11 Ocak 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

11 Ocak 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DERİ EM a Osman ağa. dan din ç lp bir OUrumeli Be: ribi, dedim kendi kendime, bili Ee nh, çük Hüseyine baktım. Du: > kenarı | yaşarmıştı. Gözü ed . g Gc fikrimden geçti. öyle: Yarma makine- sinin bir kenarında o, öteki ke- narında ben değil... Hüseyin hafiften ıslık çalıyordu. — Kes ulan, üfürüğünü ! Dedim. Kesti ama, bu sefer ikide bir gözümün içine öylesine garip bakar ki... Yumuşamak ne de- mek? Mymuğlkni iz daha yu- muşak birşey duydum. «Oğlum, evlâdım !» dememek için dişimi > ei işçiyi göhderdim Hüse- yin — len buraya gel, len: Dedirttim. Yanıbaşımdayken yine yüzü- bitimi hizasından a eli eldiven gibi yam » Eli sinden serdi le im kırırd Şa rm. yn baktım. Çorlulu Has — Ben san inn miydim ? Emmi ve Hüseyin halis şopar- dır, diy Ben di ülen! dedim. Şu syumruğumu çalarım ince silahi. 12. na... Namussuzum, yamyassi ede- rim, Sırası mı be ?1. Bakalm, belki bir > parçası bulurum, bileğin i sıkarım da kan biraz durur, diye aba ba- kındım Heriflerin hepsinin sırtı çuval bezinden... Bir gömlekli yoktu be içlerinde! hu! Şu insanoğlu neyin neresinde neyi hatırlar? Allah belâmı versin! Yırtmak için hani ya gömlek ararken aklıma Padi- mışlar hem fıkara, hem dertsiz adam bulamamışlar. Bulunur mu? Ama ümitlenmiş, aramışlar. Bir söyler, hem çapa çapalar- mış; doncak. — Sen kimsin? Demişler. — Na!1 Demiş, şu ağaç al- tında uyku kestiren herifin uş- ağyım. soğan... — Hiç dertlenir misin ? — O da neye? Yani ya, kederlenir misin ? — Bilmem öyle şey, demiş, ben cahilim. — Hah, ie aradığımız bizde seni arıyor- sana bir ke: ! i — Gömleğim yı izim işçilerin hiçbi W hikâyeyi hatırlamaz miyim ?,. Donakalmışım. o Makinist beni silkti : — Ne, sende afallarsan, Os- man ağa, dedi, oğlanda kan kalmıyacak. > Fabrikanın kapıcısı o ara sa- lak salak, çeşmeden dönmüştü. Zavallı adamın üstüne saldırdım. Gömi kişi ilen yatarmış. Hep it takımı! Di tu. Ben şimşek gibi . > etsin oğlan, dedim. Saba- edi. dek inim inim inle “ği eye patırona çıktım. İki lire verdi. Eve döndüm. Biri: sını değiştirdim. Gazlı bez aldım. Eczacı bir su vermişti; yıkadım. Dört gün geçti geçmedi, oğlanın kolu davul gibi şişmez mi sana ? Yeniden hastahaneye götürdüm. Bugün yatacak, dediler, sen bir iki gün sonra uğra!.. «Peki!» dedim; ayrıldım. İki gün sonra vardım ki çocuğun kolunu kökün- den almışlar. Gangıran olmamış- mı? Aldım, Same getirdim. Haftasına ( iyil Akşamları şarkı bile edi başladı. dis o sıra bir tazminat lâfıdır çıkardı. Ben bilmemki, güya kanunda varmı; nb kuruş vermiş, bir de iş kitabı almış. Okudu ama anlamadım. pek anlamıyordu ya! Bir sene kllirnüi ktebe git- miş. Dört sene evvel büyük fab- rikada çalışırken bir teftiş mef- tişolmuş da «şunu mektepte okut- malı !* Demişler. Günde iki saat işten alıp mektebi Senesine iş tavsayıvermiş. Oka- darcık okumaktan kanun anlaşılsa abukata ekmek mi kalırdı, dayı?! Uzatmıyalım; bir tazminat lâfıdır tutturdu. e istiyon ? Dedim bir akşam — Üçbin papel ! De mi? dedim, deli fişengi! en Aklını peynir ekmeklen mi yedin? Sl bin panganot ne ider bili- u? — EL, Demez mi? — Eşşoğlu eşşek, dedim, hıy- Katır! çe üçbin pan- mot bir kula kim verir be ?! Sonra FAR LA kendi ken- dime: «Osman, sen kolunu ve- rir misin ? Birisi üç bin panganot verse...» Ben vermezdim. «Öyley- se Hüseyin neden versin; senden neyi eksik ?» Bir Pazar günü kalktık. Abu- kat aramağa gittik. all “e herifler! Dönerken Hüse; sel lan Hüseyin, ein be- dava e gitti, Gi amca, dedi, bele iş bini alalım da. Bir sair gün abukatı buldum. Derdimizi söyletmedi bile, «Pa- ranız varmı?» dedi. «Yok!» dedik. dert dinlenmez» a caydı. N çağırdı. k. Bir çocu baktı, Fabrika sahibinin ismini 370 lıyalım. Varmı yüz İkimiz birden «buluruz!» dedik. Kime güvendik; ne bileyim ben? Sanki kime söylesek, çıka- rıp bize yüz lira verecek gibi geldi içimize en ömrümde borç almadı Hüseyin bir defa da biraz geç ödemişti. etmişlerdi. O sıra bunu neden hatırlamadım, bilmem? Gömlek- siz herifi il hatırladım da b ipa ne demekti, çalıştığım yanında 1. İyi adam der- Eskiden bir patıron vard lerdi. Biz pek geçinememiştik ama selâm alır, hatırımı 80 ı Gittim ona başvurdum n- dü. Derin derin düşündü: n Patergni n elini sıktı. Bana man ağa, dedi, pp bizi bırakacak mısın? Eski patıronum — Y. yok, dedi, başka bir iş için ati edecektik. adi la m bey m rüya lâfı aça- maz, öenteliizd ur! Ben alel miz Şu, patiron, ii şu Hüseynin işi için gel- dik.» Kıpkırmızı kesildi : — Avukatlara başvurursunuz, mahkemeye gidecekmişsiniz. İşte ikisi de orada! Pencereden tiren yolunu gös- terdi: * — Tıramvayla da gidilir, şi- Bein — e bileti- nizi de beki ga ş — Sen, Ki iş Lal biraz, dı- şardal., rafı camdan yazı oda. Üç sının gil ses çıkmazdı ama daha bir sürü şeyler gözükürdü. Nihayet beni çağırdılar. Bizim

Bu sayıdan diğer sayfalar: