8 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

8 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Kümunusan! 1940, - Maginot hattının arkasında yeni istihkâm hatları Parisi görmek için giden ve bütün gün köyünün resmini seyrederek dönen Faslı asker Fıansız Başveklli B. Daladier bir- | kaç gün evvel Fransiz meclisinde sÖY- Tediği bir arkasında vücüde geti düdları tahkim etmeğe du Uiştığını bildirmişti. Fransada bugün güâh altın ç buçuk milyon asker vardir, Fransız - Alman hududu dar olduğundan cephede ancak dört beş yüz bin asker bulundurulmaktadır. Diğer hududlardaki askerler ve ihti- yat kuvvetleri de hesap edilse gene en âz bir milyon askere iş kalmamakta dır, İşte bu askerler tahkimat işlerin- de kullanılmaktadır. Maginot hattı, yarılması imkâr denilebilecek kadar kuvvetlidir. Nite- | kim Aimanlar da bu yüzden bir türlü taarruma cesaret edememektedirler. Fakat Fransız erkânı harbiyesi her ihtimale karşı Maginot hattının ar ka- sında yeni istihkâmlar silsilesi vücude getirmektedir. Paris Soir gazetesi bu hususta şu dikkate şayan malümalı veriyor: «Silâh altındaki askerler üç ay İçin- de 16,500,000 metre murabbat diken- Mi tel koymuştur. Bu teller 40 santimet- eklikte devam edecek olsa #0 bin kilometre murabbaı uzunluk tutar ki bu, dünyayı bir defa devreder. Dİ- kenli teller için 4 milyon kasık çakıl» mıştır. Bu kazıklar 65 bin ton odun tutar Eylül iptidasındanberi (4,600,000 metre mikâbi toprak kazılmıştır. Bu ameliye bir kanal açmak için yapılmış olsaydı 200 kilometre uzunlukta, yani Paristen Lille şehime kadar bir ka- nal açılabilirdi. Yapılan beton 700 bin metre mikâbı tutmaktadır. Bununla 1 metre yükseklikte ve bir metre ge- nişlikte 700 kilometrelik bir duvar ya- rin ağırlığı, dikenli tel hariç, 100 mil- yon kilodur. Bu rakamlar müthiş olmakla bera- ber Maginot hattına nisbetle hiçtir. Bu hat için 12 milyon metre mikâbı toprak kâzılmış, bir buçuk milyon metre mikâbı beton yapılmıştır. Yal niz bu hattın inşasının altı sene sür- düğü unutulmamalıdır. Üç ay içinde yapılan şey gene pek mütlhiştir. Harp olursa... Garp cephesinde harp olmuyor, yalnız keşif müfrezeleri faaliyer gös- teriyor. Bunun için asker yarı istira- hat halinde vakit geçirmektedir. İn- transigeant gazetesinin harp muhabi- ri diyor ki: «Cephede ve cephe gerisindeki as kerlerle görüştüm. Bende şu kanaat hasıl oldu: Garp cephesinde harp baş- Jarsa muharebe çok r kta Maginot hattının | | böyle m ken de gelirken de ş rap içerdik Beraber seyahat ettiğim bir askerle yirmi dakika konuştum. Bir aralık söz harp madalyesine ve yeni madal- asker gider- kılar söyler, şü» yenin şekline intikal etti. Bu «Benim madalyem ver» diye | çıkarıp gi xi hayretimi görünce! «Söz sramızda bugün çavuş oldum. Henüz çavuş alâmetini taktıramadım.» dedi, Adeta şaşırdım. Bizim zamanımızda çavuş olunca derhal nişanlar takılır, Zabitlik işaretleri hazir bulundurulur- du. Bu defaki kahramanlarda göste- ri, gürültü yok...» Köyünün resmini seyreden Faslı asker Cephede bulunan Fuslı askerlerden Ge i $ Eg İngiliz haşkumandanı generi eridi > m Gert (solda) İngillere k | biri büyük kahrar Bunun üzerine ke çin | Nefer diğer trene binerek Pari- r. İbrahim isminde- Pariste geçirmiş ve | dönmüş- » Burada ken: düğü sorulunca; — Köyümü... cc cevabü herkes şaş ını vermiştir. Bu ışsa da sonradan mesele anlaşılmıştır. Meğer köyünden | hiç dışarıya çıkmamış olan İbrahim İ Parise ayak basarak istasyondan Çi- İ kınca ne yapacağını tayin edememiş ve o sırada karşıda bir seayhat acen- | tesinin camında «Fasi ziyaret ediniz yazısı altında köyü resmini gör- | Köyünü çok seren | derhal camekânin önüne giderek re5- | akşama müştür mi seyrelmeğe başlı kadar buradan ay olunca tekrar ista; ne binerek cepheye ş ve İbrahim bir gün yemek yememiş ve | kendisine sarfetmesi için verilen yüz İrangın bir santimine bile dozunma- İ anıştar. arp cephesinde İngiliz kararg Sie : barbiye reisi generei hi m m İ en müsait şekilde olması icap eder. 1 kardeşi Dük d Şemek sofrasında göre muhtelif gıdai Büyüme, ihtiyarlama, Ölüm Ihtiyarlığı bir hastalık sayan Metchmikoff'a ve sıhhi tedbirlerle buna mani olmak kabildir Beden Terbiyesi ve Spor mecmuasır nın bu hafta çıkan 13 üncü sayısında kıymetli profesör Dr, Sadi Irmak'ın «Büyüme, Bhtiyarlama ve Ölüm» baş- biğile yazdığı pek şayanı dikkat bir yansını okuduk. Bu yaziyi kismen ik- tibas ediyoruz. Salim bir uzviyet doğuşundan iti- baren muayyen bir çağa kadar hüc. Teler ârası maddesinin çoğalması su- retile büyür. Bu büyümenin ölçüsü olarak vücut sıkleti ve vücut usun. Tuğu alınır. Büyüme hısı gittikçe azalır. Bunu bir tertip sisteminde gösterebiliriz. Bu sistemin fasılalı hattıma sıklet veya boyu kaydedersek büyüme münhenileri elde ederiz. Uzviyet haricen bir büyüme gös İ terdiği zamanda kimyevi büyümede bir takım deşiğmeler olur. Bunun en başında uzviyetin susurlaşması gelir, Hakikaten: 15 günlük ceninde su mikları W 91,5, 30 günlük ceninde su miktarı * 794, yeni doğmuşlta su mkitarı * 72, kâhll uzviyette su miktarı © 69,2 dir. yandan su azalırken öte yan- dan yağ ve proteinlerin nisbi miktarı çoğalır. Yağ birikmesinden maksad uzvi- yeti soğuğa karşı Ibtirak maddesile techiz etmektir. Emlâh kemiklerin yapısına sarfolunur. Büyümeye tesir eden harici şart- lardan birisi gıda miktarıdır. Bunun Bu hususta vitaminler mühim rol oynar, Büyümenin Gghlli sebebi meçhul- dür. Yalnız Backman büyümenin tedrici bir tazyik hulüli yükselişi ile müterafik olduğunu isbat etmiştir. Bu sayede uzviyet mütemadiyen mu- hitinden su almak ve hacmen büyü- mek imkânını kazanıyor. Büyümenin hormonlarla da sıkı bir alâkası vardır. Tiroksin ceninde de hizli ve gayri tabi bir büyümeyi terlid edebilir. Bundan maada tena- sül ve hypophyse hormonları da böy- lece tesir edebilir. İhtiyarlama ve ölüm Her uzviyette muayyen bir çağdan sonra madde ve enerji mübadelesi ihtiyaca kâfi gelmemeğe ve bütün a sukut görülmiye başlar. yarlamanın sebep ve mahiyetle- rinin izahı en eski zamanlardanberi hekimler ve filozofları meşgul etmiş bir meseledir. Yunan filozoflarınca ihtiyarlık tekâmülün tabii bir neti- ahı j mt iğ, ak cesidir. Kam dolantısının keşfinden Biz evvelâ ihtiyarlık esnasında vü. cudun maruz kaldığı tebeddöülleri tahli! edelim, Bunların başlıcası şun- lardır: Ensicede atrofi, kansızlık, hücre ciklerde mukavemetin azalması, yağ degenerasyonu, kireç tavazuu ve ks mikleşme, kemiklerdeki tebeddülğt dolayısile boyun kısalması, kafanın küçülmesi, nesci:munzamın azalma m, kalbte hiperirofi, eviye elesliki- yetinin azalması, karaciğerin ufak ması, böbrek parankimasının ufak ması, böbrek üstü guddesinin şişme. 8, gışayı muhatilerin incelmesi, be yin skletinin azalması, telâfifin da- ralması, venirikel boşluklarının ge nişlemesi, gangiiyonn (o hücrelerinin büyümesinde değişiklik, sinir lifleri. Din azalması, nuha! şevkide amilleld cisimlerin çoğalması. Bu saydığımız tahavrülât mukle- Mf derecelerde kendini gösterir. Ani başlayabildikleri gibi hissedilmez bir tedric Ile de vukum gelebilirler. Bun- dan maada her ferde kabili tatbik bir ihiyarlik yaşı tayin etmek de müşküldür. Yüksek (yaşta ölen «Mommsen> ve «Menizel; gibi zatla- rın dimağlarında hemen hiç teşrihi tahavvül görülmemiştir. Buna mu- kabil pek erken yaşta bu tahavvülle. Tİ gösteren insanlar vardır. Saydığımız teşrihi tahavvüllerin bir neticesi olarak ölüm vukua gelir. Fakat ölüm anında bütün ensice hü. yat kabiliyetini kaybetmiş değildir. Vücuttan dişarıya alman kalb, bar. sak, mide müsalt şartlar altında da." ba uzunca zaman faaliyete devam edebilirler, Fakat dimağ böyle bir ameliyeye müsait değildir. Ve ekseri. yele ölümün bilâvasıta sebebi dima- ğın ölmesidir. Metehnikoffa göre ölüm vakalar nın kısmı azamı gayri tabildir. Çün- kü bütün diğer hastalıklar gibi bir hastalık olan ihtiyarlığın neticesidir. Bu zala göre muhtelif sıhhi ve gıdal tedbirlerle ihtiyarığa mani olmak kabildir. Bu telâkkiye göre ölüm ya- şamak iradesinin yandan mütevel- Mit bir hâdisedir. Bu yüzden Darwi- nisler ölümü bir istifa vasıtası &d- dederler. Metchnikofftun bu nazariyesine karşı tek gün sineği gibi bazı vzwi- yetlerin hiçbir anatomik tahavvüle uğramaksızın bir günde öldükleri ileri sürülebilir, İhtiyarlıktaki tahar- yüller muhtelif hastalıkların bir ne- ticesi değil, bilâkis bu hastalıklar ib- tiyarlık şartlarının bir neticesidir. Ölümün iztirapla müterafik olup olmadığı çok münakaşa edilmiştir. Ölüme yalan bir kazadan kurtulmuş olanlar en son andaki hissi vi yelin uykuya dalma esnasındaki his. se benzediğini ifade etmişlerdir. Hat ta boğulmadan kurtanlan baz kim- seler en son anda zevkli bir his duy. duklarımnı söylemişlerdir. 93 yaşında Âlim bir ihtiyar son anmde bir doktora şunu söylemiştir; «— Benim kadar ihtiyar olunca ölümün insanlar için bir ihtiyaç ok duğunu takdir edeceksin.» 100 yaşında diğer bir Alim son ne fesinde: «— Ne hissediyorsun? sualine; «— Hiçbir şey! Yalnız yaşamanın üğünüs demiştir... KÜÇÜK İLÂN okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım satım, kira işlerin- de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! s

Bu sayıdan diğer sayfalar: