11 Şubat 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

11 Şubat 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vatan Edebiyatı ne demektir? Bundan bir a evvel, bir akşam, rad- yoda boğuk bir sesin, kendi iddiasınca milli, hakikatte Göleli ve en alelâde mânasile (demagojik) bir nutuk söylediği- ni, tüylerim ürpererek duydum. Haşyetten o kadar donmuştum ki, kalkıp düğmeyi kapatamadım. Kenarında çıkan zehirli çiçeği koparmağa çalışan küçük çocuğu uçurum nasıl çekerse, boğuk ses de beni öylece çekti ve ... kadehi son damlasına kadar içtim Bu ses, alak söylüyor, hayır, neler in- liyordu ? Bir mezardan gelir gibi idi. Ya- şayanları, güneşe doğru gidenleri kıskanır bir hali vardı. O kadar aziz mefhumları e sürerek konuşuyordu ki, insanda buna itiraz cesareti kalmıyor, insan ken- disini sanki bir cinayet işlemiş, vatana hiyanet etmiş sanıyor, tarifi imkânsız bir vicdan azabı duyuyordu. Bu hafakan bereket ki uzun sürmedi, bitti, ve bende çoktandır unuttuğum bir hatırayı uyandırdı : Kuvayı İnzibatiye kumandanı Anzavur, İstanbuldan hareketinden evvel Eyüpsul- tan camiine gelmiş idi. Kendisinin namaz kılmak üzere abdest almakta olduğunu söylediler. Gidip baktım, nurani bir yüzü t onun nurani- yeti sihrinde tuta- madı, içimde yanan Mustafa Kemal ateşi, toyluğumu coşdurdu, aklıma mektepte kı- raat kitaplarında okuduğum çocukların kahramanlıkları ve vatanları için ölüşleri geldi, (Donkişot)vari bir teheyyüçle Heva İnzibatiye larlar ki o zaman, bir insanın üzerinde efendi orada idi. Silâhımı istedim. Sebe- bini sordu. Söyledim. Beni tuttuğu gibi Hazreti Halidin tü.besinin içine kapattı, kilitledi, ve ben oradan, hacet pencere- sinden beni görmesinler diye, zemzem kuyusunun kenarında, meçhul ve tahak- kuk etmemiş kahraman, aczimden ağladım. Ses bana, Anzavurun abdest alışını; sesi susduramayışım, o günkü biçareliğimi hatırlatmıştı. oda duyduğum bu sesin söyledikle- rini, yazı halinde bir gazetenin sütunların- da gördüm. Okumamak için gazeteyi parça parça etmeye karar vermişken dayanama- dım, okudum. Radyoda duyduğum haşyet, hislerimin bir yanılması ve belkide o günkü haleti ruhiyemin tesiri altında du- yulmuş değildi. Bu yazıda genç kafaları yanlış yollara sevkedecek, iptidailere davul sesi duy- dukları zamanki heyecanlarını verecek bir Yazan Fikret ADİL m sahte belâgat vardı ve altında senelerdir memleketimizin irfan hayatında tanınmış bir imza... Onu burada tekrardan ürkü- yorum. Peki, bu ses ve yazı nelerden bahsedi- yordu? Bira yerine boza içmemizi, sinama yerine Karagöze gitmemizi, kolonya yerine hacıyağı sürünmemizi ister gibi bir şey... ... Her halde dikkat etmişsinizdir; at kıymetleri mahdut olan şair v harrirler, her hangi bir münasebetle va- tana ait hislere tercüman oldukları zaman, hemen daima “vatan, millet, şeref, haysi- yet, namus, bayrak, sözlerini sıralarlar, bunlar kâfi gelmezse sılasını düşünen, şalvarlı Fatmasını, kınalı Ayşesini, nine- sini, sarı öküzünü özleyen Mehmetcikten ilâveler yaparlar. Bir kısmı da kudumiye- ler, mersiyeler yazar. Bunlarda bahis mevzuu olanların başları, bulutlara karış- mış dağ tepeleridir. Kendileri güneşlere benzetilir, doğum ve ölüm günleri ay ve- a güneş tutulur. Hulâsa harcıâlem bü- tün teşbihler yapılır ve ... imza atılır. Bunlara bir şey denilemez. Her memle- kette bu tarz bir edebiyat vardır, ve işin fenası, böylesi lâzımdır. Fakat yalnız bu olup da cidden edebi bir kıymet arzeden bir vatan yn eğ e gelinmezse in- sanın yüreği burkul İşte böyle bir ruh haleti içinde iken bir Fransızca mecmuada “Paul Eluard,, ın bir şiirini gördüm. Bu Fransız şairi, edebiyatla etmişlerdi. Eluad'ın “Bir tek düşünce, adı- nı taşıyan yirmi bir kıtalık manzumesin- den birkaç kıtayı, ak arliiain ucuna gel- diği gibi naklediyor Mektep hferlerini üstüne, Sırama ve ağaçlar. Karlara ve kamlark, Adını yazıyorum / Bütün okunmuş sayfalara, Bütün beyaz s Adını yazıyorüm Harikalarına gecelerin, Gündüzlerin beyaz ekmeğine, Nişanlı mevsimlere, Adını yazıyorum Tarlalara, ufuklara, Kuşların kanatlarına, Ve gölgelerin değirmenine, Adını yazıyorum 203 Aynanın « ve odamın Adını yazıyorum Hayata yeniden) başlıyorum / Seni tanımak için doğdum! Ve adını söylemek için; Hürriyet! bu şiiri, başlarken, bir sevgiliye yazılmış zannederek ayt bir «tarzda okumuştum. Fakat son lenin tek keli- melik son mısraıma gelince, sanki yanı- başımda bir bomba patlamış gibi oldu, nefesim tıkandı ve o an, bir çığlık kopar- mak, bir nara atmak istedim. vet, bu şiiri, bir sevgiliye yazılmış sanmıştım dedim; sanki “Hürriyet,, sev- gililerin en büyüğü değilmiş gibi... Ne efsunkâr imişsin ah ey didarı hürriyet Esiri aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten Artık sahte vâiz rollerini bırakarak ko- lay istismarlar emye A gemin da bu- nu anlayıp susmaları zamanı çoktan gel- miştir. İstediklerini diil, artık susma- lıdırlar. Adesenin gözile ameli davala- TIMIZ: Fotoğrafçımızın titiz bir sanatkâr görüşile dondurduğu b cephesi önünde bir süfliyet heykelinin nasıl barındığını görüyorsunuz. İçtimat tezat ifa- delerimizin remzi kabul edebileceğiniz bu gora dikkatle, uzun en bakarsanız çok şey görür ve anlarsını

Bu sayıdan diğer sayfalar: