27 Haziran 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

27 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Haziran ASKERÎ BAHISLER \ Parisi döven toplar! ^ 7 6 1 ekaphcala î '' U a h ı l ı y e Vekılının nutku Şükrü Kaya Beyin Millet Meclisinde verdiği şayani dikkat izahat Nutkun dercine bugün de devam ediyoruz [Dahiliye Vehili Sükrü Kaya Bey \ tarafından Millet Meclisinde Dahiliye butçesinin müzakeresi esnasında sSylenen şayani dikkat nutku dün ktsmen dercetmiştik. Nutku derce bugün de devam ediyoruz.] Bu cehaletin ve cahillerin tefevvuku demektir. Cahilin tecrübesi yalnız kendi hayatına münhasırdır. Oku mıyacakta eskisi gibi kapı çavuşluğunda tecrübe görecekte mi gelecek. Bizim memurlarımız tecrübeleri okuduktan sonra iş başında görürler. Tecrübeleri ve tahsilleri daha iyidir. Esasen sual sarih olmadığı için daha fazla cevap vermek müşküldür. Ü çüncüsü mümarese mes'elesidir ki bu da tecrübenin aynidir. Bendenizce mümarese umumî bir tâbirdir. Yalnız sistem mes'elesinde her idare sis teminin kendine mahsus aradığı evsaf vardır. Her birinin kendine göre va tandaş ve kendine göre memuriyetleri vardır. tnkılâp idaresinin aradığı vatandas, memleketin menfaatini, mi! letin mukadderatını tıpkı o mem leketin basında bulumnuş en büyük mes'ul gibi düsünerek çalışarak bil mek, bildiğini her yerde her zaman söyliyerek memleketle alâkadar olan vatandaşlardır. eBravo sesleri, alkışIar». Bizim aradığımız vatandaş budur. Çünkü demokrasi ve cumhuriyet ne istibdatta olduğu gibi kafa kırar, ne de meşrutiyette olduğu gibi aldatır. Burada en çok rey sahibi îdareyi ya par. Bu kadar reyim vardır. İdare benimdir denir. Rey verebilmek için de behemehal memleketin islerile alâkadar olmak lâzımdır. Alâkadar etmek te cumhuriyetin vazifesidir. Bugün cumhuriyetin mukadderatma hâkim olan fırkamız da bunu yap maktadır. Halkevleri sırf bunun icin açılmıştır. Memurlar da tıpkı vatan daşlar gibidir. Her idarenin memuru başka türlü hareket eder, istibdat idaresinde kendimizde gördük. Rusya'da da gördük. Onun maksadı gayet ağır, itaati mutlaka kanunsuz hareket, keyfî icraat, yapılan f enalıklara sükut, cep doldurmak, tabiî bu meyanda zamanın büyük idare adam. ları içinde memlekete hizmet edenler vardır, rahmet ve hürmetle anılmağa lâyıktır. Bunlann istisnası tabiidir. Benim söylediğim umumiyetle ekseriyetin irae ettiği manzaradır. Bizim aradığımız haslet o büyük adamların hasleti değildir. ruya bu teftiş işi olmasıdır. Halka her gün tetnas ederek devairin icraatını muntazam teftiş sayesinde rastgeldikçe kötü huyları tecziye etmek suretile halk üzerinde iyi tesir yapmıştır. Alman'lar 120 kilometreye mermi atan bu fen harikasmı nasıl yapmışlardır? Sofya dvannda Banki kaphcasınm methah Sofya, hazıran 932 ' Müfettişi Umumilik neler yaptı? "I Smaniann 120 kilometreden Paris'i bomb ve Alman'lar Fransa'dan çekıldıkten sonra nazaran umumi harpte Amerika ağırtopçu tarafından tertip edilen ardıman eden toplannın mevcut maluvih bu toplarm mevzüermde yapılan tetkikata başmuhendisı miralay Henry Miller. bir resmı Geçenlerde akşam gazetelerinden biri ve ondan naklen Cumhuriyet geç kalmış bir nisan balığı hikâyesi neşretmişlerdi. Bu hikâyeye nazaran 42 lik bir Alman topunun Mazüri bataklıklarından attığı bir mermi 1000 kilometre katederek Norveç'in paytahtı olan Oslov şehrine düşmüş imiş... Alman'lar umumî harbin son »enesinde 120 kilometreden Paris'i bombardıman etmiş olmakla beraber henüz 1000 kilometre mesafeye mermi atan bir top icat edilmemşitir. Günün birinde elbette bu da mümkün olacaktır. Fakat şimdilik bir hayal • den ibarettir. Bu münasebetle, Al man'lar tarafından plânlan tama men gizli tutulmuş olan bu uzun menzilli toplar hakkmda bazı malumat vermek istiyoruz, Alman'ların Paris'i bombardıman eden topunu da, meşhur 42 lik ha vanlan icat ve imal etmiş olan mühendis Kausenberger yapmıştır. Harbin bidayetinde Alman'ların karada kullandıkları gemi topla rının azamî menzili 35 kilometre idi. Sonra, Alman cephesinden 45 kilo metre mesafede bulunan Dunkergue limanını bombardıman etmek için irtifa zaviyesini büyüttükleri 38 lik toplar kullaiMİılar. 1915 senesi nisanmda elde edilen bu neticeden sonra Alman başku mandanlığı daha uzun menzilli toplar yaptırmağı düşündü. Harpten evvel yapılmış olan 52 buçuk çap tolünde 35,5 luk toplarla 52 derecelik bir zaviye ile atılan mermilerin nazarî olarak 62 kilometre 200 metreye gitmesi lâzım geliyordu. Alman'lar, bunu da yaparak bazı mühim Fransız 'demiryolu istasyonlarını uzaktan topa tuttular. Bu muvaffakiyet, Alman'lara çok dana uzaklara mermi atabilecek toplar yapılabileceği ümidini vermişti. 1916 da Paris Alman batlarından 90 kilometre mesafede idi. Binaenaleyb 100 kilometreye mermi atan bir top yapmağı düşündüler. Krupp fabrikası işe başladı. Bunun için sür'ati iptidaiyeyi bir misli artırmak ve 350 kilogramhk sıklete mütehammil bir namh, hususî bir barut ve gene hususî bir mermi yapmak lâzımdı. Fi kir, karargâhı umumiye bildirildi. Ludendorf memnuniyetle kabul etti. Mühendisler dokuz ay çalıştıktan sonra Ludendorf onlardan 100 değil, 120 kilometreye ateş yapan bir top imalini istedi. Çünkü bu esnada Alman cephesi geri çekilmişti. Tam iki sene devam eden mesaiden sonra, 21 santimetrelik bir top vücude getirilerek evvelâ denizde tecrübe edildi. Bu 38 lik bir gemi topu idi ama içine aynca 21 santimetrelik bir namlu ge. çirilmişti. Sonra bu topun namlısımn ucuna aynca. yivaiz bir namlı daha ilâve edilerek top uzatılmıştı. Topun boyu 34 metreyi bulmuştu. Hayli karışık ve giiç bir iş olan her iki namlının birleştirilmesi, topun atış mevziinde yapılmıştı. Topun kundağı 260 ton sıkletinde idi ve hususî vagonlarla demiryolu üstünde nakle diliyordu. Topun 21 lik mermisi takriben 124 kilo ağırlığmda idi ve iki parçadan terekküp ediyordu. Merminin ilk kısmı 49 santimetre uzunluğunda, demir bir külâhtan ibaret olan üst parçası da ayni uzunlukta idi. Merminin alt kısmında biri 25, diğeri 30 milimetre eninde ve 2,5 milimetre kalınlığında iki tane pirinç kuşak vardı. Mermi nin içindeki infilâk maddesi 8 ilâ 10 kilo baruttu. Atım barutu 200 kilodan fazla, hartuçu mermiden 34 defa daha uzun ve üç adam boyunda idi. Merminin içerisinde iki bölme vardı ve 28 milimetrelik bir diyafram barut hakkını bu iki bölmeye ayırıyordu. Bu diyağframın merkezinde, merminin kuyruğundakine müşabih ikinci bir çapa daha vardı. Bu su retle merminin vaktinden evvel patlamasına mâni olacak bir ihtiyat tedbiri alınmış oluyordu. Her atım 3,750 franga mal oluyor ve mermi atıl • dıktan sonra namlı iki dakika devam eden bir ihtizaza maruz kalıyordu. >a.k y 1 v Bu toplarm 21 santimetrelik mermisinin şekli ve maktau Merminin yukseklığı 50 santimetre, ddarlann kalmlığı 4 santimetredir. 27 mayısa kadar Paris'e 21 'fik toplarla ateş edildi, bu tarihten sonra ayni şekilde fakat 24 lük bir top kullanıldı. Topun tayyareler tarafından görülmesine mâni olmak için mevziin üstüne ağ şeklinde bir tente geriliyor ve uçları etraftaki ağaçlara bağla nan bu kaf es gibi tentenin üstü yeşilliklerle örtülüyordu. Alman'lar böyle üç top yapmış lardı. İlk bombardıman 23 raart 1918 günü başladı. Toplar birbirinden 800900 metre mesafeye müselles şeklinde konulmuştu. Bulunduklan yerin denizden vasatî irtifaı 100 metre ve mevziler cephenin 13 kilometre gerisinde idi. Toplarm Paris'in Notre Dame kilisesinden mesafeleri şöyle idi: 1 inci top 120 kilometre, 2 inci top 119,200, 3 üncü top 119 kilometre. Atılan bir topun sesini ölçerek mevkii tayin edilebildiği için Al man'lar, mümkün mertebe buna mâni olmak üzere toplarm etrafında bir kaç kilometrelik sahaya ayni çapta müteaddit toplar koymuşlardı. Bunlar, telefonla verilen emir üzerine uzun menzilli toplarla ayni zamanda diğer hedef Iere ateş edecekler ve sesler birbirine karışacaktı. Alman'ların büyük taarruzu 21 martta başlamıştı. 23 martta, saat 7,15 te Parisener Kanonen, Paris topu ismini verdikleri bu fen harikası ilk mermiyi Fransız yaptahtına gönderdi. Sonra, birer çeyrek fasıla ile saat 14 e kadar ateşe devam edildi. Topların idaresine memur olan bahriye topçuları, her an acaba Paris'i tutturabildi mi? diye merak ediyorlardı. Nihayet üç gün sonra, topların kumandanı olan amiral, Paris gazetelerinîn neşriyatını telefonla bizzat topçulara bildirdi. Herkes hurra naralarile uzun menzil rekorunu teşkil eden bu büyük Alman muvaffakiyetini selâmladı ve ateşe devam edildi. Fakat Fransız'lar da ilk mermi atıldıktan 30 saat sonra, tayyare keşfiyatı ve ses vasıtasile yaptıkları tahminlerle topların yerini tayin etmişlerdi. Alman'lar, öğle yemeğinde mu vaffakiyetlerinin şerefine kadeh to kuştururken ilk ağır Fransız mermis 250 metreye, ikincisi 100 metreye düşmüştü. 24 mart günü Fransız'lar 3 numaralı topu tahribe muvaffak oldular. Paris'te hâdise önce bir tayyare bombardımam zannedildise de he men o gün vaziyet anlaşıldı. Alman topları muhtelif fasilalarla 7 ağustosa kadar 44 defa Paris'i bombardıman etmişlerdir. Alman ordusu ricat ettiği zaman Fransız'lar bu topların mevzilerini buldularsa da kendilerini göremediier. Toplar, hâlâ esrarını muhafaza etmektedir. ABİDtN DAVER 1893 te şöyle böyle kırk sene evvel Mühendishane harbiyesinde o. kurken bizim bir tabiye seferiye hocamızp vardı. (Esat Bey, şimdi mütekait Esat Paşa). Bu zat o devrin en parlak erkânı harplerinden biri i idi. Bilmem ne münasebetle Avru. | pa'd'a bir seyahatten henüz dön | müştü. Dershanede bize seyahat intibalarını nakletmiş ve demişti ki: «Bulgaristan'ı askerlik itibarile küçük bir Almanya gördüm. Ordu sunda bariz bir disiplin var.» Hocamın bu sözleri benim genç kafamda daha o zaman derin izler bırakmıştı. 1908 d e ilk Avrupa se* yahatimde Sofya'da bir hafta kal . dım. Bazı mekteplerini, müzelerini gezdim, belediye bahçesini dolaştım ve şehrin heyeti umumiyesini hiç fena bulmamıştım. Umumî harpte Sof. ya'yı muhtelif fırsatlarla gene ziyaret ettim. On sene icinde çok bü yük farklar gördüm. Yeni caddeler açılmış, yeni binalar, yeni oteller, yeni jimnazlar yapılmış, Sofya kü . çük bir Avrupa şehri manzarasmı almıştı. Mütarekeden sonra Bulgaristan'dan bir kaç kere daha geçtim ama uzui' müddet kalmağa fırsat düşmedi S'mrfi de 1932 Sofys.'sını { • r ü ve valtile hocarnıjı sözlerine • öd m şunları ilâve etmeğe mecbur oldum: Bulgaristan içtimaî sahada da küçük bir Almanya olmuştur. Büyük harpten elleri boş çıkan Bulgar'lar zerre kadar kendilerini yese kaptırmadan çalışmışlar, dldinmisler. yokluk içinde varlık göstermişlerdir. Bukudretli mesailerinin en biryiik delili ve en canlı misali Bankya kap. lıcal&rıdır. Çok değil, belki pek yakm bir zamanda Bankya dünyaca pek maruf olan Karlsbacf, Visbaden kaphcalarına rekabet edecektir. Bun. dan yirmi beş sene evvel bu beya . banda küçük, harap, tuğla kubbeli bir hamamla bir bataklık vardı. Binbir derde deva olduğu iddıa edilen bu çamura halk boğazma kadar gömülür, sonra hamamda su dökü . nürdü. Hükumet 1908 âe en (modern) sistemde bu yeni kaplıcayı yaptır mış. Köy gittikçe rağbet bulmuş. Etraftaki yamaçlara zarif villâlar yapılmağa başlamış. Geniş cadde ler açılmış. Ağaç dikilmiş, parklar meydana getirilmiş. Köyün bu inki. şaf kabiliyetini gördükleri gibi bundan altı sene evvel oraya şimendifer hattı temdit edilmiş. Sofya'nın 17 kilometre garbinde olan bu köye şimdi yirmi dakikada gidilebiliyor. Mayısta açılan ve teşr'/ievv>l so. nunda kapanan banyolara Sofva'dan olduğu gibi baska taraflardan da binlerce insan geliyor. Bugün artık tamamile şık bir Avrupa şehri hissi veren ve her türlü istirahat esbabmı temin eden bu küçük kasabada hayat aklın almı. yacağı kadar ucuzdur. Bir fikir vermiş olmk için bizim para ile ufak bir hesap vereyim: En sık otelde en rahat bir oda gecesî bir liradır. Lo kantada bira veya şarap dahil ol . duğu halde yemek altmış kuruştur. En nefis çilek kilosu, yirmi beş, kiraz yirmi kuruş, taze yumurta üç kuruş, nefis kaşar kilosu kırk kuruş. Banyoya gelince kurnada sabunlanmak, duş yapmak, pisine girmek, çıktıktan sonra duş yapmak hepsi 16 leva, yani yirmi iki kurus! Sofya'da Bank. ya'ya otobüsler de işliyor. Gidip gelme on beş kuruş ahyorlar. Pazar günleri fevkalâde kalabalık olu yor. Banyonun önünde halk tıpkı Almanya'da olduğu gibi kö teşkil ediyor ve kemali sükunetle girmek için sıra bekliyor. Banyolarm sağ tarafındaki'daire kadmların, sol ta. rafmdaki erkeklerin dir. Şukru Kaya Bey dir ederek işi intaç etmektir. ölçüsü her vakit muvaff akiyette olamaz. Hele muvaffakiyetsizlik kanunla da olsa büyük bir nakisedir. İdare amirinin tutacağı nokta her gün daima ve daima muvaffakiyettir. Politikacılık ve bilhassa idareci lik her gün muvaffakiyetle beslenir. Küçük memurlar Refik Şevket Bey arkadaşımızın küçük memurlar hakkındaki sözleri ni zabıtlardan okudum. Küçük ntemurlarımızdan yalnız dahiliyeye ait değil diğerlerinin içinde de evsafı matlubeyi tamamile haiz ve memleket işlerini tamamile gördülerine kani olmadıkları vardır. Fakat bunu eski zamanın tahribatına vermek lâzımdır. Cumhoriyet memleketinin idaresini üstüne aldığı vakit bir çok işlerle karşılaştı. Bir kısım memur ların da harbi umumide altın ve saire kaçakçılığı ile ahlâkSan bozul muş buldu. Harp ve esaret ve istilâ bir çok memurların maddiyat ve maneviyatını tahrip etmirti. Bunlar islâh edildi. İrfan ve istikamet seviyeleri eskisinden çok yüksektir. Memurlar dan zamanın beklediği müsmir neticelerini alabilmek için daima ve daima bunları mürakabe ve teftişe tabi tutmak icap eder. İrtişa ve sair cürümleri için çıkardı ? ™.'z v e vi 's:J"*sı neticesi olarak her vekâletin he}3^• t""t:ivesi mütemadiyen teftişat yapmak?^ • . Teftişler iki kısım üzerinde olur. Ya vekâletin münasip gördüğü mmtaka larda teftiş yapılır veyahut şikâyet ve bir ihpar üzerine teftişe tâbi tutulur. Vekâletin teftiş heyeti 30 kisiden mürekkep olduğu halde 33 vilâyeti teftiş etmiş ve verditi lüzumu muhakeme kararı 600 den fazladır. Teftiş lâyihaları ise 1000 bu kadardir. Yalnız irtişa mes'elesinden dolayi adliyeye tevdi ettiğtmiz memurlarm adedi . Bunlarm hepsinin mü* • tehim veya mahkum olduğunu söylemek istemem bunlar teftişler ve tahkikler neticesi 1065 numaralı kanun mucibince adliye'ye teslim edilenleri arzediyorum, lüzumu muhakeme kararı alanlar başka, arzu ederseniz yekunun arzedeyim; 1600 numaralı kanunun neşri tarihinden nisan 932 tarihine kadar adliye'ye teslim edüelerin adedi 2258 dir. Doğrudan doğruya verilenlerin adedi de 54 tür. Binaenaleyh Refik Sevket Beyefendi biraderimiz haklı olarak temenni ettikleri teftiş ve mürakabe keyfiyeti bugünkü me murların yaptığı yanına kalır fikri doğru değildir. Hiç bir zaman kal mamıştır. Yanlarına kaldığını tarih bize göstermemiştir. Hiç bir şey olmazsa bile efkârı umumiye önünde rezil vaziyet ve mahrumiyet içine düsmüştür. Her halde takipten muvakkat bir zaman için kurtulmuşlar bile mürakabe olundukça bir gün behemehal adalet pençesinde kendilerini bulurlar. Müfettişlerin adedipin arttırılması ve vilâyetlere raptedilmesi elbette bu işi kuvvetlendirecektir. Bu münasebetle müfettişi umumilik lüzumu ve ehemmiyetinden bahsetmek isterim. Bu teşkilâtın bize ilk verdiği fayda doğrudan doğ idareciliğin ehemmiveti Biz memurlarımıza namütenahi salâhiyet vererek keyfî idareye kapı açmak istemiyoruz. Biz bu memleket te kanunu hâkim kılmak istiyoruz. Şahsî meziyetler kanunların çok dununda kalır. En büyük meziyet kanunları bilmek ve tatbik etmektir. Bu sözlerle Sırrı Beyin sözlerinin bir cok larma işaret ettim. Gene Sırrı Beye Dahiliye Vekâleti tecrübe ile mektebi olmıyan idarecilik hasletine ehem . miyet vermelidir. Mektebi olmıyan idarecilik bence her mesleğin mektebi olmalıdır. Behemehal asgarî malu mata her mesleğin ihtiyacı vardır. Bahusus idarecilik idareciliğin haiz olması lâzım gelen evsafı ilmiye diğer lerinden biraz fazladır. Bir hakimin şüphesiz vâsi malumatı iktisap ettikten sonra içtimaî malumata da vakıf olması lâzımdır. Fakat diğer idare memurunun bundan fazla bilmsrî lâzım gelen şeyler vardır. Çünkü kendisine verilen sahai mes'uliyet her gün bütün hâdisatı beşeriyeyi ihtiva eden bir faaliyet sahasıdır. İçinde mühendislik, doktorluk ve daha bir çok şeyler vardır. Tecrübe ile bir adam idarecidir diye bu kadar saha nasıl emniyet edilir. Bizim aradığımız ilk vasıf malumatı ilmiyedir. Mektebi olmıyan idarecilikten anladığım mintarafillah yetişen idarecilik demektir. Biz idarecilerin mintarafillah yetişeceğine kani değiliz. İnsanlarm okuyarak, çalışarak yetiştiklerine kaniiz. Onun için mintarafillah gelen padişahları da başımızdan attık. Memurlarıtrızda aradığımız evsaf budur. Şimdiye kadar idare amirlerinden'hakkında taBanyolarm ayrfa 4.000 leva alan kibat yaptığımız ve bir az da sertçe bir müdürü, 2,500 leva aylıklı iki davrandığımız memurlar vardır. Sekasadarı, 4,000 leva maaslı bir dokbebi bilhassa idare amirliği çok güç toru, bahçelere memur 3,400 leva tüf, kanunla eline verilmis bir çok aylıklı bir ağronom ve günde 50 leva takdir salâhiyeti vardır. Bu ihtiyaalan 14 bahçevanı var. ridir. Bu okorkürite dedikleri bir saBüyük kaplıcadan başka binnislâhiyettir. tcabı hal ve maslahatı takbe daha ucuz arka tarafta bir kü. çük kaplıca daha var. Onun da suları gara içmek yasaktır. Bu nizama ri. kükürtlü, o da romatizmaya ve saayet etmiyenlerden polis derhal ceireye şifa veriyor. Yalnız orası her za olarak para alıyor. çarşamba köylülere meccanen açıBankya'da on gün kaldım ve şu lıyor. Unutmadan söyleyim, kaph . kanaati edindim: Bulgarlar çalışıyor. calarda öteberi yemek, türkü çağırSELİM SIRRI mak, saatlerce oturmak, hatta si • Müfettişi umumilik bahsine gir mezden evvel bu teşkilâtın nasıl yapıldığını arzedeyim. Müfettişi umumilik 926 tarihinde bir kanunla yapılmıştır. Tatbikı ise 927 sonlarına doğru olmuştur. Bütçede karşılığı bulunmadığı için yalnız şark havalisinde tatbik edilmiştir. Müfettişi umumilik şarka girmezden evvel şarkta erat adedi 30 ile 40 arasında dolaşan 100 tane çete vardı ve Ağrıdağı'nda 2,000 silâhlı çete alayları mevcuttu. Cenup hudutlarımız akın diyar. ları gibi urbanm tecavüzüne maruzdu. Manzarai hariciye bu idi. Müfettişi umumilik ihdas edildiği vakit evvelâ 8 sonra 9 vilâyette gerek çete teşkilâtı gerek menfi propagandalar ve gerek eşkiya takibatı hakkındaki faaJiyetlerini teşdit etti. O günden bugüne kadar işleri mu vaffakiyetle görmektedir. Ahval ve erkam meydandadır. Bu doğrudan doğruya idarei umumiyeye ve asayiş ve emniyet mes'elesine ait olan bir keyfiyettir ki, esasen müfettişi umumîliğin tesisinde esas maksadı teşkil eden keyfiyet te bu olmuştur. Çetelerle mücadele mes'elesinde ilk defa yapılan şey tecili taktbat kanunu oldu. Bu kanun sayesinde şarkta ve cenupta bir çok asi aşiretler dehalet ettiler. Bir çok çeteler dağlardan indi, bugün onlar da memleketin birer sadık evlâdı olarak memlekete hiz met etmektedirler. Bir kısmınm yola getirilmesi böyle idarî olmuştur. Diğer kısmı hakkmda da amansız bir takip başladı. Bunlann içerisinde çok meşhur olanlar vardı. İlk hatıra, Bado, Seydiresul ve saire gelir. Bu şakiler de Erzurum'a TiacPaV^ğelebili • yorlardı. Bunlar son nef erine vanncıya kadar birer birer imha edildi. Bu adamlar Şeyh Said'in döküntülerindendi. Saydiresul ve sair bir takım adamlar çıkmışlar ve bunlar cenupta kuvvetli muavenetler görerek iyice işler yaprnışlardı. Bunlar da imha edilmiştir. En sonra Şeyh Tahir de nilen adam imha edildi. Ağrıdağı hareketi 930 da olmuştur. Onun teferrüatı burada çok anlatıldı. Ağrıdağı harekâtının âmilleri tamamile imha edildi. Edilmiyenler de kaçtı. Fakat bu sene kışın Ağrı'dan İran'a kaçanlar mevsimin tahtessıfır 3540 derece soğuk yaptığı bir sırada Ağrı'dan içeri girdiler. Oraya memur olan askerlerimız Ağrı'nın ta tepesine kadar çıkarak soğuklar içinde bir tek nefer kalmayıncıya kadar hepsini tepelediler. Yalnız bu sene şu veya bu maksatla dağa çıkıp hükumetin em rine itaat etmiyenlerden imha edilen lerin adedini okumak isterim. Belki h\r ibret olur. Sait Aziz çetesinden T '" C : T ! ; Diyarbekir çetesinden deli Fettah, Zazo Hasan, Somaki İsmail ve daha pek çok. Bunlardan 57 kişi bu sene imha edilmiştir. Daha imha edilmemis bir iki çete vardır. On lar da imha edildikten sonra şarkta asayiş normal bir hale gelmiş ola caktır. Müfettişi umumiliğin iyiliklerinden biri de orada harbi umumî ve mütareke zamanlarından kalan silâhlan toplamağa muvaffak olmasıdır. Bilirsiniz ki bir senede yalnız Mardin Vilâyetinden 6 bin mavzer toolamısızdır. Bunlar müfettişi umu> miliein teşkilâtın mesaisini tevhit ve tanzim ederek müstakim görüşlerî neticesi olmuştur. Şüphesiz ordumuzun 8 inci kolordu kumandanlarmın ve zabitlerinin yüksek kudretli gö rüşleri ve muvaffakiyetleri başta gelen âmillerdir. Bu vesile ile oralarda vatan ve cumhuriyet için çarpışan lara minnetleri arzetmek ve aziz kanlarını dökenleri rahmetle yadetmek vazifemdir. Fakat mes'eleyi hükumete ilk arzeden ve bu mes'elenin halli karanna vasıta olan müfettişi umumî İbrahim Tali Beyefendidâ. Müfettişi umumilik idarei husu • siye mesailinde de vilâyetlerin mesaisini tevhit etti. Karakolları yaparak yolların intizam ve emniyetini temin etti. Umran işlerine başladı. Mem lekete hiç bir f abrika yokken un f abrikaları açtı. Belediyelere elektrikler yaptırdı. Şark şehirlerimizde de garptekiler gibi umran faaliyeti başladı. Diyarbekir'in eski halini bilen varsa şimdi aradaki farkı takdirler gö rürler. Keza Osmaniye, Elâziz de öyledir. (Mabadi Var) \

Bu sayıdan diğer sayfalar: