16 Temmuz 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

16 Temmuz 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beylikköprü Tahkikatı bitti Bugiin Naf ıa Vekâletincl bir içtirna yapılacak Şu son zamanlarda ne galeyan! Bunu Fadıl Ahmed'in bir cümlesi uyandırdı; öyle bir cümle ki, içinde bulunan en tehlikeli unsur, ahenk arzusudur. Bir mektep çocuğunun vazifesindeki cümleyi hesaba katmıyarak imlâ yanlışlarmı öfkeli bir hareketle çiziveren muallim gibi, halk, bu muktedir dostumun kadınları tarif için irat ettiği nutukta kullandığı «müstehlik» ve «mühlik» tabirlerini diline dolarîı. Geçici heveslerin ve şahsî hisle Vaşington 15 (A.A.) M. Hc lâf mahiyetini haiz bulunmakta • rin meydanında kendimizi kapıp over âyan azasır.dan M. Bor=ıch'a dır. koyuverince, abes münakaşalarda ugönderdiği bir mektupta Avrupa'da Dostane itilâf kısmına gelince, bu mumiyetle pek uzaklara gitmeğe isaktolunan son itila.fi kabul etrni • vesika diğerinden tamamen ayrı ve tidadımız var. Kolayca muvazene yeceğini, çünkü bunun Cemahiri Sir John Simon'un beyanatından da mizi kaybediyoruz ve münakaşa Müttehide'ye borçlu olanların müşanlaşılacağı üzere Almanya'nın başnın ateşi gözlerimizi öyle kamaştıterek bir hareketlerinden ibaret bulıca alacakhları arasındaki rabıtayı rıyor ki, ad'eta, körleşerek ve senlunduğunu söylemiş ve böyle o!du • tanzime matuf ve binaenaleyh hiç deliyerek hemen şu kıymetlî koz ğu takdirde her hangi bir hatti ha kimseye karşı tevcih edilmemiş bureketin tayini için Amerikan milleti larımızdan mahrum kalıyoruz: DiIunmaktadır. üzerinde bir tazyik icrasına müsarayet ve tedbir. Avrupa hükumetleri arasında ade etmek niyetinde olmadığım ilâve Hiç şüphe yok ki Fadıl Ahmet istişari bir itilâf eylemiştir. yalnız müstehlik v^ mühlik kadınLondra 15 (A.A.) Hariciye NaM. Hoover, Cemahiri Müttehidelardan bahsetmek istemişti, ötektzırı Sir John Simon Lozan itilâfla nin Lozan itilâfîarı için fikrine miirının akdine hâkim olan dostane zih lerden değil; nutkunda bunun akracaat edilmemiş olduğunu ve bu sine delâlet eden bir işaret görme niyet dairesinde Avrupa'daki büyiik itibarla bu itilâflardan dolayı hîç dim. Evet, müsthlik kadınlar mevdevletler arasında bugiinkü bey • bir taahhüt altına girilmemiş buluncuttur ve mühlik kadınlar da var nelmilel mühim mes'eleler hakıkn duğunu beyan ederek mektubuna dır. Hiç kimse bunu inkâr edemez. da fikir teatisinde bulunmak mii nihayet vermiştir. nasip olacağına dair dün avam kaBahsetmek istediği onlar değil Sir John Simon tavzih ediyor marasında kendisinin yaptığı beyamidi? O halde niçin bu isnat, tam Cenevre 15 (A.A.) Sir John Sinata Italya'nm maslahatgüzarını bir hedef ittihaz etmediği kadm mon, beynelmilel matbuat mümes • muttali etmiştir. lara atfediliyor? O kadınlar ki, kö•illeri müvacehesinde Fransız . BüSir John Simon Avrupa hükumetşelerinde, çemenlerdeki menekşeler yük Britanya emniyet itilâflarınm leri arasında böyle bir itilâf akti gibi, nisvî faziletlerinin înce rayihariçte, hususile Vaşington'daki tariçin lngiltere tarafından yapılan tezı tefsîrine ait karışıklığı izaleye halarmı neşrederler. şebbüse Fransa hükumetinin muvagayret etmiştir. ötekilere gelince, her birerimiz on. fakat ettiğini de büdirmiştir. Bu itilâf Sir John Simon'un da ları tanırız ve onları bilmiyelnere, îtalya'nın Londra maslahatgüzarı kaydetmiş old'uğu veçhile Cemahiri yahut inkâr edenlere Mahmut Ye tngiliz teşebbüsüne İtalyan hüku Müttehide'ye olan borlçar mes'ele sari'nin o harikulâde güzel « Su metinin memnuniyetle iştirak ede •ile hiç bir suretle alâkadar olma Sineklerb ni tavsiye ederiz. ötekiler. ceğinin Hariciye Nezaretine bild*makta ve Avrupa'nın içinde bulundiyorum, mühlikler ve müstehlikler rilmesi için hükumetinden emir alduğu müşkülâtın hal ve tanzimi icin mevcutturlar ve onların zümresi, mıştır. yapılmış, bilhassa Avrupaî bir iti bir takım süprüntülerden ayıklan ması lâzım gelen cemiyette bir tufeylî yığınıdır. Benim bu satırlarda kendilerine verdiğim kıymetin ve gösterdiğim hürmetin çok fevkinde kadınlar tanıyorum. Fadıl Ahmed'in de bun • ları tanıdığmı biliyorum. Biliyorum ki, o ilcaî müdahalesi esnasında hiç blrini aklına bile getirmiyecek kadar onlar a hürmeti vardır. Bence bu nutku haksız olarak feminizme karşı Ankara 15 (Telefonla) SonbaAnkara 15 (Telefonla) Beyliktevcih edilmis bir hücum saydılar. hara doğru başlaması mukarrer haköprü kazası hakkındaki tahkikat Esasen feminizm nedir? Lugat va nakliyat postalarmm Tayyare Ce bize ctiyor ki, bu, kadınm cemiyet mahallen tetkikata memur heyet • miyeti tarafından idare edileceğini lerin raporlarile tekemmül etmiştir. teki vaziyetini ıslah ve haklarını bildirmiştim. Hükumet nakliyat için Bu işe memur Naf ıa Vekâleti ve Devmüdafaa etmektir, ilâh... elinde bulundurduğu tayyareleri Celet Demiryolları idaresinin heyetleKürenin her tarafmda yığınlarla kadınlar ayaklandı, vaziyetlerini ısrinin raporları yarın Nafıa Vekilinin miyete devretmektedir. Posta Müdiriyeti Umumiyesi ve Cemiyet erkânı lah etmek ve erkekler tarafından ihuzuru ve bazı mütehassısların iştibu husustaki mukaveleyi hazırlamak dare edilen bir cemiyete, gittikçe rakile yapılacak içtimada tetkik ve üzere müzakerelere başlamışlardır. artan haklarını zorla kabul ettir münakaşa edilerek asıl sebep teşhis Tayyare Cemîyeti devrü teslim mumek istiyen kadınlar. olunacaktır. amelesinden sonra derhal küçük kad. Şayani takdir bir gayret sarfe Diğer taraftan demiryollarmın va. rolu bir teskilât yaparak posta seferdildi; bunun manası anlaşıldı mı ve ziyetine dair müfettişlerin hazırla lerine başlıyacaktır. Yalnız bu postabu gayret mahalline masruf oldu dıkları, fakat bu hâdise ile alâkadar larla nakledilecek mektuplardan alımu? O ayrı mes'ele, çünkü bazan olmıyan bir raporun da bu içtimada da insan aksi tarafa ırayret sar nacak bedeller bîraz f azla olacak ve feder. . tstanbul'la Ankara arasında bir samüzakeresi muhtemeldir. Kadınlar mes'elenin aslında hakbah ve bir öğleden sonra olmak üzere lı idiler ve eğer gittikçe dallanıp günde iki sefer yapılacaktır. budaklanan bir taşkinlık derecesinAnkara 1 5 Yeni icra ve iflâs deki fikîrîere sapmasalardı, haklı kanununa göre Temyiz mahkeme olmakta daha fazla devam edeceksinde teşekkül edecek yeni dairenin lerdi. Ben kıymet derece ve tnünaazalarını Adliye Veklâeti intihap sebetlerinin birbirine karıştırılma Ankara 15 (Telefonla) Anka encümeni pazartesi günü toplanarak sından korkuyorum ve sakın, diyora'da bugünlerde sıcakîar dehşetli art»eçecektir. rum, kadınlar erkeğin yanında mevmıştır. Bir çok aileler yaz mevsimini ki almakla kalmıyarak hatlerini tegeçirmek üzere muhtelif yerlere git cavüz etmesinler; sakın ahmakça mektedirler. Her akşam yolculann fazbir kıdem ve teşrifat mes'elesi çıklalığına binaen îstanbul trenine de fazmasın ve tabiatin değişmiyen ka Ankara 15 Maliye Vekâletî gay la vagon ilâve edilmektedir. Sıcağın nunlarmdan ihtiyatsızlıkla uzaklasşiddetinden bir çok hanımlar çorapsız, rimübadil bonolarmın kıymetlendimaşmlar ? erkekler ceketsiz gezmektedirler. rilmesi için memleketin muhtelif yer. Ben biraz acemice söz söylüyorum, lerinde ayni zamanda emlâk müzaçünkü mücadeleci hemşîrelerimi uRio de Janeyro 15 (A.A.) Eyayedesi yaptıracaktır. Bu cümleden zaktan takip ile iktifa ediyorum. letler tarafından takviye edilen hüFeminist değil miyim? Şüphesiz, olarak yakında Mersin, Adana, Samkumet, kıyamı bastırmak için bütün fakat ben bu kelimeye pek az kasun, Tekirdağı, Ayvalık, İzmir'de kıtaatı tahşit etmiştir. dınm kabul edebileceği erkekçe bir geniş mikyasta emlâk müzayedesine Dahilî bîr harbe mâni olmak mak mana veriyorum. başlanacaktır. İstanbul'da da gayrisadile sarfedilen gayretlerin bir müBen kadm olarak ve fert olarak mübadiller hesabma mallann satışa tareke ile neticelendiği şayiaları dedeğerimin ne olduğunu biliyorum çıkarılması takarrür etmiştir. veran etmektedir. ve doğrusu neden yerimi erkek ra Amerika'da kızılca kıyamet koptu! Bence•• Feminizm Camhtmyeı İLMÎ MUSAHABE SOFYA İNTİBALARh 8 \ Fad.il AhmetTe: Unvan Bayrak demektir! Küflü bir meskenet kokusu veren bu nisbette şümullü bir unvan lâzım değil midir? Asırlardanberi adî bir sihirbaz feneri rolünü ifa etmekten başka bir muvaffakiyet gösterememiş bir nezarete alem olmuş (maarif) kelimesi çoktan halkın nazarmdan düşrniiş ve kirlenmiştir. Unvanlar, bayrak gibidir; gölgelerinde toplanacak ordulara Himat telkin etmeli, mazinin şanla dolu hatıralarmdan dimağda nafi telâhuklar meydana getirmek suretile azimü imanı yükseltmelidir. Memleketimizîn temiz kalpli ve fedakâr irfan unsurunu teşkil eden muallimleri de, işaret ettiği izlerde kuvvetli adımlarla yürüyebilmek için böyle bir vazih müş'ire çok muhtaçtır. Uzun senelerdenberi memleketi • mizde tatbik ediyoruz zannederek hem kendimizi ve hem etrafımızdakileri aldattığımız Lâtin sisteminin ve bahusus Fransız teşkilâtırun başındaki nezaretin unvanını bile doğru dürüst taklit edememişiz. Umumun tedris, terbiye ve irşat mefhumlarını ihtiva eden (İnstruc tion publique) tâbirine mukabil kı saca (maarif) deyip geçiyormuşuz. Başmuharririmizin daha iyisi bulunabilmek ihtimalini de kaydederek alelâcele teklif ettikleri (millî talim ve terbiye vekâleti) ifadesi, kendi sinden tiksinilmiş (maarif) lâfzından bin kere daha canlı ve mensuplarma neş'e ve gayret telkin eden ruhî mıknatısiyeti haiz bh unvan olur. Bir maarif memuru, millî talim ve terbiye vekâletinin bir uzvu oldu ğunu öğrendiği zaman, mükellef ol duğu vazif enin cins ve mahiyetini daha güzel anlar, icraatına o ruha müteveccih bir istikamet vermeğe çalışır. Kelimenin aslında hiç bir kusur olmasa bile devri sabıkın bu unvan altmda gösterdiği maskaralıklar yü zünden halkia maarif lâfzından küflü bir miskenet kokusu almması tabiati saniye hükmüne girmiş.tir. Güzel unvanların birer manevî fej^iz kaynağı vazifesini görebileceğini ileri sürerken, işin maddî cihetinin de ihmale asla tahammülü olmadığım söylemek yani . bir çiçekle yaz ola mıyacağını da anlatanak rktiza eder. Eski asılzadeler gibi yalnız un vanımızla iftihar ederek gene yerimizde sayar, uzun tecrübelerle tatbîkî kıymetleri teeyyüt etmiş terbi ye ve talim metotlanndan birini tam mana ve teşkilâtile birlikte memle ketimize sokmağa candan teşebbüs etmezsek, beynelmilel ilhn yolculan arasma girebilecek salâhiyette va tandaşlar yetiştirebilmek mefkure sine hiç bir vakit kavuşmak imkânını buiamayız. ABDÜLFEYYAZ TEVFİK ait işler, kadının da kendisine ait işler vardır. Mademki uzvî olarak ta, ruhî olarak ta, içtimaî olarak ta hayat, kadina bağhdır, bu iş onun bütün varlığını dolduracak kadar büyük ve güzeldir. Bana erkeğin zalim ve düşman olduğu iddia edilmesin, bazan öyledir, fakat ekseriya hâmidir, müdafidir!.. Velhasıl erkek bizden ne daha iyi, ne daha fenadır, çünkü eşimizdir, kardeşimizdir. LÜSİYEN ABDÜLHAK HÂMİT Bankya parkmda Bazı günler sabah kahvaltısm * dan sonra, bazen akşamüstleri k.>n hcaların arkasındaki bahçeye gider. Orada bir taraftan kuşlann bir tarftan cocvk^ann cıvıltılari'M din lerim. Bu bahçe bana daima Berlin'i hatırlatır. Uç sene evvel bir yaz orada üç ay kadar kalmıştım. Ve her sabah parklan ziyaret ederdim. Malutn ya Al man'ların bahçe merakı, her adım başında belediye türlü çiçeklerle süslü parklar yapmış. İşte bu da öyle temiz, şık bir park, rüzgârlardan mii. teessir olmasm diye etrafını dairen madar tnail bir çemenli satıhla ku şatmışlar, onun da üstüne birer metre aralıkla kavak ağaçlan dikmişler. Kenarlan beyaz, sarı, kırmızı renkli güllerle donatmışlar. Bodur güllerden, menekşelerden, miyozotizlerden atlarmı bilmedi ğim türlü çiçeklerden uya gibi çi > çeklerm üstünü işlemişler. Orta yerde dokuz mermer sütun üstüne bakir kubbeli bir sebil kon durmuşlar. Sebilîn üç arslan ağzmdan mu temadiyen kükürtlü sıcak, fakat taamı leziz maden suyu akıyor. Etraf^ ta ince zincirlerin ucunda temiz kalaylı taslar asılı. Altı bahçıvan sa bahtan akşama kadar otları temiz » liyor ve çlçeklere su veriyor. Bahçe ^ nin bir kenarmdaki kum havuzunda üç dört yaşmda çocuklar oynuyor. Bahçeyi kuşatan yerli kanapeîerde bu tabiatin güzelliklerini temaşadan zevkalanlar oturuyor. Banyolardan istifade etmek için gelen vakti y e ' rinde insanlarm arasmda gocuklu köylüler de yer alıyor. Akşam fi zerleri daha kalabahk oluyor. Yalnız çok hoşuma giden Buljrar çocukla nnm terbiyesidir. Hiç bir çocuk ç î çeklere el sürtnüyor. Hatta bazen mini, mînî kovalanm sebilden dol . durnp cicekleri sulayan çocuklara fâ le tesadüf ettim. ^ Bu parkın arka tarafını gîttilcçe yükselen bîr sırt teskil ediyor ki, guzel bir orman haîindedir. Ormanm kenannda tuğladan yapma bir ki lisecik var. Pazar günü köylüler akm, akın taşınıyor. Simdi onun yanında mermer sütunlarile yükselen koca bir kili^e binası yapıyorlar. Bir aya kadar bitirecelkenniş. Tahkik ettîm. O ormanm bulom#«ğu yerler vaktüe Raşit Beyin çiftliğine ait îmiş. Şimdi sabık Maliye nazırlarmdan mah olmuş. Köylü ibadet etsin dîy« ormanın kenarma bütün masrafı kendine ait olmak üzere bu kiliseyi yaptırıyormuş. Şimdiye kadar bir mîlyon yüz elli bin leva sarfedilmiş. Ben katolikleri çok dindar zanne derdim. ortodokslar da onlardan hiç geri kalmıyor. Kiliseden medet U man ne kadar çok Bulgar var! SELtM SIRRI Lozan'da aktedilen son itilâfîarı tanımıyorlar! «Maarif» kelimesini basımızdan atalım! Muhterem Başmuharririmiz Yunus Nadi Bey gene parmaklarını en müzm:n yaralarımızdan birinin üzerine daha bastılar. Gazetemizin 10 temmuz tarihli ve maarif mi, yoksa millî taüm ve terbiye mi? unvanlı başmakalesini oku yanlar bu (sehli mümteni) buluşun pek yüksek isabetini elbette takdir etmişlerdir. Kanaatlerini izah için yaptıkları (fes) teşbihi ile serdettikleri hikâye enfestir. Mes'eleye halkın anlıya bileceği manayı vermek için bundan güzel teşbih, o hikâyeden uygun misal bulunamaz. Isim deyip geçmemeli, teşkilâtları klışeliyen unvanlarda pek mühim tesirler gizlidir. İyi intihap edilmiş bu gibi remizler, senelere yayılarak tatbik edilecek programların zübdesî ve mürşididir. Memura vazifesinin nevi ve hu dudunu çok açık bir surette daima ihtar edecek olan manevî münebbihlerin faydaları tahmin edildiğinden fazladır. Sönük ve müphem bir unvandaki menfi tesirli mıknatısiyet, müstakim yollara doğru inkişaf edebilecek gayretleri uzun seneler durdurup işe yaramaz bir mahiyete sokmağa kif ayet eder. Maarif unvanmm devri sabıktakî, ruhsuz, tatsız marifetlerini çok gördük, rica ederiz artık nurlu yollan mızın üzerine uyuşturucu gölgelerini düşürmekte ısrar etmesin! Zira ilme, irf ana susamış bütün gençlik, açık ve özü sözü doğru bir unvanın yani tebellür etmiş müfit prensipleri remzeden itimada çok lâyık bir kanaatin. işaret edeceği temiz ve pürüzsüz yollarda yürümek ve yükselmek ihtiyacı içinde çırpınıyor. Zaten marifetin cem'i olan maarif kelimesinin lugat manasmda da zamanın icap ettirdiği derecede şümullü bir kıymet yoktur. Bu nevi devlet teşkilâtından zamanın beklediği şeyler pek çoktur; mekteplerde yaptırılan tedrisat, intizar edilen neticelerin küçük bir kısrnıdır. Halkın tenvir, ikaz ve irşadı, memleketin harsî, ruhî ve flkrî ihtiyaçla • rının tatmini, nebatat ve hayvanat bahçeleri gibi ilmî müessesatın ihzar ve idamesi, müzelerin atikiyattan baş. ka fennî, sınaî ve içtimaî şubelerinin ihdası, akademiler ve ilmî cemiyetler tesisi, ilmî muhalledatm sıhhat ve sür'atle lisanınuza naklinin himaye ve teşviki, millî lisanımızın tesbit ve tensîki... gibi manevî zaruretlerimizin bir an evvel ihyası hep bu vekâletin uhdesine tevdi edilmiş millî vazifelerdendir. Bir kısmını yukarıda saydığım mü. kellefiyetleri idare edecek vekâlete kibimle değiştirmem lâzım geldiğini anlamıyorum. O zavallı rakip bizim itimadımızı, teveccühümüzü, menfaatimizi, muhabbetimizi, aşkımızı kazanmak için Titan'Iara mahsus bir gayretle, asırlardanberi uğraşıp d"uruyor. Kendini feda etmek itibarüe, o bizden daha hilesiz ve halistir, çünkü o nun fedakrâlığı nisbetinde bizim taleplerimiz artıyor ve biz «pek az» «azıcık» merhalelerini aştıktan sonra cok istiyoruz ve. açık olalım, «fuzulis> ye kadar varıyoruz. Kadının içtimaî vazifesi öne ko nuyor. Kad'ının bir tek vazifesi vardır ve mukaddestir; bu, kelimenin asil, mütekâmil, yüksek manasile kadm olmaktır. Erkeğin kuvvetli elinin içine, kadm dost bir el koymalıdır, içtimaî mes'eleleri beraber düşünmelidirler vc umumun nef'i için onları beraber halletmeğe çalışmalıdHrlar. Erkeğin yapacağı erkeğe çoğalıp azalan karartılar. «Çay iç!» diyordu bir tanesi. Ve gözleri büyüyerek, hiç kırpılmadan, yüzüne doğru yanaşıyor ve tekrar ediyordu: «Açılırsın, diyordu, çay iç, çay iç, açılırsın!» «Kulağmda kalan ve dirilmeğe bashyan bu sesleri, manasmdan ziyade kuvvetli tonu, edası ve «Ç > harfinin bu kelimelerde fazla bulunması delâletile hatırlıyordu. Hep o ses, hâlâ, bazan iki nokta kadar küçülüp uzaklaşıyor ve kulağmda çınlıyordu: «Çay iç, çay iç, çay iç.» «Otelciye de emretmişlerdi: « Odasına çay götürünüz! «Çay iç, çay, çay, açılırsın, çay iç. «Boynu uzadı ve bakışları fincanı ağzına kadar dolduran soğumuş çayın derinliklerine bir dahp çtktı. Fakat hemen gözlerini kapamıştı. Bir denbire, bütün vücudünü allak bullak eden şiddetli bir sarsmtı, bir titreme, bir göz karartısı, bir bulantı... Ait çenesi her yerinden fazla titriyordu. Korku ile gözlerini açtı ve gene o İngîltere, Amerika'yı tatmine ve yeni bîr Avrupa mîsakı yapmağa çalışıyor Hava postaları Başlıyor Nakliyatı Tayyare Cemiyeti idare edecek Temyizdeki yeni daire Rusya kat'î Cevap istiyor Eger harp gemileri tenzil edilmezse... Cenevre 15 (A.A.) Terki teslihat konferansı nezdindeki Sovyet heyeti murahhasası Sir Jhon Si mon'la M. Benes'e asgarî metalibi muhtevi bir vesika tevdi etmiş ve bu talepler kabul edilmedikçe hiç bir sureti halli tasvip edemiyeceğini büdirmiştir. Mezkur heyeti murahhasa, konferans riyaset divanından her iki içtima devresi arasında muhtelif sı nıflara mensup harp gemileri tea lihatmdan cem'an yüzde 33 1/3 nisbetinde tenzilât icrasmı istihdaf eden amelî teklifler tanzim ve serdetmesini talep eylemektedir. Ankara'da sıcakîar Çorap ve ceketleri atürdı Gayrimübadil bonoları kıymetlendiriliyor Brezilya'da gene isyan Hitler evlenlyor Alman nasyonalistlerinin reisi Her Hitler'in meşhur bestekâr Vagner gelini Madam Winifred Vagner'le evleneceği teeyyüt etmektedir. îzdîvaç merasimi yakında, musiki âlemi merkezi olarak tanılan Bayrenthte yapılacaktır. Madam Vagner'in zevci 1930 da ölmüştü. Bir Tereddüdün Romanı kat bitmiyordu. Bu hal çok uzun, saniyelerle, belki d'e iki üç dakika sürmüştü. «Başını sola doğru çevirdi. Ken dinden dışarıda bir yardım arıyan, imdat istiyen bakışları, cansız ve kuPeyami Safa ru eşyaya sürtünerek yoruluyor ve rastgele bir noktaya düşerek olduğu DİİtlkÜ tefrİkatÜn hulâsaSİ IMuallâ aahifelerini karıştırdığı birgibi kalıyordu; bir aralık yatağımn kitabm hep ölüme ait fikirler ve hayallerle dolu olduğunu görüyor ve bu başucundaki dolabın üstüne ilişmişti. eseri okumahta bir tereddüt geçiriyo r, nihayet kitapta, xBeni yalnız bı • Evvelâ hiç bir şey görmeden oraya rakmayımz!» diye sık nk tekerrür eden bir cümlenin uyandtrdığt merckla bakıp durdu. Yavaş yavaş surahi, okumağa başhyor: Bir otel odastnda iitremeler ve baygınhklar içinde kıvbardak, tabla gibi cam eşyanın pa ranan, Slüm tehlikesi geçiren bir adamın sabahleyin uyamşı. Geceyi müprıltıları gözlerini ayıltıyordu. Fakat hem olarak düşünüyor ve otelin kapısında üç gö'lge hatırlıyor.~\ bunları birbirinden ayıramadı. Sonra bir gazetenin beyazını mermerden iyice farketmek îçin azar azar, fakat Bazan bunlarm yalnız gözlerini ve ba ranlığa inen yokuşun sonlarında rüısrarlı bir gayret göstemeğe başladı. yetini kaybediyordu. Sonra büyük bir zan da yalnız seslerini hatırhyor Gitgide muvaffak oluyordu; ve ni korku ile gözlerini açıyord'u. Ben muş. «Çay i ç b Diyordu biri. Sonra hayet hepsini görebildi: Surahi, barIiğini canına bağlıyan yegâne duygu şuuru karardı. Bütün bu hatıraların dak, tabla, sigara paketi, bir gazete, yerinî bir tek d*uygu, fena bir duygu, üstünde bu korkunun müthiş bir akitaplar ve bir şeyler, bir şeyler arağırlığı var. Göğsünde, karnında, bir fenayım, fena oluyorum, çok fena sında, ağzına kadar dolu bir çay finyerlerinde gezinen bir şeylerle be yım duygusu kapladı. Gözleri bir canı, bunu görür görmez, içinde bîr raber, ekşi gazler halinde, sanki noktaya ilişip kalıyordu ve derece ses parlayıp söndü: «Çay îç!» sonra bu fena hiş te ağzından çıkıyor, faderece körleşiyor ve aydınhktan kagene otelin kapısı. Uzalıp kısalan, CUMHURİYET'in edebi tefrikası: 2 Muallâ bundan evvel Vagner'in ha« soğuk çayı gördü. Üstünde sigara külyatına dair bir kitap okumuştu. Şimleri yüzüyordu. Kara kırmızı bir su. Dîbinde, kıyılmış kertenkele ve yılan di, içinde, ondan kalan tadı arıyor. Bu kitabı elinden bıraktı ve başucunparçalan varmış gibi, midesini bu dan ayırmadığı öteki eseri aldı, «evIandırmıştı. Gecenin bütün pis havasını, esneyişleri, nefesleri, geğirtileri diği ve etrafını çizdiği sahifeleri açtıf Boğucu rüyaları arasında, harikuve gecenin bütün zehirini içine çekelâde güzel bir mırıltı ile ve almnda sırek ağır ağır soğuyan bu çaydan o kadar iğrendi ki hızla yatağm içinde cak dudakiarın dokunuşunu hissederek uyanan Wagner'in karısmdan ayrı doğrulmak istedi. Fakat, birdenbire, lısı. Gündüzleri susan ve geceleri de ağzından...» Muallâ kitabı kapadı. Hayır. Oku gondolların uzaklardan gelen şarkılarile boğuk boğuk ses veren eski yamıyacak. Bir roman kahramanı, Venediğ'in ruhu. Şuraya buraya serher şeyden evvel, kendisile beraber pilmiş, namütenahi bir çizgi üstünde yaşanacak sevimli bir arkadaş olmalıdır. Muallâ'nın böyle ne kadar dost. sıralanan yassı adalar. Tristan'ın ikinci perdesini yazarları var. Onun için, ekseriya, romanken Wagner'in geçirdiği ruhî anlar dan ziyade meşhur adamlann hayatnerede? iGökte parhyan yıldızlar ve larını anlatan hakikî eserler oku • muştu. Bu kitabm da ismi öyle bir şey etrafımda deniz mazi nerede, ati nerede? Pembe ve saf bir aydınlık ' vadediyor: «Bir adamın hayatı» ne hayat! Muharrir mi? Kim bu adam? içinde hep yıldızlar görüyorum ve | sandahm küreklerin tatlı şıpırtılan Muharrir olacak. Türk. Niçin böyle arasında kaybolup gidiyor.» bir otelin yatağuıda kıvranıp duru (Mabadi var) yor? Aman o çay.

Bu sayıdan diğer sayfalar: