25 Kasım 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

25 Kasım 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLİTİKA Almanyanın ablukası İngiltere ile Almanyanın biribirlerini sakıştırmak ve haziçle muvasala yel. larını keserek iktisadi hayatlarını imha etmek için giriştikleri mücadele son derecede şiddetlendi. Almanlar İngiltere sahillerine ve buhusus ticaret ve harp Mmanlarma giden seyrüsefer yellarma torpil dökerek Büytik Britanya adasının hariçle muvasalasmı sekteye uğratmağa çalışıyorlar. İngittere de mukabelebiğ- misil olarak deniz yollarında her geminin aramlarak içinde bulunacak Alman aşyasının zaptedileceğini ilân etti. İngiltere bu tedbirle Almanyanm hariçten kaçak mal getirmesine de mn M imkân bırakmamağı düşünmüştür. Çünkü deniz aşırı memleketlere gönderi. len Alman mallarının bedeli ile barp malzemesi her türlü hnm mnddeyi teda- rik etmek ve bunları nakle vasıta olacak gemi bulmak kolaydır. Almanya için artık büyük denizlerin ötesinden mal getirmek ve oralara gündrmek çok güçleşmiş oluyor. Gerek iktisadi hayatım muhafaza etmek ge rek harp sanayiini devam «tdirmek için karada ve iç denizlerde hemiradud bu- lunduğu memleketlere muhlaç bulunuyor. Bu memleketlerden başlıcaları İs- kandinavya ve Balkan yarım adalarıdır. Dünyanın en zengin ve en balis demir cevherleri İsveç, Norveç ve Finlâm- diyada bulunuyor. Lâkin bu madenlerin Kutup denizine ve Atlas Okyamısına yakın olanlarından İstifade edemiyecektir. Baltık denizine yakın olanlarından geçen umumi harpte olduğu gibi demir alabilecektir, Fakat bunur için Alman- yanın İsveçe ihtiyacı olan maddeleri vermesi lâzımdır. Balkan adasının maden cihetinden en zengin olan memleketi Yugoslav- yadır. Avrupanın en zengin kurşun ve bakir madenleri Yuçgoslavyada bulunu- yor, Geçen sene Yugoslavya harice iki buçuk milyon sterlinlik bakıt ve bir mil. yon sterlinlik kurşun salınışlı, Fakat bakır madenleri bir Fransiz ve kurşun madenleri bir İngiliz kumpanyasındadır. Bunlar Almanlara mal satmak İste. mezler. Yugoslavya hlikümeti ahiren neşrettiği bir emirname ile bu gibi maden lerin istihsal ve ihracını kendi eline almıştır. Bu hükümet bakır, kurşun ve ka- ayı münhasıran silâh ve diğer müdafaa makemesi mukabilinde satmağı ka- rarlaştırmıştır. Alüminyom imalinde kullanılan Bauxit maddesinin Almanya. ya ihracına şimdiden müsaade etmiştir. Almanya için kendisinin şimalinde ve cenubunda bulunan memleketlerin vaziyeti harbin aldığı son şekilden dolayı oluyor. NELER etBYce) Übermikroskop Mikroskopun keşli tebabette büyük bir in- klâp Geçen sene bunun fevkinde ve çok kuvvetii bir mikroskop keştedilmiş- tir. Übermikreskop yani mikroskop fevki is- ini verilen bu âlet bir sene işinde fevkalâde faydalar temin etmiş, ve tebabetin bir kağ daha terakki ve inkişaf bulmasına hizmet eylemiştir. Übermikroskopun küşifleri doktor Ruska ve doktor Herforder von Borrlex iki genç Alman âlimidir. Yeni âlet bakteryo- loji ve virus araştırmalarında ve bahusuz kan tedkiklerinde büzbütün yent neticeler vermiştir. Meselâ şimdiye kadı hayvanlar- da hastalıkların balsi mikropların Kürreri izdivaç mektebi Amerikada Teksas eyaletinde garip bir Mektep açılmıştır. Bu mektep, evleneosk giftlere mahsustur. Bu mektebin müassisleri Olan Iki Amerikalı kadının iddialarına gö- Tre, evlenmek için kocanın yalnız kansını fevkalâde ehemmiyet © bulmuş AKŞAM ve yuvarlak oldağu annnolumuyordu. hor buki übermikroskop bunlann mikâp hk ekilde olağan iht; emişi Ma sıları da”uçları yuvarlak monşuri şekilde - dir. Gene bir cam sathına konulan kanı taş- Mil ettiği mecralarda protoplazmların Büu- yeleri değiştiği bu dlet sayesinde keşfedil- miştir. Bakterilerde tevarüs vetiresi bu âlet w- yesinde tedkik edilmiştir. Tavuk veremi ba- Ailleri bu âletie tedkik edildiği zaman bası kimyert esas taştarın mevkileri tayin edil. Übermikroskop şimdiden verdiği #- mi ve nazari neticeleri ihesin ilerlemesi için yeni yollar açılmasına hizmet edecektir, sevmesi ve ailesini geçindirmeğe kazancı ol- ması kâfi değildir. Evlenecek çiftlerin ideal kan, koca olabilmeleri için muhakkak su- rette izdivaş mektebinde okumaları Ulm Amerika Birleşik hükümetleri beynelmilel sergi komitesi reisinin Anka Taya gittiğini ve Amerika sefaretinde şerefine bir ziyafet verildiğini yazmış İnk, Ziyafette Başvekil ve Vekiller de bulunmuşlardır. Yukarıdaki resimde Başvekti, Amerika sefiri ve sergi komitesi reisi görünüyorlar. Türk - Rumen anlaşması Ankarada tasdik edildi 15 gün evvel imanlanay yeni Türk - Ra- anlaşınası, Yevi maddeler, odun ve kereste, mayi mah- Tük vardır. İhracat eşyamızdan da ma- den kömürü, deri, sasam, balmumu, sey- tin tanesi, zeytinyağı, tiftik. ham pamuk — maddelere en çok tahslant Terilmiş- Bu husustaki kararmame dün akşema küdar gümrüklere tebliğ edilmemişti. Bu gelisimi bugün yapacağı zannedilmek- Kız talebe yurdu yakında açılacak Halk Partisi tarafından P; asında tesis edilen yüz kiş Yurdun 18 te #lamıştır. Şin 'dilmiştir. Yurdun Yakında yapılacaktır. kadar 49 salebe kay- açılması. merasimi Ekmekçilerin müracaatları ekmek finilerine zami yap- mak için müraeaat ettiklerini yazmıştık. Ekmekçilerin ileri sürdükleri #ddialara göre harpten evvel 000 kuruşa satılan ekmeklik unun çuval sent zaman. larda 625 ve 690 kuruşa kadar yükselmiş. tir. Kepek fiatleri de vakille 160 kuruşa kadar muamele görürken, son günlerde ihracına müsaade edilmesine rağmen ks- peğin çovalı 160 kuruştan bile müşteri bulamamaktadır. Diğer târaftan memle- ketimize çuval ihraç eden birçok memle- keler, çurullardan harp hali mürasebetğ- le kum Lorbası vesi're yaptıklarından çu- val ithali pek azalmış ve çuval fintleri 30 - 35 kuruş artmıştır. İşte fırıncılar bütün bu sebeplerden de- layı ekmek #latlerine zam yapılmasını de- tiyorlar. Halbuki Belediy», ekmek fiatleri- nin terbitinde sahire borsası flatlerini esas iltihaz ettiğinden ve ekmek #atleri. ni arttır tdi bir sebep bulamadığın. dun fırıncıların bu müracaatlarını müba- Miğul: bulmakta ve ekmek flatlerina şimdi- ilk bir zam yapılmasına biz sebep güzme- mektedir. | kendi iki dedi - kodu Bunlar, sirf günün dedi - kodusu diye değil uyandırdıkları fikir ve gö- rüş meselelerinden dolayı şahsi çep çeveleri haricinde mütalğa edilmeğe değer zannındayım. 1 — Yanlış kitap meselesi. Bunu, muallim, mühârrir, ünives. site talebesi, meslek sahibi münevver, $ırf fikir cereyanlarile alâkadar, hat tâ dedi - kodu mübtelis bir hayli çarpışmadan ortaya bir yanlış kitap meselesi çıktı. Söylenen Sözler âra- sında kendime aidolanları H harfi altında tasrih ediyorum. Lam — Yanlış kitap meselesine ne buyurursunuz? Mim — Olur ya, basım hatalari... Nun — Birinci tabında belki faka$ ikinci tabında müellif neden tashih etmedi? Mim — Doğru fakat münekkidin kitabındakilere he dersiniz? Meselâ (burâda misaller zikredildi.) H — Kendi kitabında hata olan &dam başkasının hatasını görmemeli mi? Mim — Bence'hata bulacak adam hatasız olmal? H — İddianızın mantıki neticesi şu olur: Her Insan hata yapar, o halde kimse bala bulamaz, o halde tenkid tamamen ortadan kalkar, hiç bir fik- rin yahud müessesenin ıslahı imkân kalmaz. Mim — Fakat efendim tenkid edi- len âdamın kitabı hiç olmazsa me todla yazılmıştır. * Nun — Münekkid de en ofijinal muharrirlerimizden biridir... Lam — Bunların hiç biri ikisinin de bu kadar yanlış kitap yazmalarır nı mazur göstermez. Bizi mahveden acele efendim, acele... Ne oluyoruz? Ben de sizin gibi (burada hitab bana) tenkide taraftarım, Mim — Fakat münekkidler daima işi bizde şahsiyete döküyor, hiç olmas» sa sözlerinin arkasında şahsi menfa- at oluyor. Meselâ... Lam — Orasını bırak birader, sen acele meselesine gel. Nun — Ben aceleye taraftarım, çünkü biz bezi sahalarda çok geri kal- | dık, ancak dolu dizgin terakkiye doğ- ru gidersek... Mim — Ben ücelenin düşmanıyım. Bence hiç iş yapmanınk yanlış iş yap- maktan daha iyidir... Münakaşa uzadı, dal budak salı verdi. Yan! mevzu mektep kitapları- run, hududunu aştı, ve yanlış kitap meselesi içine bütün fikir hayatımızı aldı. Muhtelif zamanlarda Kismen şahsi tarafı galebe çalan münakaşaları din- ledikten sonra mücerred taraflarını ayırd etmeğe çalıştım. Vasıl olduğum netice bazı esaslarda hiç olmazsa mü- nevver tabakanın muayyen bir kış- muının vazih kanaatleri, ve bu esasları tatbik sahasında tecrübe ve müşa- hedeye dayanan inandıkları usuller olması zaruretidir. Yanlış kitap mü- nakaşAsı bence şunları ortaya atıyor. 1 — Acele meselesi: Bunda iki taraf var: Biri kâfi acs. Te etmediğimizi, öteki fazla acele file #kir ve mektep hayatında anarşi vü- cude getirdiğimizi iddiâ ediyor. Han- gisi doğru? 2 — Kemiyet ve keyfiyet: Acele taraftarları yalniz kemiyek istiyor, yani çok yazılsın, çok söylen- sin, halka malümat yayılsın... Bir kış- mını yanlış olmasında beiz yoktur, diyor, muhalif taraf yalnız keyfiyet istiyor. Bunların hangisi doğru? 1 — Aceleye taraftar olanların bir haklı tarafı vardır. O da bazı mah zurlarına rağmen ileriye doğru atıhş hamlesi millete bir (dinamizm) ge tirmiş, ve hayat kabiliyetini arttırmış olmasıdır. O halde nefes nefese tın maştığımız muasırlaşma yokuşunun başında biras nefeş alırken yeniden Yazan: HALİDE EDİB Habib yanlış kitap meselesini ortaya atmakla memlekete büyük bir hizmet etmiştir. Bilhassa kendinin meslek- ten olması meseleye başkaca bir kıy- met vermiştir. Her hangi bir meslek terbiyesinin yolundan çıkmamasını temin edebilecek kuvvet, o meslek sa. hiplerinin serbes tenkidleri saysin- de yapılan kontroldür, Bu kontrolün tecessüs ettiği gün artık fazla aceleden doğma bir fikir (ansrşi) si tehlikesi ortadan kalkmış olur. 2 — Kemiyet ve keyfiyet mesele sinde ben bir sanatkâr sıfalile key- fiyet taraftarıyım. Fakat bu kemi- yeti inkâr etmek değildir. Yenibir | adam keyfiyet taraftarı olmakla mut- lak «Bir memlekette yüksek bir kaç | dahi yetişsin âlim bir zümre olsun, halkın okuyup yazmasına, tahsiline lüzum. yok» demek değildir. Fikren yükselmiş milletler en evvel bir ter- kibdirler. Bir memleketin her ferdi okuyup yazmak bilir de gene o mem- leket geri bir memleket olabilir, bir memleketin bir kaç beynelmilel san- atkârı, bir kaç tanınmış âlimi, ileri gitmiş bir mütefekkir zümresi olur da ekseriyetin cehaleti yüzünden ye- rinde sayan geri bir millet olabilir. İkisi de yanyana yürüyebilir. İkisi de milletler için elzem olan şeylerdir. sında İçinden yetişmiş birinel derece- de bir sümresi olmıyan memleketin mevkilni milletler arasında hiç bir ba- kımdan muhafazası İmkânı yoktur, isterse her ferdi İlk hattâ orta tahsile kâdar çıkmış olsun. Öbür taraftan da | meklen | açılamıyan binasında her türlü ekseriyeti ürmü ve cahil olan biş yüksek bir gümrenin fikir İstikiflini muhafazası, daima kendine göre en doğru we em güzel luymetler yaradı ması imkânı yoktur. Buna aid bugü nün ve dünün tarihinden çok canlı misaller alınabilir. İkinci dedi - kodu şehrimizin bas hastanelerinin fakültenin tecrübe se- hası olduğuna ve bundan şehrimizin hastalarının zarar görmesine dair olan mümakaşadır. Bu mevzu gaze telerde olduğu kadar evlerde de, bil hassa doktor muhitlerinde en çok konuşuluyor, ve mevzuun pratik ve bugüne ald tarafı kadar ilmi ve ya- rma âid tarafı münakaşa ediliyor. Bu ateşli münakaşalar olürken hazır bulunmaktan ve bunlarda memleke- tin mhhatile olduğu kadar ilmile de alâkadar görünen cephelerini sez- çıkarabildiğim O meticeler şunlardır: On beş yirmi sene evvel İstanbul- da bir milyondan fazla halk vardı, gene hastane yokluğundan şikâyet etmiyordu. Bugün nüfusu daha az olmasına rağmen, hattâ belki de ya- tak sayısı çoğalmış olmasına rağmen çok şikâyet vardır. Ru evvelâ çok hayırlı bir alâmettir. Çünkü fıkara tabakasının yahud umumiyetle halk tabakasını doktora ve haslaneye iti- | madı arttığını gösteriyor. Fakat şikâ- yetin kendisi haklı değildir. Çünkü mesele fakülte meselesi değil yatak- larını kifayetsizliğidir. Çünkü hocalar derslerinde talebeye göstermek için çok elli yahud altmış yatağa na- dir hastalıklıları alıyor. Bu mühim mından hiç şüphe yok ki çok faydalı oluyor. İlim noktasından da bu hastanelerde yapılan ilim araştırmaları, ve bunun neticesile neşredilecek messi memle- ket için hem faydali hem de şerefli olur. Bir de fakülteden, fakülte dışından bütün doktorların ağzında dönen bir söz var: Gureba hastanesinin yıllar ea evvel yapıp bir türlü büsbütün ie- vazımı hem de son sisteme göre ha- sarlanmış İki paviyonu boş duruyor ve ! ei senedenberi, bir türlü açılamı- Çünkü: İlim ve mücerred fikir saha. | e — yor. Bu en güzel ve en modern pavi- yonlar boş duracağma, maarif mi er- kaf mı hangisi ise bir himmet etse şehir daha belki yüz yatak kazanmış olacak, diyorlar. Acaba neden ola- mıyor? Halide Edib GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Harp zamanlarının salgın hastalığı KOL Varşovada kolera zuhur ettiği haber ve- riliyor. N Küölera, mikroplu, sari bir hastalıktır. İs- hal ve kusma tevlid eder; kanı bozarak im- sanı zehirler ve öldürür. Bu aalgın, çok eski asırlardanberi Hindiz- tanda ortalığı kasar kavarurdu. Avrupada Hik defx 1832 de görüldü. Ondan sonra muh- telif seferler kıtayı başlan başa sardı. 1848, 1851, 1886, 1834, 1892 yıllarında kalabalık in- san geçidi sahalara müsallâr olmuştur. Hal- E.R A Araz ayni zamanda belirir; İshal unumiyein le sonradan gelir, eKurus denen kolerada isbal yoktur. Tedavi edlimiyen kolera vakalarında el- U yaşından aşağı kimselerd: yüzde &ltmış ölüm olur; elli yaşmdan yukarı kimselerde İse yüzde seksen beş İmsan vefat eder Al- 'kolikler, müzmin mide ve barsak İrmstahurı koleraya çabuk yakalanır. Salgın zamanında yakalanmamak için kaynamış sa içmeli, pişmiş yemek yemeli. NE dezenfekte etmeli - bu belâya uğ malin ge a ra karın ağrılarım takip eden ishal- “başla, İshal gittikçe artıp günde 15-20 iefayı bulur. Derken kazuratia beyazlıklar gürülür; kusmalar başlar. İdrar kesilir, na- iplik şeklinde) atar; müthiş hissedilir; deri kurur ve —— arazdır. Bacaklarda kramplar his. ol kararır; göfler yuralarından ta, yn saat, yahud birkaç gün zarfında vefat eder, Şayed yukarda tarif ettiğimiz tabloda tit | dir. Ifrasatı ve kapları derhal dezenfekte etmelidir. Her temaştan sonrü ellerini sa- Me yaa hastayı tecridi etmek iğ- ri koleranın aşısı vardır. Ksm Mütehasın Pot ANGEL Fransızca Dersamesi 39 senelik bir mülamesıdir. Dersler münferiden veya müştereken ve- rilir. Ücretler uygundur. Bahçekapı, Tram- ya ORDA YAMA A yolunda Selâmet Han. İ mamuumn Semin TİYATROSU | İstiklâl cad, Komedi kısmı Gündüz saat 18 de Tepebaşı Dram kesan KELOĞLAN Çocuk oyunu Gece saat 2030 da Göce önat 2030 da ŞERMİN BİR MUHASİP ARANIYOR

Bu sayıdan diğer sayfalar: