Hattâ yemek odasındaki büyük kü- tüphanesini de kilitlemedi. Hizmetçi aradığımı işitince kendisine biraz hizmet etmiş olan bir kadın tavsiye etti. Gülerek: #Azıcık gevezedir ve belki de bir tahtası eksiktir, fakat emniyetli, te- miz ve iyi ahçıdır. dedi. Elli yaşında vardı, fakat ne o yaş- ta nede o sınıfta kadınlara benzi. yordu. Çok uzun boylu, omuzları enli, arkası dimdik, başını kraliçeva» Tİ bir vakarla yüksek tutan bir ka- dındı, Arkasında ayaklarına kadar inen siyah bir pelerin, başında eski İngiliz ressamlarının .tablolarında görünen çiçekler, kocaman, boynunun altın- da siyah kadife kurdelâ ile bağlı (resim şapkası) denilen bir şapka giy- mişti, Gerçi İngiliz kadınlarında eski Ingiliz kıyafetini hatırlatan esvap ve saç tuvaleti görülür, fakat bu daha ziyade münevver sınıfta, Londranın, Parisin Monparnasına mukabil olan Bloomsbury semtindedir. Geldiği zaman sabahtı, çay içiyor- dum, şeraitini münakaşa için sofraya davet ettim, mantosunu, şapkasını çıkardı karşıma oturdu. İpek gibi yumuşak ve parlak temiz saçlarını başının etrafına bir sarık gibi dola- muştı. Herkesin saçını kestiği 1926 da buda bir başkalık teşkil ediyordu. Hiç bir âzası fevkalâde olmıyan yu- yamak, beyaz yüzü güzeldi. Ne gözle- rinin etrafında, ne çenesinde, ne de yanaklarında çizgi vardı. Zamanın üstünde hiç iz bırakmadığı bir kadın yüzü Çantasından üç referans çıkardı. Hepsi iyi ahçı, terbiyeli, tatlı mizaçlı olduğunu tasdik ediyordu. Referans. larındaki telefon numaralarını aç- tım, hepsi yazdıklarını ağızdan da tasdik ettiler. Haftada 25 şilin ücret. le tuttum. Pazarları bütün gün cu- martesileri yarım gün çalışmıya- caktı, onun haricinde sabahları se- kizde gelecek akşamları sekizde gide- cekti, İngilterede içtimai mevkii ne olur- sa olsun kimseye hususi hayatı hak- kında sual sorulmaz. Kısmen bunun için kısmen de çok konuşur diye bir şey sormadım, fakat onu Camden Town muhiti ile bir türlü telif ede- medim. Orası amele mahajlesidir, hem de hayli azılı, polis romanların- da bile İsmi sik geçen gürültülü, ka- ranlık ve oldukça pis bir semt. Er. kekleri kasketli, boyun atkılı, ufak tefek, tavırları külhani, kadınları bo- yalı, gösterişli ve hep Londra şivesile konuşur. Misis Simpson Londralı ol- masına rağmen şivesini tashih etmişti, O sabahtan itibaren tekarrür eden saatlerde makine intizamile gelip git- meğe, vazifesini yapmağa (başladı. Birkaç gün içinde evde olduğunu bile unuttum. Ben, yemek odasına açılan, bahçe. ye, daha doğrusu bahçelere ve kırla- ra bakan küçük bir verandada çalışır. dım, misis Simpson bir zaman gon. ra yemek odasında sebepli sebepsiz uzun zaman Kalıyor, öksürüyor, kapı- nın önüne gelip duruyor, hulâsa 14f açmak için bahane arıyordu. Bir gün verandaya geldi, önlüğünün cebin. den birkaç eski gazete parçası çıkar. dı önüme koydu. Hepsinde kostüm. lü bir genç kadın resmi, hepsinin ali vilâyetlerde turne yapan bir o kumpanyasının falan pi in- de, falan rolünü yapan bir aktirisin ismi ve birkaç takdirkâr kelime... Gazetelerin tarihi 1906, yani yirmi sene evvele aki, kadını gözüm ısırdı. Yazan: HALİDE EDİB i *Birine benziyor amma kime?» de- | «Ber», dedi, sonra ilâve etti. «Biz romancı imişsiniz, belki tiyatro da yazarsınız, alâkadar olursunuz dis ye gösterdim: — Demek sahnede idiniz? — Eret, gazeteler hep benim Ye- simlerimle doluydu. — Miçin sahneyi terkettiniz? Sualime cevap vermedi Veranda- nın kapısına arkasını dayamış, göz leri komşunun bahçesindeki çiçek- lerde, alabildiğine mazide dolaşan hatırasını takip ediyordu. — Ben facia aktrisi idim. Baş rol leri hep bana verirlerdi. Gezmediğim vilâyet kalmadı, yapmadığım rol kalmadi. Ben istediğim kadın olabi- lirim, esvap değiştirmek, saç rengi değiştirmek kifayet eder. Siyah saç- hlar sakin, içinden pazarlıklı, kırmı- zı saçlılar ateşli, ihtiraslı... Ben ek- seriyetle kırmızı saçlı olurdum... — Peruka mı takardın? — Yo... Bu saçla peruka takılır mı? Boyardım... Bu saçı boyamak ne demektir? (Saçlarındaki firketeleri süratle çıkardı, saçları dizlerine ka- dar indi) Bunu boyamak için bir bo- ya tenekesine saçlarımı sokardim. — Komedi yaptın mı? — Nasıl yapmadım? (Şimdi dişle- rinin arasından konuşuyordu) Ben komedi ha... Başını kaldırdı, soludu. Komediyi anlaşılan çok kendi dununda, çok aşağılık bir şey telâkki ediyordu. — Güldürmek ağlatmaktan daha güç, daha yüksek sanat değil mi misis Simpson? Beni yukarıdan aşağı süzdü, âdeta cehaletime yahut zevksizliğime ac yor gibiydi. sanlar pullayıncaya kada yiyor, bir kısım 4ç.. Bir kısım kürk giyk yor. bir kısmın ayağına giyecek donu yok... İnsanın kalbi bu kadar azapla çupınırken nasıl olur da bir sanatkâr maskaralıkla, tulğatçılıkla uğraşır?.., O söylerken ben içimden: «Acaba hangi rolünün kelimele- rini tekrar ediyor?» diyordum. Her halde faciayı anlamış olduğuna kani değildim. Belki güzelliği için sahne- ye alınmış onuncu derecede bir vilâ- yet kumpanyasında birkaç defa oy. namış sonra İş bulamamış, fakat bü. tün hayatında vaktile oynadığı rol derin tavrmı tekrar edecek zavallı kendini beğenmiş bir kadın olduğuna hükmediyordum. — Kumpanyamız dağıldı. Beni kır- mızı saçlı kadın rolünde görmeğe ge- len düklere lordlara istesem kendimi satardım. Fakat ben böyle şeylere te. nezzül etmem. Muvakkat kumpanya- larda maskara roller almağa başla dım, ne yaparsan mide öyle zalim bir şey ki... — Demek nihayet komediye tenez- zül ettin, dedim, fakat içimden «Bu kim, komedi kim?» ( diyordum. Bu azıcık tumturaklı romantik kadın bana mizah denilen, gülmek denilen, insanı bütün mahlükattar ayıran çok hususi istidattan mahrum göründü. — Evet, tenezzül ettim. Ben... Lord. ların düklerin sahnede görmek için geldikleri sanatkâr... Hem de komedi- lerin en aşağısına, tulüatçılığa, hal kı taklide, soytarılığa tenezzül ettim... Burada birdenbire Londra balık pa- zarında satıcı ihtiyar bir kadın olu- yordu, Londra şivesinden nasıl kurtul- du diye taaccüp ettiğim kadın şimdi Landranın yalnız şivesini değil bütün argosunu su gibi ağzından ukıtıyor- du. Bu bitince Camden Town'da bir gi ralünü t dın beş on da! dranın arka 4 . sanları geti; , Birdenbire asıl tra. jedinin şimdi başladığını hissettim, Çünkü Allahın kendine verdiği bu ha- Sahife 5 IS SiMPSON | kiki istidadı kullanmağı bilememiş, ona hor bakmış, muvakkat kumpan- yalarda, halk arasında, cambaz kum» panyalarında, yol kenarlarında oyna mağı zül addetmiş... Zavalı Misiş Simpson! — Sonra ne yaptın? — Büyük bir mağazaya baş satıcı oldum. Fakat orada da talihim mü- saade etmedi. Bir kadının bu mevkii almasını kıskanan bir erkek satıcı, bir sefil, bir sıçan hayatıma kasdetti, ba- şımı balta ile yardı. İki sene kendimi bilmedim. Bu büyük bir hikâyedir. İs. tersen anlatayım... — Hayır, hayır zahmet etime.. Gene suni trajedi tavrına dönmüş- tü. Anlattığı şey dağılan kumpanya- sının bir piyesinden alınmış olabilir. Fazla olarak serkek satıcı, bir sefil, bir sıçan...» da azıcık Feminism kokusu vardı. Ya yalnız İngiliz ve Amerikan kadınlarında görülen ölçüsüz ve ihti- raslı bir feminist ise.. O zaman onu susturmak imkânı olmıyacaktı. Dürüşü davranmış olmamak için dedim ki: — Ben sizin yerinizde olsam sahne. Yi bırakmazdım. Bilhassa halk sanaf- kârlığını, tulüatçılığı, demindenki nu- maranızdan bu işte inci derecede İs- tidadınız olduğu görülüyor. — Yani benim bir soytarı olduğumu demek istiyorsunuz. Şimdi arada pa- raya ihtiyacım oldukça, boş kaldıkça panayırlarda madam (Aravala) ismi altında fala bakıyorum. Bir Hindli gi- bi giyiniyorum, sarık, şalvar... Ben sa- hiden fala bakarım. Ben, ben, size bir sır söyliyeceğim, ben Hindli bir ada nun ruhunu taşırım, ben (medium) luk da ederim, İsterseniz elinizi verin mazinizi ve iştikbalnizi hemen söyli- yeyim... Gene acele ile «Hayır, hayır» dedim. Çünkü «Feminizm»den sonra ürktü- güm ism ispritizmdir. Fakat gene dürüştlüğü tashih için, «Neden bir dükkânda çalışmıyorsunuz da hizmet. çilik ediyorsunuz?» diye sordum. Esrarh bir fısıltı ile: — Çünkü Camden 'Town'dan ayr Yamam... Oradaki dükkânların hangi- si haftada yirmi beş şilin verebilir. Hem yalnız para için de değil... Masanın üstündeki kahve fincanını uzattım, masamın üstüne eğildim. O günkü sabah saatlerini kâfi derece is- raf etmiştim. Derhal anladı, çekildi. Zihnimde madam Simpson için o gün bir karara vasıl olduğumu zannedi- yorüum. Dünyayı hâlâ cüda düştüğü bir sahne zanneden, kendinden bah- setmek için bahane arıyan, seyirci hat tâ tek kişi bile olsa ona bir türlü kur- tulamadığı (rol kesmek) âdetini gös termek isteyen bir zavallı. Fakat madem ki namuslu, çalışkan ve dü- rüst bundan bâna ne? Elimden geldi- ği kadar fazla konuşmasına meydan vermemeğe muvaffak olursam bence hiç de zararı olmıyan zavallı bir ka- dın... Meğer Misis Simpsonun bundan başka bir cephesi olduğunu anlıyabil. mek için İngilterede umumi grev ol. ması lâzımmış... Halide Edib İstanbul ile Adriyatik liman- ları arasında vapur seferleri İstanbul ile Adriyatik limanları arasında yeniden muntazam ticaret seferleri yapı- Jacağı, dün, İtalyan hükümeti tarafından hükümetimize bildirilmiştir. İlk sefer 2 teşrinisanide yapılacaktır. Umumi yerlerde temizlik kontrolü Son günlerde İstanbulun fazla misafir akınına maruz kaldığı tesbit edilmiştir. Bu yüzden otel, kahvehane, sinema, tiyet- ro gibi umumi yerlerin haddinden fazla kalabalıklaştığı anlaşılmaktadır. Belediye sıhhat işleri müdürlüğü, bura- ların daimi temizliğini temin ve kontrol lu, Eminönü, Fatih kazalarına Belediye doktorlarından başka birer dok- tor daha vermi; Maltepede 4 hırsız yakalandı Maltepede dört hırsız, bu köyde oturan gümrük müteksidi İbrahim, Ahmed All, ve arabacı Osmanın evlerini Kartal jandarması, hırsızlardan çünü, çaidıklari eşyalarla beraber yakala» mış ve İstanbul müridelumumiliğine sev- ketmiştir. , Jandarma, diğer hırsızın da hüviyetini erindedir. oluran "Tevfik ran İbrahim ve oğlu Hasandır. Hüseyin Hüsnü isminde biri, Sirkecide tramvaya binmek isterken yere düşerek yaratandığından Cerrahpağa Kaldırılmuştar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: