25 Nisan 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

25 Nisan 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUHAMMED (PÂRİSA) Şahı o Nakşıbend ikinci halifeleri... Hazretlerinin Şahı Nakşıbend Hazretlerinin ilk defa kapısını çaldığı günlerde, eli avucu boş ve boynu bükük, dışarda bekliyormuş... Şahı Nakşıbend Oo sı- rada huzuruna giren bir cariyeye sormuşlar : — Dışarda kim var ? — Pârisa (ibadet edici) bir genç var, Kapıda bekliyor. Şahı Nakşıbend Hazretleri dışa- çıkıp bu genci: görmüşler ve lâtife etmişler : — Siz pârisa imişsiniz, öyle mi? Şahı Nakşıbend'in mübarek du- duklarından dökülen bu isim artık onun lâkabı Olmuş Muhammed Pârisa : kk Şahı Nakşıbend Hazretleri Hacce ikinci gidişlerinde Pârisayı da bera- berlerine (almışlar. . Bu şeyahatta Şahı Nakşıbend Hazretlerinin, ihlâs sahibi bir şahsa verdikleri öğüdü Muhammed Pârisa'dan dinleyelim : — Hicaz yolunda ihlâs sahibi bir şahsa mürakabe emrettiler ve kendi çehrelerini hayalinde tecessüm ettir- mesini ve daima muhafaza etmesini söylediler. Dediler ki: «Bu yel cez- be yoludur ve sıfatı celâl ile cemal arasıdır.» Zikri de telkin ettiler. Bü- tün keyfiyetleri Allahın ilmine hava- le etmeği bildirdiler, - «Amellerine karşılık isteme ve bekleme | İşlerinde ve sözlerinde kemale ait ne zuhur ederse, hepsini yokluk deryasına at ve devamlı olarak nefsinin kusurunu müşahede üzerinde yürü!» buyur- dular, #** Şahı Nakşıbend Hazretlerinin Mu- hammed Pârisa'ya hitapları : — Sana, sende bâtıni bir mâna- nın zuhurunu vâdetmiştik, O mâna zuhur edecektir. Ama yol üzerinde bir kara taş var; hele o kalksın... Bu mânanın zuhuru, bizim âhiret yolculuğuna çıkıp unsuri vücudmuzun . ortadan kalkmasına bağh... Tefsirci : — Büyük yap an tasar- rufları, : zâhiri © salta benzer. Hakikat noktası olan ir insanın beşeri vücudu, mirasının hemen mâ- nevi oğluna geçmesine engeldir, Tıp. kı sultanla, bir gün sultan olacak şehzade gibi... Sultan ortadan çekil- meli ki, şehzade sultan olsun.., #4* şte Muhammed Pârisa, Şahı skaler Hazretlerinin : — Bizim vücudumuzdan murad, Pârisa'nın zuhurudur. buyurdukları kahramandır. AX* Muhammed Pârisa'nın vecd. ve istiğrakı o kadar derin, o kadar son- suzdu ki, bir gün Şahı Nakşibend Hazretleri bahçede şu manzarayı görmüş Pârisa havuzun kenarına otur- muş, ayaklarını suya salıvermiş, der- . ken de o güzel başını omuzunun üs- tüne bırakıverip kendisinden geçmiş, gitmiş... ç : Hazreti Ömer, son nefeslerin- de iken yanına Kâab Hazretleri girdi. Hazreti Ömer, ziyaretçiye şu mısraları okudu: Kâab bana üç şey vâdet: Şüphesiz, hak onun serif ön Ben ölümden korkmam, zaten ölüyorum; Ben ancak, kendisine Mal bildik, Bir kurt olmaktan korkar Yer yüzünde, güzeşin doğdu- ğu ilk günden batacagı son güne kadar bir devlet reisi lisaniyle bundan daha güzel bir söz söyle- nebilir mi? Adıdeğmez Böyleyken?.. Şahı. Nakşıbend bu levha karşı- sında o kadar rikkat ve hassasiyet duymuşlar ki, ayakkaplarmı çıkarmış- lar, havuza girmişler, Pârisa'nın otur- duğu noktaya kadar gitmişler ve Pârisa'nın sedef gibi beyaz ve'temiz ayakları üzerine mübarek yanaklarını ite gözleri yaşlar içinde buyurmuş- ği bj : — İlâhi, bu ayaklar hürmetine bana merhamet et! #** Semerkand Sultanı Mirza Uluğ Beye, bazı zâhiri ilim büyükleri şöyle demişler : — Buharada bir Hoca : Muham- med Pârisa var; birçok Hadis riva- yet ettiği ve bü Hadislerin senetleri. La ne dikkat etmediği söyleniyor. Ken- disini Semerkand'e çağırsak da esaslı bir muayeneden geçirsek... Mirza Uluğ Bey Buhara'ya haber gönderip Pârisa'yı Semerkand'e dâ- vet ediyor, Büyük bir meclis kuru- luyor. En büyük, en değerli ilim adamları hazır... Meclisin reisi vazi- yetindeki zat şeyhe hitab ediyor : — Lütfen bize kendi isnatlarınız- dan bir Hadis gösterir misiniz ? Pârisa, Hadisi gösteriyor. Reis vaziyetindeki zat — Evet, diye karşilık veriyor, evet, bu Hadisin doğruluğunda hiç şüphe Yek; fakat benim bildiklerim- den değil! , vi ilim adaminın bu muka- belesinden, etraftaki bazı kıskançlar pek memnun oluyor, birbirine göz atmaya başlıyorlar. Pârisa, başka bir isnat yoluyla aynı Hadisi bir kere daha hakikat Me İyem ulaştı rıyor ; fakat yine o mukabele : — Evet, bu Hadisin Höğrühiğmi: da şüphe ei fakat benim bildikle- rimden değil! Pârisa Halayı ki, aym Hadisi hangi rivayet yoluyla; ele alsa hep aynı mukabeleyi görecektir, meclis- teki zata hitab ediyor — Siz Hadis ilminin filân mü- messilini ve Hadis rivayetlerinde onun dayanaklarını doğru ve emin tanır mısınız ? — Elbet! Eğer sizin isnatlarınız da önunkilere dayansa hiçbir tereddü- de yer kalmaz. Şeyh Muhammed Pârisa, bu nok- tada, anermmlerim pek hafif ve zarif bir tebes: — GAR diyor, lütfen evinize gidiniz, kendi öz kütüphanenize giri- niz, kütüpbanenizin filân tarafında, falan sırada, filân rafta, falan kitabın yanıbaşında bir cild vardır. İşte sizce pek makbul kimsenin eseri olan bu cildin filân sayfasında, falan satı- rında bu Hadisi bulacaksınız. Herkes hayretler içinde kalıyor. İlim adamının evine hemen talebele- rinden birini gönderiyorlar.Talebe, eliy- le koymuşçasına bu kitabı târif edilen yerden çıkarıp getiriyor. Muhammed Pârisa'nın bu eve hiçbir defa ayak atmadığını, hattâ bir. kerecik bile dışardan görmediğini bildikleri için, bü hâdise üzerine ilim. adamları, bâ- tıni feyze nail büyüklerin ne demek olduğunu anlıyor ve en dipsiz hay- ranlık içinde susup kalıyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: