March 17, 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

March 17, 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

& İT Merr Holivudun Esrarı X Marlen tarafından yırtıldı aa : a Holivudda, bir kadının gece- leyin içki içtiğini görmek unur tulmıyacak bir manzaradır. Masa komşum birdenbire: — Bakl Dedi. Şu adam ta- di! günlerini yeni bitirdi. Bana danseden zeytuni yüzlü bir şişko gösteriyor ve sözüne devam ediyor: — Bu adam kalın bir. sine- | ma sermayedarının eski muha- fızıdır. O devirde sermayedar, eşk yalık rolleri yapan - botle- gerlerle ve gangsterlerle - sik sık münasebetteydi. Kuvvet ve talihin yardımile, paironunun vekili — oldu; şimdi itibar ve şerefi yerindedir. Fa- kat, bir cinayet meselesinden adaletle görülecek eski bir he- sabı vardı, Kısaca on sene hapis cezasına mahküm olmuştu ve bu macera Holivutta gülünç bir şekil almıştı. Kuvvetli mü- dahalelerin tazyiki altında, ha- pishaneler idaresi, senede üçer aylık müddetle, bu cezanın br kaç partide çekilmesini kabul ediyor. İhanılmaz birşey, fakat doğru. Senenin dokuz ayında Holi- vutta çalışıyor, azamet taslıyor ve büyük işler yapıyor. Sonra etrafında işini tatil edeceğinden ve birkaç ay ortadan kyabolar cağından bahsediliyor. Bu cazip tatl günlerini, kazınmış bir başla, çizgili bezden bir elbise e mıntaka hapishanelerinin bi- rinde geçirir, Sayfiyesinden yeni gelmiş bulunuyor. Bakınız saç: İarı henöz daha çıkmadı. Güzel, değil mi?, Vakit geç, yalnız bnlııııııyn- barın açık kapısından ğeçiyo- rum ve olduğum yerde şaşkın duruyorum, Bu salon Fransiz sesleri ve gü'üşmelerile do'u. İçeri giriyorum ve birden rüya gördüğümü, Parisi terketmed- ğimi, “Şanzelize, caddesinin lokantalarının birinde bulundu- ğgumu zannediyorum. Holivut- taki Fransızların hepsi orada, Avrupaya gidecek olan vazı “gahne Anatol İvrekin etrafında toplanmışlar. Bir dakika sonra, Daniyel Dariyö ve Anabella ile Mirey Belinda arasına oturuyorum. Bu üç küçük Fransız kızına bakıyorum. Hemen birlikte de- necek derecede, ancak - birka- çar gün ara ile Kaliforniyaya yeni gelmişler, sergüzeşte, bir- likte girişiyorlar. Her biri ayrı ayrı kumpanyalarda talihlerini deniyecekler, Datiyöyü üniver. sal, Anabellayı Foks, Baleni Metra Galdevin sinema kum. panyaları angajs etmişler. İşe sıfırdan başlıyorlar. Av- Tupa şöhretinin burada geçme- diğini anlamak lâzım. Amerika- hlar bir tek şeyin ehemmi- yeti var, filimlerin kendi dilleri ve ıoknivâemrııcılıh' erinde yapılması. Başlarını lıyarak | #öyle söyliyorlar: *Şiphesiz bu küçük — kızlar Süzel şöhret sahibi oldukları da Söyleniyor, alâ.. Nasıl oldukla- Tn göreceğiz.. Mücadelenin zor - olacağını, d_—llıı kazanılmadığını hepsi bi- ı'Yııılıı. Heyecanlarını, endişe- lerini gzlemek için hep birden Rülüyor.ar ve konuşuyorolar. Anna Bellâ: — Ben His — Beverlinin N?lngl kısmında ve yüksek tepenin üstünde büyük bir « kiraladım, dedi. 'aniyel: B.|B" kocamla — beraber Er, & yerleşmek üzereyim Danyel Dariyo öve daha şimdiden aşçı ile aramda sinsi bir mücadele baş- ladı, dedi. Ona Fransız yemeklerini öğ- retmek - istiyorum, o da bana Amerikan yemeklerini -sevdir- mek isliyor. Mirey: — Benim de bir evim var, diye ilâve etti, fakat içine he- nüz bu akşam gireceğim. Bu rada bahtiyar olamıyacağımı şimdiden hissediyorum. » Kurd hasreti Bu üç kız içinde en iıılı Mirreyin meyus ve telâşlı oldu- ğu doğrudur. Anabellaya ve Dariyöya ertesi günü kendile- rini ziyaret edeceğimi vadedip hep beraber Klaver kulübü ter- kedince, Mirleye refikat edi. yorum. — Çalıştiğı kumpanya, ona, Baverli Hilsin aşağı kıs- mında bir villâ kiralamış. Biribirine karışan anahtar- larla, açılmak istemiyen kiüitler arasında uzun bir mücadeleden sonra, fantazisiz, burjuvakâri, koyu yeşil boyalı, dal dal çi- çekli kumaşla döşenmiş kana- peleri bulunan küçük klâsk köşke giriyoruz. Her yerde sandıklar, açık val'zler, iskem- leler üzerine atılmış elbiseler var. Mirley oda kapısını aç'yor ve bağırıyor: — Gui, Madelen, orada mı- sınız? — İçeriden sesler cevap veriyor.. Kanaat getirince içeri g'rip bir kanapsye o'uruyor, hem de mantosunu ve eldivenlerini çı- karmadan.. — Niçin buraya geldim, Da- ha şimdiden canım — siki'iyor. Maamafih Parisin havasını mu- halaza etmek için elimden ge- leni yepıyorum, Şoförümü, oda bizmetçimi, arabamı ve iki kö- peğimi beraberimde getirdim. Az daha piyanomu da getire- cektim. Fıhı meyus Yetime Kendimi yi bu mem- lekete hiç alışamıyacağım. ANANOLD S ASPORS Güreşçilerimiz lstanbula hareket ettiler | Önümüzdeki cumartesi ve pazar günleri İstanbulda muh- telif bölgelerin güreşçileri ara sında yapılacak seçme müsaba- kalarına iştirak edecek olan bölgemizin görüşçileri dün Ban- dırma ekspresile İstanbula ha- reket etmişlerdir. Güreşçileri- mizi, Basmane istasyonunda İz- mirde amatör güreşin banisi olan doktor B. Hüseyin Hulki başta olmak üzere birçok spor- cular uğurlamışlardır. Seçme müsabakalarına iştirak etmek üzere İstanbula hareket eden güreşçilerimiz . şunlardır: Alsancaktan: 66 kiloda Be- kir, 72 kiloda Enver, 79 kilo: da İsmail, Demirspordan: 56 kiloda Ali. Kafleye antrenör B. Nuri riyaset etmektedir. Yapılan seçmelerde muvafla- kıyet gösterecek olan güreşçi- ler 938 senesi dahitinde yapıla- cak olan Avrupa güreş şampi- yonasına iştirak edecek milit takımımızla beraber Estonyaya gideceklerdir. Güreşçilerimize üzüntüsiz seyahat ve muvaflar kıyetler dıleıız üçok Bugün gidiyor Cumartesi ve Pazar güaleri Ankarada — Mubhaf zgücü — ve Harbiye takımlırile karşılaşacak olan Üçak takım: bugün Alyon ekspresile hareket edecektir. Kafileye bay hoca Mehmed Tiyaset etmektedir. Giden oyun cular şunlardı:: Nejat, Hakkı, Ziya, Necdet, Halim, Adi, Mustafa, Fehmi, Süleyman, Hamdi, Muzatler, Sait, Namık, Kemal, Vazife dolayısile Istanbulda bulunan sol açık Namık ta ta- kımda yer almak üzere ayrıca davet edilmiştir. Üçok takımına hayırh seyahat ve —muvaffakıyetler — temenni ederiz. GRALEEME K LE SECELSUMLAALA üzere kalkıyorum. Kapıaın tek- rar kapanacağı — sırada, — alışık olmad ğı yabancı bir evde, ar- Şüphesiz hastalanacağım. Faz- | Ştık bedbaht bir küçük kız ola- la olarak sevdiğim adamdan uzağım. Hayır Holivudda bah- tiyar olamıyacağım, Banâ mu- kavele ve para vız geliyor, geri dönmek arzusundayım. Manev yatını kuvvetlendirme- ge yeltenmiyorum bile. Ne di- yebilirim? Onu kendi kendine sakinleşmeğe ve yatışmağa ter- ketmek daha iyi olur. Gtmek rak yaşıyacak olan, arzusu ve Muvaifakıyeti temin edilmiş olan bu kadına bir kerre daha ba- kıyorum, Kanapenin üzerinde, büzülmüş bir vaziyette, hıçk- rıklarla ağlıyor. Yakininde du- ran bir masanın üstündeki f toğraftan sankı kocası musiki" şinas Tino Rosinin sesi — yük- seliyor. Müsabakalara girecek güreşçilerimiz Son spor hâdiseleri Fudbol ajanlığı tahkikat yapacak İstanbulda Alsancak - Güneş takımları arasında yapılan fut- bol müsabakasında seyircilerin kötü tezahürat yaptıkları, ha- kemlerin uygunsuz — tarzlarda hareket ettikleri, hatta Alsan- cak oyuncularından bazılarının hakeme karşı vaziyet aldıkları hakkında muhtelif — rivayetler vardır. İzmir fudbol ajanlığı, bu rivayetler üzerinde tahkikat yaparak netc:yi bir taporla Türkspor Kurumu merkezine bildirmeğe karar varmiştir. Amerikada yeni . A L çevrilen bir filim — Başı 7 inci sahifede — racaat etti ve kızın hiçbir has- talığı olmadığını öğrendi. Fakat, iş işten çoktan geç. mişti. Bütün — gazeteler, zavallı kız hakkında, c ddi makaleler neşretmişlerdi. Belediye reisi, fabrıka amelelerinin korunuk ması için, kanunlar çıkartmştı. Bu vazyet karşısında, Hazel, intihar etmek maksadile, ken- dini denize attı. Fakat arkasım dan yetişen reportör, onu bo- gulmak üzere iken kurtardı. Morning Star gazetesinin vazi- yeti müşkülleşmişti. Bu müşkül vaz'yetten — sıyrılabilmek — için, Hazelin mutlaka ortadan yok olması iec*p ediyordu. En nihayet, genç kızın öldü- günü bildirilen haberler neşr- edildi.. H>lbuki, bir müddet sonra, Hazel, Edit ism'ni ala- rak, reportörle — gizli olarak evlendi. Evlendiklerinden iki üç hafta sonra, meşhur muharrir Vilham Kukun, genç zevcesile beraber, bir tayyare kazasında öldüğüne dair gazetolerde ha- berler çıktı. — İyiamma, Hazelin, koca- sına nesebeple serzeniş ettiğini bir türlü anlıyamadım. — Ohl Çok ehemmiyetsiz birşey için. Karısına, beş ayaklı bir koyun doğması kabilinden yeni bir kâdiseye kapılacak olan Nevyork ha!'kının, Hazelle reportörün Mmaceralarını unuta- caklarını söylemişti. — Şüphesiz, genç kadını hiddetlend'ren, kocasının haki- kati söylemesidir? Binbir gece masallarından Seyyit Sendabadin Harikulâde deniz seferleri “Nakleden: İrfan Hazar | Sehife 9 —Vi Rimad bin Hüseyinin mak- sadımı anladım. Zaten Kafme- ran kabilesinin çektiği 1stırap- lara babamın sağlığındanberi şahit oluyordum. Küçüklüğüm, hep bu harp hikâyelerini din- liye dinliye geçmişti. Necitli misafire sordum: — Son çarpışmanız ne zaman oldu? — Geçen hafta Cuma günü. Cüma — namazından — çıkarken seydil.. — Ölenlerin adedi? — Bilhassa çocuklar, yaşlı- lara nisbeten fazla olmak üzere tam 42 kişi şehit verdik. — Niçin çocuklar yaşlılardan fazla? — Niçin olacak — Seydil.. Benieşerlilerin — vahşetlerinden, onların her suretle bize faik olan kuvvetlerile evlerimizi bark- Tarımızı yıkmalarından, çoluğur muzu çocuğumuzu göz'erimizin önünde boğazlamalarından| — B3 kadar zulüme sebep ned'r.. Rimad bin Hüseyin? Siz onlara ne yaptınız? — Seydi, bilirsiniz ki, bu mese kabilclerimizin asırlardan- beri süren Aan'anevi düşmanlı: ğından ileri geliyor. Bu düşman- lığa vesile olan (tarikat) dava- sını da hatırdan çıkarmamak lâzım. Merhum pederiniz.. “Gene maziyi canlandırmak istemedim. Kısa keserek: — Beniaşerlileri tam bir he- zimete uğratmak için benden kaç para istersiniz; dedim. Rimad bin Hüseyin ayakları- ma kapanır gibi oldu. Kendi- sini hemen kaldırdım! — Söylel! Dedim; kaç para istersiniz? Ey karil İnsanları öldürmeye ve ölmeye teşvik etmenin gü- nah olduğunu pek - iyi bilirim. Lâkin müslihane bir surette bu iki kabilenin birleşmesine im- kân yoktu. Babam çok — defa buna teşebbüs etmiş; hatta bir kere, üç ay kader onların biri- birlerile dövüşmesine mani o muş ise de sonradan tekrar kanlı muhasamalar başlamıştı. Ben ne yapabilirdim? Ço- cukları kılıçtan geçirilen, karı» ları gözlerinin önünde oynatr lan bu mazlüm kabileye gene (Sulh) tavs ye edebilir miydim? Zaten gerek Şamdaki, gerek Bağdaddaki reisler hakikaten yalnız kendi başlarını düşünü- yorlar. Hiç kimsenin kendi kuv- vetleri tarafından — burunlarının O — Eğer siz kadın olsaydıe nız, kocanızın bazan hak kati töylemesi canınızı — sıkmıyacak mıydı? O akşam, Amerikalıların da, fırsat düştükçe, doğru — söyle- diklerini kabul etmek mecbw riyetinde kaldım. kanatılmasına meydan vermi- yorlardı. Necidli reisle çabuk anlaştık. Babamın da ruhunu hoşnut et mek lâzımdı. Kararımı verdim: Hilâfetin hakkımda göstereceği suizanna ehemmiyet vermiyerek Kafmeran kabilesine her suretle yardımı teahhüt ettim. Mağar zalarımın — kapılarını — onların adamlarına açtım. Bahçelerimin, tarlalarımın, hanlarımın varidatı hep Kafmeranlıların o!sun, diye emirler verdim. Bu anlaşmadan sekiz gün Sonra, bir gece konağımın et. rafı binlerce insanla çevrildi: — Ne oluyoruz; diye yata- gımdan fırladım. Adamlarım, — telâsımı görmez sokağa atıldılar. Neden sonra yanıma geldiler: —Seyyidi, dediler; size şükran- larını ifa için Kafmeranlılar içeriye girmek istiyorlar, Saye- nizde — Beniaşerlilerden — onlar kurtulmuşlar. Şimdi düğün yapı- yorlar! Bu havadise hem sevindim; hem de canim sikildi. Çünkü Bağdad hâkimile bu sebepten aram açılacak, kabilenin hak. kımda gösterdiği teveccühe ret. mi makamlar kızacaktı. Alelâ cele aşağıya indim. Yüzlsrce atlıya hitaben küçük bir nutuk söylediti. Ve kendilerinden âni de dağılmalarını rica ettim. Süvariler, bana lâyık olmadı- ğım merbutiyetlerini göstererek çekilip gittiler. Doğrusunu isterseniz, ben bu gibi alây şten hiç hoşlanmıyor: düm. Servet, şan, ikbal beni gittikçe iğneliyordu. Gene eski günlerini aramağa başladım. Sergüzeşt, macera, — seynhat, gene gözümde tütüyordu. Bir gün kararımı verdim, Kimseye haber vermeden Bas- raya doğru şöyle bir revan olayım, dedim. Bağdad sokak- ları, mesreleri, kahveleri son bir defa, nazarımda geçit resmi yaptılar. Cuma namazını eda edipte camiden çıkarken ar- kamdan hbızlı hızlı bir adamın koştuğunu duydum. Hemen ge- riye döndüm. Geriye dönmemle beraber, arkamda uzun ve keş. kin bir hançerin parladığını gördöm. Üzerime hücum adam kimdi? Benden ne istiyordu? Hayatıma kastedilmek üzere bulunulduğunu anlar aolamaz, seyahatlerde daima üzerimden eksik etmediğim gümüş saplı hançeri ben de belimden çı- kardım. Meçhul adamla karşı karşıya gelmiştim. Bu adam çok genç, çok güzel, çok çevik olduğu hareketinden belli olan — Lüifen çeviriniz — eden bu &

Bu sayıdan diğer sayfalar: