17 Ekim 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

17 Ekim 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MEVLÂNA CELÂLETTİN (RUMİ) Daha beş yaşındayken, rubani şekiller ve gaib âle retleri görünmeğe başlamıştı. gözüne minin su- #*** Henüz altı yaşındaydı. Doğduğu Belh şehrinde, bir takım küçük çocuk- tarla, evlerinin damında oynuyordu. Çocuklardan biri ona teklif etti: — Gel bu damdan karşı dama sıçrayalım ! Cevap verdi: — Bu işi köpek de, tilkide yapar. İnsanoğluna yaraşa- cak iş değil. . Eğer canınızda kuvvet varsa, gelin sizinle göklere doğru uçalım ! Ve bu sözü söyler söylemez kü- çük Mevlâna'nın gözden kaybolduğunu gördüler. Çocuklar çığlık koparmağa başladı. Bir lâhza sonra, rengi uçmuş ve gözlerinin bakışı değişmiş bir halde, altı yaşındaki Mevlâna geriye döndü ve anlattı: — Size o sözü söylediğim zaman yeşiller giyinmiş bir kalabalığın üze- «ime doğru geldiğini, beni kaptığını, yüksekliklere çektiğini gördüm. Beni gökte dolaştırdılar, bana meleklerin acaibini gösterdiler. O sırada çığlık. larınız kulağıma erişti; beni geriye döndürdüler ve size iade ettiler. çakal da, #** En küçük çağlarında bile oruç tu, tar, üç dört günde bir yemek yerdi. #** Mekke'ye gittiği zaman büyükler- den Feridüddin Attar'a tesadüf etti, Şeyh ona «Esrarname> isimli kitabını verdi. Mevlâna eseri göğsüne bastı ve yanından hiç ayırmadı ##* Sözü: — Yukarıya doğru ğü bir kuş, isterse göğe erişmesin, topraktan uzaklaşır ve kurtuluşu bulur. Bu yola girenler de dervişliğin kemaline ulaş- masalar bile halktan uzaklaşırlar ve hafifliği bulurlar. #44 “ Yakınlarından birini üzüntülü gör- Niçin gam çekiyor ve gönül darlığına düşüyorsun? Bil ki, bütün gönül darlıkları bu dünyaya bağlan- maktan gelir. Kendi kendini azad et ve kurtul ! Gördüğün renkler ve tatdığın lezzetlerin sana kalmaya- cağını anladığın ve buna katlandığın gün artık hiç üzülmezsin, #** Sözü: — İnsan odur ki, bir başkasının incitişiyle incinmesin; ve insan odur ki, incitilmeye müstahak olanı incitmesin. ik Biri, Mevlânayı incitmek istedi; ve ona isnad edilen bir sözü gerçek- ten sarfedip etmemiş olduğunu sert sert sordu: — Siz, yetmiş üç İğ bera- berim demişsiniz doğru m — Doğru — Vay, sizde ne akıl bulunabilir, ne idrâk, ne irfan, ne duygu, ne ha- kikat, ne hikmet!.. Mevlâna gülümsedi — Bak, ben bu iddianda da seninle beraberim! 2 *** Hizmetçisine daima sorardı : — Bugün simi yiyip içecek bir 7 var mı, yok mu Arada bir Dai hiçbir şey yek!» cevabını aldığı zaman sevincinden uçardı: — Allahım, sana şükürler olsun... Evimiz bugün ene Peygam.- berinin evine ben: Pek çok güdük kilan söyle- necek De , derdi, bu evden Fir'avn Cim eni Bir gün ona bir adamı pek fazla gz Dediler ki: Yakışıksız ve çirkin hiçbir hare- keti g görülmemiştir | — Vah vah, dedi, keşke her kö- tülüğü yapsaydı. da sonra nedamet ge- tirip vazgeçseydi ! N #** A seslerden bahsederken şöyle — — Güzel sesi duyduğum zaman sanıyorum ki, güya bana Cennetin kapısı açılıyor; ve o ses Cennet kapı- sının açlışından geliy Mevlâna'nın ai bulunan bir nasibsiz atıldı: m de ayni şeyi duyuyorum. iyi bu adama derin derin, mânalı mânalı baktı: in duyduğun, sana Cennet kapısının kapanışından çıkan sestir. Tefsirci : — Dünyada hiçbir misâl, güzel ses ve ulvi musiki ile bunu kendi bava ve hevesine alet edenlerin musiki telâk. kisi arasındaki farkı bu kadar canlı gösteremez. ### Mevlâna anlattı : — Bir gün tek başına bir yerde DULLAR oturam bir Dervişe bir adam sormuş; «Ne diye böyle tenhadasın ?» Derviş demiş ki: «Asıl sen gelince tenhada oldum; geldin ve beni Haktan ayır- dın!» : *** Dedi: ? — Müridin makbulü, âşina pa. yanlarla sohbetten kaçandır, Bu mev. zuda bana, büyüğüm Şems (Tebrizi) şöyle buyurmuştur: «Eğer bir Derviş âşinalığa uzak bir kimsenin sohbetine düşecek olursa, münafığın mescidde, çocuğun mektepte ve mahkümun zin- danda durması gibi davranmalıdır.» *##* Son Se irene kendisine şifa dua edenlere dedi — Dilediğiniz ri artık sizin ol- sun... Sevenle sevilen arasında kıldan bir gömlek kadar birşey kalmıştır. İstemez misiniz ki, nur, nura ulaşsın ?.. Ve şöyle vasiyet etti: — Size, içinizden ve dışınızdan, sır ve zahir âleminizle Allaha takvayı vasiyet ederim! Ve az yemek yeme- yi, az uyumayı, az konuşmayı, gü- nahlardan iztirap duymayı, oruca de- vam etmeyi, namaza kalkmayı; şeh- vetleri bırakmayı, insanlara cefa ve- silesi olmamayı hatırlatırım, Sefillerin ve aşağı takımın sohbetlerini bırakı- nız ve yalnız salih olanlarla düşüp kalkınız! İnsanların hayırlısı, insanlara faydası olandır, Sözlerin hayırlısı da az ve manâlı olan.., Bir olan Allah'a hamdolsun. Mübarek ruhunu teslim edeceği ân eliyle bir istikameti gösterip mırıldand — Dostlarımız bizi bu taraftan çekiyor! Şems (tebrizi) bizi bu tara- fa davet ediyor! Naçar, gideceğiz. Ve ilâhi sırların en derin tabaka- larına SR bulunan mübarek göz- leri kapan: ##* Sadreddin heğvöğlerinin Mevlâna hakkında fikri — Eğer Büyekle (Bestâmi) ve Cü- neyd gibi büyükler asrımızda lardı, Mevlânâ gibi bir kalanın en taşımayı cana minnet bi- lirle Mesnevi ( başlangıcının manzum Mn : 8 he inle neyden, çün hikâyet kılma El şikâyet kulmada. Kİ id ği ea ie

Bu sayıdan diğer sayfalar: