10 Mayıs 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

10 Mayıs 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A şa Ki eli - © “Kimin malını aldımsa, işte malım, gelsin alsın; kimin sırtına vurdumsa, işte sırtım, gelsin vursun!, diyen Allah Sevgilisinin ahlâkı... Buna muhtacız. © Çöle, devesine, kölesiyle nöbetleşe binen Reisler Rei- sinin ahlâkı... Buna muhtacız Sokakta, zina halinde gördüğü bir çift insanın üstüne cübbesini yayıp “Yarabbi, ne yazık; gizlenecek yerleri de yok..., diye fısıldayan Mezhep Kurucusunun ahlâkı... Buna beikdikie © 5s: verdiği yerde günlerce dostunu bekledikten sonra, ona zımnen yalancılık isnat etmemek için günlerce yerin- den kıpırdayamayan Velâyet Büyügünün ahlâkı... Buna muhtacız. G “Bulunca şükrederiz, bulamayınca sabrederiz!, sözüne, “Horasan'ın köpekleri de böyle yapar; bulunca dağıt, bula- mayınca şükret!, karşılığını veren Vecd Kahramanının ahlâkı... Buna muhtacız. © Yıllardır, mustarip nefsinin biricik dileği bir içim soğuk suyla bir damla ekşi ayranı ona çok gören büyük ilekeşin ahlâkı... Buna muhtacız. Şeyhinin ocağino, tam 40 yıl, cetvel tahtası gibi düm- düz odunlar taşıyarak, tam 40 yıl sonra beliren “dağda hiç eğri odun yok mu?, dikkatine, “senin kapından eğri- lik geçemez!, cevabını bastıran ului Dervişin ahlâkı... Buna muhtacız. o Ayyaş padişahın gösterdiği camiye bakıp “güzel, güzel amma yanında bir meyhane eksik!, cinasını yapıştıran muhteşem Hâkimin ahlâkı... Buna muhtacız. Atının ayağı çamura batınca, üstünü başını bulayan âlime dönerek “bu çamurlu elbiseleri öldüğümüz zaman sandukamıza örtsünler; ulema ayağından sıçrayan çamur ib ğine tavrını takınan örnek Sultanın ahlâkı... Buna muhtac O aire hain düşman kıralının kesik başını, mızrağı" nın ucunda, “işte verdiği sözü tutmayan başın akibeti!,, diye gezdiren fâtih Yeniçerinin ahlâkı... Buna muhtacız. Yâni bizim ahlâkımız; kökümüzün, kaynağımızı, be- şiğimizin, ocağımızın ahlâkı.. Buna muhtacız. Milli ahlâk mefhumunu, başta din olmak üzere,'o ' milletin bütün iman ve mukaddesat manzumesi içinden süzülüp gelen bir vâkıa telâkki etmenin ahlâkı... Buna muhtacız. Şu ânda dünya kıyametinin yangınını çerçeveleyen pencere karşısında, ahşap damlar gibi çöken milletlerin püskürttüğü kıvılcım yağmuru içinde, insanoğlunu, yeni bir ruh ve ahlâk inşa etmek cehdiyle şahlanmış görmenin ahlâkı... Buna muhtacız. © Batı dünyasının, kendi içinde ve kendi kendisine kar- şı, kaybedilmiş bir ruhla bir ahlâkın güya kurtuluş sava- şını yaptığını bilmek; ve bu beşeri savaş dışında artık hiçbir hayata yer kalmadığını anlamak şuurunun ahlâkı... Buna muhtacız. Ve bu ana baba gününde, en soylu ahlâkın kaynağın- dan gelen Türk milletinin, hem kendisine, hem de dünyaya ait ruhi ve içtimai kıymetler kadrosunun dışında kaldı- ğını, cesaret ve samimiyetle tesbit etmenin ahlâkı... Buna muhtacız. © isim ahlâki... Buna mutacız. DD ahiâk ve ahlâkçılık budur. İdeolocya Orgüsü — BUYUK DOĞU Kurbandır sevdiğim, bayram etmeliyiz, Koyunların tevekkülü içinde. Düşüncelerin koynuna girmeliyiz. Adem'in eğe kemiğinden kopan sen, Kapılarda iki kalem kaburga dilenen, Beş çocuklu dul sevdiğim! Neden bize göre değil bayramlar? Mademki seninle ezelden akrabayım, Çek götür beni kıravatlı tasmamdan. Sana ben insanca kurban olayım; Çoktandır utanıyorum faydasız yaşamaktan. Sevdiğim, kimisi kurban keser bugün, Kimisi kurban olur; Sevdiğim, iç Gölülüterin ve doldurulur, Koyunlar insanlara zan İnsanlar kurtlara Bü x. Kurban olmak, kurban olmak, ne kemiğe ne de ete; Kurban olmak, kurban olmak, hakikate hakikete... Fahri ERDİNÇ 7001 Çerçevaden Necip Fazıl KISAKÜREK Büyük, niçin sevilir ? yara büyüğünü, hiçbir zaman elâ gözlerine âşık ğa Millet sevgisinin kaynağı, kör ve kaba gi em “değildir. Millet sevgisi, neticede his, sebebde iğ vgide inanmak ve inanmakta bilmek var... Demek ki millet büyüğü, evvelâ bildirecek, sonra inandıracak, daha sonra da sevdirecektir. Dâvasını fe-diyetiyle cemiyetinin nabzı arasında tam bir gidiş geliş bulduktan sonra yoğuran ve onu müşterek hayat yasası halinde basit bir fert gibi yaşayan mesut kimsedir ki, bildirmek, inandırmak sevdirmek tılısımına ermiştir. z Bu işteki derin sır, herkesten evvel, büyüğün, kendi dâvasına mevzu teşkil etmesi, dâvasını şahsının üstünde tut- ması, şahsını dâvasına kul ei Bilmeden bildirmek, inanmadan inandırmak, sevmeden sevdirmek olamaz. Millet büyüğünün, bildiği, inandığı sevdiği de, eseriyle şahsı arasın- daki sarmaşdolaştan bellidir, Dâva ne kadar muhkem olursa olsun, sahibi onun üstüne çıktığı ânda yıkılır. Eser ne kadar büyük görünürse görünsün, essir onu aşar aşmaz, ebedi bir dâva yerine fani bir şahıs Mei toplanmış olmak tehlikesi rr ende ve şahıs rtadan kalkınca dâva da güme gider da arı, mânasiyle değil de, pürüzlü, iğneli ve pörtüklü maddesiyle yaşasaydı eserini yiyemezdik. Şahsını eserinde ve cemiyetinde fenaya ulaştıramıyan millet büyüğü, bildirmek, inandırmak ve sevdirmek hassasından mahrumdur a EE

Bu sayıdan diğer sayfalar: