29 Ocak 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

29 Ocak 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K Ş onusaDi Yazan: A. Kuprin Süleyman Peygamber birdenbire durdu. Kulağı- Çeviren: Adam Hasib Adamoğlu na çok yakından güzel bir kadın sesi geliyordu ea W0 SA MeRg, G — i P y beli H $ ıfîi $ 8 f tE T PeFtiş İ $ : N : 4 i î H tı g İ BESr 3f li l İt & ı Ü j ! .;i g i ! ; t Tei İ $ ; İ " kuvvetli atına bindi;. yalnız ba» şına ilerlemeğe başladı. -— Bir az sonra, mahmuzlanan haliskan at süratle ileri atıldı, gözden kayboldu. Süleyman Peygamber, bir az sonra bağının dışında güzel ve gölgesi bol ağaçlık bir yerde dürdu; atından indi ve Oorada ancak kırlarda bulunan iptidat maddelerle hazırlanmış bir is- kemleye oturdu. »Havada gecenin serinliği ve n ee peygamberin sır- tında çok sade ve beyaz bir gibise vardı. İki omuzu üzerinde de, Mısır üslübu ve timsah şek- linde “iki altın düğme vardı. Timsah, Mosırlılar için ve Filis- tinde Sebah mabudunun remzi Süleyman peygamber, başını eline dayamış ve çok dalgın bir x #özünün “*kart bir çırak genç bir usta olur, dediği gibi. İşte bunun - içindir ki sizde günün birinde o çok sevdiğiniz kadını yatağınız da buluvereceksiniz. Mösyö Kanabol kendimizi otelin kapısında bul- dak;i Gözlerimi bevgilimin ode» sının pencerelerine kaldırdım. Pencerelerin kanadları kapalıydı, demek ki daha uyuyordu. Kendi kendime: — Güzel çocuk! Dedim Mösyö Kanabol gü- eli 5i 4 04 halde, üzerinde fecrin kızıllık- ları arasında güneşin yükseldiği Lut gölüne bakıyordu. Lut denizinin her zaman için Ağır olan manzarası, sabahın focri altında bir kat daha ağır- laşmıştı. Daha ileride de Anam tepeleri daha korkunç ve düşün- dürücü bir heybet arzediyordu. Şarktan esen güzel ve hafif bir rüzgâr civar bağ ve bahçe- lerdeki çiçeklerin güzel koku- Rüzgâr, yüksek ve siyah sek vilerin heyeti umumiyesini hafif hafif sallıyor, zeytin yaprakla- mının da gümüş pullar gibi pi- nldamasına sebeb oluyordu. Süleyman Peygamber başını kaldırdı; ve kulak - kabartarak dikkatle dinledi: Çok uzak ol mıyan bir yerden, sık bir ağaç. lığın arkasından çok güzel, çok tatlı bir kadın sesi —duyuluyor- du. Ne temiz, ne pürüzsüz, ne tannan ve tatlı sesti bul Saba- hın seher vaktinde, dünyanın her türlü endişe ve ıztırabların- dan üzak 'olduğu mahakkak bus hlunan bir 'kadın, her halde genç bir kadın dalmş, saadet ve Nneşe içinde >mest olmuş gibi güzel bir şarkı söylüyordu. Süleyman Peygamber şimdi de bu güzel ve gaşyedici nağ- melerin tesrleri altinda - ihti- yarsız olarak - düşünmeğe baş- Yazan: Hanri Bero kâtında hür bir kadının günün birinde razı olması emsalsiz bir şey olur. Yalnız vakit ve saatini beklemeli. Dedi. — İster istemez bekliyeceğiz, elden başka ne gelir? Fakat mösyö Kanabol - size kızginim, bütün hulyalarımı tarumar et- tiniz. — Ben hulyalarınızı sizi mes- ud edecek bir hakikate kalbet- tim. — İnşaallah Mösyö. Kanabol. Biz bunları konuşurken yuka- İmda,bir pencere kanadı. gicir- PT "i "Dilber Sulamit kızı ve Peygamber Süleyman ladı ve bu ses de yavaş, yavaş kendisine doğru yaklaşıyordu. “Az sonra da “Şeceri Süleyman, denilen Sedir ağaçlarının gölge- likleri altına kadar geldi. Süleyman Peygamber artık dayanamadı; — sedirlere doğrü gelen yolun üzerinde olduğu muhakkak bulunan bu şarkı söyliyen kızı görmek bevesine kapıldı, yaprakları bir az ara- hyarak baktı: İtice ve haf f mavi tülden güzel've sade bir elbise ş L igasiak genç bir kir- kızının kendisi gibi güzrl çiçek ler arasında dolaştığını gördü. Genç kız; bir an için olduğu yerde durdu, bir şey almak 18- tiyormuş gibi yere kadar eğildi, sonra gene kalktı ve çiçekleri toplamağa başladı. Genç kız, rken bir an için susmuş idi; ayağa kalkınca şarkı söylemeğe yenden başladı. Orçok güzel — kız, “çok tadı ve müessir sesile bir aşkı mez- murunun: “ Seher rüzgârı eserken, yapraklar harekete geçerken, sevgilim sen de, bir ceyran (dağ keçisi/ veya bir ceylân gibi bana dön! ,, Parçasını teganni ediyordu. Ve, böyle “şarkı söylyerek, ç- çek toplıyarak — Süleyman: pey: gamberin bulunduğu yerde, yap- raklar altında Kalmış duvara kadar geldi. — Devam edecek — dadı. Gözlerimizi - ka drınca yeş| çubuk'u ipek bir gecelikten çıkan Beyaz ve çıplak bir kadın kolu sonra saçları darma da- gınık bir. baş va bir tebessüm gördük. — Ol Dedim mösyö Kanabo, ©o büyük filezof şapkasını itina ile çıkardı ve elini uzatarak: — Tehrik ederim — azizim. Dedi. Hanımefendi pencereden çe kilmişti. Öğ'le vakti yaklaşı- yordu, Gemiciler meyhanelerin önlerine oturmağa başlamışlardı. Havada ekşi ve yumuşatıcı bir şey vardı. Ben ve mösyö Kana- bol biribirimize söyliyecek bir şey bulamadık. O, muntazam ve ağır adımlarile uzaklaştı ar- kasındaki sol ceketin bir mu- harebe filinin sırtındaki kalkan gibi parladığını — görüyordum. Meydanı geçti sola saptı, aza- tli çebresinin, haşmetli gö 'ANADOLU o — KADİM TARİHE MÜSTENİD TEFRİKA —a Süleyman Peygamberin Aşkı Cengizin hafidleri nasıl yaşıyorlar? Çadırda doğanlar, hâlâ at üs- tünde vurulup ölüyorlar Bu gün Moğolistanda, Möğol lardan sonra bir mikdar Çin ve Rus yaşar. Vaktiyle dünyanın yarısından — fazlasını - zapteden Cengiz haânın bu günkü hafite leri, eski dirilik ve çeviklikten hemen biç bir şey kaybetme- mişlerdir. Cengiz hanın — zama- nında olduğu gibi bu gün de ayüi hayabı sürüyorlar.. Kavgacı, mücadeleci ve çe- viktirler. Kaybettikleri yegâne şey, dini akideleridir. Bu günkü Moğolların üçte ikisi Lamist dinini 1292 yılında resmen ka- bul ederek, duyguları - uyuştür rulmağa başlanmış Ve manas- tırlarda bir nevi inzivaya çeki- lerek keşiş kiyafetleri ile do- laşmağa başlamışlardır. Keşiş olmıyanlar ise, atlar üzerinde cenk talimleri yaparak, komşularına baskınlar yapmakta devam ediyorlar. Manastırlarda yaşamıyan k- sım, çergi hayatı sürüyor, ve seyyar bir halde bulunuyor. Keçi, koyun besliyen Moğollar, sürülerinin arkasında dolaşmak- ta, onar kilometre aralıkla kaz- dıkları pınar başlarında topla- narak yaşamaktadırlar. En mukaddes addettikleri şey, beygirdir. At çalanlar kudsi bir şeye hakaret etmiş sayıldığı için bütün kabileler at üzerinde hır- sızların peşine takılmakta 50-100 kilometre mesafelerde de - olsa öldürmektedirler. Moğollar, gayet misafirper: verdir. Oaların çergisine gelen bir misafır istediği kadar kala- Bilir. “Bu üdet sarsılmaz bir an'ane hükmündedir. Çünkü, mi- safir eden bir Moğol, bir müd. det sonra misafir olana gidecek ve onun çergisine yerleşecektir. | Tabiat itibarile çok konuşkan, şen, lâtifecidirler. Pımar başlar tında günlerce söhbete dalarlar. Dünya havadislerini öğrenirler. Kablece karar alır, aldıklari kararları noktası noktasına bir- lik halinde tatbik ederler. Bu sohbetlerde alınan kararları öğ- renmek üzere, günlerce uzak mesafelerden atlılar gelir, kendi yaşayışlarına dair son baberleri getirdikten sonra, yenilerini ve dünya ha i de öğrene- rek arkadaşlarının yaşadığı baş- ka bir pınar başına dönerler, Yaşadıkları muhitlerde, yaz günleri sıcak, kış günleri soğuk olur. Müdhiş soğuklar çok kere sılır altı S0 dereceye kadar al- çalır. Suları kıttır. Münbt ol- TSETERAANN <i desinin kilise ile eski çarşı ara- sına girdiğini gördüm, ben de otele girdim. v V— Yeni ve garib bir şey oldu rica ederim bunu dinleyiniz: Bu sabah bana sevdalı - sevdalı baktı evet azizim sevdalı; © hali başka bir kelime ile ifade ede- miyeceğim. Yeri sağnakla kararmış ve iki tarafına dört sıra çınar ağaçları dikilmiş ve her halde geçerken çok iftihar etmediğiniz ve sizin bulvar dediğiniz © yolu takib ediyorduk, Konuşuyorduk. Kırdan şehre gelen kaldırımlı yolda bir araba görülüyordu. Araba çıngırak ve davul seslerine benziyen bir gürültü çıkararak tırıs geliyordu. Bulunduğumuz yerden — yalnız atların başını, kamçının ucunu ve marullarile Tabnaları ârasına oturmuş çenesi kırmizi bir poşu ile sarılı bir arabacıyı görebili- $ Deve üstünde bir Mongo. süvarisi mıyan arazi Moğolu, çok defa aç gezmeğe mecbür eder. Bu hayata alışık olan bu insanlar günlerce aç dolaştıkları halde, enerjilerinden bir şey kaybet- mezler. Bütün zorluklara karşı mukavim, yoksuzluklara alışkın oldukları için düşmanla karşılaş- tıkları zaman korkmadan ileri atılırlar. Küçük çocuaklar, hiç kimseye güvenmemeğe, kendine itimat beslemeğe alıştırılır. ve meme emmekten vazgeçtiği gibi, bir büyük adamın yiyeceği her şeyi yimeğe başlar. Üç yaşında ço cuklar at üzerinde gezdirilir, böylelik'e at idâre etmeğe alış- tırılır. Attan düştüğü takdirde, ağlam sına kulak asan olmaz, düşmekte devam ederse, atın üzerine sımsıkı bağlanarak, ala- bildiğine koşturulur. ve çocuk, feryat ede ede korku içinde bu vaziyette bırakılır. Moğolların hayatma dair bir eser neşreden T. Şoriç Çengiz hân zamanı ile şimdıiki Moğol- ların hayatı arasında biç bir değişiklik olmadığını yaziyor. Şü farkla, ki bazı mintal da şimdiki Moğollar terakki eser. leri göstermeğe ve kültürleş- meğe başlamıştır. Moğolları bir dereceye kadar uyuşturan cihet Lamaizm dini olmuştu. Şamani dininde iken Moğollar bu de- receye düşmemişler Miama- fih, kanlarında deveran eden bir ırk hakcında, gördük- lerini, Şor);ç şöyle tâsvir ediyor: Moğolların merkezi olan U ga şehrine 190 kilometre mesale- deki Gobi yaylasında — 4000 kişilik bir Çin garnizonu bulu: nuyordu. Baron Uageru Şteren- berg maiyetindeki kazaklarla yorduk. Hava; hafıf ve ilik - nelesler: ve ağaçlardaki uğultularile haki- keten sevdalı idi. Arkadaşım şemsiyesi koltuğunda elleri man- şonunda yürüyordu, ben de ıslık çalarak yanında gidiyordum, baş- Sonra bir şey nakletmej ladım. Pencereleri dai: o eski konağın tam geçeceğimiz sırada elini kolur mun üzerine koydu, durdum. O zaman bana öyle bir bakışla baktı ki... izam etmiyorum fakat bu bakış alelâde bir bakış de- ğildi. Şaşırdım kaldım, tekrar yürümeğe başladı, iki üç adım attıklan sonra: — Devam ediniz azizim. Dedi, 5 —Neye devam edeyim? De- dim. — Hikâyenize. Dedi. Anlaşılan bir hikâye söylü- yormuşum, Lâfın ucunu şimdi nasıl bulmah. Ben ne abdal ne İ Manisâ'elektrik santralı İnşaat ilerliyor Manisa, ( Hasusi ) — Yapık | makta olan elektrik santral bi. nasının düvâr kısmı inşaatı ta- mamen ikmal edilm ştir. r Demir çatı k smı iaşaatının da iki aya kadar bitrileceği tahe min edilinektedir. Kuvvei mu- harrike ve elektrik.ye esasen daha evel müteahhitlere veril- diğinden su soğutma kulesin n inşaatı da bitmek üzzredir. Mays sonlarında elektrik ve buhar-makinelerinin montajı ya- — pilmek süretile mansa bütün ihtiyaçlara cevap verecek u.0 dern bir elektr.k santralı bina- sına kavuşmuş olacaktır. Menemen pazarı Menemen, (Hususi) — Mene- mende haftanın iki günüade pas darıkurulmasıİmtüvafik görüle müştür. Eskiden yainız perşem- be günleri: kurulan pazar, hab kın gıda maddelerini ucuzca temin edebilmesi maksadile şim- den sonra pazar günleri de ku- rulacaktır. Pamukovı gençler birliği faaliyeti j Kuyucak, ( Hususi) — Nahi. — yemizde bir. sene evel kurulan *Pamukova gençler birliği, he vüz pek genç olmasına rağmen faydalı işler. görmektedir. Birlik gençleri nahiye halkına *Devrim yolcuları, piyesini tem- — sil etmiş, alâka ile takip edilen bu müsamerede -gençler takdir edilmiştir. B. Kemal Yıldızdağ da, genç. lik ve Kamâl zm- hakkında bir konferans varmiştir. —— D0 ) birlikte, başlarında bir- başbuğ bulunan 300 kişiden diğer bir Moğol kalilesi ile ittifak etti. Moğollar bu garnizona hücum ettiler ve tek insan — kalmayıns. caya kadar kılıçtan geçirdiler. t Cengiz ve Kubilây han dewii — rinde Avrupa ve Âsyanın yarıs sından — fazlasını — istilâ “eden Moğolar, edebiyat ve san'at âleminde hiç bir eser * bırakmas mıştır, Maamafıh, cesaret ve kahra» manlıklarından da hiç bir şey kaybetmemişlerdir. Onların ruhunu kısmen değiş- tirea şey, - Lamaistik olmuştur. — Bu din, cenge ve savaşa'aleyhe tardır.Bir” Moğol> hastalâidiğı zaman — yanındakiler - hastanın — yanından - uzaklaşır; Lasta ölür; Bundan dolayı Moğoilar ara- sıada hasta ve sakatlara tesadüf — ed lemez. ü de hayvanım fakat ah © Bakış.. — Maamafih Jâkirdıya devamda — lâzndı. Münasebetli mi müna- sebetsiz mi bakmadan aşkımdaân bahsetmeğe başladım. Kahka- haları salıvermesini — bekliyor- dum. Hiçte öyle olmadı! Ta- mamile bana yaslanmış, başını Senden tarafa eğmiş de evvelâ bu süküt ve' ciddiyet Bana cesaret verdi; sonra da cesaret mi kırdı. Bir kaç söz söylemeğe — başladım sonuru gelıremedlıı.';ş' K'sa kestim: 4 Gayet tabii bir sesle bana: — Dün akşam ve bu sabah kimi gördüm bilin bakalım? Dedi, el — Ne bileyim?... Kocamı. Vaçi Hopladım;. — Demekki bize gene kaç- mak göründü. Dedim. t — Korkuyor musunuz? —Korkmak mı? Efendim gük — Sonu var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: