18 Nisan 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

18 Nisan 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Efendimiz , Müjdecimiz . Kurfarıcımız Mukaddes Şekil FENDİMİZ , Kurtarıcı - mız, müjdecimiz .. Alla- hın Sevgilisi ve insanoğlu- n en güzeli.. Güzelliği üstünde hangi vasfı kullana- biliriz; her vasıf eksik, her buluş yarım kalacak olduk- tan sonra?.. Sadece bir din büyüğünün harikulâde sözü- nü belirtelim : — O'nun güzelliği, sey- redenlere olanca büyüklü- güyle görünmedi. Eğer gö- rünseydi, kimse o mukad- des çehreye bakamazdı. Boyları, uzunla kısa arası... Öyle ki, birdenbire bakan kendilerini orta boylu sana- bilir. Fakat gitgide dikkatini kümelerdirdikçe, uzuna ya- kın oldukları hükmünü verir. Kiminle yanyana yürüseler ondan daha uzun görünür. geçtikleri hissini verirlerdi. Her zaman ve mekânın Peygamberine ait bu muci- zede, "na, ümmetinden hiçbir ferdin muvazi müsavi görünemiyeceği hik- İnsanoğlu- nun her uzvu arasında göze görünmez bir terkip sırrı belirten endam, (Salât ve Selâmın Sahibi) nde, şekil ifadelerinin en keskin ve en çarpıcı tılsımına maliktir. İnsanoğlunu, ezelden ebede doğru bütün halkalanışları içinde kurtarmaya gelen en büyük Allahın Resülü, endam ve tenasüp bakımından da güzel insan- dır. Ne ipek, ne çiçek, hiçbir nescin, esrarlı terkibinden haber veremiyeceği ciltle- Hadisi kudsi meali Semalara ve Arza sığmadım; Mümin kulumun kalbine sığdım. Eski sayılarımızda, Necip Fazıl Kısakürek'in bu isim altında bir eserini haber vermiştik. Hemen Kurtarıcımız, Müjdecimizin hayatlarına aittir. Bu eser Necip Fa- zılın en aşağı yarı ömürlük bir çile tahsis etmek iste. diği ve en büyük eseri di- ye hazırlandığı, dâvaların dâvası bir iş olduğu için, Çöle inen Nur — Çöle ve bütün zaman ve mekâna — okuyucularımızdan acele etmemelerini rica ediyo. ruz. Şimdilik, bu esere başlayacağımız mesut za- ru, aynı dâva etrafında bir takım kısa kısa, fakat son derece sanatkârane olmasına çalı- şacağımız bazı tecrübeler göreceksiniz. İşte; ilk olarak, (Mukaddes Şekil; başlığı altında Kâinatın Efendisine ait (Şemail)... rinin rengi esmer değildi; ekmek, ne ak buğday an- kırmızılık ve pembelikle ke- (| latabilecektir. rışık beyazdı. Tarif edile- Efendimiz, Kurtarıcımız, mez beyaz... Yakıcı (o Müjdecimizin, uğrunda dün- güneşin ve fazla kanın yaların yaratılmış olduğu tesiriyle hafif esmere ve kırmızıya çalan nurani bir beyaz... Bu beyazlığı, ne fil dişi, ne gümüş, ne has (o kâinatın takip edeceği yola mubarek've muhteşem baş- ları büyüktü. Bu muhteşem baş, asalet, fikir ve bütün DiASNIZI ÖĞRENİNİZ İCTİHAD Dini emirlerden Şeriat Sahibinin muradını anlamağa , Şalışmak... İşte bu ulvi faaliyetin ismi ictihaddır. Müctehid; “bütün dini delillere vakıf, ilmi tahlil ve mukayeseler ya- pabilecek salâhiyette, ve bu salâhiyetini asrının bütün mütefekkirleri kabul etmiş bulunan ve kerkesçe mücte- hidligine kanaat getirilmiş olan zattır. İctihad usulleri: Her müctehid ilmi salâhiyetine dayanarak delilleri göstermek ve bu delillerden hüküm çıkarmak için bir takım ilmi usuller koymuştur. Buna da (Fıkıh usulü) derler. İlmi vicdan: Her müctehid ilmi bir vicdana maliktir. Herhangi bir hâdise hakkında ilmi vicdan ne emrederse müctehid onu izhar etmeğe ve vapmağa mecburdur. Bir müctehid başka ,müc tehidin ilmi vicdanına tâbi olamaz. Eğer kendi ictihadına muhalif hareket ederse mes'ul olur. Bunun için müctehidler ilmi vicdanlarından doğan meseleleri yaymış ve aralarında ictihad birliği hâsıl olanlar birleşmiş, ictihad salâhiyeti olmıyanlar da bunlardan birisini kakul etmek suretile hareket etmiştir. Mezhepler: Hiçbir müctehid kendi zamanında ve yekpare hükümlerle bir mezhep tesis etmiş değildir. Ancak, izhar ettiği (ictihad) lar bir araya gelmiş bir kül teşkil edince mezhep namını almıştır. Şu halde Hanefi mezhebi denince İmamı Âzsmın muhtelif hâdiseler hakkındaki ilmi kanaat ve ictihadları bir araya getiril. miş. buna da Hanefi mezhebi ismi verilmiş olduğunu anlarız. Abdürrahim ZAPSU (66 ait pilânla dolu en mukad- des mahfazadır. Bu hariku- lâdeler harikulâdesi başı haleleyen harikulâdeler ha- rikulâdesi saçların a hangi kelimelere et edebileceğiz ? Simsiy li ra O kadar aydınlık bir siyah ki, bütün fezayi dolduracak kadâr keskin «bir aydınlığı körletebilir. Ve bu saç, ne tam kıvırcık, ne tam düz- dür; kıvırcıkla dümdüz ara- sıdır; yâni hafif ve tatlı dalgalarla âhenklidir. Bu saçlardan tüten rayiha, âlemde güzel koku saçan ne varsa kepsinin basreti ve rüyasıdır. saçlar, sahibi tarafından kesilme- diği zaman, o varlık temeli başın kulak yumuşaklarına “kadar iner En yüksel seciyenin tim- sali olan alınları açıktı; Aınlarının iki tarafındaki uzunlama ve genişleme açık- lık, hiçbir aklın ulaşamıya- cağı bir dehâyı anlatıyordu. Bu açık alın, ilân ettiği büyük dâvanın azametini açıkça gösteriyor; ve böyle bir dâvanın bu fani âlemin kuruluşundan dağılışına ka- dar hiç kimse tarafından ortaya atılmamış ve atılmı- yacak olduğunu ihtar edi- yordu. Mubarek kaşları, ince ve uzun.. r muntazam bir kavis halinde ki, .uçları birbirine değiyor gibi görü- ; fakat araları açıktır. İâhi hilkatin bu eserini hangi kalem canlandırabi- lir? Bu sevgili kaşlar ara. sında bir damar vardı; ezel- lerin ve ebedlerin Peygam- beri hiddet. buyurdukarı zaman görünebilecek dere- cede kabarır; sükünet bul- duk'arı zaman kaybolurdu. Bu güzel şaret. Sahabiler için fevkalâde mübim kir ihtardı. Abdürrahim ZAPSU — Devam edece A e e Hadisi kudsi meali Sen olmasaydın, sen olmasaydın... Eflâki yaratmazdım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: