7 Mayıs 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

7 Mayıs 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ldarei örfiye kanunu müzakere ve kabul edildi (Baş tarafı 1 nci sahifede) olmakla beraber — trenle gittik. Ora- dan itibaren Raman dağları istikameti- ne kadar, Eruh kasabasına kadar trenin geçmesi için İâzımgelen tertibat yapıl- muştır, Balastları konmuş ve raylari ha- zırdır. Yalnız köprülerinde noksanlık vardır. Onun üzerinde de Nafia Vekâ- letinin çalıştığını bölge hat inşaat mü- dürlüğünden öğrendim. Eğer bu mınta- kada büyük iktisadi bir petrol sahasına tesadüf edecek olursak, lâzımgelen son- dajlar yapıldıktan sonra, bu hattın tem- didi mümkündür, esasen bu hat azami 35 - 40 kilometre kadar bir yer tuta- caktır.» Hasan Fehmi Ataç — Evet, şimdiden hükümete salâhiyet verelim. Başvekil Dr. Refik Saydam (devam- la) — Böyle bir şeyin ilâvesine lüzum “ görüyorsanız muvafık olur. Başvekilden sonra kürsüye gelen Ma- nisa mebusu B. Refik Şevket İnce, Sı vas mebusu B. Abdürrahman Naci De- mirağ, Urfa mebusu B. Razi Soyer söz almışlar ve Diyarbükurdan Irak ve İran hudutlarına kadar yapılacak demiryolla- rı kanununun birinci maddesinin . tadili hakkındaki löyihaya, bu arada da in- şaatı bittiği için yakında açılacak Azizi- ye tüneline temas etmişlerdir. Nafia Vekilinin beyanatı Müteakiben kürsüye gelen Nafia Ve- kili Ali Fuad Cebesoy verilen izahattan vaziyetin oldukça tavazzuh ettiğini kay- dederek Diyarbakırdan itibaren o bartın inşasına başlanırken Vekâletin muayyen bir noktaya kadar müşterek bir kısım k ve ekseriya Dicle nehri vadisini üzergâhımı tesbit ey- lemiş bulunduğunu söylemiş ve demiş- tir ki: «İlerde yapılacak kati istikşaflar ne- ticesinde eğer güzergâhın bir noktasında İran istikametine de gidilmek mümkün . olursa o vakit müşterek kısımdan istifa- de edilecektir, denilmiştir ve o vakit teklif edilmiş olan kanunla ancak bir avans mahiyetinde olmak üzere el il yon lira istenilmiştir. Vekâlet buna isti- maden işe başlamış ve işe başladıktan sonra da kati etüdler ve istikşaflar ya- pılmıştır. Binaenaleyh evvelce takdim edilmiş olan kanunun esbabı mucibeleri- le bugünkü teklif ettiğimiz kanunun 68- babı o mucibesi arasında hiçbir fark yoktur.» Nafia Vekili sözlerine devamla, faz- In bir tasarruf yapılınamış ve bir heyeti fenniye hatası vukubulmamış olduğunu , kaydederek Aziziye tüneli tesviye işini izah eylemiş ve bu tünelden mayıs için- de seyrüsefere başlanacağını bildiresiştir. Meclis bu izahattan sonra lâyihayı ya- pılan teklif dairesinde kabul eylemi; örfi idare kanun İâyihasının ve bir e teşkilâtında vazife alanlara tazminat ves rilmesine ait kanun lâyihasının altıncı maddesini tayyederek birinci müzakere- sini bitirmiştir. Meclis çarşamba günü toplanacaktır. darei örfiye kanunu Ankara 8 (Telefonla! — Meclisin buğün- kü Içtimaında müzakere ve kabul edilen örfi idare kanunu beş kısımdan ibaretdir, Birinci kısım: Örfi idarenin konması ve kaldırılmasını, ikinci kısım: Örti İdare al- tında kalan yerlerde tatbik olunacak mua- Mmeleleri, üçüncü kısım: Teşkilâtı, dördün- cü kısım: Vazife, usuli hükümler, ceza hü- kümleri ve beşinci kısım da müteferrik hü- kümleri ihtiya etmektedir, Birinei ve ikin- cl kısımlar şöyledir: Birinci kısım «Madde 1 — Teşkilâtı esasiye kanununun. 85 ncı maddesine tevfikan verilmiş olan umumi veya mevzii iiarel örfiye karan Dahiliye Vekâleti tarafından münasip va- #ıtalarla ilân olunur, Örfi idarenin hudud ve müddeti üzerinde yapılacak değişikliK- ler de aynı sürelle Hân edilir. Madde 3 — Örtü idare altına alınan yer- lerde umumi emniyet ve asayişe taallik eden ve İcra Vekilleri heyetince tayin ve tesbit olunan zabıta salâhiyet ve vazifeleri askeri makamlara intikal eder, Bu makam- lar kendilerine inlikal eden salâhiyet ve vazifelere müleallik kararları ve emirleri mahalli zabıtası marifetile icra ettirir. İkinci kısım Madde 3 — Örfi idare li yer- lerde askeri idare aşağıda ı fevkalâde tedbirleri ittihaz ve tatbika salâhiyetlidir. 1 — Görülecek lüzum üzerine meskenle- ri ve her türlü cemiyet, klüp gibi teşekkül- lere aid binaları ve bunların müştemilâtını ve iş mühulleriie sair kapalı yerleri ve mektup ve telgraf vesair meorsuleleri, ga- huların üzerlerini gece ve gündüz aramak ve bunlarda sübut vasıtaları olan veyahud müsadereye tâbi bulunan eşyayı zapt ve radyo, telefon ve telsiz gibi bilcümle mu- habere vasıtalarını kontrol ve icabında ta- #1 ve menetmek, 2 — Memleketin inzibat ve emniyetini lâl etmek suçlarile sabıkalı olanları ve emniyeti umumiye nezareti altında bulu- nanları ve örti idare altına alman yerler- de muapyen bir ikametgâhı olmıyanları ve şüpheli olan ssir kimseleri örfi idare mın- takasından çikarmak. 3 — Türk ceza kanununun 189 uncu maddesinde yazıl olan silâhlarla ölet ve cephanelerin ve dinamit, boğucu gaz, bom- ba ve buna mümasii âlâtı muhribe ve me- yaddı infiğkiye ve müştaile ve bunların ihzar ve imalins yarıyan edevat ve vesaltin tealimi için emirler vermek ve bunları ara- Yıp bulmak. 4 — Gazete, kitap vesair matbuaların tab ve neşrini veya hariçten ithalini mo- netmek ve matbaaları kapatmak ve mat- buat ve telgraf ve mektup üzerine sansür koymak. $ — Kapalı ve açık yerlerde her türlü toplantıları menetmek ve cemiyetlerin fas- liyetini durdurmak. Kahvehane, birahane, meyhane, tiyatro, sinema, bar ve omsali umuma açık yerleri kapatmak veya bün- ların açılma veya kapanma zamanını tayin ve tevhid ötmek, 6 — Örfi idare mntakasına girip çık- mak isteyenler hakkında takyidat ve tah- didat koymak. 7 — Geceleri dolaşmağı takyid veya ma- netmek. ” 8 — İcra Ve: heyeti tarafından It. tihaz ve tebliğ edilen emirleri ve ilân edi- len sair tedbirleri takib ve icra etmek.» Cezalar Örti idare altına alınan yerlerde askeri idare tarafından istihaz edilen tedbirlere karşı hareket edenler ve emirlere itaatsiz- Mk gösterenler ve hüriyetine dair bilâfı hakikat beyanatta bulunanlar hakkında Türk ceza kanununun 520 ve 528 inci mad- delerinde yazılı cezalar 3 misli arttırılarak hükmolunur, Harp halinde örfi idare ilân edilmemiş olsa dahi bu kanunun masuniyet ve hür- riyetlerin takyid ve talikine ald 3 üncü maddesinin birinci, 3 Üncü, 4 üncü, 5 inci ve 6 nci bendlerinde yazılı tedbirleri ha» reket mıntakalarında. almağa Başkuman- danlık salâhiyetli olduğu gibi harp hare- ketlerinin ve askeri faaliyetlerin ve ma- halli asayişin emniyet ve himayesi için harekât muntakalarında bulunanları, caiz “görülmeyen kimseleri bu muntakalardan çıkarmağa, hareket mıntakalarına girme- 81, çıkmağı menetmeğe ve bu munlakalara münakalât vasılalarının girip çıkmasını tahdid etmeğe salâhiyetlidir. Tuzak içinde Tuzak Tefrika; No, 148 Nakleden : (V4 - WüK — Haydi yavrum, - Maldeciğim... | dar ve kıymetlidi: Odana gir... Biraz sükün bul... Sonra hemen Belkısın yanına git... Biçare yavrunun sana çok ihtiyacı olacak- tır... Şu anda bilhassa düşüneceği- Ve şaşkın şaşkın odanın ortasında duran damadına baktı. — Siz, beni burada bekleyin... - di- ye emretti, Mila Ve böylece serbes kaldıktan sonra, küçük salonun perdesini açtı. Siyah . cibiseler giymiş, Şermin, orada yalnız başina oturuyordu. Ku- lâğına çalınan hafif gürültü üzerine başını kaldırdı. Gözleri yaş doluydu. Bakışlarında anlaşılması müşkül bir iztırab ifade- si vardı. Molla Murad içeri ce kapastı, ? İbtiyarı görür görmez, Şerminin bütün kanı yüzünü kapladı dense hata olmaz, — Siz misiniz?... . diye kekeledi, — Evet:.. Benim... Sizi unutma- dım... Aklımdan da bir gün çıkarma- dım... Lâkin şu esnada vaktimiz pek girdi. Kapıyı iyk Yavaş sesle ve çabuk konuşun... — Ne emrediyorsunuz... — Bir hizmet bekliyorum, yav. rum... Büyük bir hizmet... — Elimdeyse... — Elinde. — Buyurun, — Ailemizin şerefi mevzuu bahis- tir... Hayatımdan fazla sevdiğim yay- rularımı kurtarmak istiyorum... Bel- kıs isminde çok sevgili bir torunum vardır... Bugünkü gelin... Anlıyor sun ya, yavrum... — Anlıyorum efendim. — Sühi bey denen bu adam hak- kında bildiğiniz nedir? — Söyledim... Hepsini söyledim... — Belki başkalârına... Fakat bana bir şey demediniz... Sizin neniz olu. yor bu delikanlı? — Zatı âlinizden bir şey gizlemi. yeceğim, beyefendi... Bu delikanlının metresiyim. Ve büsbütüri mahçup olarak başt- | nı önüne eğdi. — Size rasladığım gün gayet saf- « m, #emizdim... Tanışmamızdan üç | madım. * di, AKŞAM Meclis encümenlerinde bütçeler görüşülüyor Vergi zamlarına aid lâyiha- ların encümenlerce müzake- resi henüz bitmedi Ankara 6 (Telefonla) — Meclis büt- çe encümeni öğleden evvel toplanarak İktisad. Vekâleti bütçesini müzakere etmiştir. Encümen yarn da Maliye V: kâleti bütçesini görüşmeğe başla; caktır, Umumi müvazeneye dahil diğer dairelerin bütçeleri, bütçe encümeninin tetkikinden geçmiş olduğundan Maliye Vekâleti bütçesinin de kabulünden son- ra 940 mali yılı bütçe projesi ması kısmının müzakeresi bitmiş olacaktır. Yeni yıl bütçesinin varidat kısmına gelince, bu kınm ile yakından alâkalı olan vergi zamları lâyihalarının encü- menlerce müzakeresi henüz neticelen- memiştir. Bu yüzden bu kısmın bütçe encümenince müzakeresi birkaç gün ge- cikecektir. Bununla beraber yeni bütçe projesinin Müted zamanında yani mali senenin başlangıcı olan hazirandan evvel Meclis umumi heyetine sevkolunacağı tahmin edilmektedir. Vergi zamlarına ait lâyihalar hâlen maliye encümenince tetkik olunmakta- dır. Maliye encümeninin tetkiklerini bu bafta içinde bitirerek mezkür lâyihaları ei encümenine vermesi beklenmekte- ir. Bütçe encümeninin, 1 haziran 940 dan itibaren meriyete konulması teklif edi- len bu lâyihaları müstacelen müzakere © temennisi ile umumi heyete sevkedeceği anlaşılmaktadır. — —— Alman - İtalyan futbol maçı Milâno 6 (A.A.) — San Siro stadın. da 70.000 den fazla bir seyirci kitlesi önünde Alman milli futbol takımı ile dokuzuncu karşılamasını yapan İtal yan milli takımı 3-2 galip gelmiştir. Türkiye Hayvanları Koruma cemiyetinin içtimal Türkiye hayvanları koruma cemiyeti cü- martesi günü aylık içtimamı yapmıştır. Bu içtimada okunan rapora göre nisan ayı sar- fında cemiyet 816 hayvanı iaşe etmiştir. Ce- miyelin müfettişieri tarafından muhtelif yerlerde yapılan gözetlemelerde 45 hayva- Tun yükü gayri nizami ve haddinden fazla bulunarak” başattırılmış ve iki hayvan sa- hibi mleyhinde de ceza zapt tatturulmuş- tar, ayı dün Imha edilmiş ve 15) hayvan da sahipleri- nin tajebi üzerine uyutulmuştur. Ayni müd- detle Td hayvan ayakta ve 8 hayran da hastanede tedavi olunmuştur. 1939 senesinin hazırlanan senelik raporu azaya tevzi olunduğu gibi bunun vali ve po- lis müdürlüklerine Ye üniversite gençliğine gönderilmesi ve bazı mukamata takdimi ve yeni belediye nizamnamesinin hayvanların himayesine müteallik maddelerinin ayrıca bastırılarak zabıta memurlarına tevzii ka- rarlaştırılmıştır. Bay Salih Keramet Nigâr'a Zincirlikuyu muallim mektebinde hayvanları himaye hakkında verdiği konferanstan dolayı te- şekkür ve bu konferansın tekrarı rica edil- miştir. Gazhane yokuşundan hayvanlarına faz- la yük yükliyerek azap çektirenlerin bu İg- ten men'i için Beyoğlu kaymakamlığınca oraya bir memür ikamesi hakkındaki karar şayanı şükran görülmüştür. Önümüzdeki salı günü polis. mektebi talebesinin Robert Koleji ziyareti esnaaın- da azadan eski Beyoğin kaymakamı bay Sodadın himaysi hayvanaitan bâhis bir hi- tabede bulunması tekarrür eylemiştir. dört gün sonra bu felâket başıma | geldi; metresi oldum. — Evvelce tanışır mıydınız? — Çocukluğumuzdanberi... Zon. guldakta ahbap olmuştuk... O za- manki ismi Kudret Sühaid, Oda benim gibi ailesi tarafından terkedil- m.., anası babası meçhul bir çocuk- tu... Mukadderalımızın eşliği bizi | biribirimize bağladı. — Zonguldaktayken fakir miydi? — Her halde zengin değildi. — Tekrar nasıl buluştunuz? — O gece... Beni görmüş... Sizden ayrıldıktan sonra beni takip etmiş... Nerede oturduğumu öğrenmek iste- mi... Kız muhabbetle ihtiyara bakarak: — Benim için o gece nekadar hayırhah olmuştunuz... Hayatımı ve şerellmi kurtarmak için bâna para verdiniz... İşte bence pek kiymetli olan o para ile evime gittiğim sırada hırsızlar peşime düştü... Pek büyük bir tehlikeye uğrümışlım... Süha, imdadıma yetişti; beni kurtardı. peki... Arkasını anlatın... Çabuk. — O sıralarda çok bedbahttım. — Biliyorum." Barda buluştuğumuzun ertesi i, sizi görmek üzere, vadettiğim i, evnize gittim... Fakat sizi büla. 5 'Tefrika No, 55 Yazan: İSKENDER FAHR Çoban para kesesini alınca canlanmıştı, sırtını ve ay sirke ile yıkayıp ata bindi ve Buhara yolunu tuttu Buharalılar, şehir içinde ve bilhassa her- kesin gözü önünde bu derece korkunç bir ceza tatbikini ilk defa görüyorlardı. Her- keste bir korku ve heyecan belirmiş, genç kadınlar gözlerini kapayarak kaçışmağa, en metin erkekler bile Azrâ'ya acıyıp söylen- meğe başlamıştı. ilerisini düşünen « ve tehlikeyi usuklan gören bir takım yaşlılar da: — Sultan Mehmed haklıdır, diyordu. Bir casusa böyle ağır cezalar verilmezse, Cen- giz hanın gümüşleri ve halifenin altınları 0 kadar boldur ki. önüne geleni avlamak çok kolay olur ve memleketimiz a2 zamanda düşman eline düşer. Aztü'nm bacakları, gövdesi ilk bamiede parçalanmıştı. Bu sırada sultan Mehmed, Semerkandı ve annesi Türkün hatunu ha- tırladı.. yanındaki zırhlı muhafızlardan birine: — Azra'nın başını vurup bir tepsiye koysunlar. Semerkanda götüreceğim. Dedi. Cellkdlardan biri zirh: elbise gi- yerek baltasını eline aldı ve meydana atıl. dı. Azrâ'nın başını kesip saraya getirdi. Sultan Mehmed bunu yapmağa mecbur- du. Zira Semerkandda Azrâ'nın ölümüne hiç kime inanmıyacaktı, Halbuki, Semerkand sarayında nereden geldiği belirir birçok vardı. Sullan Mehmed, casusluğun ve içten vur- mani önüne geçmek için, çok şiddetli dav- ranmağa karar vermişti, Bu Bâdiseden sonra, Buharalılar arasın- da baş kaldıran bir adam görülmedi.. Mo- goi tacirlerini himaye edenler, Moğollara evlerinin kapılarını kapadılar.. Ve mey- danda kalan, Moğollardan birçoğu şehri ter- kederek, köylere ve yabancı illere kaçtı. Bu arada Bağdattan gelmiş olan fâclrler de korkup kaçmağa başlamışlardı. Azrânm azla ağzında par uğ | günün akşan Buhara sokaklarında karardıktan sonra — bi: — bilhassa ort insanın dolaştığı görülmedi, Herkes güneş balsıadan evlerine kapanmıştı, Sultan Mehmed, Buharadan Semerkanda dönerken.. Sultan Mehmed yolda gelirken, anasının harbe hazırlandığını duydu. Yolculardan biri Türkân sultan ordu düzüyor. Kime sordumisa (Harp var!) diyor. Valide sulta- nan nereye gideceğini bilmiyorum amma, Cend civarında Moğollar görünmüşler... Dedi. Sultan Mehmedin canı sıkıldı. Cend'e Moğollar nerden ve mastl inebilir. di? Cend'in şimalinde (Kaymış) ırmağı bo- yerleşen birçok" Harzem kabileleri oyunca bu havalinin eski bekçileri ve müdalileri olarak tanınmışlardı. i Sultan Mehmed bu habei alınca keder. lendi — Moğullar rahat durmuyorlar, Sınırla- rının bir ucu Çine, diğer ucu Rus toprak- larma dayanırken, bu geniş topraklara sı“ Bamıyorlar da Harzem iline mi göz diki- yorlar? Dedi.. Atının dizginlerine sarıldı, Beş gün- lük yolu üç günde yürümeğe çalıştı. Semer- kanda yaklaşınca — yani son konak yerin- de çoban kılığında yürüyen şüpheli bir adam gördü; — Şu herifi çevirin... Ve kocuğunu çıkarıp kıçına elli sopa alın! Diye bağırdı. Çoban: çevirdiler... Hüküm- darır çadırının önünde soyarak sopalama» ğa başladılar. Yaşlıca zabitlerden Diri dayanamadı: — Bu zavallı çobanın suçu nedir? Yolun- da giden bir adamı çevirip dövmek künah değil midir? Siz Allahtan korkmaz mıst- mz? Deyince, değnekçiler: — Sultan emretti, bize ne söylüyorsun? Gücün yeterse, çadıra gir... Anlat derdini ona! — Bundan da haberim var... Hay- di... Çabuk... Dâha çabuk anlatınız, — Sizi bulamayınca ona gittim... Sühaya... Zira, kendisini aynigün zarfında görmemi o da istemişti... Te pebaşında bir daire işgal etmişti Oraya uğradım... Bana, bin bir vald- | de bulundu. Benden başka kimseyi | sevmediğini ve 'sevmiyeceğini temin | etti... «Seni ömrümün sonuna kadar asla terketmemi!» dedi... Bu sözlerine nanmam belki doğru değildi; fakât inandım... Artık, mabvolmuştum... — Sühayı sevdiniz mi? — Evet, Bu tek kelimeyi, sesini fevkalâde alçaltarak söyledi. O kadar ki, Murad Molla, ancak işitti, işitmedi. — Sevgilin zengindi de... Evleri, apartımanları, otomobilleri vardı. — Evet, zengin görünüyordu. — Servetinin menba? — Cinayetler. — Bunu biliyordunuz demek ... — Hayır... Vallahi bilmiyordum... — Nasıl öğrendin? Genç kız: — Bir sabah, Tepebaşındaki eve git- tim... - diye söze başladi; annesinin kendini arâmak üzere gazetelere ver- diği ilânı anlattı; — Âşıkımın bu hu sustaki fikrini soracaktım, - dedi; ve Viyanalı kuyumcu meselesine nasıl | agâh olduğunu hikâye etti. Diye cevap verdiler. Sultan Meh dirin içinden sopaları sayıyordu. Elli tamam olunca, dışarı çıktı... İhtiyar # gördü: — Sesini duydum! dedi - Eğer bu bir başkasının ağsmdan işiteeydim. X casuslarile birleşmiş diyerek derhal sini koparırdım. Zabit birdenbire şaşırdı. Sultan dayak yiyen çobanın Moğol casusu © nu söylüyordu. Fakat bunu nerden sl anlamış? DD yeli Dayak faslı bittikten sonra, sultan W med zabitlerini topladı: — Şu herifin kocuğunu gördünüz Diye sordu. Zabitler hep birden: — Gördük... Diye cevap verdiler. Bunlardan si, hükümdarın bunu neden sord hıyamamıştı. Sultan Mehmed, çobanın sırtındaki ğu göstererek: — Bunu ancak Moğollar giyer, d herif birim çobanlarımızdandır amı Bollara kimbilir nasil bir yarattık rek, bu kocuğa sahip olmuş, Sol birden hiddetle çobanın yürüdü — Haydi, , hakikati söyle bara. Burs dolaşan bir Moğol gördün mt? Ve bir ğu sana kim verdi... Niçin verdi? Doğ nu söylersen seni affedeceğim... Zabitler hayretle biribirine baki ardı, muyordu, — Evet, dedi, dün buralardan s Çoban bitkin bir halde idi, ayakta adam benim kocuğumu istedi, ve kel hinkini bana verdi, Benimki çok derhal çıkarıp verdim. O, bir Moğol delli miydi? — Hayır, Otrarlı olduğunu aöylet Nerden geldiğini sordum... — Ne crap verdi? — Karakurumdan geliyorum, dedi Nereya gittiğini sormadın mı? — Sordum... Buharaya gideceğini, off birini kurtaracağını söyledi. Sultan Mehmed düşündü... Otrarli bü adam Karakurumdan Buharaya Için gelebilirdi? Zabitlerden biri: -- Otrarlı Yusufu unttunuz mü? edi. Sultan Mehmed uyandı: — Hakkın var.. İyi ki hatırlatın Yurdunu uzun müddet terkeden ki de, yurd sevgisi olamaz. Yusuftan b ten şüphe ediyordum. Demek ki, bu # Buharaya, Yusufu kurtarmak ve kai için gidiyor. du: şinden gidip gebertebilir misin? — Yurdumuza fenalık için gelmişsö! Işi parasız da yapabilirim. Sultan Mehmed, çobana bir kese p di: Çoban Buharalı idi, Sultan Mehmed” Sana çok para versem, bu adam — Haydi, bir ata bin.. Yıldırımlar koş... Ve o hainin başını koparıp da getir! Çoban para kesesini alınca canlar Sırtını ve ayaklarını sirke ile yıkay'f bindirdiler. Çöban sevinçle Buhara tuttu, O gün zabitler bu hüdiseye şahid ol — Harzem ordularının hiç bir yerde lüp olmıyacağına bir daha inandık. Dediler, Sultan Mehmedir, bir ç3' cuğunu uzaktan tanıyacak kadar hassasiyet, gösterdiğini gören zabitlef sen kendisinin ne kadar ihtiyatlı ve görüşleri kuvvetli bir hükümdar old hergün yeni yeni vakalarla görüp an lardı. Harzem ordusu o güne kadar ecnkten mağlüp olarak dönmemiş. Sultan Mehmed bü hâdiseden nak yerinden kalktı ve maiyeti ie bi Semerkanda hareket etti. dArkasi Ve devamle; — İşte bu gördüklerimi, bu # leden doğan şüphelerimi, evime £ diği zaman bir bir Sühaya söy/ Molla telâşla; — Çabuk, çabuk... Netire.., — İşle o zaman, marifetlerini b anlattı. Mahvolmuştum. artık ahlâkını düzeltmesini, kadar yaptıklarına tövbe edip irü dan sonrası için iyi yoldan ni tavsiye ettim, «Ruhunun şu, bundan sonra namusile döküp çalışmakla kabil o Bu tavsiyemi tutacağına dair yeminle teminat verdi... Bu teminatın üzerinden ancak kısâ man geçmiştir... Sözünde durüf sanıyordum... Halbuki neler muş... Gayet münzevi bir şekild Şadığım için, Sühanın ma lağıma çalınmıyordu. Bana eden kadin Azrâille pençel dünyanmı farkında değildim. bah meçhul bir adanıdan imz mektup aldım. Sevgilimin b kızla evlendiği bana haber vel — Demek böyle birşeyden Tenmiyordunuz? — Kaltiyen hayır... — Ya... Vak vah... mi Li di SİFPEPFASESEŞE. PSEPSEPE. İŞSESİSEEŞ. Fe

Bu sayıdan diğer sayfalar: