25 Nisan 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

25 Nisan 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SADİ: Bir padişahın mühim bir işi vardı. Nezretti: « Eğer bu iş istediğim gibi netice- lenirse şu kadar akçe ve- ririm» Padişahın dediği oldu, gönlü rahat etti, Adağını yerine getirmek; lâzımgeldi. Adadığı akçeyi bir keseye koydu; has kölelerinden birisine verdi: « Al bu ke. senin içinde ne kadar akçe varsa zâhitlere dağıt !» Köle, aklı başında, kurnaz bir şeydi, Keseyi aldı, ak- şama Kadar dolaştı, akşam olunca geldi, keseyi öptü, Padişahın önüne bıraktı, ve: «O kadar aradığım halde hiçbir zâhit bulama- dım, bimer? vi akçe ve- remedim» Padişah: . « pe nasıl iş ben biliyorum ki, bu şehir- de dört yüz zâhit var.» Köle: «Ey Padişah, zahit olan para almiyor, almak istiyen ise zâhit değildir. » # * İlimde kemale erişmiş bir zata sordular; «Vakıf ek- mieği hakkında ne dersin?» Âlim cevap verdi: «Eğer - gönülleri perişan olmamak, kendilerini ibadete vermek için alırlarsa helâldır; eğer gelsin de yiyelim diye ek. mek için toplanmışlarsa haramdır,» * * * Bir ârif, bir tekkede so. fularla bir müddet arkadaş- lıktan sonra onlardan ayrı- lıp medreseye geldi, Ben o ârife sordum:«Alim ile âbid arasında ne fark var ki, âbitler fırkasını birakarak âlimler zümresini seçtin?» “ Ârif cevap verdi: «Âbid gemisini kurtaran kaptan- dir,der ve kendisini düşü- “ nür, âlim ise suya düşenleri kurtamağa çalışır» * * * Bir genç kendini kaybe- decek derecede sarhoş ol. muş, bir yolun başında yat- mıştı. Tesadüfen oradan geçen bir âbid, sarhoş gen- cin bu çirkin vaziyetine kaldırdı ve «Allahın iyi“ kulları uygunsuz bir şey gör seler iyilikle geçer giderler» maalindeki âyeti okudu. Bir günahkârı gördüğün zaman onun kabahatini görmezlikten gel ve ona hilm ile muamele'et! Ey , benim uygunsuz işimi gören kimse, niçin. X iyiliği ben- den esirgersi Ey âbid, lane kel yüz çevirme, ona karşı lütuf ve ihsan ile “hareket et! Eğer ben iyi deği'sem sen iyi ol ve bana öyle muamele et! e mseğin üzerinde otla lek birkaç de. met taze gül gördüm: « «Bu değersiz ot ne oluyor ki, gülle birlikte bulunuyor > dedim. Ot ağladı ve şöyle dedi: «Sus, kerem sahipleri arka- daşbğı unutur mu? Her ne kadar güzelliğim, rengim, kokum yoksa da nihayet ben de bu.güllerin bittiği bahçenin otu değil miyim? » Ben kerim olan Hakkın kuluyum. Onun devam eden nimetile beslenmişim. Hü. nerli olayım, hünersiz ola- yım. efendimden ümidim lütuftur, Takdime lâyık bir şeyim, bir taatim yok. Bununla beraber kulun lü. tuf ümit edecek hiçbir şeyi olmasa da, o, kuluna bir çare bulup kurtarır. Âdettir, köle azat eden- ler ihtiyar köleyi azat eder- ler. Ey cihanı obezeyen Tanrı, ihtiyar kuluna mer- hamet buyur | Ey Sadi, tıza Kâbesinin yolunu tut. Ey Allah adamı, Allah yolunu tut| GÜLİSTAN Kilisli Rifat (SOKRAT) : «Bu adam birçoklarına, en fenâsı kendi kendisine hikmetli gibi görünür; fa- kat hikmetli değildir.» * * * «Bunun üzerine, ben de kendi kendimi hikmetli san. dığımı,. fakat hikmetli ol- madığımı onlara anlatmıya çalıştım; “Neticede birçok- larınca m şe bir adam oldum! «Kendi dd dedim ki, ben bu adamdan daha hikmetli olmalıyım! Zira hiç kimse güzel ve iyi bir şey bilmiyor; fakat bu adam hiçbir şey bilmezken bir şey bildiğini sanıyor; bense bilgisizliğime karşı- lık bir şey bildiğimi sanmı- yorum. Hiç değilse şu ufak noktada ondan daha hik. metli değil miyim ?> * *» «Gördüm ki, en şöhretli kimseler, akla yakın olmak bakımından en kifayetsiz adamlardır ; - ve daha az e kimseler onlardan çok ü * Tu «Şairlere gittim... Ve gördüm ki, Şiirlerini hik- metle değil, bir nevi insi- yakla yazmaktadırlar Bir de baktımki, onlar, yaz- dıkları o şiirler (o yüzünden kendilerini öbür işlerde de insanların en hikmetlisi sa- nıyorlar /» wk «Anladım ki, işçiler ve ustalar da, şairler gibi, kendi sanatlarını becere- bildikleri için başka hü- nerlerde de çok hikmetli olmak dâvasında; ve bu ah- mak'ıkları yüzünden ken- dilerinin olan asıl hikmeti batırmakta ,.» * Hikmet sa. ve'in- * «İnsanlar !.. hibi olan Tanrıdır; A EK MR 1 san hikmetinin ya pek az kıymeti vardır, ya hiç yokl> w z * «İnsanlar /.. Aranızda, şu Sokrat gibi, hikmet rokta. sından nefsinin gerçek bir ehemmiyeti olmadığını bi- len kimse, en hikmetli olanınızdır. » «İnsanlara ait şeyler bu- lunduğuna inanan, fakat insanın varlığına inanmıyan bir adam!,. Bu olabilir mi? Atlara ait şeyler bulundu. ğuna inanan, fakat ata inanmıyan bir'adam!..: Ya bu olabilir mi? Flüt çalar- lar bulunduğuna inanan, fakat flüt Gelanlara ait Şeyler .bulunduguna inan- miyan bir adam!. Bu hiç olabilir mi? Pek âlâ! Ruhani şeylerin mevcudiyetine ina“ np da rühlara inanmıyan bir adami. Bu asla olamvz! Bu anlayış, at ve eşekler. den doğan yavrular. yâni katırlar olduğuna inanıpda at ve eşeklerin bulunma- dığına inanmak kadar saç- ma Olur!» * * «Şimdi belki birisi kalkar da der ki, fakat Sokrat, şu senin hakkındaki dâva nedir ? Aleyhindeki garaz. lar ne yüzden, nasıl üredi? Hakkındaki bütün rivayet ve dedikodular, ker halde sen yerinde rahat rahat otururken ve başkaların- dan fazla bir şey yapmaz- ken çıkamazdı, Her halde birçok insanın yaptığından o nedir? bir şey yaptın, o « Atinalılar! sid ne ufak, ne de büyük, hiçbir şey bile karıştırmadan, bulan- kampi size doğruyu söy- lüyorum. mma pek iyi Miydin ki, zaten bu ha- reket, beni menfur. kılan hâdisenin tâ kendisidir !» APOLOCYA Salih Zeki AKTAY

Bu sayıdan diğer sayfalar: