25 Ekim 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

25 Ekim 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Teşrinievvel 1939 m yolun an notla Aşamadığı dağların altından geçen demir değenk demir çarık ir hafta içinde İstanbuldan Erzuruma gittik ve geldik. Çocukken, ihtiyar ninelerimizden dinlediğimiz masallarda cerbezelerile bizi hay- ran bırakan sergüzeşiçi kahramanların demir değnek, demir çarıkla maceradan maceraya sürüklenerek, masalda dahi, 120 günde katedemiyecek- leri bir mesafeyi, bis trenle, Edirneden Erzuruma uzanan demiryolu üzerinde, 120 saatte, macerasız iki defa katettik. Güzel yurdumuzun bulutlara geçid yermiyen heybetli dağları arkasında birer masal memleketi gibi duran efsane #iyarlarmı, varılmaz Divrik'i, bulunmaz Çaltı'yı, ismi bir şarkıya karışıp yurdu gezen Kemah'ı, büyük Erzincan'ı, hatırada tarihin Otlukbeli muhare- belerini canlandıran Tercan'ı, uzak Aşkale'yi gördük; yollara dökülen neşeli halkiyle kucaklaşlık, Ve nihayet Erzuruma, vatanın bir ucunda kahraman- lık destanı gibi yükselen Erzurumun yiğit insanlarına kavuştuk. Mesafelerle güreşe çıkan masal kahramanlarının ellerine aldıkları demir değnekle demir çarığın tabiatle savaşşan medeniyet elindeki adı şimendi- ferdir: Aşamadığı dağların altından geçen, sökemediği nehirlerin üstünden atlıyan, şehirleri şehirlere, hududları hududlara, vatandaşları vatandaşlara bağlıyan bir demir değnek demir çarık ! Güzel yurdumuzun bir ucundan ©bür ucuna, biz onun üzerinde, cedlerimizi hayrette bırakacak bir süratle gidip geldik, Erzurumun uzaklığı artık bir masaldır, Şevket Rado Büyük ve meşhur adamlara aid siynet eğyust. el yazıları ve kitaplar kolleksiyon meraklıları tarafından büyük paralar ve- rilerek toplanıyor, İngiliz kralı birinci Gari'ın idam edildiği zaman beraberinde taşıdığı dun kitabı ahiren Londrada 100 #lerline satılmıştır. İsveç kralı Demirbaş On ikinci Şart'ın Poltava muhârebesinde giy- Miş olduğu zırhlı elbise de Edinburyta 22,000 İngiliz iirasına satılmıştır. Meşhur heyetşi- has Niyutonun hakiki olduğu vesaiki ile Mmüsbet bir dişi Londrada 710 sterline müşteri | Japonyanın Japonyanın milli marşı Kymigay'ın Al | manyada Silizyada Neurode ismindeki bir kasabada 1853 de doğan Franz Eck tarafın- dan bestelenmiştir. Bu adam 1879 senesin- den 1899 senesine kadar Japon bahriyesi bandoları umumi müdürlüğünde bulurnmuş- tur. Bir zamanlar da Kora imparatoru sa- 42 NELER SB Eskilere rağbet bulmuştur. Bunu satın alan lord, büyük Alimin dişini pırlanta yerine altın bir yü- züğe taş olarak taktırmıştır. Meşhur riyaziyeci Dekartın kafa kemiği bir zaman Stokholmda 100 altin franga sa- tılmıştar. Volterin bastonu 500 altın franga ve Jan Jak Ruso'nun mantosu 000 altın ranga satılmıştır, Meşhur filesof Kantın perukası da 96 altın franga satılmıştır. Son zamanlarda eski şapkalar da çök pa- ra ekmeğe başlamıştır. Ahiren müzayedeye çıkarılan Napolyonun şapkaları hakiki de- gerinin birkaç bin misli fiat ile satılmıştır. milli marşı rayının bandosunu idare etmiştir. Japonya imparatoru hassa kuvvetleri bandosunu da teşkli eden bu Almandır. Japonyayı ikinci vatan ittihaz eden bu Almanın bıraktığı iki erlâttan oğlu Japon- yanın Osaka şehrinde mühendialik yapı- Yor ve kızı da Koranın merkezi Seolda ya” şıyor. Venüs heykelinin kolları Yunanistanda asarı atika sahtekirlari Yaktile Milo âdasında keşfolunan Venus beykelinin kayıp kolları diye mermerden Sahte kollar yaparak Amerikalı seyyahlara sürmektedirler. Yunan gümrük memurla» Bi Amerikalı seyyahlardan bir haylisinin ba- vulunda bu gibi sahte mermer kollar bul- muşlar ve lâkin hakiki asarı atikadan bu- lunmadığından bunları zapt ve müsadereye Müzum görmemişlerdi. Daha ilk köşfinde heykelin kolsuz olarak bulunduğu hakkın- da umumi bir kanaat yardır. Son zaman- darda yapılan araştırmalarda güzellik ma- budesinin ilk defa toprak altından çikarii- dığı yaman güzel iki kolu da bulunduğu meydana çıkmıştır. Fakat heykel meydanı Büyük Türk ZIYA G Bugün Üniversitede Ziya Gökalp ihtifali Büyük Türk mütefekkir ve Alimi Ziya Diyarbakırda 1076 senesinde doğ- Muştur. Asıl ismi Mehmed Ziyadır. Gökalp adını yazılarında imza olarak kullanmış» ,tir. Pederi Mehmed Tevfik etendidir. bitirdikten sonra bir müddet mülkiye ida- disine devam etti; kendi kendine fransır- taya sahip oldu. Amcasından da arapça ve İarisi öğrenerek tasavruf tarihine ve is- lâm felsefesine dair tedkiklerde bulundu. 0 -u ken intihara teşebbüs #ttiyae de kurşun beynine nüfuz etmemiş, ,ameliyatla çıkarılmıştır. i, Bu hâdiseden bir müddet sonra İstanbu- la gelerek yüksek tahsiline - parasız bir Müessese olduğu için - Baytar mektebin- de başladı. Fakat politika ile uğraştığı için şBürriyetperverane fikirleri bir eürüm sa- Yılarak mektepten çıkarıldı. Dokuz ay Taş- Matlada ve Mehterhanede hapsedildikten son- ;#â memleketi olan Diyarbakıra sürülmüştü. *, 1609 dan meşrutiyet inkılâbına kadar, buzusi şekilde tahsil etmekle ve muhitin- deki gençlere telkinlerde bulunmakla ya- Samıştır. Yahya Kemal, onun hakkında şöyle der: > Avrupanın en ileri Ükirlerini ihtiva £den eserler, İstanbuldan transit geçerek Diyarbakırda Ziya Gökatpe vasıl olmuştur, Ziya bey Diyarbakırda Dicle isimli bir gazete çıkarmış ve İttihad ve Terakkinin bir şubesini kurmuştur. 1009 da İttihad ve Terakkinin daveti üze- Kine Belâniğe gitti, İlim ve fazlı, karakteri ? muhlünde itimad ve hürmet kazandı. Hem fırka iğlerile uğraşıyor; hem de «Genç İ lemler» vaşıtasile neşriyatin bulunuyor | (du. Gökalp müstearı bu devrinin yadigârt- | Müliyetçilik fikirlerini yayıyordu. İttihad ve Terâkkinin merkezi İstanbula Setirtlince, Ziya bey Aza sıfatile İstanbula eldi vo yavaş yavaş İttihadeıların bir nevi irki hazariyecisi halini aldı. GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Kendisine Darülfünunda felsefe kürsü- Bünü teklif etiller. İlk defa olarak bizde çıktığı zaman Fransız asarı atikacıları ile Yunanlılar arasında bir kavga çıkmış ve heykel iki arada çekiştirilmiş ve bu esna- da Venusun kollari koparamın elinde kal- mıştır. Kavga bittikten sonra heykelin kol ları ortadan kaybolmuştur. Mnahaza cihan güzel sanatlerinin en nefis bir eserinin böy- le bir tahıribe uğradığı malüm olmasi ms- deniyet için bir leke olacağı düşünüldüğün- den heykelin kolsuz olarak keşfedildiği mtt- tefikan ilân edilmiştir. 8on tahkikatın heykelin kollu bulundu- guna şüphe bırakmadığından şimdi Yuna- nistanın ald makamları bu hakiki kolları bulmak için heykelin vaktile keşfedilmiş bulunduğu noktada sıkı uruştırmalar yap tırmaktadır, mütefekkiri öÖKALP İçtimaiyat okutan odur. Türkçülüğün de nazariyecisldir. Yeni Mecmnayı da milliyet» çi bir gaye ile neşretti, Cihan harhini müteakip Maltaya sürülüp oradan avdet ettikten sonra Ankaraya gel- di ve Diyarbakıra çekilerek «Küçük Moo- mua» yı meşretzi, 1023 te Telif ve terelüme telsi olarak An- karaya döndü. İkinci intihap devresinde Diyarbakır mebusu oldu. Fakat biraz s0n- ra hastalanarak tedavi için İstanbula gel- di. Bir müddet Büyükadada kaldı ve Fran- sız hastanesinde 1924 yılında vefat et$i, Kitapları şunlardır: (Türk medeniyet tarihi - Liseler için), (Türk türe), (Türkçülüğün esasları), (Türkleşmek, islâmlaşmak, muasırlaşmak), (Yeni hayatı, (Kamil elma), (Altın işık), (Malta mektupları). Ziya Göknip, Yaşadığı devrin fikir mar» kezi, ayaklı darültünunu mahiyetindeydi. Pek çok münevverlerimizi o yetiştirmiştir. x.ç. Yunanistan tuzlu balık ithalini yasak etti Yunanistan, bir kararname ile tuzlu ba- hk ithalini yasak etmiştir. Şimdiye kadar limanımıza gelen birçok Yunan yelkenlile- ri, buradan balık alarak Yunanistana gö- türmekte idi. Yeni yasak, balıkçılığımızı mutaşarrır ettiği gibi, tuz istihliikine, kon- serve ve salamuraçılığımıza da zatar ver- mektedir. Bu işlerle meşgul olanlar İktisad Vekiletine müracaat ederek keyfiyeti ar. za karar vermişlerdir. Diğer taraftan Yu- nânistandan memleketimize konserve balık iharacatı devam etmektedir. Bir dolandırıcılık iddiası İbrahim Naci isminde bir halı zossamı Galip Efgani hakkında polise müracaat et- miştir. İbrahim Naci, Galip Efganinin 935 te İstanbula geldiği zaman kendisinin 1300 Mirasını dolandırdığını iddia etmektedir Galip Kfyani böyle bir şeyden haberi olma» a söyleşniştir. Tahkikat yapılmakta AKŞAM Umumü grev ve misis Simpson İngilterede başka sanayi memle- ketlerine nisbeten az olan grevler, bilhassa maden ocükları sahasında- Kiler, içinden tedkike değer hadiseler. dir. 1926 grevinin başlıca sebebi ma den «melesinin gündeliklerine zam istemesi ve bu muhik talebin patron- lar tarafından kabul edilmemesi idi. Bütün iş sendikaları maden amelesi- nİ Utizam etti ve İlk defa olarak İn- giltere umumi bir grev gördü. Ga- zeteler ve şehir münakalâtı tamamen dahil olmak şartile bütün işler dur. du. Yalnız şimendilerler ve süt tev- ziatı bundan hariç kaldı. Tabif ola- rak yiyecek satan dükkânlar da açıktı. Harp zamanları müstesna İn- giltere bu umumi grevde en çok he- yecan gösterdiği bir zamandır diye. bilirim. Muhtelif sınıf ve düşüncede dost- ları olan ecnebiler, İngilizleri içlerin- den tedkik için bundan büyük fırsat elde edemezlerdi. Ve bu ecnebiler arasında biz de bulunuyorduk. Sağ taraf, bilümum aristokratlar ve orta sınıf tabii olarak grevin aley- hinde idi. Sol taraf ve amele sınıfı da tabii olarak grevin muvaffak ol- masını fikirlerinin ve sınıflarının galebesi, menfaati bakımından elzem telâkki ediyordu. Onun için herkes grevin leh yahut aleyhinde müthiş bir ihtırasa kapılmıştı Fakat ihtırasın şiddetine lâyık bir sükünet de var- dı. İngiliz, ne kadar birbirinden baş- ka iman ve itikadda olursa olsun hepsini bir araya bağlıyan bir ta- kım içtimai kaidelere ne kadar riayet edebileceğini bu grev esnasında gös- terdi. Grev, modern ve sanayi hâkim olan memleketin doğurduğu dördün- cü ve yeni sınıfın, yani ame- lenin, kanunla oOkabul ihtilâl hakkıdır. Her yerde oldu- Zu gibi İngilterede de bu yeni sınıf, yani amele teşkilâtının emeli iktidar mevkiine gelmektir, Medeni bir memlekette iktidar mey» kiine gelmek istiyen bir fırka en ev- vel oraya lâyık olduğunu gösterebil- meli, Onu da en ziyade teşkilât ka- biilyeti, kudreti ve halkın, hattâ mu- arızlarının hakkını ve rahâtını ko- rumakla gösterebilir. Bunu İngiliz | amelesi 1926 da âzami gösterdi. İyi hatırımda kaldıysa sendikaya men- sup bir ve yahut iki amelenin otobüs işletmesi yüzünden çıkan arbede müs- tesma hiç bir intizamsızlık olmadı. Grev teşkilâtının «ePicket» (1) cileri ile «Black leg» (2) ler, yanl karaba- caklar arasından beklenilen derece. de mücadele ve boğuşma olmadı. Esasen bir nevi maksad ve sınıfına hain addedilen karabacaklar bu umu» mi grevde hakikat çok azdı. Esasen amalenin terk ettiği umumi işleri iş siz amele değil, en başta aristökrat- lar sonra orta sınıf üstüne aldı. Bir tanesini, en göz önünde olanını, ya- ni şehir münakalâtını ele alıyorum. Bütün yerallı trenlerini genç Lord- reye gitmek İstiyorsunuz mösyö, ma- dam?» diye sesleniyordu. Kendi he- sabıma bizim çektiğimiz sıkıntı kö. mürümüzü köşebaşındaki dükkân- dan el arabasile eve doktor Adnanın ve oğlumun getirmek mecburiyetinde kalmasından ibarettir, Grevin başladığı ilk gün bizim misis Simpson hem heyecanlı, hem dalgındı. mutfakta kendi kendine hızlı hızlı konuşuyor, mütemadiyen <İt serves them rights, yani <oh ol- sun onlara!» diye bazı görünmez adamlara nisbet veriyordu. O günler- de mutfakta tuhaf operet türküleri bile söylüyordu. Grevin üçüncü gü- nü galiba, şehri dolaşmış gelmiştim. Misis Simpsona İngiliz aristokratla- rının yeraltı trenlerini meslekten ye tişmiş gibi işlettiklerini söyledim. Kendi kendime gülüyordum. Çünkü bilet kesenlerin, makinistlerin kıya- feti, tavrı, şivesi Oxford üniversite muhiti #le İngilizlerin Divanyolu Yazan HALİDE EDİB | addedilen Mayfair'i hatırlatıyordü. Misis Simpson galibâ gülüşümü amele sınıfına nisbet vermek, yahut grevin muvaffak olmiyacağına sevinmek gi- bi bir şey telâkki etti, İlk defa heye- canını sahnede gibi tumturaklı ke- Mimelerle ifade etmedi, Hiddetten dişleri çatırdıyordu. Dudakları sım- sıkı, sesi zehir gibi acıydı. tereddi etmiş... Amele olmas&, amele sınıfı biraytam bir grey yapabilse medeniyetleri başlarına yıkılır yahut amele sınıfı İş başına geçer, — Fakat aristokrat ve orta Sınıf için de bu bir hayat meselesi madam Simpson.... — Doğru bizi çalıştırıp sırtımızdan geçinemezlerse kendi pisliklerini ken- | dileri temizlemeğe mecbur olur.... — Fakat amele başa geçse de onu idare edecek kafa, teşkilât gene ga- liba aristokratlardan geliyor... — Kim demiş? Amelenin bu mem- lekette nasıl çalıştığını, okuduğunu görmüyor musunuz? Makdonald'a bakın... Büro garsonluğundan gelme, kendi tahsilini kendi yapmış bir adam... Fakat bir defa başa çıkınca sınıflarını unutuyorlar... Münakaşaya devam etmedim. Çün- kü amelenin kudret iradesi madam Simpsonun o kadar kafasını, kalbini sarmıştı ki sükünctle konuşmasına imkân yoktu. Eğer öbür tarafın ame- le sınıfına ezilmemek için azmini hil mesem bu kudret iradesinin er geç İngilterede muvaffak olacağına ina- nırdım. Bugün inandığım şey ame- lenin de her hangi ötekilerle ahenk İçinde yaşayabilecek seviyeyi bulun- caya kadar mucadelesinde devam edeceğidir. Fakat ayni zamanda her hangi sınıfın ötekinin sırtına binme- sile ne İstikrar, ne de sulh olabilmesi mümkündür. Ve garip olarak - Alman- ya müstesna - en çok sanayi memle- keti olduğu için en çok amele tahak- kümüne belki de komünizme müsaid olan İngilterede, amele en çok hürri- yetine sahip ve imtiyazlı görünüyor ve bilhassa muhafazakârlar zamanın. da amele lehine iş kanunları çıkiyor- du. Bunu muhafazakârlar bolşeviz- min önüne geçmek için tek çare ola- rak düşünüyorlardı. Sınıfların hiç olmazsa iktisadi seviyeleri arasında fazla göze batmıyacak bir ölçü bulk mak için tepödekilere, servete yavaş, fakat esaslı darbeler indiriyorlardı. — Oaliba siz sosyalistsiniz, misis Simpson? Bu defa da sâhne günlerini hatır. latan bir kahkaha, saliverdi. — Sosyalizm benim hayatım... Ben haftada yirmi beş şilin alabilmek için neden bütün gün çalışıyorum? Sırf Ayda sandığımıza Iki lira verebilmek Sustu soluyarak odadan çıktı. Sos- yalizm için ayda iki lira vermek gibi fedakârlıktan başka ne yaptığını ge- ne o gün tesadüfen öğrendim, fakat kendi ağzından değil, Çay vakti iki dostum geldi. Misiş Simpson'a oturma odamızın ocağın) yakmasını rica ettim, çünkü kimsş yokken biz hep yömek odasında ya» şardık, Ocağın önünde diz çökmüş ateş yakmak için mutaddan fazla za man ve güyret sarfediyordu. Miss firlerin kocası eski Bbersl bir mebus- tu, Son devrede partisini değiştirmiş amele fırkasına geçmişti. Fakat o in- tihapta . Kendisi ok dukça asil ve Oxfordlu bir adamdı. Yemek sofralarında, üniversite mu- hitlerinde eski Yunan klâr'klerin- den misal getirerek konuşan bir gentleman'ın amele mahallelerinde ne dereceye kadar muvaffak olabile- ceğini pek kestiremiyordum, Fakab karısı - zengin sınıftan olmasına rağ- men - bütün minasile kalbi ve kafası arka sokaktı. Yalnız parası değil, z&- manı da fikaranındı. Kocasının in- tihap mücadelesini de ekseriyetle o deruhde ederdi. Londra halk şivesini, darbmesellerini, tabirlerini o kadar iyi bilirdi ki istese amele partisinin bir mebusu olarak kolaylıkla seçile- bilirdi zannediyordum. Hata etmedi- | gimi sonra anladım. Nihayet misis Simpson ocağı yüktı kalktı, misafirler yüzünü görür gör mez inhimakle yerlerinden fırladı, el. lerini uzattılar, — Nasılsiniz? — Nasılsınız? Odadan çıkınca dostum sordu: — Onu burada göreceğim hiç hatr- rıma gelmedi. — Misis Simpsonu mu? — Adı Simpson değildir. Biz onu intihabat mücadelesi esnasında ta- nıdık. Amele partisinin Camden Town şubesinin en kuvvetli hatibi ve en ileride teşkilâtçılarındandır. Hizmet- çilik ettiğini bilmiyordum. Gayyur mahlfik, parti işlerine gece bâkıyor demek. Mutfağa çay için gittiğim zaman misis Simpson: — Onları burada göreceğimi hiç düşünmemişlim. İntihabat mücadele. sinde hakikat onlara yardım etmek için çalıştım. Ne yazık ki mebus ol mak istiyen «smadam M.» değil de ko- casıydı. Bizim muhit bir türlü onun Oxford şivesini hazmedemedi. Bun- dan sonra namzedliğini koyarsa ame- le muhitinde yalnız karısı görün. meli, nutukları o söylemeli... Dostumun kocası hakikaten amele mebusu olarak Cardiff, yani kömür muhitinden çıktı. Fakat yanılmıyor. sam intihabat nutuklarını hep karısı söyledi. Bu hâdise bana misis Simpson'un sosyalizm'i, kaybettiği sahne hayatı. na bir taviz gibi telâkki etmesi ka- naalini de altüst etti. Gündüz on iki saat hizmetçilik edip ayda iki lira amele sandığına vermekle kanaat et- miyordu. Geceleri de bazan sabaha kadar çalışıyor, amele içtimalarında nefesini tüketiyordu. Eski aktris, ispirtizm meraklısı, zaman zaman ken dini sahnede temsil ettiği şu ve yas hut bu kadın kahraman tasavvur eden zavallı ihtiyar kadının hiç tah- min etmediğim bir cephesi vardı. Het- kesin gönlünde hakikaten başka bir aslan yatıyordu. Halide Edib (1) Sendikaya mesup amelenin iş yap- masinı men için yapılan amelenin kendi teşkilkta, (2) Karabacak grev yapanların işlerini taahhüd eden smeledir. ——— m m m Adanada müstahsilden pa- muk saltın alınması devam ediyor Adana (Hususi) — Ziraat bankası ve Malatya bez ve iplik fabrikaları anonim şirkeli Adana teşkilâtı, Çu- kurovadan pamuk mübayaasına de- vam ediyorlar. Adana, Ceyhan, diğer kazalar ve İçelden yapılan mübayaa miktarı 11,000,000 kiloyu bulmuştur. Dünya pi; anormal bir halde olduğu şu sırada, Çukurova pamuklarının geçen yıl fiatleri üze- rinğen alım satımı çiftiçiyi (Oo çok memnun bırakmaktadır, Haber aldığıma göre bazı tüccar. lar da ellerindeki pamuğun banka tarafından mübayaası talebinde bu- lunmuşlardır, Bu teklife henüz müş bet veya menfi bir cevap verilmemiş» tir, Cenupta petrol araştırmalari Adana (Hususi) — Bölgemizdeki petrol aramaları faaliyetine bu ay daha geniş bir hiz verilmiştir. Hoca- ali mevkdindeki sondajlar için hazir. lıklar tamamlanmıştır. Birkaç güne kadar Ankaradan gelecek mütehas- sısların kontrolü altında faaliyele geçilecektir, Adana sıtma enstitüsünde tekâmül kursu i Adana (Husus) — 939 tıp fak. tesi mezunu yüz doktorumuzun ey. Tülün dördündenberi devam eden Adana sıtma enstitüsündeki tekâ. mül kursları bitmiştir. Genç tabib lerimiz Vekâletin teyin eltiği mınta- Kalara gilmek üzere şehrimizden ay rılmağa başlamışlardır. a

Bu sayıdan diğer sayfalar: