9 Mayıs 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

9 Mayıs 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SADİ : Bir büyük zata tarikat kardeşlerinin © ahlâkından sordular. Büyük zat dediki: «Bun- ların meziyetlerinin en kü- çüğü odur ki, dostlarının arzularını kendi. arzularına tercih sederler.> *# Mi Birisi çok tövbe eder, tekrar bozardı. Şeyhlerden birisi ona şöyle dedi: «Öy- le anlıyorum ki, çok ye- kıldan incedir, Nefsini böy- le besliyecek olursan bir gün gelir, o, zinciri kırar.» Erdeşir Babekânın hayatı hakkında yazılan bir eser- de şu menkıbe rivayet edilir : Erdeşir bir Arap ir günde ne lâzımdır ?» Hekim cevap vermiş : . «Yüz dirhem kâfidir.» rdeşir : «Bu gri ne kuvvet verir ?» dem Hekim : «Bu N seni sırtında taşır, bundan fazla olursa sen onu sırtında taşırsın.» * ** Hakimlerden birisi çocu- gunu, tokluk insanı hasta eder, diye çok yemekten menettti. Çocuğu: «Baba açlık da adamı öldürür. İştimedin mi ki, ölmek, açlık çekme- den iyidir demişler» dedi, Hakim : «Çocuğum, iti- dali muhafaza et, Cenabı Hak yeyin, için, fakat israf etmeyin buyurmuştur » diye cevap verdi. Kusacak kadar çok ye- . me, zayıflıktan canın çıka- çak kadar da az yeme Oburluk insanlığa yaraş- maz. Köpek obur olduğu için “bu kadar alçaktır. Bir. hastaya sormuşlar : «Gönlün ne istiyor ?» Hasta çevap vermiş; «Gön- lüm bir şey istemeğteği is- tiyor;» wi (Vasıt) şehrinde 'bir ka- sabın bir takım sofularda birkaç akçe alacağı vatdı. Her gün para ister, sert sözler söylerdi. Sofuların gönülleri kasa- bın ezasından, cefasindan perişan 'oluyordü. Fakat tabammül etmekten başka bir çareleri de yoktu, İçlerinden ' bir ârif şöyle dedi: «Nefse yemek için vâde vermek, kasaba olan para borcundan daha ko- laydır.» Kasapların cefasını çek- mektense vezirin ihsanın- dan vazgeçmek hayırlıdır. Kasapların para için bed sözlerini çekmektense ete hasret çekerek ölmek daha iyidir, »i« Zayıf bir balıkçının ağına kuvvetli bir balık düştü. Balıkçının onu çekip çıka- racak kadar kuvveti yok- u, Balık, balıkçıya galip geldi, Balıkçının ağını çekti, götürdü. Bir uşak nehirden su getirmeğe gitti, su fazla geldi, uşağı aldı, götürdü. r zaman balık tu- tardı; bu defa balık gitti, ağı da beraber götürdü. Diger balıkçılar teessüf ettiler; ağına böyle balık ps düşmüşken muhafaza ede. . medin diye balıkçıyı ayıp- ladılar: Balıkçı şöyle dedi: «Ar. kadaşlar ne yapayım ki, o balik benim rızkım değil. Rızıksız ilaçı, Diclede balık tutamaz, eceli gelmi- yen balık karada ölmez. GÜLİSTAN, Kilisli Rifat (SOKRAT): <İnsanlar, asıl bildikleri, bildiklerini sandıkları şey- lerin cahilidir |» <Oğullarım o büyüyünce, ey insanlar, ben sizin ca- nınızı nasıl sıktımsa, siz de onların canını öyle sıkarak cezalandırınız! Eger onla-: rın faziletten ziyade paraya veya her hangi bir dünya matahina kıymet verdikle- rini görürseniz, yahut bir şey olmadıkları halde ken- dilerini bir şey. zannettik. lerine şahit olursanız, ben sizi nasıl iğneledimse, siz Batının “büyükleri SOKRAT Milâtttan evvel 469 da Atinada doğdu, Bir hey- keltraşın oğludur. Kendisi de birkaç sene heykele bağladıysa da bu işten çabucak vazgeçti ve tek emeli olan fikir ve felsefeye daldı. Başlangıç- ta (Sofist) lerin talebesi oldu. Fakat kısa bir zaman sonra talebelik ve taklitten birdenbire hakikilik ve as- liliğe geçti ve (Sofist) lerin karşısına en büyük hasım olarak dikildi. (Sofist) lerin mugalatadan ve donmuş kalıplardan ibaret kafa ve düşünce sistemlerine yep- yeni bir sistemle karşı durdu. Böylece (Sokrat) bugünkü Garp felsefesinin babası mevkiindeki tefek. kür sisteminin ve ilk ve ge- niş Yunan felsefesinin bina edicisi. oldu. Hiçbir şey yazmadı. Bütün hayatını sokaklarda ve çarşılarda münakaşalar ve muhata- balarla geçirdi, Mevzuları en büyük dini ve ahlâki meselelerdi. Herkesi adım başında istintaklara çekiyor ve «Kendi kendini tanı!» formülü altında haşin bir de onları öyle iğneleyiniz ! Eğer bunuğyaparsanız, ben de, tağullarım; da, 'sizdeh & br A liği Sind az taralımızdan hüküm giymiş ve idam makküm edilmiş olarak si diyorum ; düşmanlarım da hakikat tarafından hüküm giymiş ve alçaklıkla hak: sızlığa “mahküm edilmiş olarak gidiyorlar, Ben ken- di cezamla kalırım; onlar aa kendi cezalariyle... Belki bu şeylerin “böyle olması gerekti; ve olan her şey iyidir.» vx «Artık gitme zamanı gel- di. Ben ölmeye gidiyorum, siz de yaşamıya gidiyorsu- nuz: Fakat kim:daha iyi bir nasibe gidiyor; bunu ancak A er » APO şim 0 CYA Salih Zeki AKTAY nefs. muhasebesine tâbi tu- tuyor; ve herkesten, için- de yaşadığı dünya ve nefsi üzerinde hesap istiyordu. Böylece . (Sokrat), insanın her şeyden evvel nefsini tanıması gibi bir düstur altında ve mantık oyuncu. larını kendi oyunları içinde boğan bir tâbiye ile felse. fenin ilk (usuliyat) tını kur- muş oldu (Sokrat) ın eski Yunan ef. saneleri ve uydurma ilâh. larına karşı tavrı ve lisa. nındaki vahdaniyet edası, bazı rivayetlere göre onu ilk müminlerin safına kadar yükseltir. İşte bütün bu sebepler. den (Sokrat) 1, çocuklarımı. zın terbiye ve ahlâkını bo- zuyor (1) diye mahkemeye verdiler; o da mahkemede dünyanın en büyük eser- lerinden biri olan meşhur müdafaasını (Apolocya) o- kudu; ve sonunda zehir içmeğe mahküm edilerek kahramanca öldü. Salih Zeki AKTAY ei; Yen, 941

Bu sayıdan diğer sayfalar: