31 Ocak 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

31 Ocak 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V y | K | bilir ve başını kopartabilirdi. | —— bir odaya kapatmakla A b Ü taht, Carihten Yapraklar CÂh, seni pencere —— düşmanı seni? - Tez olun, Hacı Selim mel'u nunu bana getirin! Üçüncü Sultan Selim şeh- zadeliği zamanında ve amcası — Abdülhamid Han tahtta iken; — Bir fesad çıkarır, taç ve devlet ve saltanat - işle- — rine burnunu sokup bir gaile açar mülâhazasile hapse tıkıl- | mıştı. AAbdülhamid Han, sal- — tanatındaki teamülle, onu cel- | lâdlarının eline verip boğduıı © Fakat bunu yapmamış, Selim'i, iktifa etmişti. Şehzade, sarayda açılan bir mezarda diri yaşayan bir ölü- — ye benziyordu. Dıvarlarla, ta- vanlarla konuşuyor, kendisine getirilen gümüş yemek kap- — larını, sinileri biribirine çarpa- — rak onların seslerini dinlemeğe — çalışıyordu. — Ses ihtiyacı, konuşma ihti- yacı canına tak demişti. .. Nihayet o da padişah ol- muştu. Hüküm ve ferman elin- — de idi. O tarihlerde de tersanede hararetli bir şekilde gemi in şaatı devam ediyordu, donan- — ma Karadeniz'e çıkacaktı. Üçüncü Selim, sık sık kıya- fetini değiştiriyor, tersaneye — kadar gidiyor, hiç gözükme- den bu faaliyeti tetkikten son- | Tra saraya dönüyordu. Her gidişinde tersane emini Selim ağaya uzaktan şöyle bakıyor: —Ah pencere katili ah, hele sen dur, ben sana enca- mını gösteririm. İran sokakla- rının piçi seni! Diyerek homurdanıyordu. Sınydı bile, ara-sıra Selim /— , ağayı görür gibi oluyor: — — Onamasıljbir ceza ver- — sem acepi.. Diye düşünüyordu. — Penceresiz, küçücük bir yeraltı bodrumuna mı attırsam — önu, ne eylesem Jlâyıktır. ol D nâdanal. İkide bir, kendisine mahsus İ Olan büyük ve muhteşetm kal- * yonun biran evvel hazırlan- — Ması için de tersane emininin iki ayağını bir papuça — soku- yordu.. Geminin kızakla denize in- dirileceği gün de gene kıya- fet tebdili ile gelmiş ve mev- cud amelenin az — olduğunu görmüştü. Bu hâl onu büsbü- tün sinirlendirmişti: — Ah seni pencere düş- manı, ah seni pençere katili!, Sesi, ifşayı ruz düşmanı seni, Hele dur senl.., Sana öyle bir ceza tertip edeyim ki.. » Fakat birtürlü, ona- vereceği cezayı — bulamıyordu. Selim Ağaya pencere düşmanı de- — mekteki kasd ve mânayı da yalnız kendisi biliyordu ve bu — bildiği şey, yıllar var ki, kal- binin içini kemiriyor ve ara sıra o dakikayı hatırladıkça, — hertarafı ter içinde kalıyor, — titriyor, nöbet ve kâbus geçi- Tiyordu.. Tersane eminine ceza.. Pencere düşmanına cezal. ı Bulduğu herşey, onu min etmiyordu. Tahta ( Ogün artık donanma, boğaza çıkacaktı ve üçüncü Selim, yali köşkünün boğaza açılan penceresinden donanmayı sey- redecekti. Kadırgalar, kalyonlar ve di- ğer parçalar, pımıl pıril dene- bilecek bir halde, bembeyaz yelkenlerini Tüzgâra açarak, ağır ağır geçmeğe ve boğazın sularında süzülmeğe başladı- lar... Üçüncü Selim ve bazı ve- zirler penceredeydiler. Padişah, sakalını sıvazlıyor, memnuni- yetini ilade edecek kelime bulamıyordu.. — Donanmadan çok ümid bekliyordu.. Tam o sırada, kadırgalar- dan — birinin içinde tersane emini hacı Selim ağayı, gurur- la dolaşırken görür gibi oldu ve kendini tutamıyarak; —Buldum -dedi- cezanı bul- dum pencere düşmanı! Yalnız kaldığı vakit ellerini uğuşturdu: — ©O da ebediyen pence- resiz kalmalıdır! Bu hususta mezardan daha iyi yer mi bu- lunur ki?... Ne penceresi var dır, ne de kapısıl. Ertesi gündü. Hava, bir bahar yumuşaklığı ve parıltısı içindeydi. Padişah öğle vak- tine doğru saraydan fırladı ve tersaneye gitti. Kendisine mahsus olan muh- teşem kalyon da hazırlanmıştı. Onu görenleri hemen bir telâş aldı, “Arslammız, sultanımız geldi!, Fısıltıları, koşuşmalar, eğilmeler, kılığı, kıyafeti to- parlamalar başladı. Üçüncü Selim, hemen kal- yonuna geçti. Kendisine mah- sus olan yere oturup bağırdı: — Tez ol Hacı Selim de- nilen mel'unu huzuruma getirin! Tersane emini, ne olduğunu bilemedi. İltifata mazhar ola- cağından hiç de emin değildi. Hertarafı titriyordu. Ayakları dolaşıyor, kulakları uğuldayor, kalbi, ecel korkusile, şiddetle çarpıyordu/ Kalyona - girdiği vakit sağında ve solunda iki kişi peyda oluverdi.. Başını çevirince inledi ve sendeledi: Cellâtlar, padişahın cellât- ları!.. Üçüncü Selim'e yaklaşıyor- du ki, padişahın ateş saçan gözlerinden, iki cellâda doğru gizli bir işaret fırladı.. Selim, bunu mütcakib, — Seni pencere düşmanı seni. Ben de seni öyle bir penceresiz yere sokayım kil. Diye mırıldandı. Cellâdın korkunç, müthiş ve kocaman pençeleri, Hacı Selim ağayı bir hamlede ya- kalamış, ayaklarını yerden ke- sip başını koparıvermişti.. Ve biraz sonra Hacı Selim ağanın cesedi penceresiz ve ebedi mekânına tıkılmıştı. ** Sebep şu idi: Selim sarayda mahbus iken, yalnızlık artık asabını bozma- ga başlamıştı. Avlıya bakan küçük bir pencere vardı. Bir başını uzatmış ve N A SEEL PS ANADOLU Kanada ı Yeni tayyareler yapıyor I Montreal, 30 (Radyo)— Ka- nada meclisi milli müdafaa büdçesini tetkik etmiştir. Büd: çe 381,600,000 Dolardır. Ge- Disiplinli ve çalışkan Göztepe takımının. çen seneye nisbetle daha faz> Bugünkü maçlar çok he- yecanlı olacaktır teşkilâtına ehemmiyet verile- ladır. Bu sene Sahil müdafan | 31/1/937 İi Karol Kabine içtimaına riyaset etti. Bükreş, 30 (Radyo) — Kral Karol, dün kabine içtimama riyaset etmiştir. Bu içtimada İtalya'dan yeni dönmüş olan bugün de galip gelmesi muhtemeldir Bugün Alsancak sahasında likin yedinci haftası müsaba- kaları yapılacaktır. Maçlar her iki sahada saat tam dokuzda başlıyacaktır. İlk oyun İzmir- spor — Demirspor takımları arasında yapılacak ve bunu Altınordu - Egespor maçı ta- kib edecektir. Saat 13 te Al- tay - Burnava takımları karşı- laşacak ve ondan sora - sıra günün en mühim maçı olan K. S.K. - Göztepe — müsaba- kasına gelecektir. Liklerin bidayetinde iyi bir kadro ile oyunlara iştirak eden K. S. K. takımı Altınordu'ya mağlüp olduktan sonra bozul- muş ve sıra ile Demirspor'a ve geçen hafta da Burnava'ya mağlüp olmaktan kurtulama- mıştır. İyi elemanlara —malik olan bu takımın birdenbire fena vaziyete düşmesine ku- lüb ğına hamletmek lâzımgelir. K.S.K. takımının vaziyeti bu merkezde iken, Göztepe takımı tam formünde bir takım olarak liklere girmiş ve şimdiye ka- | üzerindedir. Koşular lisanssız idarecilerinin alâkasızlı- | sibhiya- bakam İtalya'nın' sıhbi Bu teşkilâtın Romanya'da da tat- cek ve yeniden 100 tayyare yapılacaktır. Bu suretle kanada hava kuvveti 284 tayyaden mürekkep olacaktır. dar yaptığı bütün müsaba- kaları kazanarak namağlüp pu- vantaj başına geçmiştir. Bina- enaleyh Göztepe takımı puvan- taj üzerindeki mevkini mu- hafaza etmek için bugünkü müsabakayı kazanmağa gayret edecektir. Beri taraftan da K.S.K. düş- tüğü vaziyetten kurtulmak için var kuvvetile çalışacağına na- ran oyunun heyecanlı ve alâkalı geçeceğini tahmin edebiliriz. Halk sahasında &yni kulüp- lerin B takımları karşılaşa- teşkilâtını izah etmiştir. biki kararlaştırılmıştır. İZMİR Pamuk merisucatı Türk Anonim Şirketi Şirketin merkez — ve fabrikası : İzmir'de Halkapınardadır. Yerli pamuğundan At, Tayyare, Köpekbaşı, Değirmen, Ge- yik ve Leylek markalarını havi hemevi kapot bezi eylemekte olup malları Avrupa'nın ayni tip mensucatına faiktir. Telefon No. 2211 ve 3067 Telgraf adresi Bayrak İzmir imal caktır. . Bugün birinci kânunun son (Üsmezanuzmua pazarı olmak — münasebetile BKDA Ucuz Satlllk Fidanlar_ kır. koşularının yapılacaktır. Koşu 500 metre En iyi damızlıklardan aşılanmış meyva fidanları (15-10) çok iyi bakılmış aşısız ve gürbüz fidanlar (5) kuruştan satılmaktadır. Toptan mübayaa olunduğu taktirde ayrıca 96 10 tenzilât yapılacaktır. İstiyenlerin İzmir'de Başdu- rak'ta İmam hanında Sebze ve Meyva satış koaperati- fine müracaatları. ikinci serisi olarak yapılacağına göre müt- tefik ve gayri müttefik kulüb- lerin atletleri iştirak edebile- cektir. Mezkür koşu Reşadiye ile Balçova arasında yapılacak ve işlirak edecek oyuncular hakemlerle beraber Güzelya- h'daki Göztepe kulübünde saat 9,30 da bulunacaatır." Dr. Abdi Muhtar'a göre | — — Başı 3 üncü sahifede — istihbar vasıtası vardır. Bu bir.... İkinci mes'ele: Tecrübevi ilim bu gibi hâdi- seleri şimdiye kadar ne için inkâr etmiştir? İlim adamları dünyanın en bitaraf ve esrarı tabiatı keşifle meşgul olmayı meslek ittihaz etmiş adamlar: dır.? Ne için bu gibi hâdise- leri- bilhassa bu gibi ilim adamları red ve inkâr ediyor- lar? Bu da başlı başına ehem- miyetli bir sualin mevzuu ol- malıdır. İlim adamları hâdiseleri tec- rübe imtihanından — geçiren adamlardır. Tecrübenin daima tasdik ettiği şeyleri akıla ne kadar aykırı görünürse görü sün derâkap kabul ederler. Ve tecrübenin tekzip ettiği hâdiselere de asla iltilat et- anz Epice konuştular ve Hüseyin ağa ayrıldı. Artık haftanın veya muay- yen bir günün muayyen bir saatinde Hüseyin ağa tekrar geliyor,* şehzade ile - konuşu- yordu. Şu küçücük pencere, onu delirmekten kurtarmıştı. Hüseyin ağayı, âdeta cennet- ten çıkıp ta kendisini tesel- liye gelmiş bir melek olarak telâkki ediyordu. Arlık dıvarlarla, madeni eş- yayı — tokuşturmakla — uğraş- mıyordu. Fakat bir gün, tam konuş- miya — başlıyacakları - sırada, mezler, -Aklın da icabı budur. Fakat?.... Evet büyük bir fakat vardır. Bir hâdise, tec- rübe etmek istiyen tecrübeci- lerin arzu ettikleri zaman vu- kubulacak kategoriden olması da şarttır: Meselâ: Havada muallâkta bırakılan bir cismin sukutu sür'- ve mantığın PM).NGO 200,00© IKRN'HYE TUYGArA TAŞAARAMALAABU T ST ve merhametle ona bakıyordu. ati her saniyede değişir, de- nilince bunu tecürübe etmek mümkündür. Çünkü her ne za- man bir cismi muallâktan bı- raksak mutlaka sukut eder. Ve bu sukutun kontrolü müm- kündür. — Binaenaleyh sukut kanunu tecrübe ile her daim kontrol edilen tecrübevi — il- min bir kanunu olur. .. FiÜKAFAT VAR , x:;ıı: 4 LİRA 4 50 7 €i W 4 €u # 4 0 A 1 2 3 & $ 6 9S Faköt benim başıma gelen hâdiseler gibi şeyler, insanda her daim, vukubulan şeyler değildir; binaenaleyh tecrübe edilmek için ilmin heran em- rine amade olan sınıfından değillerdir. Tecrübevi ilimler, tecrübe- den geçirdikleri — hâdiselere inanamazlar, aksi takdirde tecrübevi ilimler, tecrübe ilmi olmaktan çıkarlar. Fakat tec- rübevi ilmin keyfine tâbi ol- madıkları için her daim tec- rübe edilemieyorlar, diye bu hâdiseler hem hâdise olmak- tan, hem de gerçek olmaktan sakıt olmazlar. Yalnız şahid olanların bildiği ve tanıdığı bir hâdise olmak mevkiinde kalırlar. — Peki doktor. İnsan vü- cudunda teşrih ve fizyoloji v a & Mücellit Ali Rıza Yeni Kavaflar çarşısı No. 34 — Elektirik dediğin, nasıl şeydir? — Neydüğü bilinmez, etti- ğinden bellidir. İşte bu Türk aklı seliminin en büyük, en veciz ce- vabını, cesaret ve emniyetle ben de size verebilirim. Ney düğü bilinmez, ettiğinden bel- lidir. varlığımın bütün kuvvetile ina- nıyorum. — O halde doktorum bir sual daha ruh nasıl şeydir? — Uzun, karışık - izahlara hacet olmasın diye, size aklı selimin tâ kendisini işaret et- mek isterim. Onu kavrıyan şey, ancak budur. İş_te bir ük ve aziz bir şahsiyet, bir gün, yanında bulunanlara gibi resmi — ilimlerin tanıttığı varlıktan daha engin bir var- lığımız olduğuna inanıyor mı- sınız? elektirik lâmbasını işaretle bu- nun ne olduğunu sormuş. Ya- nındakiler, maksadı kavrıya- madıklarından cevapta biraz gecikmişler. Hemen posta ne- ferini çağırmış. — Oğlum Mehmet -demiş- bu nedir? — Lâmbadır efendim. — Ne lâmbası? —— Selim ağa görüvermişti. Şeh- zade başını çekmiş, Çukadar Hüseyin ağa da kaçmıştı. Fe- lâket, ertesi gün kopmuştu: Avlı tarafından gelen - iki yapıcı pencereyi taşla örmüş, sıvalamış ve kapamışlardı. Üçüncü Selim gene dıvar larla, sahanlarla, sinilerle ya- _*!ıbııılı. Ki — Azizim, insan vücudun- da bu ilimlerin yalnız bugün tanıttığından daha engin bir varlığımız olduğuna değil, on- ların tamıtmağa hiçbir zaman ve muktedir. olamıya- Zayi makbuz İzmir İthalât gümrüğünden * Sümer bank namına alınan 17/9/935 günlemeçli ve 2/40 sayılı 410 Türk liralık mak- buz kaybolmuştur. Yenisi alı- nacağından eskisinin hükmü olmadığı ilân olunur. Keçiborlu kükürtleri Türk — , &nonim şirketi, , —

Bu sayıdan diğer sayfalar: