1 Eylül 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

1 Eylül 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

L BŞlar 937 Yunanistanda küfür yasağı Halk arasındaki küfür- bazlığın menşei nedir? . Vaktile Macaristanda küfürbaz- ların dillerini kesmek ve sonra ısmak suretile cezalandırırlardı r—v—'"'——':'*' TUT ÇTT GAO ah Ç? Yunan Başvekili, Yunanis- anda küfürbazlığı yasak etmiş ? küfür edenlerden — ceza | - Jınmasına karar vermiştir. " Bay Metaksası böyle biıı ” arar vermiye icbar eden € şbeb nedir? Sonra... külür- “azlık nedir?. " Bunları araştırmıya — başla- N azdan evel şu hikâyeyi ya- " hn: T Eski zamanlarda Mevlevi 1 yhlerinden birisi, arkasında a üridlerinden — biri — olmak *ere bir yoldan geçiyormuş. T“, mürid çok küfürbazmış; ra, yoğa külür edermiş... iyh de müridini bu kötü © ydan bir türlü vazgeçireme- ©$ imiş ve bunun için da Pjridinin ağzına kocaman bi' Yikla koymuş: £ n — Küfür edeceğin zamar, Atinadan bir görünüş Bir rivayete göre, küfürbaz- hk Macarlar tarafından, asıl, yurdları olan Turan illerinden | bu taraflara getirilmiştir. Ma- car muharrirlerinden — Alek- sandr Makodi, “küfrün men- şeleri,, eserinde “ Macarlar kütrü bir vakitler kendilerine hâkim olan Türklerden öğren- miş değillerdir. Çünkü Türk- ler kendi mabudlarına küfür etmezler,, demektedir. Corc İlyadis adlı bir Yunan muharriri de: “Eski Yananlı- lar küfürbazlık bilmezlerdi; şu halde son zamanlardaki kü- fürbazlığın sebeb ve menşei nedir? ,, diye sormaktadır. Bu muharrire göre Yuna- nistanda küfürbazlık uzun sü- ren tebaalık hayatından doğ- muştur. Buna şüphe yoktur; Tklayı — ağzından çıkarmak SE eskiden küfübazlığı bilmiyen K m gelecektir. Baklayı çi ünarken — Şeyhinin — yasağın * ti'hna getirir ve bu kötü huj , Tp kurtulursun! Demiş. MHakikat.. Mürid bu bakla (O'esinde küfürbazlıktan xur VCğr gibi olmuştur. Bir. gün Wih ve müridi, bir kafes ar- tayından: —— Alfedersiniz şeyh efendi, yraz dürür müsünüz?, Diye dgı bir ses duymuşlar. durmuşlar da hem de Neden vile il Miyet * ı ses: İbara ayn! Yunuz Şeyh efen- K— AFbaN Z GKL L w hımud;;n kuluçka tavuğu sürdü. Tavuğa eterdil. Civcivler diye'- punun 'î'leıine çok Tüzumlu yve Merdive. yiy Zaman. seli olsun miş. — — 1$Şeyh efendi fürün b ğ 9W ağzından bıııi'şl im çok güzel YBu sözler - bifM cude ge. "":;I:İîııııe'ıelil"'l"'“mı C ilapişlerdir. YiBu hikâyeden $© Nâssimize dönebw Küfürbazlık, YS (azladır. *Yki Avrupadâ l’çk üzüne fifeslâ Yunanlılar, * Jp gök- v rd::: lklirlun:e;uklın istdeki melek veyf bol, nsgpux ı=ı., ve 09 ÜZevallı sayarlar, sö gğzın- Anayâ bir Ynııl"' küfür h günde birkaç YÖ 'neden Tühat edemtf' a tekrar şerk ve 1€ nefis sen'atlara meclüb Yu- nanlılar, istiklâllerini kaybede- rek bir çok milletlerin idaresi altında kaldıkları vakit, hâkim milletlere karşı ademi memnu- niyetlerini - kendilerini tebaa- lığa mahküm bulunduran - Pa- naya veya mabudlara küfür etmekle — böylece — dalayısile gösterebilirdi. Macarlar için de vaziyet ay- ni olabilir. Macaristanda kü- fürbazlık şiddetle yasaktı; kü- :;;idıı:n“’::;ı:g ci kete d idamdı. Cek- İâd, küfürbazın evvelâ dilini keser, ondan sonra boynunu vururdu! Buna rağmen küfür- bazlık azalmadı. 1791 ile 1849 arasında geçen 48 sene içinde Macar mahke- melerinde 686 küfürbazlık da- vası görülmüştür. Yunanistanda — küfürbazlığı meneden kanunlar vardır. Me- selâ 5999 numaralı kanunun 4 üncü maddesi “mukaddesata küfredenler para veya hapis Sezasına, yahud heriki cezaya Sarptırılırlar,, demektedir. U kanunun müzakeresi sı- Tasında henüz mebus olan Sindiki Yunan Başvekili Bay Metaksas gülerek: gülerek: Ü Eğer bu kanun her kül- leşlene tatbik edilirse, Kefa- Yalıların hepsini hapse at- mdır, demiştır. Kefaj,, Metaksas, kendisi de Yah olduğu halde kü- 'ü'blılı ZU buradaki — çoklu- Ve şima, *Üretle göstermiştir. bıln::d' iktidar mevkünde hlı..'n B. Metaksas küfürü Yasak etmiştir. u bu Kendi aramızda Azizim Kemaleddin Şükrü; Hoşgeldin yahu, hoşgeldin? Senin geldiğini gazetede, kos- koca bir reklâmda okudum. vallahi ne diyeyim, bu reklâm o biçimde — birşey ki, bana, tulüat kumpanyalarının kapı- larında, başı kırmızı külâhlı, yanakları boyalı, sırtına topuk- larına kadar tulum - geçirmiş çığırtkanları hatırlattı.. Hani ellerine bir çan alıp avaz avaz: — Bu akşam, yüksek san'at sahnesinde meşhur - rakkasci şehir bayan çeşmisiyah hanım tarafından muhtelif miktürda danslar yapılacak ve küçük Şadiye abla — tarafından da kantolar, düetolarla muhterem müşterilerin — zevkleri tatmin edilecektir. Diye — bağırırlar ya, onun gibi birşey.. Kendi kendime: — Olur şey değil - dedim - bak bak, o da reklâmın mo- dern şeklini öğrenmiş. Anlar: sın ya, şimdi reklâm modası vardır. Uzatmıyayım Kema: ledinciğim; yeni birşey yazi- yormuşsun. — “Piçkurusu,, mu “Tahtakurusu, mu öyle birşey!, Fakat şu piçkurusunu sen vaktile de yazmıştın değil mi? Benim hatırımda öyle birşey kalmış. Şimdi de tornistanını yapıyorsun galibal.. Hakkın var, buhran çok fazla.. Bizim eski zenginlerden — birçoğu, şimdi — ayakkaplarına ikişer parmak pençe vuruyor. Bütün eski elbiselerini — tornistana tabi tutuyorlar. Tam bu sırada, isim lâzım değil, bizim arkadaşlardan biri girdi içeriye.. Elinde bir gazete, — kahkahalarla — gülü- yordu. — Ne var - dedim - ne olu- yor?.. — Ne olacak - dedi - şu yezid Kemaleddin olar şey değil! — Reklâmını mı demek is- tiyorsun? — Hayır canım, bir hikâ- yesi var ki, üstüne koca harfle “yazan, demiş.. Halbuki bu hikâyeyi sekiz ay evel “Cum- huriyet, gazetesinde ben yaz- dim. Kısası şu: Koca karısından şüphele- niyor. Bir çekmece vardır. Onun - açılmasını istiyor ve zannediyor ki, © çekmecede karısının — kirli çamaşırlarını bulacaktır. Nihayet çekmece açılıyor ve içiade... Benim yazdığım!hikâyede yeni doğa- cak bir yavrularının kundak takımları ve diğer eşyası, Kemaleddinin yazdığı hikâye- de de ölen yavrularının eşya- sından hatıralar çıkıyor. Benim hikâyem sekiz ay evel çıkmıştı. Halbuki hikâ- yeyi başka bir dilden adapte d:ığim için onun aslı da belki sekiz sene evel başka bir ga" zete veya mecmuada başka bir imza altında intişar et- mişti. Şu hale yani, evvelâ benim damgamı yemiş bulu- nan ve bu bir başkasının hi- kâyesini, gene bizim Kema- leddin Şükrü “yazan, kay- — Sırpların küfürbazlığı meş- hursdıuî Fakat orıd.!.lgl:üfü"y sayıp sövmeğe hiçbir. kimse ehemmiyet — vermez; çünkü küfür ifade eden kelimelerin tıpkı #L Tcmı, yazıyor: Japonya ve Çin harpten onçbilirle_r mi? Uzakşarktaki silâhlı müca- dele enternasyonal kamoyda en vahim endişeler uyandır: makta devam ediyor. Çin - Ja- pon düşmanlığı, geniş ölçüde bir kavga, karakteri itibarile vzun süreceğe benziyen bir harb karşısında bulunduğumuz hissini vermektedir. İki hükü- met arasında hakiki manasiyle münasebetlerin kesilmiş olma- ması kimseyi yanıltmamaktadır. Bugün hatıra gelen tek sual, Japonyanın askeri itibarını ko- rumak ve siyasi taliini temin etmek maksadiyle bütün kuv- vetlerini harbe sokup sokmı- #ecağı, ve Çinin, silâhlarının ugünkü vaziyetinde, birçok cephelerde birden inkişaf ede- cek uzun bir harbi idame edecek halde olup olmadığıdır. Şanghay bölgesinde arazi üzerindeki vaziyet oldukça ka- rışık kalmaktadır. Çinin reak: siyonları çok şiddetlidir. ve Japonlar Şanghay ile Vosung arasında 50.000 kadar tahmin edilen takviye kıt'aları çıkar- mıiya muvaffak — olmuşlardır. Bu çıkarma, Japon deniz kuv- vetleri tarafından Çin mevzi- lerinin şiddetle bombardımanı altında yapılmıştır.. Endişe verici hâdise şudurki kavgaya tuluşmuş olan iki tarafın faa- liyetinden yabancı nüfuz böl- geleri mütcessir olmakta de- vam etmektedir. Dün enter- nasyonal bölgede patlamış ve yüzlerce kişi öldürmüş olan bombalar büyük devletlerin alâkasız kalmıyacakları — bir buhran mevzubahs - olduğunu trajik bir surette göstermiştir. İki — muhasım tarafın imtiyaz bölgelerine saygı göstermeleri temin edilmedikçe daha fena- sından da korkulabilir. İngil: terenin ilhamiyle ve Fransa ve Amerikanın iştirakiyle yapıl- mış olan teşebbüs, bilindiği gibi, Çin ve Japon kıt'alarının ayni zamanda geri çekilmele- rini istihdaf ediyordu. Bu tak: dirde her iki taraf tebaaları- nın emniyetini üç devlet kendi vasıtalariyle temin edecekler- di. Ne Tokyo, ne de Nankin, bu projeye muvafakate tema- yül etmediğinden, bu teşeb- büsün, bugünkü şartlar içinde, muvaflakıyete erişmesi için hiç bir şans olmadığını kabul et- mek lâzımdır. Her gün arazi KKK FURMTO 5 SÜL UK TLDANTE N dını koyarak sineye çekince hoşuma gitti de güldüm. — Arkadaşıma şu cevabı verdim: — Gülme komşuna, gelir başına.. — Senin, hikâyesini adapte ettiğin o zatta, acaba bu hikâyeyi başkasından aşır- madı mı dersin? Gördün ya Kemaleddin, bizim İzmirde de epeyce mes- lek gayreti vardır. Bana uğra, gel nargile vesaire içeriz. An- larsın ya, içer, palavra sıka- nz. Haydi selâmlar azizim. Çimdik itiyad ile manaları büsbütün değişmiştir. Meselâ bir vakit- ler bizde de tekke mensupları şeyhlerine “bizim pezevenki, dedikleri gibi! eX Bir Çin şehrini işgal eden Japonlar şehir dahilinde tertibat alıyorlar.. üzerinde âcil bazı tehlikelerin önüne geçilmek için teşebbüs- ler yapılmaktadır; fakat kavga sahasının sıkı bir surette tah: didini istemek maksadiyle ye- niden bir teşebbüş yapılması şimdilik mevzubahs olamaz. Hakikat şudur ki Japonya ve Çin “topyekün ,, harbet- meye karar vermiş görünüyor- lar. Nankin hükümeti “ milli seferberlik,, | —ilân — etmiştir. Tokyo hükümeti —uzun bir harb için gerekli kredileri is- temek üzere Diyet meclisinin 3 Eylüldeki fevkalâde toplan: tısını beklemektedir. Fakat imparator harb halini ilân edebilir, bu da gerek askeri ve bahri kuvvetlerin, gerekse milli ekonominin umumi sefer- berlik haline girmesini intaç edebilir. Nişi«Nişi gazetesi dün başvekil prens Konoyenin, si- yasi partiler liderlerini harbin ister istemez genişliyeceğinden haberdar etmiş olduğunu ya- zıyordu ve Japan Taymis bu harbin en az bir sene ve bel- ki de daha fazla sürebilece- ğini yazmakta tereddüt etmi- yordu. Bununla — beraber — Japon harb bakanı general Sugya- manın, Japonyanın uzun bir harbe sürüklenmesine müsa- ade etmiyeceğini ve seri bir muvaffakıyet kazanmak - için hareketleri enerjik bir surette idare edeceğini, müdalaa tak- tiğini terkedeceğini ve taarru- za geçmek için Çinin tahrik- lerini beklemiyeceğini söyle- miş olması dikkate değer. O- nun - tezi, Çinlilere mukave- metin faydasız olduğunu an- latmak için Japonyanın hare- kete geçmesi icab ettiğidir. Bunun Japonyanın iyi anlaşıl- miş menfaatlerine tekabül et- tiğinden şüphe edilmemekte- dir. Basit bir “tedib seferi,ne çıkılmışken, büyük bir devle- tin pek iyi hazırlanmış olma- dığı uzun bir harbe girişmeye mecbur. olması ciddi surette mahzurludur. Her şey, Çinin hakikaten sahibi olduğu askeri kuvvet- lere bağlıdır, ve bu hususta sarih malümat sahibi bulunu- yoruz; Çin ordusunun ne as- keri terbiye ve disiplin, ne de techizat ititbarile 1932 dekinin ayni olmadığı muhakkak sa- yılabilir. Alman muallimleri tarafından — başarılmış — olan eser neticelerini vermeye bâş- lamıstır. Ve bilhassa havacılık ve modern silâhlar hususunda Çinlilerin bugün ehemmiyeti iyice takdir edilmiyen vasıta- lara malik oldukları görülmek- tedir. Bundan başka sayı iti- barile üstünlük onlardadır; fa- kat sayı, ancak, safa konulan kuvvetler hakiki bir tecanüse malik ve kâfi derecede talim ve terbiye görmüş iseler bir mana ifada edebilir. Japonlar için tehlike harp cebhesinin çoğalmsıdır. Şu dakikada baş- hca üç cephe vardır: Pekin - Tiyencin cephesi, Çahar cep- hesi, Şanghay cephesi. Şan- tungda da dördüncü bir cep- henin teessüsü variddir. Ja- ponların Tsing-Tasdaki teba- alarını tahliye etmeleri de bu ihtimali kuvvetlendirecek ma- hiyettedir. Şimdi, şu dakikada elimizde bulunan malümata göre, Ja- ponların şimali Çinde ancak 150.000 ve Şanghayda 50.000 ki, ceman 200.000 askerleri vardır. Gerçi imparatorluğun bütün kuvvetlerini harba sok- madan daha büyük bir gayret de sarfedebilirler. Bununla be- raber, harb cepheleri çoğal- diği takdirde, — hareketlerini dağıtmak mecburiyetinde ka- lacaklardır ki, bu da onları harekâtı istedikleri kadar sür- atle ileri götürmekten alıko- yacaktır. Harbin daha şimdi- den göze çarpan - güçlükleri balki iki tarafı müzakere ka- pisini açık birakmıya sevkede. cektir. Uzakşark meselelerile alâkalı başlıca devletler o za- man bu müzakereleri kolay- laştırmak fırsatını bulabilecek- lerdir. (Lö Tan gazetesinden ) z T Kitapçı Hüseyin Avni Her lisandan eski kitablar, ge- zete, mecmua ve romanlar alınır ve satılır. Sorulacak svallere veri. lecek cevablar için altı kuruşluk pul konulması Tüzumdır. Hariçten sipariş kabul olunur. Eğge kitap evi Hisarönü Numara 4.6

Bu sayıdan diğer sayfalar: