16 Ağustos 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14

16 Ağustos 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a okuyucularımı beş ön dakika olsun siyaset dedikodularından üzaklaştırmak için bir Ramazan ma- kalesi yazmaya karar verdim. Bunun için de Ramazanın en mühim hususi- yetlerinden olan (mahye) mevzunu seçdim. Mahyenin esası, (mahyâ) imiş. Ve «Kamusu Türki>ye nazaran, (mina- reler arasına iple kandiller asarak teşkil edilen yazı ve şekil) demekmiş. Tarih köşelerine sıkışmış ufak tefek malümattan hasıl olan ne- ticeye göre, mahye usulünü icad eden sanatkâr, Fatih camisi müzzinlerinden, hattat (Hafız Kefevi) efendiymiş. Tarihi rivayetlere nazaran bu zat gayet sanatkârane bir çevre işlemiş. O devrin Padişahı olan Birinci Sultan Ahmede takdim' etmiş. Eser, Padişa- hın hoşuna gitmiş. Çevredeki şeklin, bir Ramazan gecesi minareler arasına kandillerle resmedilmesi fermam bu- .yurulmuş. Bu suretle de, mahyecilik san'atı doğmuş... Muhakkak olan bir şey varsa oda, ilk mahye İstanbulda, Birinci Sul- tan Ahmed devrinin son (yâni, 1026- 1617) senesinde Sultan Ahmed cami- sinin cephesindeki minarelerin arasına kurulmuştur. Ve evvelâ iptidai bir şe- kilde başlayan bu san'at (Abdüllâtif Efendi) isminde bir zat tarafından is- lâh olunmuştur. Bu zat mahyeciliği kendisine san'at etmiş, hükümet tara- fından Süleymaniye camisinin mah- yeciliği o-evlâtlarına intikal etmek üzere- ona verilmiştir. Mahye, ikinci defa olarak Süley- maniye ve daha sonra, Eminönündeki TARİH KIYMET HÜKMÜ DEMEKTİR Mahye Yenicamiye tatbik edilmiştir. Sema- nın derinliklerine irtisam eden kan- dillerin husule getirdiği manzaranın letafeti ve halkın alâkası dolayısiyle Üçüncü Sultan Ahmed devrinde Da- mad İbrahim Paşa tarafından bütün çift minareli camilerde mahye kurul- ması için emir verilmiştir. Mahye hakkında, Raşid tarihinde, şu malümata tesadüf edilir: (Sultan Ahmedi Sâlis'in valdesi Sultan Mer- humenin, Üsküdarda Balaban iskelesi garbında müceddeden bina ve ihya eylediği camiişerif (Üsküdara azim revnak ve şan vermeğin, İstanbulda - vaki Süleymaniye ve Sultan Ahmed ve Bahçekapusundaki Valde Sultan cevamiinde (o yapılagelen (mahyeler gibi Üsküdarda Valde camiinde dahi mahyenin ' yapılması hakkında Üskü- dar ahalisi tarafından Anadolu Kazas- keri Yahya Eefendizade Feyzullah Efendiye müracaat ve istida, müşarü- nileyh tarafından dahi Sadrazam İbra- him Paşaya arz ve inha olunup sad- rı müşarünileyhin hâkipayı şahaneye vuku bulan telhis ve arzı üzerine müsaadei hümayun erzan buyrulup Geçmiş zamanın mizahı: 38 yıl evvel (Cem) in kalemiyle o zamanın başlıca iki fırkası ; İttihatcılar ve İtilâfcilar... Bayram kılıklariyle gösteriliyor. Sağdüki İtilâfcı, soldaki İttihatcr... AT MİLLERİ Ati l “ lara münhasır kalmıştır. Bunun, yal- i | ; Ziya ŞAKİR 1123 senesi Ramazanı şerifinin 18 inci Pazar gecesi camii mezkürde mahye yapılmaya şuru olunup leylei mez- kürede (Yâ Rezzâk) ertesi gece de (Elhamdülillâh) resmi| kurulmuş. Mahye kurulması, o kâdar ho- şa gitmiş ki, şehrin uzak yerlerin- deki halk, çoluk çocuğu topliyarak mahye'temaşasına gelirlermiş. Ümmeti Muhammedin bu hususta ihtiyar ettiği zahmet ve meşekkat hükümetçe na- zarı dikkate alınmış; verilen emir üze- rine; Ayasofya, Nuruosmaniye, Beya- zıd, Sultan Selim, Fatih, Şehzade, Lâleli, Aksaraydaki Valde, Hırkaişerif, Eyüpsultan, Kumbarahane, Kasımpa- şa, Tophanedeki Nusretiyye, Dolma- bahçe, Ortaköy, Beylerbeyi, Üskü- darda Mihrimah Sultan, Üsküdarda Atik Valde, Selimiye camilerine mah- yeler kurulmaya başlanmış. Mahyeler, Ramazanın iptidasında (Merhaba) kelimesiyle başlardı, Ya- rısına kadar, tek kelimelerle devam ederdi. On beşinden sonra da, çiçek vesaire gibi şekiller resmedilirdi. Son gecelerde, artık Ramazanın gittiğini ifade etmek için ya (elveda) kelimesi yazılırdı. Veyahud bir kayık resmi yapılırdı. Mahye kurma, kolay bir hizmet değildi. Kış Ramazanlarında, o şid- detli rüzgârlara rağmen mimarelerin tepelerinde: uğraşmak, yüzlerce kan- dili intizama sokmak, hem çok ağır, hem de pek tehlikeli bir işdi. Buna rağmen bir hayli mahye sanatkârı yetişdi. Yarım asır evvel, bunların en şöhretlisi (Bilâl) isminde bir zenci R idi. Daha mektep çocuğu iken bu san'ata heves etmiş olan Bilâl, bil- hassa fırtınalı gecelerde kurduğu mah- yelerle yalnız İstanbul halkının değil, ecnebilerin bile nazarı dikkatlerini celbederdi. Mahye kurmak, daima Ramazan- nız bir müstesnası vardır. İstiklâl Har- binin büyük zaferle neticelenmesi şe- refine İstanbul, Edirne ve Bursa ca- milerinin bazılarında - galiba üç ge- ceye münhasır kalmak üzere- mah- yeler yapılmıştır. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: