23 Ocak 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

23 Ocak 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. edilmiş silâhtır, Âciz erkek, kuvvetli ve gürbüz karının elinde nasıl zebun ise, akılda nefsin elnide öyle zebundur. İçinden kadın baykırması yükselen bir ev bahtiyar- lık yüzü görmemeğe mah- kümdur ivveliz fikir, hile ve efsundur, Akıl ve tedbir. siz kuvvet ise cehalettir, deliliktir. İnsana evvelâ akıl. fikir, tedbir; sonra saltanat lâ- zımdır. Çünkü cahilin sal- tanatı, halk ile cenk için âlettir. Yiyen. fakat veren cö- mert; oruç tutan, fakat kimseye bir şey eme âbitten daha iyid Her kim ini halka beğendirmek için şehveti terkederse; helâl şehvetten haram şehvete düşmüş olur, Bir köşeye Allah için de- ğil, halkın beğenmesi için çekilen biçare âbit, karan- lik aynada ne görecektir ? olanlar ufak taşları sınlar, Tâ ki, fırsat vaktin- de zalimden intikam alsın- lar Damlalar birleşir, nehir olur, Nehirler birleşir, de. niz olur Azaz bir yerde toplanır- sa çok olur. Koca bir an- bar, tanelerle dolar Cahil insanların cehaletini affetmek âlimlere yakışmaz. Çünkü bu af lie âlimin me- habeti zail olacağı gibi, ca- hilin de edepsizliği kuv- vet bulur Günah Kine sâdır olur- sa fenadır. Âlimlerden sâ- dır olması büsbütün fena- dır, Çünkü ilim, şeytanla, cenketmek (için ; tedarik Silâhlı bir insanı, esir alıp götürürlerse pek ayıp olur. Avamdan cahil bir gü- nahkâr,: günahtan sakınmı- yan âlimden daba iyidir. Çünkü avam gün görme. çıkmış, > âlim ise iki gözü görürken kuyuya düşmüştür. Halk; hayatında ekme- ğini yemediği bir adamı öl- 7. Yusuf Peygamber, Mısı- rın kıtlık senelerinde, aç- ları unutmamak için, do. yuncaya kadar yemezdi. Üzümün tadını dul kadın bilir ; üzüm sahibi bağcı bilmez. Rahat ve saadet içinde yaşıyan kimse, açın halinin ne olduğunu Bi mi ? Âcizlerin halini, ancak kendi idaresinden âciz olan bili Ey rahvan ata binmiş kimse; bir düşün ki, diken çeken oduncunun eşeği ça- mura saplanmıştır, Mangal yakmak için fakir komşunun evinden ateş is. teme; çünkü onun bacasın- dan çıkan duman, ateş du- manı değil, belki yüreğin- den çıkan dumandır. Hali perişan fakiri, kıtlık yılının darlığı içinde sorma! Onun yarasına merhem ola. cak, ona rızk vereceksen or | Sırtında yük yüklü bir eşeği çamura düşmüş gör. düğün zaman gönlünden ona acı; fakat yanına gitme! Yanına: gidip de nasıl düş üğünü soracak olursan, erler gibi kolunu sıva, kuy- ruğundan tut, kaldır! ki şey muhaldir: Birisi ezelde takdir buyurulmuş olan rızktan fazla yemek; ötekide ecel gelmeden öl. mek... akı büküm, ilikin veya şikâyet tarzında ağız- dan çıkan bin inilti, bin ah ile değişmez Rüzgâr hazirelerine mü- vekkel olan melek, dul ka- dının mumunun söneceğini düşünür mü ? Ey rızk arkasından koşan kimse; koşma, otur! Rizkın sana gelir, yersin | GÜLİSTAN j Kilisli Rifat ARİSTO: Hâkim çektiği palamudu hademeye göstererek par- maklıktan içeri girer, Ha- deme her hâkime, çektiği palamudun üzerindeki har- fin bildirdiği mahkemenin boyasında boyanmış bir sopa verir. Bu. hâkimin kurada kendisine çıkan mahkemeden başka bir mahkemeye girmemesi için- dir. Başka bir mahkemeye girerse, bu, sopasının boya- sından anlaşılır, Her mah- kemenin giriş kapısının arma başlığı başka bir renkte boyanmıştır o Sopa- sını alan hâkim, değneğinin boyasında boyalı olan ve üzerinde çektiği palamud- taki harf bulunan mahke. meye girer İçeri girince bu iş için kura ile tâyin edilmiş bir memurün ver- devletçe yaptırılmış da sopaları ve palamutları olduğu hal- de toplanırlar, Kurayı ka- zaramıyanlara, « asıcılar » tahtacıklarını geri verirler. Hademeler her mahkeme için bir tane olan ve iiçle. rinde her kabilenin hâkim. lerinden, omahkemelerden her birinde olanların adla- rı bulunan kütuları alır, her mahkemedeki hâkimlerden bu ad tahtacıklarını geri vermek için kura ile ayrıl. mış hâkimlere verirler. On- lar da kutadaki tahtacıkla- ra göre hâkimleri çağırır, ücretlerini verirler. Bütün mahkemelerdeki hâkimlikler dolduktan son- ra, mahkemelerden birinci- sinde ortaya iki kura kabı ile bakır zarlar * getirilir. Bu zarlardan her biri bir mahkemenin boyası ile bo. yalıdır, Ayrıca ortaya üzer. lerinde memurların adları yazılı zarlar konur Kura ile ayrılan iki (thesmothet) den biri, kura kaplarından birine boyalı zarları, öteki de ikinci kaba, üzerlerin de adların yazılı oldukları Nİ — GM Ee dl m a m e lm .i EE zarları atar, Hademe 5 adı ilk* çekilen memurun boyası ilk çıkan mahkeme- yi, ikinci çekilen memurun boyası ikinci olarak çıkan mahkemeyi, ötekilerin de böylece sırayla öteki mah- kemeleri alacağını bildirir, bilememesi, kurada kendisine hangisi çıkarsa o mahkemeyi alma- sı içindir. Hâkimler mahkemeye da- gıtıldıktan sonra, her mah- mur, her kabilenin kutu: sundan birer tahtacık ol. mak üzere, on tahtacık çe- ker, Sonra bunları başka boş bir kutuya atar. Bun- lar arasından kutudan çek- tiği ilk beş tahtacık üze- rinde adları yazılı olan hâ- kimlerden birini ayırır, Kura çekilişinin se- bebi kimsenin bir kolayını bulvp istediği kimseyi sa- atin, yahut reylerin başına geçirememesi, bunlara bir oyun karıştırılamaması için- dir Tahtacıkları kutuda ka- lan beş kişi (arkhon)lardan ücret yazısını alırlar. Aynı mahkemede ayrı ayrı ka- bilelerden hâkimler olunca, mahkeme bittikten sonra, küçük gruplara ayrılarak paralarını alırlar; hepsi bir yere toplanarak biribirlerini sıkıştırmazlar, (Arkhonjlar bunları yap- tıktan sonra, dâvaları mah- kemelere verirler. Hususi dâvalara bakılacaksa dört dâva mahkeme önü karılır.... Dâvacı ile dâva edilenler mevzu dışı şeyler söylemiyeceklerine (yemin ederler, Devlet dâvalarına bakılacaksa, mahkemeye, devlet dâvalarını verirler. Bir günde bu sonuncu dâ- valardan yalnız bir tanesi bitirilir. ATİNALILARIN DEVLETİ Suat Yakup BAYDAR

Bu sayıdan diğer sayfalar: