25 Ocak 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

25 Ocak 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EBUABDULLAH (BESERİ) — Allah sırrını takdis etsin — Dediki: — Bir şahıs üzerinde nimetin çoğalması, uzaklık sebebidir. Ni- metlerle şâd olan, Allahtan uzaklaş- makla şâd oluyor demektir. Belânın çoğalması da yakınlık sebebi... Be- lâdan hoşlanmayan, Allaha yaklaş- maktan hoşlanmıyor demek... EBUABDULLAH (SENCERİ) — Allah sırrını takdis etsin — Dedi ki: — Velilik alâmetleri şunlardır : ” Yüksekteyken küçülmek, imkânlıy- ken dünyadan perhiz etmek, kuv- vetliyken insaf etmek... #. Dediki: — Bir yerde bir vaazeden gö- rüp de, onun meclisinden zenginle- rin fakir, fakirlerinde zengin kalk- tıklarını görmezseniz, anlayınız ki, vaaz o adama lâyık değildir. #*5 Biri onun yanına sokulup: — Biraz param var, dedi, sana vermek istiyorum. Verirsem ne olur? Cevap verdi : — Verirsen senin için iyi olur; vermezsen benim için iyi olur. Di- lediğini yap! #4» Biri, onunla uzun bir yolculuğa düşüyor. Gece ve gündüz, dere te- pe düz, gidiyorlar. Yolda yiyecek na- mına ağızlarına hiç bir şey koymu- yorlar. Şeyhin yanındaki adam ni- hayet yolda yaş bir kabuk, bir ye- miş kabuğu görüyor. İçinden, > kabuğu alıp yemek arzusu geçiyo Tam o sırada Şeyh, dikkatle onun yüzüne bakıyor. Alıp yemeğe cesa- ret edemiyor. Adam, biraz sonra bakıyor ki, cebinde beş dinar pey- dahlanmış... Seviniyor, şimdi uğra- yacağımız köyde bu parayla öteberi satın alırız diye düşünüyor. Köye giriyorlar, köyden geçiyorlar, köy- den çıkıyorlar... Şeyhin hiç bir şey aldığı yok... Şeyh, yol arkadaşına hitap ediyor: — Biraz daha sabret! İleride bir köy daha göreceğiz. Orada, sıkıntı içinde, çoluk çocuk sahibi birisi var. Bize hizmet edecek, öteberi verecek; biz de bu beş dinarı ona veririz! duktan sonra o muhtaç kimseye veri- yorlar. Yola devam zamanı geliyor. BİR PIRILTI, BİNBİR IŞIK ezhep sahibi İmamı Azam Ebu A Hazretleri, ölümüne takaddüm eden uzun seneler Kam Sö 30, en Ş e, sabah 4 en, mâlik olmadığım faziletlerle övülmekten sana sığınırım! bir intarın!.. Bu günden başlayarak bütün gecele- rimi uykusuz geçirecek ve hikmetlerini ZE Meğe ve incelemeğe hasredece- ğim! ndan sonra, 30 sene uyumadı; yani lk gördüğü herhangi bir adam onu bütün geceleri beyunca uyumuyor sandığı ve böyle ilân ettiği için... * .. öyleyken ?.. Böyleyken ne oldu- da insanlar, malik oldukları faziletler şöyle dursun, yalnız malik olmadıkları faziletlerle yâdedilmek esayannlan başka kanun tanımadılar Adıdeğmez ' ayni yol arkadaşı... Şeyh kapıya çıkıyor. Arkasında. yine Şeyh soruyor: >» — Nereye gidiyorsun? — Seninle beraber geliyorum. Nereye gidersen oraya... Sana yol- daş olacağım. — Hayır, diyor Şeyh, sen bir par- ça yaş kabuk pahasına dâvaya iha- #4F3 net eden adamım; bana yoldaş ola- mazsın. Ali (BENDAR OĞLU) — Allah sırrını takdis etsin — Dediki: — Dünya, mihnet temeli üzerine kurulmuş bir ev... Sanmayın ki dün- yada başı ve sonu mihnet olmayari tek zevk vardır. “.. Dedi ki: avallı insanlar! Allahı ko- laylıkla bulmak dilerler! Kolaylıkla mı bulmak... İki cihanı gözden çı- karmıyana Allahı bulmak yoktur. ... Dedi ki: — Şuna buna, karşı durmaktan ve lâf yetiştirmekten uzak dur! Al- lâhın kulluğuna kabul ettiği her ferdi, sen de kardeşliğine kabul et! .. Ali, bir gün bir yere gidiyor. Orada, bildiği büyük bir velinin huzuruna çıkıyor. Veli ona soruyor: — Gele : iL gün oldu? — Üçe — Üç gündü kii Niçin gelmedin ? — Hadis saral uğraşıyor- dum. Ve şu cevabı alıyor: — Nafileyle uğraşmak,'seni farz olanla uğraşmaktan alıkomuş! Tefsirci: — İlâhi! Sen öz dostlarına ne büyük ihsanlar ettin! Senin öz dost- larını:. yüzüne bakmak, bu yolun yolcularınca farzdır. O yüzlerden erişen nura, hiç bir taraftan erişile- mez. Onları bulanlar, seni bulmuş olurlar. Allâhın cemâli onların ba- hane ufkundan doğmuştur. Allâh, bazen onların bahanesiyle bir kav- min içinde tecelli eder. Ve onları gören gözler, bilmedikleri bir hu- zura; ve gönüller, anlamadıkları bir sevince erer. Onlar, Allâhın onları onlardan aldığı ve kulluklarını kal- dırdığı kullardır. Onlar, onlar ola- rak, mevcut değildirler. Onlar, ken- dileriyle vucüde döndükleri zaman hakikat gizlenir. Hakikat gidince bahane kalır. Bahane saklanınca hakikat pırıldamıya başlar. İşte in- san budur! Kimisi hakka, kimisi bahaneye bakar. Hakikatı görenler için bahanenin ne değeri olabilir ? ek iklzillm 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: