28 Nisan 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

28 Nisan 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

" Bahite 14 köylük deliler ve onların doktorları. Belçikanın enteressan bir deliler diyarı vardır! , x Burada “Del i,, kelimesini kullanmak yasaktır. Yıldızlara ders, muharrire idam hükmü veren deliler. Çarlar, kraliçeler de hep burad Gece, yıldızlara ders veren, bulutlarla hasbıhal eden deli- ler.. Tebaasile konuşmağa te- nezzül etmiyen krallar ve kra- liçeler, Fraansız muharririni, ken- disiaden şüphelendiği için, Ida- ma mahküm eden Rus Çarı., Vesaire vestire.. Altıncı asrın son günleriydi. Annesinin — ölümünden sonra İrlanda kralının - kızı Demfne hocasının nezareti altında uslu uslu büyüyor ve büyüdükçe de güzellişiyordu. Karl, bu güzel şehir kızına âşık oldu « bir - Kofa tasındaki illetle ken- disinin büyük bir san'atkâr olduğunu iddia eden deli kemancı masaldan — bahsettiğimi — tabii anladınız - bir gün kızını ya- nına çağırdı ve kendisile evlen mek istediğini açık açık söyle- di. Kız bu çirkin teklifi reddetti. Hocasile beraber — babasının evnden kıg'ı.. Beraberlerinde alnız sadık bir uşak — vardı. üçük kafile sahile indi, bir gemiye bindiler ve denize açık dilar. Gemi Anvers civarında ke yıya yanaştı. Üç kişi sahile indi ve civarda bir kulübecik yapa- rak kendi hallerinde yaşama ga başladılar. Fakat kralın ma- iyeti bu üç kişinin — sığındığı yeri çabucak buldu. — Askerler ihtiyar hocanın işini bitirdiler. Karl kızını kendi elile öldür. Barası her evde deliler bulunan Liyernö köyüdür a! dü.. Cesedini bugünkü Gil kö- yünün bulunduğu yere göm- dürdü. Birkaç satırla anlattığım ef- sane bütün —Avrupâya yayıldı. Bu mezür bir türbe halini aldı. Asırlarca — deliler, hastalar bu mezârdan akıl ve şifa umdular. Bu mezarın yanında bir de ki« lise yapıldı. Bu kilisenin duvar- ları, babasının elinde ölen gü- nahsız kızın hayatını resimlerle anlatan süşlendi. Kilisenin Fakat buraya dünyanın her tarafından o kadar çok deli geliyordu ki hastane daima dolup taşıyordu. O vakit köylüler biraz merhametlerinden biraz da menfaatlerini düşüne- rek evlerini delilere açtılar ve köy yâvaş yavaş bir deliler kö. yü halini .aldı. Bugün ilim artık efsaneye kıymet vermiyor. Onun için köy bu halde kalamazdı. Fakat te- essüs etmiş bir müesseseyi yık- maktan ise onu asri bir hale sokmak dâha uygun olurdu., O- nun için - tabir caizse - bir de- Kiler müstemlekesi tesis edildi. Müesseseu.a — başına — tanınmış bir tabip, meşhur bir asabiye mütehassısı getirildi. Bugün dünyanın her tarafın: dan buraya deliler gönderiliyor. k hava, bol ışık içe- erbest bir hayat geçi- riliyorlar, Bu müessese Belçikanın Fia- manlarla meskün olan kısının- dadır. Belçikadaki — Valonlar Flaman delilerinin bu — saade- tini adeta kıskandılar, krala mü- racaat ettiler. Ve bir deliler yurdu da onlar istediler. Kra- ha bir emrile Liyernö nabiyesi bu nahiyeye bağlı 14 köyden teşkil ettiği altı bin hektar ge- nişliğindeki arazide ikinci bir deliler yurdu. tesis edildi. Bu- rada, cemiyete zararı dokun- mıyacak halde olan bunaklar tedavi ediliyor, bunlar köylü evlerine pansiyoner olarak yer- leştiriliyor. Ve orada mütehas- sıs doktorların nezareli altında tedavi olunuyor, hem de ser- best bir hayat geçiriyor. Vü mecmuası — muharrirlerin- den birisi, bu deliller diyarımı ziyaret etmiş. Gördüklerini, işit« gu » K Ç Yakarıda ihtiyar mek yiyor, aşağıda deliler diyarının bir dilberi. tiklerini şöyle anlatıyorları *“Deliler cennetine giriyorur. Güneş tepemizde parlıyor. Kayın ve gürgen ağaçları ara- sında Amblev ırmağı sakin sakin akıyor.. İrmağın — kenarından yürüyoruz. Bir köyden geçiyoruz. Bura- ganın ismi Ustel Pludur. Sonra bir yamacın tepesinde kırmızı kiremitli alçak ve beyaz evler görüyoruz. Burası deliler cen- net ilk köyü Odri- mandır. Bu köyde 100-200 insan otu- rur, Tarlalarile ve hayvanlarile meşgul olan iyi köylüler.. Bun. lardan başka 50 kadar da deli ve bir, bazan da iki deli isabet eder. Fakat bu köyde deli kelimesinin telâffuzu memnudur. Bunlara “ kiracı , derler. Kelime yerindedir. Çün: kü bualardan hal ve vakti mü- sait olanlar beraber yaşadıkları köylü ailesine her ay birkaç yüz franlık bir ücret verirler. Hal ve vakti yerinde olmıyan: ların kirasını da devlet verir. Bunlar beraber yaşadıkları aile ile müşterek yemek yerler, se- vinçlerine, kederlerine iştirak ederler, onlarla beraber ” çalı: şırlar. Birisi gibre karıştırır. Diğeri patates toplar. Bir üçün: cüsü hayvanlara âşıktır. Onlara bakmayı hiç kimseye bırakmaz. Bir dördüncüsü çocuklara ba- kar, sabahleyin çocukların elini yüzünü yıkar, onları mektebe götü Tabit tehlikeli delileri ailele- rin yanına vermezler. Fakat de- Kiliğin nasıl başladığı, ne vakit tehlikeli bir hal aldığı nereden bilinecek? Yalnız muhakkak olan birşey var.. Bu müessese kurulduğu tarihtenberi ağır bir hâdise geçmemiş'ir. Yalnız bir gün... Bir deli akşama kadar tarlada çapa ile çalışır, bir çift- çinin çalışırken kendisine fena fena baktığını zânneder. Gece onu öldürmeğe karar verir. Çı- pasını omuzuna alır, muhayyel düşmanını öldürmeğe gider. Fa- kat tasavvurunu yapmağa mey- dan bulmadan - çiftçinin bağır: ması üzerine koşuşan köy'üler olan ANADOLU bir arazi üstünde yaşıyan biçare | İtizar Yazımızın fazlalığı dolayısile || “Gökten ölüm yağıyor, telri- ! kamızı bugün koyamadık. Özür dileriz. Suikast endişe- si varmış! P. Mişel Memleketinden ayrıldı Deyli Herald gazetesinin ver- diği bir habere göre, Româanya veliahdi prens Mişel, hayatı teh- likede görüldüğü için, geçen Cuma günü bitdenbire Roman- yadan çıkarılmıştır. Buna sebep kral Karolun, demir muhafız- larla şeflerini tevkif etmesi üze- rine una ,bir suikasd yapıl- Mmasın korkmuş olmasıdır. Veliahdö suikast hazı olmalarından şüphe edil. *Ölüm melekleri, ismindeki gizli teşkilâttır. Demir muhafız- larn bir kolu olan bu teşkilât- takiler davaları için hayatlarını fedaya niyot etmiş bulunmak- tadırlar. Ölüm — meleklerinden altısı aranmaktadır. Fakat polis he- nüz bunların ismini tesbit ede- memiştir. Veliaht Mişel, Romanyadan t-î- —a Kğli < t ) Romanya veliahdı Prens Mişel ayrılmadan evel, kralın eski ka- i, prenses Eleni ziya- ret etmiştir. — | muştur. Burada, büyük yıldızın '- Fransa Hava Nazı |— şantözle Niı_ın 28 rı bir evleniyor. |Nazır, Fransanın tanınmış ve | tl SKİ faal şahsiye Nazırın evleneceği şantöz Fransanın genç |Hava Nazrı M. Gilâ Şanbr ile, Kora Madu isminde bir şantöz evlenmek üzeredirler. Ayrı ayrı memle- ketlerden olan bu iki gencin evlenmesi kadar “Parisvari, bir şey tasavyur olunmamaktadır. Şimdiye kadar herkesten giz- ledikleri evlenme kararları, bir boşboğazlık yüzünden meydana çıkmıştır. Şimdiki halde kırk yaşların: da olan M. Gi Şanbre, H Vilenli bir armatörün çocuğu: erinden biridir dur. Fransız ordusunda, gözde bir zabit olara hizmet etmiştir. 1928 senesinden — itibaren sirti sıraya mebusluğa, meclis reis- Eğine ve belediye reisliğine seçilmiştir. (1933) senesinde, ilg Daladier kabinesinin meclis teisliğine tayin edilmiştir. Boncour, Sarraut, Chautemps kabineleri zamanında Harbiye Nezareti umumi kâtipliğine geç- miştir. (1934) senesindeki ikinci Da- ladier kabinesinde, — Ticareti bahriye Nazırlığına tayin edil- miştir ve 1938 senesindeki son Chautamps kabinesi zamanın da, Hava Nazırlığına geçmiştir. Hakiki ismi Jan Otagliya olan madmazel Kara Madov, aslen Marsilyalıdır. Onun şöhe retini, müzik amatörlerinin hepsi takdir etmektedir. Şantözlüğe 1920 senesinde Fişer kabare. sinde başlamıştır. Ogünden iti- | baren, samimi ve orijinal artist unvanını almıştır. Bilâhare mü- zik-hollerde ve gece kabarele- rinde şantözlük ederek, herkesin takdirini kazanmıştır. Bu iki gencin izdivaçları Bri- yanse şatosunda yapılacaktır. Greta Garbo Gazeteciyi atlatıp izini na- - sıl kaybetti? — |Siyah elbiseli zarif kadın meğer Garbo imiş. Zürihden Paris Suar gazete- * sine bildiriliyor: Meşhur sinema artisti Greta Garbo ansızın buradan kaybol: Aşıkları ve sinema meraklıları, bu hâdise ile alâkadar olmak- tadır. Hakikaten — siyahlar gi yinmiş olan zarif ve dilber bir kadır” dün Stokholmden Zü- a tarafından kut Adamca- gızın korkusu yanına kâr kalır. Burada deliler hasta olduk: larını hiş bile etmezler. Müte- hassıs bir doktor ara sıra bir köylü kıyafetile köylere uğrar, bir arkadaş gibi delilerle ko- nuşur, hallerini vaziyetlerini an- lar. Misafir olduğu köylülere yapılması icap eden tedbirleri tavsiye eder. Deliler haftada bir defa na- hiye merkezine giderler. Ora- daki müessesede tartılırlar. Bu tedbir delilere iyi bakılıp ba- kılmadığımı tesbit etmek içindir. Fakat buna rağmen - içlerinden bazılarının hallerinden memnun olmadıkları yüzlerinin ifadesin- den anlaşılıyor. Delilerle görüşmek - için ilk girdiğim ev köy kakkalının evi oldu. Arzumu söyler söylemez ev sahibi kadın hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı. “Evimizde, artık deli yok.. Bundan sonra da kiracı almak istemem. Son kiracımızdan o kadar memnun idik ki.. Kocam ve ben bu adamı evlâdımız. gibi seviyor- duk. Fakat doktor bir gün gel- di. Bu adam artık yanınızda kalamaz. Deliliği tehlikeli bir hal alıyor dedi, aldı, götürdü. Fakat zavallı adamıa bir şey- ciği yoktu. Her gün kırlara ç- kar, bulutlarla konuşur, yağ- muru çağırır, gecede - yıldız- lara ders verirdi. Sonra bitişik bir eve giriş yorum. Burada htiyar bir ka- var. Ağzıanı açıp bir me bile söylemedi. Ev sı izahat verdi: “Bu İsveç krı çesidir. Tebaasile konuşmağa tenezzül etmiyen bir kraliçe.. Kraliçe ile mülâkat yapmağa imkân bulamayınca oradân ây- rildim. Bitişik eve girdim. Bur rada da bir deli var.. Bu deli bir jandarma imiş.. Adamca- ğızın tek bir merakı var: — Jan- darma elbisesi giymek.. Buna izin vermişler. Her sabah elbi- sesini giyiniyor, ciddi, ciddi vazifesini yapmağa — gidiyor. Kendisini gördüğüm vakit yol kenarındaki tarassut noktasında idi. O, burada akşama kadar durur. Geçen arabaları durdü- rur, şoförlere ceza yazar, akşam olunca tuttuğu zabit varakala- rını toplar, köyün jandarma da- iresine gider, orada günün vu- kuatını arzeder. Jandarma ça- vuşu bu adamı ciddi, ciddi din- ler. Gülerek “mükemmel.. der, raporlarımı yazarım. Siz zabıt varakalarını - bana bırakınız..., Bazan; yoldan geçen şoförler bu jandarmanin bir deli oldu- ğunu — bilmiyen yabancılardır. Onlar, işi ciddi sanırlar ve ka:- rakola şikâyete giderler.. Biraz daha uzaktaki Kamü ananın evinde oturan deli, ken- disini kral sanıyor.. Göğsüne kitap — sayfalarından, sardalye kutularından kestiği mukavva ve teneke parçalarını nişan gi- bi takıyor.. Kendisile karşılaşır — Sonu 8 inci sahifede — V $) Greta Garbo Şarl Boyer ile Napolyon piyesinde. rihe tayyare ile gelmiştir. Bu- rada İsveçli bir gazeteci kom disini tanıyıp artistle konuşmuş ve siyahlı kadın: — Evet, ben Greta Garbo- yam, -demiş- İfakat buradan Luganoya — gideceğimi lütfen söylemeyin. Çünkü tatilden — istifade ile, herkesin tacizlerinden kurtulmak — arzu- sundayım.. Esrarengiz yolcu, Zürihe ge- lir gelmez, bir arabaya binerek istasyona gitmiş ve derhal trene atlamıştır. Kendisi ile konuşmuş — olan İsveçli gazeteci Luganodaki bir meslektaşına, Garbonun oraya hareketini haber vermiştir. Fas kat ne şâyanı hayret ki, — saat 22 de tren Luganoya varınca, Greta Garbo çıkmamıştır. Onun Belinsonda inerek Blisagoya gittiği ve bu suretle gazeteci: leri de şaşırttığı tahmin edil. mektedir. Hırsızlık Karşıyakada Zafer sokağında ©n gün evel B. Raşidin gara- jindan otomobil — tekerleği lâse tiğini çalan Hüseyin oğlu Sabri tutulmuştur. Tt

Bu sayıdan diğer sayfalar: