28 Ocak 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 3

28 Ocak 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B 28/1/937 ŞON HABERLER Fransız'larla imzaladığımız Muahedenin hakiki metni Hatay, bütün iç ışlerde tamamen mMüstakildir Sancak'ın parlâmento_su, hükümeti ve mahkemeleri olacak, hükümetimiz İsken- derun limanından istifade edecektir Ankara, 27 ( Hususi ) — Hatay mes'elesinde Fransız'larla akdettiğimiz muahedeye göre, Sancak, dahili işlerde tamamen Müstakildir. Sancak'ın parlâmentosu, hükümeti ve kendi mah- kemeleri olacaktır. Haric? siyasette ve bazı hususlarda Cemi- yeti Akvamın kararile hareket olunacaktır. Resmi dil, Sanca- ğın her tarafında Türkçedir. İkinci bir dile lüzum olub olma- dığına ileride Milletler cemiyeti karar verecektir. Sancak'ın temel yasası, uluslar sosyetesinin garantisi altın- dadır. Sancak, askerlikten tecrid olunacaktır. dan hükümetimiz de istifade edecektir. Sancak'ta Milletler cemiyetinin daimi delegesi bulunacaktır. Büyük Şef, Basın kuru- mu heyetini kabul ettiler Heyet; Atatürk'e arzı teşekkür ve tazi- matta bulundu. Basın birliği kanunu.. İstanbul, 27 (Hususi “muhabirimizden) — Basın kurumunda bir toplantı yapılmış ve Basın birliği kanunu tetkik edilmiştir. Hazırlanan yeni kanun lâyihası Büyük Millet Meclisine verile- cektir. Basın kurumundaki toplantıdan sonra Kurum mensup- larından seçilen bir heyet, Cumhur Reisimiz Atatürk'ü ziyaret ederek Hatay zaferinden dolayı teşekkürlerini bildirmiştir. Vekâletlerde . Siyasi müsteşar- lıklar kanunu.. Ankara, 27 (Hususi muha- birimizden) — Vekâletlerde siyasi müsteşarlıklar — ihdası hakkındaki kanun lâyihası ha- zırlanmıştır. Yakında Kamu- taya verilecektir. Lâyihaya gö- re vekillerin adedi 12 ile 16 arasında olacak ve sandalyesiz vekil de intihap edilecektir. Siyasi müsteşarlıklar, Bışvekı- N E lin intihabı ve Cumhur reisi- || Rüşdü Arâs'ı tebrik etmiş- nin tasdikile meb'uslar arasın- || lerdir. dan seçileceklerdir. Vazifeleri |S istişaridir. Vekiller heyeti içti- Aclk Söz Vekiller Heyeti mamda Başvekilin davetile hazır bulunacaklar ve vekille- kararile kapatıldı.. İstanbul, 27 (Hususi muha- rin direktiflerile hareket ede- birimizden) — Açık Söz ga- cekler, verilecek işlerden me- sul olacaklardır. zetesi, Vekiller Heyeti karari- le kapatılmıştır. Yeni vapurlar İçin müzakeredeyiz. Bir talebe Sevdiği daktiloyu İılınlıul 27 (Hususi muha- lnmııdcn) — Yarın (Bugün) yaraladı Ankara, 27 (Hususi) denizyolları işletme idaresinde, Ankara'da baytar fakültesi ta- imanya tezgâhlarına sipariş edilecek ikinci partide 7 tica- lebesinden Ali, sevdiği daktilo Bedriye'yi kıskançlık yüzün- ret gemisi için müzakerelere den tabanca kurşunu ile yara- lanacaktır. Gemilerin, Al- manya'daki gemi inşaat şir- lamış ve sonra gene tabanca- sının kurşunu ile kazaen yara- ketlerine yaptırılması takarrür lanarak ölmüştür. , Etmiş gibidir. Kamutay ANADOLU Kış tatili yapıyor Günlük siyasal gazete Ankara, 27 (Hususi muha- Sahip ve başyazgam birimizden) — Büyük Millet İskenderen limanın- Atatürk'e Her taraftan tebrik telgrafları geliyor.. Büyük Şefin ci- ihan değer takdirleri.. İstanbul, 27 (Hususi) Hatay zaferinden dolayı her taraftan Atatürk'e tebrik tel- grafları geliyor. Büyü ef, Başvekilimiz İsmet İnönü ile Hariciye Vekilimiz Tevfik Haydar Rüşdü ÖKTEM Umümi neşriyat ve yazı işleri Müdürü; Hamdi Nüzhet Çançar İdarehanesi : İzmir İkinci Beyler sokağı C. Halk Partisi binası içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU Telefon : 2776 - Puıı kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ Yullığı 1200, altı aylığı 700, üç aylığı 500 kuruştur. Yabancı memleketler için senelik aböne ücreti 27 liradır Ha yerde 5 kuruştur Meclisi 8 şubatta umumi su- rette kış tatili yapacaktır. Posta, telgraf kongresi İstanbul, 27 (Hususi muha- birimizden) — Balkanlar pos- ta ve telgraf kongresi toplan: mıştır. Kahire'de toplanacak bey- nelmilel kongreye müşterek teklifler yapılacaktır. Bu tek- liflerin esasları hazırlanmak- ANADOLU H . Toprak 1 — Ak yureklı bir dost eli sıkmak ihtiyacını duyarsan bir ayuç toprak al, onu sık, kokla ve içine sindir. 2 — Zira © toprakta nice dost ellerinin, nice göz yaş- larının, nice kan damlalarının zerreleri — vardır. Riyasız bir muhabbeti, pislenmemiş mu- sâffa bir kokuyu ancak onda bulacaksın. 3 — Bir avuç toprak can- hlık ve verimlilik yönünden de yalancı müminlerden yüksek bir varlıktır. İçine attığın to- humun biraz sonra filizlendi- ğini görürsün. Toprak sada- katle doğurur ve bollukla mahsulünü verir. 4 — Sana birşey vermeden senden daima istiyenlerle onu ölçebilir misin? Kurak kafaların boş kub- belerine attığın fikir, olduğu yerde çürümeğe mahkümdur. 5 — Ayak altında çiğnenen toprak gerçek ve âlicenap bir dosttur. Zira nice milyonlarca dostların ıstırap çeken cesed- lerinden ayrılan zerreler var onda. 6 — Ne zaman iç acısı ve gözyaşı ile başını yere eğersen, toprağa bak!. Göz yaşlarını tatlılıkla emer. — Ayaklarına sağlam bir dayak gibi sırtını dayar. 7—Eğer birgün bu yaşayış- tan bıkarsan göğsünü ve yüreğini sana açacak olan da odur. Dr. Necati Kemal İstanbul'da Modern bir yolcu salonu yapılacak. İstanbul, 27 ( Hususi ) — Liman idaresi, Galata'da bi- yük bir yolcu salonu inşasını kararlaştırmıştır. Bu bina 300 bin liraya çıkacak ve fevka- lâde güzel olacaktır. Salon, sonbahara kadar ikmal edile- cek ve merkez rıhtım hanının civarındaki binalar da yıkıla- rak buraya bir Atatürk hey- keli dikilecektir. Bu binanın ikmalinden sonra ecnebi va- purları Tophane'ye değil, bu- raya yanaşacaklardır. — Eski yolcu salonuda yenilenecektir. Bulgar Başvekili, Yollarda selâmlandı Sofya, 27 (A.A) — Belgrad- dan dönmekte olan başbakan Köse İvanofa hudud sonuna dakar Stoyadinoviç'in hususi kâtibi refakat etmiştir. Köse İvanof Sofya'ya kadar geçtiği bütün — istasyonlarda halk ve mekteb talebesi tara- fından selâmlanmıştır. İstanbul'da fırtına durdu İstanbul, 27 (Hususi) —Dün- denberi hava düzelmiş, kar fırtınası durmuştur. Çoktanberi görülmiyen güneş, karları erit- miye başlamış, havayı ısındır- mıştır, Karlarla kapalı bulunan yol- lar, bu arada Şişli - Büyükdere şosesi temizlenmiştir. Fırtına durduğundan, Büyük- dere'de demirlemiş olan küçük büyük gemiler Karadenize ha- reket etmişlerdir. Karaya oturmuş bulunan -Romen vapuru el'an - kurtarı- Şehirden Akisler İzmir'in kararsız, dönek Görünmeyen korku kubbesi altında... Bıçakçı zade ile baş başa.. Üstad kadınlara ateş saçıyor. Melekler, cennette hizmetçilik edecek bir kadın bulamamışlar Kafam durmadân işliyor. Bir yığın mevzu buluyorum. Faket İzmir'in meşbur gamlı, puslu ve yağmurlu havası, or- talığı sindirmiştir, nereye gi- debilirim? Kordondan otobüs içinde geçiyordum. Gümrük dibinde, kış günü denizde boğulmuş zavallı, gep-genç, iri, güzel bir hayvanın naşinin etrafında bir yığın meraklı var.. Az kalsın; — Lillâhilfatihal Diyecektim. Araba ile yu- varlanmış biçarel.. Bu genç vücudun, dingile bağlı ve ko- lanlar içinde mahsur olarak, inliye inliye, çabalıya çabalıya boğuluşunu görür gibi oldum. Yeni nallanmış ayaklarını vur- dukça sular kabarıyor, gözleri dönüyor ve burnundan sular fışkırıyordu. Hay biçare hay!l. Hayvanın tabii mukadderatı, ölümü toprak üstünde göste- rir.. Oncağız ise, en feci bir şekilde, İzmir rıhtımının dibin- de, göğsünden, başından, be- Hinden bağlı olarak ölmüş, gitmiş. Kimse kurtaramamış onu.. Saat kulesi önünde otobüs- ten indim. Gene yağmurl. Fa- kat yağmur da değil, kar su- yuna benziyor. İzmir'in maruf, kararsız, dönek, hasta, sinirli, evhamlı - kubbesinin altında, hangi bir kış günü barometre, bir otorite, bir haysiyet iddia edebildi? Bakarsınız ki, — sabahleyin güneş vardır. Biraz sonra bu- lut başlamıştır ve yağmur bek- lersiniz. Fakat hayır, yağmur değil, kar suyudur. O da ke- siliyor, karada ve denizde hır- tına başlıyor. Rüzgâr poyraz- dan geliyor. Geliyor amma, biraz sonra 0 susuyor, yıldız başlıyor. Çok geçmeden de lodos başını kaldırıyor. Otobüsten indim. Çamurlu kaldırımlarda raksediyor - ve otomobiller, haşarı bir sokak çocuğu gibi zilüs savurarak mütemadiyen gelip geçiyor.. Temiz giyinmiş bir kadın- cağız, sırıl-sıklam oldu ve da- yanamadı: — Hay gözü kör olsun in- şaallah! Arkasından bir iki kişi gü- lümsedi.. İnsan oğlu, istihzayı ne kadar seviyormuş meğerl. Ragıppaşa kıraatanesinin önün- den geçerken, buğulu pence- renin arkasından bir çehrenin bana güldüğünü gördüm, bir de ne bakayım: Bizim eski çop çatal, yani İzmir'in eski Ubeydullah efen- disi Biçakçızade Hakkı.. Nedense artık nikâh kıy- maktan (vazgeçmiş, kahveha- nede oturup nargilesini çekiş- tiriyor ve sokaklardaki büyük geçid resmini seyrediyor. Gir- dim, karşı karşıya oturduk. Hoş, beşten sonra Bıçakçı za- de, Akbaba'da okuduğu “Aşk mektebi, ni anlattı. Üstadın hoşuna gitmiş. Mektebde mu- — Rafail, sen, güzel bir gecede, sapsarı, olgun bir ay görürsen ne düşünürsün? — Sarı altın beşibiryerdeyi! — Ulan onu nereden bul- dun? — Bulmadım bay öğretmen, hatırımda kalmış ta söyledim. — Peki, sevdiğin kadını kendine celbetmek için ne yaparsın? — Paralarımı sayarım.. — Ulan, böyle paraya ge- len kadın dakadın olur mu ya? - Zararı yok bay muallim, parasız gelirse daha iyi.. Bıcakçızade bunları dikten sonra; — Şimdiki aşklar “Dedi- kaldırım aşkı, Yahudinin aşkı- kının, meşkinin para oluşu gibi. Kaldırım aşkından mak- sad şu: Erkek şapkasını, paltosunu ahlp sokağa çıkıyor. Evlene- cek kadın da kezal.. Ve bu tesadüfler ekseriya kaldırımda oluyor. Hattâ bazı anneler, nerede ise, Kızım böyle oturmakla ol- maz. Çık dolaş, şöyle bir ha- va al, belki bir kısmet çıkar. Diyecekler... Bıçakçı zade de bir ruhi ta- havvül var gibiydi. Benim bil- diğim, üstad, feministtir. Hattâ vaktile “Hanım,, diye bir mec- mua çıkarmağı düşünmüş ve bu kelime ile bazı cümle oyun- ları yapılmıştı.. Fırsat bu fir- sattı. Onu söyletmek istedim: Üstad, dedim, kadında vefa var mıdır? — Ooooo -dedi ve nargi- lesini bir kere çekiştirdi.: Ara- ma öyle şey.. Ve şu Farisi beyti okudu: Sek vefa dered Ne dared zen vefa Bunun mânasını söyliyecek değilim. Pek merak eden, gi- der, sorar. Çünkü kadına düşmüş bir İran şâirinin kadınaen yaman hücumunu ifade ediyor.. - Fa- kat bıçakçı zadeye ne olmuş- tu? Duramadı; — Kadının - dedi - saçı uzun, aklı kısadır, - derlerdi. Şimdi muvazene teessüs etti. — Yani, dedim, — erkekle kadın bu cihette birleştiler mi? Güldü, cevab vermedi. Son- ra birdenbire: — Bilir misin ki, dedi, ev- deki rahatsızlığın birinci sebe- bi, kadın bulunmasıdır. amma, bunu ben söylememiş olayım, öyle yazıver. Bir Alman hi- kâyesinde okudum. Cennetin söyle- Sayfa 3 H, | Arada sırada| Bir köy kadıi: nı ile mülâkat A. İ, Kültür Bir köy evinde misafir bu: lunuyordum. Bu ev iç hayatı itibarile gezdiğim ve içinde kaldığım diğer köy evlerinin hiçbirine benzemiyordu, - İlk defa, evin kadını misafire çıs kıyor, konuşuyor, onu — ağırlı: yordu, Sonra bunu, tabii bir serbesti ile yapıyordu. Fakat beni en çok alâkalan- diran, odanın — içindeki tertip ve eşya idi. Dıvar uzunluğun- da bir krevet vardı ki, akşam- ları, karyola vazifesini görü- yordu. Yanında küçük bir masa; üzerinde temiz, sade bir örtü, bir kolonya şişesi.. Gene üzeri güzel bir örtü ile örtülü sürahi ve onun yanında gene üzeri örtülü iki bardak.. Kenarda da dıvarda asılı, ol- dukça büyük bir ayna nuyordu. Bu odanın eski köy odası ile alâkası olduğunu gösteren — belli-başlı işaretler ancak raflarda birkaç sahanın varlığı idi. ..0 Sabah erkenden kalktım ve giyindim. Dışarı çı- kınca evin kadını ile karşılaş- tim. İtizar eden bir tavır takındı: — Sizi, dedi, akşama ka- dar yalnız birakacağım. — İşte, biz, düğün için Söke'ye ka- dar gidip döneceğiz. Fakat (Ağa) burada kalacak. Acele acele odaya girdi, biraz sonra koltüğunda bir bohça ile çıktı. Onu tekrar açtı içinden bir manto çıkardı, şöyle açıp gerdi ve sonra tek- rar yerleştirdi. Konuşmiyor- duk. Bu durgunluğu gidermek için lâtife olarak: sür'atle — Galiba, dedim, kazada — düğün vâr. — Hayır, dedi, onu yolda ve kasabada giymek için alı- yorum. — Mademki yolda giyecek- siniz, şimdiden giyseniz ol maz mı? — A, olur mu? — Neden? — Sonra bana ne derler? bulu- — Ona, sebebini kendi ağzın- Ğ dan söyletmek ıslı)ordıım Da- ha önceden niçin giymedik- — lerini öğrenmiştim. İ — Bize kim ne diyebilir, — | ve kimin ne demeğe hıkkı 4 var? Müşkül bir vaziyette, cevabını bulamadığı bi karşısında kalmış gibi düşündü. — Siz köyü - bilmezsii dedi. Size yüzünüze karşı kimse —| birşey söylemez, fakat arka- nızdan davul çalarlar. Derler ki: Asıl tehlikeli olan düşman, yüze gülen, yahud — kendini hiç göstermiyendir. — Sonu 7 inci sahifede — TAKVİM | Rumi 1352 | Arabi 1355 | Zci künun 15 Zilkade 15 P İkinci kânun — Yok - demişler - dedi- ğin şekilde kadın bulamadık. |İGüneş 157 TAĞakşamiZ. d0 THl Biriki tane varmış, onları da İjötle — 7.07 12.6 et — 1,85 18 dübiliye nazın, " hedetbe met lâikeye demiş ki: — Dünya yüzüne inin de zühdü tekva sahibi biriki ka- din bulub getirin de hizmet- vilik etiköler. Melekler gelib dolaşmışlar boş olarak dönmüşler. Nazır, neticeyi sormuş;

Bu sayıdan diğer sayfalar: