23 Ocak 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14

23 Ocak 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NEZ BENDLER VE SULAR İR zamanlar İstanbul halkından ve ecnebilerden birçok muteber kim- seler. Belgırat ormanlarını bir tenez- züh yeri kabul etmişlerdi, Bu orman- ların İstanbul sularına hâkim bulun- ması, İstanbul halkının gözünde ay- rıca hususi bir kıymet olmuştur. Cu- ma ve Pazar günleri, Büyükdere yo- liyle Bendlere gidilir ve orada yemek yenirdi. Bazıları, ilkbahar mevsiminde Belgırat köyünde evler kiralar ve haf- talarca otururlardı. Gerçekten bahar mevsiminde Bendlerin her tarafını örmek ve tabiatin güzelliklerinden faydalanmak için, oralarda günlerce e. lâzımdır. nde o iğ İlmiye ve Mül- kiye lsülinden r takım kimselerle, her sene, bahar ieledi Belgırat köyüne gidip, kiraladığımız: bir evde bir hafta, on gün kadar-oturmayı âdet © edinmiştim. Gidiş tarzımız pek eğlen- celi olurdu, Bazı defalar Eyüp'ten hayvanlara binerek, Silâhdarağa - Kâ- ğıthane « Cendereboğazı yoliyle gider; bazan de Büyükdereden arabalarla gitmeyi tercih ederdik. Kırk seneyi aşkın bir zamandan beri Su Nezareti baş kâtipliğinde hiz- met ederek Bendlerin her hususiye- tine vakıf bulunan Emin efendi ile su yolcu ustalarının ileri gelenlerin- den Tahsin bey merhumlar. her gidi- . şimizde beraberimizde bulunur ve bi- zi bilgi ve nüfuzlarından istifade et- tirirlerdi. RAğreDE yolunu seçtiğiniz ,zaman, Âdsla bit kervan şeklini alır ve yolda birçok mola vererek yemek- ler yer ve hoş dekorlar içinden ge- çerdik, Büyükdere yolunda da çayı- rın sahil boyunca devam eden sedle- İşte b eçmiş günün mizahı: 35 yıl evvel (Cem), rikatürle canlandırırken mi, bu güne mi tercüman oldu? (Sövgü) isimli Ruduz köpek !.. o zamanın matbuatını il e a ne mağ uncu ASIRDA İDAME Eski Balıkhane Nazırı merhum Ali Rıza Bey rinde pek eğlenceli anlarımız olurdu, Yol esnasında zümrüt gibi çimenler, sarı, mor ve pembe kır çiçekleri, bü. yük orman ağaçlarının taze yaprak- ları, bütün bunlar arasından ses ve- ren bülbüllerin nâğmeleri, güzellik meftunlarını mestederdi «Zaman olur ki, hayali cihan değer» sözünü, işte gençliğimde geçirmiş olduğum o me- sut hengâmeleri düşündükçe anlıyor ve yüreğimi ürpertiler doldurd hissediyorum. Fakir gibi yaşı ilerle- miş Olanlar, ömürlerinin gamla geç- miş kısmını heder olmuş sayarak mü- teessir olmakta ve hayatlarının aydın- lık günlerime zevkle hatırlayıp boyu- na hikâye etmekte mazurdurlar. Belgırat köyünde yaşı 120 u bul. müş bir Yanako vardı ki, Sultan Mab- mud'un yaptırdığı yeni bendin inşası zamanında birçok faaliyet göstermiş, bu arada Sultan'ın da dikkat nazarın! çekmiş ve kendisini bütün Bendlerin Havuzcubaşılığina tayin m u Yanako, bizim, rat kö- yüne gidişlerimiz devrinde ie ha- yatta bulunduğundan, her defa yanı- mıza gelir, bize köy ve köylüler adı- na «Sefa geldiniz!» der, rehberlik ederdi. Kendisi zaif, beli hafifce bü- kük, daima elinde bir değnek taşıyan ve ancak seksenlik hissini veren bir ibtiyardı, Daimi surette : — Kaçan ki Sultan Mahmut efen- Diye söze başlar ve göze şeyleri. ğu yaşı hesaba vurduğumuz nın 130 u bulduğu Ge bedi ledi. Üçüncü Selim'in m Levend Diye mukabele ederdi. Defalarla Bendlere ettiğim seya- hatlar esnasında şu bilgilgileri edin- dim : İstanbulun arazisi kumlu ve kireçli olduğu için kuyulardan çıkan sular azdır. Bizans zamanında ahaliye lâ. zım olan tatlı suyu şehir içinde muh telif mahallelerde. kâin büyük sarnıç. rda u sarnıçlar üstü açık. etrafı duvarlı, içi derince bir çukur şeklinde, bir nevi havuz gibiydi . Edirnekupısı (o civarındaki (Çukurbostan) lar işte bu nevi sar. nıçlardandı. Binbirdirek tarzındaki üstü kapalı sarnıçlarda yine ayni cinsten.., Fatihten evvel mevcut olan su yolları ve hazineleri Fetihde kı sım kısım tabrip edildiğinden tatlı su ihtiyacı bir kat daha şiddetlenmişti. Kanuni Sultan Süleyman İstanbulu buihtiyaçtan kurtarmak için münasip mevkilerde 40 kadar çeşme yapı'ma- sını emretmiş ve bu çeşmelere akı. tılacak olan suyun nerelerden teda. rik olunabileceğini meşhur Mimar Sinana ısmarlamıştı. Mimar Sinan lâzım gelen tetkikatı yapmış've Ayvatköy civarındaki Bak. , raçdere ve Ortaderenin sularını Tur- kemeri diye adlalandırılan kemerden geçirerk Eyübe ve şehre getirmiştir. Bu su, Cebeciköy ve Balıklıköy ön- lerinde inşa edilen bir tesisatla (filit. re) edilerek, her gün 40 çeşmeye 110 lüle miktarında dağıtılmıştır ki, sonradan bu sulara Kırkçeşme suları ismi verilmişti. çiftliğinde (N ) askerinin ta- liminden, Kabakcı, Alemdar ve Yeni- çeri vakalarından pek canlı ve hare- ketli çizgilerle bahseder ve sonunda «Ne anam kaldı, ne babam!..» diye içini çekerdi. Anlattıklarındaki hakiki- lik, bir asırlık panaromayı taşıyan ka- fasında hiç bir hafıza noksanı olmafı- ğına işaretti, — İnşallah daha pek çok yüBaP. sın / Tarzında “bir temenniden de pek memnun olur ve ağzını sarkıtarak : — İnşallah, inşallah... i Ü Bahçe Yemyeşil yaprağa çizilmiş resmin, Sevgiden süzülen ateş renklerle. lev bir misradır, okunur ismin; Şiirin bahçesinde gelmişin dile, Öyle içimdesin ve öyle sonsuz; Gök maviliğinde, kanat sesinde, Nakış, gözlerinde tılsımlı havuz. Rengin o çözülmez bilmecesinde... Hüseyin ULAŞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: