28 Ekim 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

28 Ekim 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EE AKYAM 28 "Teşrinieyrel 1939 Vapurlar kafile halinde | meşulierE Sanar ve BB! nasıl sefer ederler? Kafilelere refakat eden harp gemilerinde tahtelbahirlerin yaklaştığını bildiren çok dakik saatler ve âletler vardır İngiltere ile Fransanın Alman tahtelbahirlerinin tecavüzlerine ma ni olmak için ti caret gemilerini kafile halinde ve harp gemilerinin himayesinde sefe- te çıkardıkları ma- tümdur, Bu ihti. yat tedbiri saye sinde harbin ilk haflasında 65,000 Lanilâto hacıninde ticaret vapuru ba- tırmışlarken, har- bin beşinci hafta- sında batırılan ge- mi tonajı 9006 düşmüştür. Bugünkü yazı. o mızda fedkik ci mek İstediğimiz, harp gemilerinin himayesinde tica- ret vapurları ka- filelerinin onasi tertip ve idare edildiğidir. Denizde nakliye katilelerinin tertip ve tanzimi, geniş vasıtalara lüzum gösteren bir iştir, Evvelemirde refa- kat gemilerine yani torpido muhrip- lerine, torpidolara, küçük fakat seri müsellâh gemilere ihtiyaç vardır. Bu refakat gemilerinin yerine ice bında, müsellâh balıkçı gemileri ika- me edilebilir, Fransanın 73 refakat gemisi vardır. Bunların 32 tanesi torpido muhribi, 29 u torpido, 12 si de 600 er tonluk silâhlı küçük gemi- lerdir. Fakat nakliye kafileleri için yalnıs onları himaye edecek gemiler kifayet etmez, karada da bazı tertibat almak ve servisler ihdas etmek lâzımdır. Bu hususta bir fikir edinmek için 1917 senesinde yalnız Cebelüttarık llma- nında nakliye kafllelerinde hizmet etmek için 314 zabii ile 4800 er kulla” nıldığını söylemek kâfidir, Bundan başka nakliye kafilelerinin toplandığı limanlarda denizaltılar için çelik ağlar germek ve diğer müdafaa tertipleri de almak lâzımdır, Bu iş te külliyetii miktarda bahriye zabiti ve eratı kullanılmasını icab ettirir. Nakliye kafileleri tertip etmek sis- temi, tahtelbabir hücumlarına karşı müessir bir tedbir ise de pahalıya da mal olmaktadır, Zira, bu nakliye ka. Hlelerini himayede istihdam edilen himaye gemilerinin ve bunlarda iş gö- ren mürettebatın masrafını hesaba katmak, bu sistemin vapur seferlerin. de doğurduğu gecikmeleri de nazan dikkate almak gerektir. Alman serviş- leri, nakliye kafilelerinin tanzimi işi- nin vapurların mutad seferlerini yüz» de otuz nisbetinde geciktirdiğini he- sap ve lahmin etmişlerdir. Sonra nakliye kafileleri geceleri bütün ışıkları söndürülmüş ve biribirine pek yakın olarak seyrüsefer ettikleri cihetle, yanlış bir dümen manevrası yüzünden biribirine çarpmaları ihti. mal ve tehlikesi de vardır. Nakliye ka filelerinden ayrılmak çok tehlikeli bir şeydir. Geçen harpte bu hususta gös terilmiş olan ihmal yüzünden 36 ge- mi batırılmıştır. R Nakliye kâfilelerinin ne süretle ter- tip ve seyrüsefer ettiğini göstermek için 25 vapurdan mürekkep bir kafi lenin krokisini yaparak okuyucula- rımıza arzediyoruz. Bu gemiler, ey- velemirde medhali denizaltı ağlarile ve diğer manilerle kapatılmış bir W- manda toplanmışlar, ve kafileye da- hil vapurların katiyen bilmedikleri, gecenin Bahriye kumandanlığınca tesbit edilmiş bir saatinde yola çık- mışlardır. Hareket saati ve kafilenin takip edeceği yol, kafile kumandanı- na kapalı bir zarf içinde tevdi edil miştir, Bu kapal zarfı açan kafile kü- mandanı, kafileye dahil her vapura Jâzungelen talimatı verir, Gemi kap- Tükcar gemileri 0 o . . . KAFİLENİN ŞEKLİ azo Bir kafilenin teşekkül tarzı tanları, daimi surette kumanda köp- rüsünde ve yan yana biribirlerinin ar- kasında giden gemilerin biribirine çarpmamaları için dalma müteyak- kız bulunacaklardır. 25 vapurluk kafile, her safta ayni sırada beşer gemi bulunmak Üzere beş hat üzerine tertip edilmiştir. Her hat biribiri arkasından gidecek ve her gemi arasında 450 şer metrelik bir mesafe daimi suretle muhafaza edilecektir. Kafileye refakat eden altı harp gemisi de şöyle bir vaziyet almış- lardır: Kafllenin başında, sağ ve 80- lunda ikişer, kafilenin sonunda birer harp gemisi bulunmaktadır. Kafile- nin önünde ve uzak bir mesafe dahi- linde torpidolar, tahtelbahirler ve tayyareler, düşman tahtelbahirleri bu. Tunup bulunmadığını anlamak üzere denizi arayıp tarıyorlar. Açık deniz. de tarama vazifesini gören refakat harp gemilerinin vazifesi, düşmanı görürlerse, üzerlerine çekmek ve mü- nasip tahrip vasıtalarile hücum et- mektir. Bu işte tayyareler mühim bir Tol oynuyorlar, Şayet bir düşman tah- telbahiri, bir fırsatını bulup kafileye hücum ederse, atacağı torpille, bir den fazla vapur batıramaz. Zira ka- filenin tertip tarzı, buna manidir, Ka, İlleye refakat eden harp gemilerinde düşman gemilerine hücum etmek için top, deniz bombaşı, tahtelbahirin de- niz altından yaklaştığını bildiren ga- yet dakik saatleri ve sair âlet ve va. sıtaları vardır. Bu tertibat ve tedbir. ler sayesinde tahtelbahirlerin kafile. ye hücum etmeleri güçtür. Böyle bir şeye teşebbüs etseler bile hedeflerine muvaffak olmaları imkânsız olmasa bile gayet zordur. Londrada harp hayatı Geceleri Tiyatro yı sinemaların hâli Hâki renk elbiseli askerler - Hitler aleyhinde bir şarkı - Sinemalarda Londradan yazılıyor: Muhasematın başlangıcındanberi kapanmış olan Londra tiyatroları ve müzik holleri yeniden açılmışlır. Tiyatro ve müzik hollerin açılması, pek müsatd bir su- rette karşılanmıştır. Maamafih, şeh- rin merkezinde bulunan tiyatrolar, bir hava hücumu vukuu takdirinde izdi- hama meydan vermemek için şehrin muhtelif yerlerine dağılmıştır. Bu sir redle, meşhur İngiliz aktörleri, şehrin birbirinden uzak mahallerinde tem- siller veriyorlar Geceleri, Londra şehri hava hü- cumlarına karşı bir müdafaa tedbiri olmak üzere tamamile karanlıklar içinde kaldığı cihetle, temsil saztleri daha öne alınmıştır, Temsiller gece- leri sanat sekizden ona kadar sür mektedir, Temsil verilen yerlerin tiyatro ol. duklarını gösterecek elektrikli tenvi- rat, tabelâ ve reklâm gibi hiçbir şey yoktur. Yalnız tiyatroların kapıları önünde bilet almak ve içeri girmek için sessizce birikmiş kalabalık vo kesif karanlıklar arasında yolu görmek için - açıp kapadıkları elektrik cep lâmba- ları, burasının bir tiyatro olduğunu gösteriyor. Tiyatronun içindeki mutad man- zarada hiç değişiklik yoktur. Salonu, tuvaletli kadınla, üniformalı askeler, sabitler, sivillerler dolduruyor. Selo- nun muhtelif yerlerinde ayakta du. ran beyaz roplu kısıl haç hemşire. leri, bayılması muhtemel seyircileri derhal tedavi etmek için bekliyorlar, Tarih bir tekerrürden ibarettir: Sa» londa vatan! tezahürler tekerrür edi. yor. Haki renk üniforma giymiş aş- kerler de geçen harpteki neşe ve şeta- ret vardır. Fakat bu harpte tiyatro- larda yeni bir numara icad edilmiş- tir. Bu numarada tiyatroların kubbe- lerinden İngiliz tayyarelerinin Al manyaya keşif uçuşları esnasında attıkları beyannameleri andıran kâ- ğıtların atılmasıdır, Seyirciler, bu be- yannameleri kapmak için koltukla. rından ( fırlıyorlar, beyannameleri kaptıkları gibi tekrar yerlerine olü- gösterilen manzaralar ruyorlar, Bu kâğıtlarda Hitler aley- hine yazılı bir şarkı vardır. Temsillerde diğer bir değişiklik de şudur: Her temsilin sonunda sulh za- manlarında çalınması mutat olan İn- giliz milli marşının ilk güftesi bütün artistler, halta canbazlar, danseden kızlar tarafından yüksek sesle oku- nuyor. 'Temsiller bittikten sonra seyirciler, sessiz sessiz kesif bir karanlık içinde yüzen caddelerde yavaş yavaş kay- boluyor. Pazar günleri, Londra da sinema saatlerinde de değişiklikler yapılmış- tır. Pazar günü, akşamları saat 6 da başlamaktadır. Sinema temsillerinin başında, Alman topraklarında mev. zi alan Fransız ve İngiliz âskerleri gös- terilmektedir. Orduda kalp para süren 3 kişi yakalandı ve İluriye Ordu (Akşam) — Kalp para süren 3 kişi yakalanmıştır. Bunlardan biri 10 kuruşluk yapıyor, diğer ikisi sürü- yordu. Kalp parayı yapan Sefer, sü- rücüler Murda ve Huriyedir. Polis dop. hal kendilerini yakalamıştır. Bu hu- susta $ numaralı polis B. Sebrinin bü. yük gayreti görülmüştür, Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika: No. 113 Cenubi Arnavutluğa çekilen ordunun vaziyeti İstanbula gelen general Savof, Na- çoviç ve Toşet ile Dahiliye Nazırı 'Ta- lât bey, Bahriye Nazırı Çürüksulu Mahmud paşa, Şürayı devlet relsi Ha- MI bey iki hükümet tarafından sulh muahedesini akde murahhaş oldular. Bulgarlarla 29 eylül 1913 de İstan- bulda, Yunanlılarla Gelip Kemali bey murahhaslığile 14 sonteşrin 1913 de Atinada, Sırplarla hariciye umuru siyasiye umum müdürü Ah- med Reşid bey murahhaslığile 14 mart 1914 de İstanbulda sulh muahedeleri imzalandı. Osmanlı devleti Giridi müttefiklere ve dolayısile Yunanistana terketmişti. Arnavudluk, Aynaroz yarımadası ile Ege adalarının mukâdderatını da devletlere bırakmıştı. Devletler yalnız Bozcaada, İmroz, Meis adalarını bize bırakmağı karar- laştırdılar. Yunanistana geçecek ada- lardan bazılarının Anadolunun birer parçası sayılacak kadar yakında ol duğunu nazarı dikkate almağa lüzum görmediler! Babıâli bu kararı pek adeletsizce bularak kabul etmedi arma bir şey de yapamadı. Adaların mukadderalı kati olarak ancak umumi harp neticesinde Ye Lozan muahedesinde taayyün etti, İtalya emanet olarak sakladığı ada- ları böylece ele geçirdi! Balkan harbinde Rumeli Türkle- rine düşmanlar tarafından edilen cefa, zulüm, işkence hakkında mem- leketimizde madde, yer, şahıs tayin edilerek birçok kırmızı - siyah kitap- Jar, acıklı makaleler yazılmış, bu feci- alara, felâketlere dair 'Türk ruhlarını ezen, ızlırap ile kıvrandıran müellim türküler tertip edilmiştir. Osmanlı idaresinde hristiyanlara yapıldığı iddia olunan mezalim hak- kında Avrupanın en büyük devlet ri- ealinin, şairlerinin, muharrirlerinin nutukları, şiirleri, eserleri saymakla tükenmez. Ancak bu zulümler, işken- celer, kıtalar, yangınlar, vahşetler, din değiştirmeğe icbarlar, ırza tasal- lutlar, gasp ve gartler Türklere reva görülünce hristiyanlar için heyecan ve şefkatle titreyen, köpüren bu insa- niyetçiler dillerini yutmuş, ilhamla. nm kaybetmiş, kalemlerini - kırmış göründüler! Bu zümreden Piyer L0- tinin yazılarını istisna etmek lâzım- dır. O dalma hakiki Türk muhibbi kalmıştır. Bu noktada bir de milyar. der Carneggie'nin milletler arasında sulha hizmet maksadile kurduğu mü. essese tarafından Balkanlara gönde rilen ve azası arasında Türk muhibbi olmamasına mukabil (OYunan mu- hibbi, Bulgar muhibbi bulunan bir heyetin raporunu zikretmemek ola- maz. Birinci Balkan harbi müttefik- lerinin aralarında Rumeliyi paylaşa. mamaktan çıkan ikinci Balkan mu- harebesinde Bulgarların Rumlara, Sırplara ve Yunanlıların, Sırpların Bulgarlara yaptıkları mezalim hak. kında Avrupaya, Amerikaya müthiş gikâyetler yağdırılmıştı Carnegele sulh müessesesi bu şikâ- yetlerin hakikatini dünyaya bildir. meği kendisine vazife bildi, Balkan. larda bitarafane tahkikatta bulun- mak üzere bir komisyon teşkil etti, Almanyadan Magdeburg üniversi- tesi hukuk fakültesi profesörlerinden doktor Walter Sehucking, İngiltere- den Ekonomist başmuharriri Francis W. Hirst ile gazeteci doktor HN. Brailsford, Avusturyedan (Viyana üniversitesinde hukuk profesörü dok- tor Joseph Redlich, Amerika Birleşik devletlerinden Kolombia üniversitesi profesörlerinden doktor Samuel T. Duttan, Fransadan Senato azasın- dan Baron Destournells de Constant ile saylav avukat Justin Godard, Rus- yadan Doma azasından profesör Paul Milyukof gibi maruf zevattan müte- şekkll olan bu komisyonun yaptığı tahkikat arasında Balkan hristiyan- larınca Türklere karşı ika ve irtikâp edilen mezalim dahi delillerile orta ya konuldu, Memleketimizdeki neşriyatı bitara- fane addetmiyenlere bu heyetin uzun raporunu bulup mütalâa eyle- meği tavsiye deriz. (1) Drama sancağında Doksat nabiye- sinde, Serez sancağında Demirhisar, Selânik sancağında Kırış, Strumca kazalarında, Serez liva merkezinde, "Trakya ve hususile Edirnede Saray- içinde cereyan eden fecialar hakkın- da bu eserde verilen malürat Rumeli Türklerinin bu muharebede Balkan bristiyanlarından neler çektiklerini göstermeğe kâfi misallerdir. Biz bu fecisların tefsilâtlle yürek. lerdeki acıları tazelemek istemiyoruz, yalnız milâddan 390 sene i Re mayı muhasara eden Brennüsün meşhur sözünü hatırlatmadan Ola- eyl mağlüp'aral «Kahramanı hürriyet» Niyazi beyin ölümü Rumeli ordusu kumandanı Ali Riza paşa emri şltındaki kuvvetlerin gafletler, hiyanetler, inlizamsızlıklar neticesinde uğradığı hezimetler üze- rine ordu bakayasile cenubi Arnavut luğa çekilmişti. Cavit paşa kolordusu lâğvedilmiş, kuvvetleri Arnavut Kara Sald pasa emrine verilmişti. Cavlt paşa buna razı olmamış veordu kumandanı Ali Riza paşaya cenubi Arnavutlukta devam edecek harbi (okolordusunun başında geçireceğini, kıtaların: Kara Said paşa emrine vermemesi sebeble- rini İstanbula avdette izah edeceğini bildirmişti. Askerlikçe verilen emrin infaz edilmemesi “ne ağır mesuliyst celbeyliyeceğini Cavit paşanın takdir elmemesine imkân olamazdı. Fakat onun me demek İstediği anlaşılmış olacak ki ordu kumanda heyetince hakkında hüsnü nazar beslenmeme. sine rağmen $es çıkarılmemıştı Bu günlerde bu ordu kumanda heyeti millete, orduya hiyanet ve nankörlük göstermiş arnavutların «hüsnü idare» edilmeleri ve arzuları hilâfında bulunulmaması emir ve tavsiyelerile vakıt geçiriyordu. (2) Cavit paşa kolordusundaki Anadolu efradı pek acınacak haldeydi. Yorgun, aç, cansızdılar! Bütün ordunun İaşe işleri hiç yoluna konulamıyordu. Fa- kat bu kadar inşe sıkıntısı arasında eski sadrâzam Ferid paşaya ait bir çit. likteki mısırlara dokunulmaması hak- kında emir verilmek ihmal edilme. Mek lâzım gelen bir iş sayılıyordu! Açlık, hastalık bu garp ordusunda» ki Türk neferlerini, zabitlerini birer, birer Arnavutluk topraklarına gömü» yordu. Avlonyada İsmail Kemal beyin ri- yasetinde bir (Arnavutluk hükümeti) kurulmuştu. Bu hükümet Türk kuv- vetlerine karşı Sırplardan, Yunanlı- lardan ziyade hainane, zalimane dav- ranıyor. Türk ordusunun bü zavallı bakayasını da imhaya çalışıyordu. Bu «hükümet» galip bir düşman gibi Osmanlı ordusuna tekliflerde bulu- nuyordu. Başkımcılar askerlerimizin elle rindeki silâhları hakaretlerle almak niyetini besliyorlardı. Yalnız olarak buldukları ofradı soyup silAhsız bıra- kayorlardı; ordunun, zabitlerin hay- vanlarını çalıyorlardı ( Hayasızlığı cür'et addediyorlardi! Kumandan Al Riza paşanın karargâhına geceleri arada, sırada bir kaç el silâh a'mak- la eğleniyorlardı. Ali Riza paşa bu arnavutların te dibi cihetine gidilecek olursa İtalya- ran müdahale edeceği kanaatinde bus lunuyor, bu sebeble bütün tecavüz. lere muhakkırane hareketlere taham» mül gösteriyordu! (Arkası var) (1) Garip değil mi? Hakikatleri ortaya koymak makandile yamlan bu rapor sata- Lğa çıkarılmamış, yalnız Kabinelere ve mü- him gazete idarelerine gönderilmekle ikti. fa edilmiştiri (2) Emekli general Rem3zinin bana tevdi ettiği batırab defterinden. Bu defter gârp ordusunun askeri hateketleri hakkında taf-

Bu sayıdan diğer sayfalar: