11 Ocak 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 13

11 Ocak 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Doğuş >» : dg J. uazzam ve beynelmilel birihata pey- da eden tiyatro nasıl el En nlarda do- se sanırım. m ki, bu biliş, tarihten In it bütün bilgile- rimiz gibi (Arkeoloji) nin yardımı ile elde asde mânası ile onun ilk ğuş tarzını her münevver İğ ala ğiadier v4i itikat ve nihayet din duygusunun iç içe ve üstüste bir sinema şeridinin intibaları gibi gözlerimizin önünde e görü. rüz. Nihayet yavaş ya miyetin te- şekkülüne kadar gelebil vi adi insân dimağı, dirilerin Bl topla Galip Arcan bu tesir altında ötekiler yavaş yavaş hadan çekilirler, o tek başına eri ortasında çılgınca dansına devam eder, “sera so etrafında e ie o seyre arlardı. İ u hâdise il Gİ le Ra İZ Ral tarzını araştıranlara aydınlık bir yol açmağa edilmiş bir takım MN 3 faraziyeler ve sını tabif buluyor; ii da en k il kâfidir. ee ibare i, e kim n Şe lduğunu sanıyor Filhakika ilk sahne ile ilk san'atkâ- Ben yaar Çi rüşeymini ilk ve böylelikle ilâhlar, timsaller, putla rın bu tarzda vücut bulması ihtimali pek insanda ME at duygusu titrediği za- oğuyor. Bu evi teşekkül âle- ziyade kuvvetli an bulm mi içinde, doğumlarda, öl lerde, lar- Bu hâdiseyi bazan çocukların oyun- Fransızların (Avan - gard) rejisörle- da ve savaşlarda yapılan hazırlıklar, ana- larında da görmez miyiz! Evvelâ hepsi rinden (Gaston Bati), kitabında san'atların erasimi çıkarıp âdetleştiriyor. Av karmakarışık, iza hâlinde bir n doğuşunu tasvir ederken e diyor: «Be- âlemlerindeki hayvan insan sesle- başlarlar, fakat biraz sonra içlerinden şerin dimağını Zekâ ışığı ilk parıltısını rine inkilâp ediyor, derken muayye biri ayrılır ve pili olur, ötekiler onun cihana karşı bir inanış şeklinde belirtmiş- esler ve yen ve mücerret fikirlerin etrafında oplanır, ona arlar. Sonra tir. İnsan kendisinde - bir tabiat işaretiy- ifadesi oluyor, yeni kelimeler meydana urup onu re başlı ir, oi me'şur le - gizli bir kuvvet duyuyor, maddi olmı çıkıyor, ses ve söz beraberce musikiyi ve (bir tarzda, ilk zaman seyircileri gibi ör- yan ve vücudu emrine tâbi kılan bir kuv- şiiri, musiki ve şiir ahengi ve bu iptidai, n veren san'at n etrafında çevrele- e u,i en, uman, kızan, acıyan ve aklidi hareketlere uydurulan ahenk, dan- irler. Halka genişler; küçük, iptidai bir tahayyül eden bir ruh... Etrafında gördü- sı yaptırıyor. yen zamanlarda mu- o sirk meydanı doğar ve baş rolü oynıyan gü v. endinden pek farklı bulamadığı ayyen işler için toplanmak, hora tepmek, san İm — kendiliğinden do; hayvan, nebat ve sair bütün mahlüklarda MENİ sesler ve sözlerle bağırmak ko. Bu aziyeyi kabul ettiğimiz taktir- da bu ruhun bulunduğunu zanne royu doğuruyor, koro da yavaş yavaş bes- de e ra e dinliyen, seyreden mademki vücut bu kuvvete tâbidir; o hâl- lenen e kelebeğinin kozası hâline (halkın bir nev en ahhası nazariyl k- ete kavuşmak, onu vücut ha- geliyor mamız lâzımge ai a or. ricinde elde etmek, yani kendine tâbi o- tro san'atının ilk insanlarda han- 'ünkü İade in karekterlerini teşah- a du sevk ve idareye ecbur et- (ogi ruh hâdiseleri altında vene şekil te- hus ettiren adam aynı zamanda onların mek mümkündür. Birbirine benziyen ya- o zahürler içinde doğmuş olduğuna ei bir (düşünce ve duygularını da temsil ediyor Play vücutlar da bir gire ararlar; Me nazariye daha vardır ki bu, aynı demektir. Bir kütleni üşünce ve duy- | hâlde, di k ki, elâ bir yaban ö- amanda aktörün de nasıl vücut buldu izi gularını ifade eden m, © kütlenin bi- li resmi yapılsi mi unu görüp ti > nu ink Ba itibariyle ötekinden daha ati! hası demek değil de nedir? yan yaban öküzlerinin ruhları, bütün kandırıcı Esasen (Jouve) nin dediği gibi, aktör, hal- #Ta pan in kaydetmediği iptidai insan hayatı içindeki müşterek tezahürleri kı- yas yoliyle tetkik ettiğim: o nisbette inkişaf eder ve boa rolünü âncak bu iştirakin ahengi vi yalimizde şöyle bir levha canlanıyor: içinde ifa edebilir. Ol... câ hare siz yerine, Ik insanlar meramlarını ifade ve Eğer ti o san'atının hâdim ve mü. , tuzağa düşürülmesi istenen şikârların ru- şterek duygularını teati etmek için, messilleri, damada dinliyen halkın hunu çekmek için onlara aldatıcı ve ha- meselâ bütün bi: abile, ans n, şimdiki (ove fikirleri im bir vekar ve cazibe- reketli resimlerin yemi sunulacak olur lisanla (dans) diye tercüme ed eği- (ye sahip döği rse ve onu hha bu z mı? İşte fi- rip, muttarit hareketlerle zıpla- cak bir seviye ve liyakat gösteremiyor- ayvanların kılığına girdi- ağa, oynamağa başlarlardı. Derken bir (larsa (temsil) de birmâna vea Şe ler, derilerine sarıldılar, onların yürüyüş- gelirdi ki içlerinden, da: edenlerde mamalıdır. Börü di bu kıyaslara göre garip erini, hareketlerini ta ettiler, onlar (o biri ötekilerine nazara; ha p, da- o zannedilebilec r km or! J gibi sesler çıkarmıya ve hulâsa rnevi | canlı ve dikkate değer hareketler gös- (Aktör ha: ilke geçen bir kütle murahha- P rolü mIya YEME !İşte (terir, yavaş yavaş üçüne, beşine, daha ı, seyirci de murahhasının duygu ve dü- | her yerde tiyatronun başla aha OMER POREİRA önayak olmağa başlardı. (o şüncelerine mânen iştirâk etmesi lüzu- enzerlerin hepsine hâkim bir ünkü o bı mundan dolayı temsilde rolü olan sakit Ge ve (Dinamik) yim taşırdı. Sonra angıc sonra, da muvaffakiyet evine, — orkus bir aktördür! ve sevgi, ayrılık, acılar, ölü Kasasını Işığın altında güvem rengi bir patıron sakinlemişti. açtı, Bana : — a, adi; ömründe üç bin lirayı bir. afida gördün mü? p vermedim, Sonra tat- lılıkla ; — Osman ağa, dedi, en büyük gördüğün p para kaç liralıktır? — Ellilik gördüm beyim! Bir deste para çıkardı. Masa- nın üstüne atmağa başladı. Hani istemiye istemiye sersem sersem saydım: — Elli yedi, elli ri elli dokuz!.. Altmışıncı panganotu Se havada bir salladı. O da masa- nın üstüne Ürüzgersiz havada uşurtma gibi düştü. Koskoca bir küme olmuştu. yığın peydahlanmıştı. Bi — dedi, o şoparı ölünceye kadar idare eder. O çingene be! Onlar senede elli lira harcarlar mı, sanırsın? Di- yelim harcasınlar. Bu para altmış sene sürer. Kaç yaşında 0? — Demek ki, dedi, herifi yet- miş beş ' yaşına kadar besliyece- ğim, ha? Haşim beye döndü : — Nam: g e sg . 3. bi de bilmiyerek dolapta kalmış, FIS döndürmüşler, ölüsü çıkmış dey- - yusun.,, O zaman da böyle gi lar a ül ea Bohor yok mı hani? un imalâthanesinde ri muş bu iş... O zaman da işi z Bunlar (o öyledir. Mahsus ği orla. Bana eğ — Osman! ağa, dedi, al sana yüz elli li ver şuna, yitpiz. çergisine! : — Beyim, dedim, bir kol” sesükkasi gitti, Bu herif nasıl çalışır. Buna biraz daha ikram ya al dedi, Yil senin blm için eriyorum. Beş para vi Sen onun ağzını bir ara. ” Sahihten bu iş istemiyerek oldu ise -na şu Ha- şim bey şahidim olsun! - yüz elli daha vereceğim. Yok! Benim de- diğim çıkarsa... İşte o, Ürumeli havası tuttur- tim dım. İki kadeh min, İki kadeh o çekti. Sonra — Te bel dedi, öyle olsa ne lâzım, bel Bana üç yüz de yeter bel İki kısrak alırım bel Canımı sokakta bulmadım ben Osman ağa Evimden kovdum. Bir dal gözükmedi. ai günü yüz elliyi götürüp patırona geri verdim.»... Sa

Bu sayıdan diğer sayfalar: