13 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

13 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Teşrinisanl ı bulnn lan ayrılmıştır. w:nlm 'c:h bir gece geçırmışlefdır N)'ı'lı Arzu, lıorlıuyu yeniyordu. iraz bitti. h.,,_ daha çok, iki kollarile ı. UÜzün uzün, — tatlı mlı k (göğsüne bastırdı. Hep! '1 '&ber çimenlere upuzun yattık. g_:cııı kadar sıcak düdük- Sboyummde, boynumda gez- ı. beni gıcıklıyordu. y Artık sabrım kalmamıştı. Ya- Mdıvrııınıııı hiç bir şey xmlyıcıgımı biliyordum. An- KA ben de kollarımı - onun %n ve beline doladım. N, &—.hıwehmlr. nefes nefese ç, T'Pkı rüyada ve uçurumun ındaki hazzı yaşamak üzere K l bir saa- y “Simden, büyük bir kaç saniye böyle S İşte, buldum. Buldum! general Ali Rıza, başka bir vazileye tayin | lİıııııı. (Hususi) — Uzun -zamandanberi Manisa mevki kuman- edilmiş ksu münasebetle vilâyet, belediye ve gençlik tarafından ziyafet- nııı ıııııı!lımleıı, Manisa maarifmüdürlüğüne tayin edilen B. inana Halkevinde bir ziyafet vermişler, samimi hasbihallerle Melek ve Şeytan Yazan: Kadircan Kaflı Diye söyleniyordum. Benim dudaklarım da onun yüzünde, boynunda, dudakların- da dolaşmağa başlamıştı. Ah, o saniyelerin yüz yıla sığmıyacak kadar derin hazzıl. Lâkin Hatice birdenbire, öyle bir serthareketle kalktı ki, tıpkı rüyada uçuruma yuvarlandığım zamanı yaşadım. Evvelâ düştüm, sonra ben de doğrulmuştum. Fa- kat ancak oturabilecek kadar.. Hatice karşımnda idi. Ayakta duruyordu. Korkmuş gibi avuç- larını bana doğru uzatmış, sanki korunuyordu. Gözleri o zamana kadar hiç görmediğim derecede açılmış. yüzü sararmıştı. Nefes nefese: — Yaaa.. Sen de ha? Bunu sana kim öğrett . Aanenin hakkı vamış' Ulak tefok çalımsız bir ANADOLU Manisada kadastro işleri Manisa valisi B. Lütfi Kırdar ve B. Halid Ziya bir arada Manisa, (Hususi) — Kadastro — müşaviri B. Halid Ziya bera- berinde kadastro memurları olduğu halde şehrimize gelmiş, vilâ- yet kadastro işleri üzerinde tedkiklerde bulunmuştur. — Başı J incı sahifede — ha az ikna edici mahiyettedir. Enternasyonal komüniste karşı anlaşma bizzat bu anlaşmaya iştirak edenler tarafından doğru- dan doğruva Sovyet devletine karşı bir anlaşma olarak tefsir edilmiş olduğu gibi yeni partü- nerin iltihakı da onun Sovyet- ler birliğine karşı plânlar ihza- rına iştiraki manasında tefsir edilebilir. Fakat İtalyanın bu iş- tiraki gösteriyor ki, yalnız Sov- yetler birliği mevzubahs değil- dir, Filhakika herkes görüyor ki, Sovyetler birliğine karşı bir harb hazırlığında İtalya, Japonya ve Almanyanın yardımcısı olamaz. İtalyanın Sovyetler - birliği ile müşterek hududu yoktur ve on- dan müteaddit devletlere ayrıl- mıştır: İtalyanın —Alman - Japon mükavelesine iltihakını is erken ve bu mukavelenin aktinde bu kadar büyük bir faaliyet ve sür- at gösterirken Sovyetler birliğine karşı müttefik kazanmasını takib etmediği âşkârdır. Gerçi Roma mukavesi hiç şüphesiz Sovyetler #birliğine karşı gayri dostane bir hareket teşkil etmektedir. Fakat işin bu cephesi mukavelenin ameli manasını izah edemiyor. Muahede şimdiki beynelmilel vaziyette yalnız şu manada mü- talca edilebilir: İtalya Afrikayı tekrar tevsi etmek, Almanya da İngiliz ve Fransız müstemlekelerini ele ge- çirmek istiyor. Almanya ve İtal- ya birlikte Avrupa — haritasını değiştirmek istiyorlar. Japonya da Çinde işgal peşindedir. İtal- ya Habeşistanı, Almanya Ren mıntakasını ve Japonya da Man- çuriyi işgal ettikten ve bu üç devlet bir sıra beynelmilel mu- şeysin amma... Diye kekeledi. Üstünü başını silkti. Kızgın kızga yürüdü; çarşafının altın- dan kizil — entarisinin uçlarını göstererek uzaklaştı. İşte, tıpkı rüyadaki gibi.. De- mek ki bu şeytan hal., İnsan kılığına giren bir şeytan.. Annem böyle söylemişti. — Onlardan sakınl. Demişti. Neden kaçtı? Ona fenalık mı yaptım? Ah, keşke yapmasaydım ve güzel şeytanı darıltmasaydım!. O günden sonra Hatice be- nimle yalnız kalmadı. Gördüğü zaman da tıpkı diğer kadınlar gibi beni büyük adam yerine koyuyor, örtünüyor ve konuş- muyordu. * .. Yaz bitti. Babamla beraber İzmir trenine bindik; yola çıktık, Trenimiz çamlı - yamaçlarda kocaman bir ejder gıbi kıvrıla üç taraflı mukavele- nin mühim vasfı ahedeleri ihlâl ettikten sonra şimdi bütün dünya önünde bun- dan sonraki ayni tarzda hare- ketleri için ıçıklın açığa anla- şıyorlar. Burada imza — edilen ves kanın garib bir cephesi da- ha vardır. Bu vesika her şeyden evel hiç şüphesiz bilhassa Ak- denizdeki Fransız lngiliz menfaatlerine karşı olan İtalyan- Alman teşriki mesainin en müs- bet bir şekli demektir. Romada mukavelenin imzası gunlennde beş Alman harb gemisinin İtal- yanın Gaeta İimanına muvasa- İatı tesadüfi bir şey değildir. Yeni üç taraflı — mukavelenin mühim vasfı iştirak eden — üç dev'etin taarruzkâr — hareketleri için bir telif merkezi ihdasını derpiş etmesidir. Mevzuu bahs olan şey İtalyan ordusunun İs- panyada ve Japon ordusu Çin- de harekette olduğu şu anda İtal Japon ve Alman erkânı hıığ.yeleıı icraatlarının — telif ve tanzimidir. Bu suretle Roma mukavelesi tesirini beynelmilel hayatın en mütenevvi cephele- rinde gösterebilir. Ve buna bi- naen de barışın muhafazasında menfaati olan bütün devletler tarafından müessir bir mücade- leyi istilzam eder. ve Yugoslavya iştirak etmiyecek Belgrad, 12 (A.A.) — Havas ajansı muhabiri bildiriyor: Yarı resmi — mahiyette olan Vreme ve Samouprava gazete- lerinin Komünist aleyhtarı pakt bakkında hararetli — tefsirlerde bulunmaları üzerine Yugoslav- yanın da bu paktlara iştirak etmek arzusunda — bulunduğu bakkında bazı faraziyeler yürü- tülmüştür. Resmi mahfeller bunları kat- iyetle tekzip — etmektedi kıvnl.ı yükseliyordu. — Kasaba, yeşil bahçelerin ortasında kay- boluyor, mavi göl yeşil dağların ortasında gittikçe büyüyordu. Lâkin ben onları görmüyor- dum. Gözlerimde, kafamda, ka- nımda ve her yerimde yalnız Hatice vardı: Derisi gibi vücu- düne yapışan kızıl ipekten bir rop giymişti. Birer uçurum derinliğini an. diran — parıltılı. gözleri, kara saçlarile beni kendine çekiyordu. Gülüşleri de, Gduruşları da ga- ripti. Bana arzuyu ve korkuyu ayni zamanda duyuruyordu.. Annem için her zaman: — Melek gibi kadın! Derlerdi. Haticenin lâfı geçince de şöyle söylerlerdi: — Şeytan gibi.. Hangisinin daha çok sevildi- ğini düşünüyordum; kestiremi- yordum, Fakat ikisinden birini tercih e.mek lâzim gelse korka- Dünyada en çok İngi- lizler söylermiş.. — Başı 17 inci sahifede — Bu beyanatları hükümette olanlar yapar, evelce hükümette bulunmuşlar yapar. Bundan sonra hükümette bulunacaklar yapar, mebuslar yapar, lordlar yapar, az çok münasib her fırsatta me- sul veya gayri mesul zevat yapar.. Buna mukabil İtalyan hattı hareketi az söz söylemek pren- sibinden mülhemdir. Mesul şef- ler tam bir senede ve hususi şerait altında iki veya azami üç umumi beyanatta bulunur. Ve millete İtalyan siyasetinin umumi direk- tiflerini bildirir. Bu cihet bu suretle tasrih edildikten sonra Roma mehafili diyor ki: B. Çemberlayn Berlin - Roma mihverinin zayıflamasını ümid etmek ve ' buna inanmaktan ve binnetice bu unsuru yok telâkki " eylemekten “vazgeçmiştir. Esa- sen muallakta bulunan meselele- rin bir hal suretine raptı arzu ediliyor ise bu mihveri nazarı dikkate almamak manasızlık olur. B. Çemberlayn İngiltere hü- kümetinin dahili rejimlerile alâ- kası olmaksızın Roma ve Berlin ile anlaşma arzu eylediğini tek- râar etmiştir. Fakat bu beyanatı tebarüz ettirmek lâzımgelir. Zira bu beyanat isimlerine büyük demokrasi denilen devletler ta- rafından geniş fakat daima doğru olmıyan tefsirlere yol açmış bu- lunan fakat neşredilen tek metin ile gayesi ve hudutları tamamile tasrih edilmiş bulunan Roma üçler anlaşmasının imzasının er- tesi günü yapılmıştır. Nihayet Roma mehafili İngı liz Başvekilinin yaptığı siyasi tezahürlerde mantıki -direktifler olduğunu nazarı dikkate alarak şu düşüncede bulunmaktadır: Faşist hükümetinin daima ter- cih ettiği usul olan normal dip- lomatik yol ile görüşmelerde bulunmakta ve bir anlı imza edilmekte gecikilmemelidir. Aksi takdirde bütün bu yapı: lanların karşıdakileri klorforme etmek gayesini takip eylediği düşünülebilir. Halbuki bu yan- lış bir hesaptır. Çünkü hiç kimse klorosorme olmıyacak — ve son- radan gafil avlanmıyacaktır. Belgrad muhafızı Hastanede öldü Belgrad, 12 (Radyo) — Evelki gin bir kaza neticesinde kendi kendine yaralanan Belgrad mu- hafızı general Topiç; — bugün hastanede ölmüştür. Bank dö Frans faizi indirdi Paris, 12 (Radyo) — Bank dö Frans, faizi üç buçuktan üçe indirmişt Piyango — Başı J inci sahifede — 100 tlira kazananlar: 21821 36099 8697 15598 3602 — 25384 23058 36051 6233 21106 2487 — 39462 35063 13444 — 16340 8317 13121 25658 35910 17088 1132 27216 34713 33518 8417 35220 — 36397 33594 15190 — 13646 3193 16859 — 29194 38295 22358 37146 Amortiler 15 bin lira kazanan 8135 mu- maralı - biletin son iki rakamı ile nihayetlenen biletler 20 şer lira amorti alacaklardır. Leh gençleri Almanya aleyhine nümayiş yaptılar Varşova, 12 (A.A.) — Milli bayram münasebetile Leh Tale- be Yardım Cemiyeti Varşovada bir beyanname asmıştır. Şid- detle Almanya aleyhine olan bu beyannamede Lehistanın muzaaf bir tehlikeye maruz bulunduğu beyan edilmektedir. Şarkta ko- münist tehlikesi garpta intikam arzusu ile yaşamakta ve şarka doğru siyasetini takib etmekte olan Almanya.. Bu beyanname — geçenlerde ekalliyetler hakkında Leh-Alman tı dolayısile Alman me- hafilinde şiddetli bir infial uyan- dırmıştır. Belediyelerin hisseleri Vilâyetimiz dahilindeki —muh- telif belediyelerin Birinciteşrin ayına ait yüzde on gümrük res- mi hisseleri, Dahiliye Vekâlee tinden Vilâyete bildirilmiştir. Asılacaklar Mançuri, 12 (Radyo) — Man- çuri topraklarına girerek Bol- şevik — propagandası — yapmak istiyen otuz Çinli, derhal yaka- lanmıştır. Bunlar, kısa — bir istintaktan — geçirildikten sonra idama mahküm olacaklardır. Bulgar kralı Parise döndü Paris, 12 (Radyo) — Bulgar kralı Boris ile kraliçe Yuvana, bu akşam Londradan buraya dönmüşlerdir. Tayyarecilerimiz Diplomalarını alarak Londra- dan döndüler İstanbal, 12 (Hususi) — Dev« let havayolları idaresi tarafın. dan tahsil için İngiltereye gön- derilen beş tayyarecimiz dön. müşlerdir. Bunlar, Londra sivil hava tay- yare mektebini ikmal eyle» mişlerdir. 27986 6417 14353 31585 6028 19322 31778 9502 25888 2943 8559 rım ki Haticeye gidecektim. * .. İzmir çok güzeldi. Fakat ben bunu anlıyacak halde değildim. Kiraz bahçeleri, çamlı dağlar, mavi göl ve bol güneşli yeşil kırları arıyordum. Bu dekorun içinde daracık kırmızı elbiseli “şeytan,, sıcak Haticenin hayali canlanıyor, gittikçe derinleşerek içime işliyordu. Çok zaman buz- lu bir cam arkasında, kızıl bir silüet halinde bana gülümsü- yordu. Hele kiraz aylarında, göz- lerim mektebin demir kafesli kapısına dalıyor, kalbimde or- mandan ayrı düşen bir kuşun sıla ağrılarını buluyordum. Fakat uçamıyordum. Zira uy- sal, içinden duyan ve her şeyi içine yığan bir huyum — vardı. Boynumu büküyor, kendimi ha- hayallerime veriyor, avunuyor- dum, — Günler ne kadar — yavaş geçiyor? Derdim. Sonra üst dudağımla burnumun arasını yoklar, hiç bir tüy bulamayınca içimi çekerdim; — O zamana kadar Hatice başkasına varır. Diye içleairdim. Onun artık benim için bir yabancıdan farksız — olduğunu hatırlamak işime gelmiyordu. * .. Yazın eve döndüğüm zaman karşıma Zehra çıktı. Geçen seneye göre - oldukça büyümüştü. Yüzünün çizgileri de, gölgeleri de adam akıllı belire mişti. Çocukluktan kurtuluş za- manını yaşıyor gibiydi. Önümde Haticenin yıl evelki modeli vardı, Lâkin yüzünün bu kadar ben- zemesine rağmen onda ablasının huylarından ve - hallerinden hiç biri yoktu. Anneme sokuluyor, onun sec- — Sonu var — sekiz on

Bu sayıdan diğer sayfalar: