25 Ağustos 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

25 Ağustos 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Agustos 1923 = 1 FAYDALI B.LGÎLER Amerika'ya ilk gidenler Epeyce zamandır Norveç'liler Amerika'ya ilk ayak basan ada • mın Kristof Kolomp olmadığmı iddia ediyorlar. Eski bir Norveç efsanesine göre ta 1170 senesinde bazı Norveç'H gemicilerin Amerika'ya gittikleri ve orada yerlilerle temasta bulunduklan, sonra kendilerinden bir haber ahnamadığı zikredilmek tedir. O halde bunlar orada nesilTerini üretemeden birer birer ölüp gitmişler demektir. Bu he Çocuk masalîarı IGeçen defa çıkan kısmın hulâ »an: Bir kralın Olivya isminde bir genç kızı var. Bunu Roland adalı amcazadesile evlendirmek istiyor. Halbuki kız bir bahriyeliye varmak arzusunda... Babası evvelâ buna ifıraz ediyor. Sonra kendi mazisini hattrhyarak razı oluyor ve tahttnı facını kızma terkedip oluyor. Kraliçe olunca ilk işi tabiî bahriyeliyi arat tırmak oluyor. Heyhat onu bulmak kabil olmıyor ve Kraliçe bir baktcı kadma müracaat ediyor.] ÎM MEMLEKETTE COCUKLAR Ijrierakh şeyler) Tahtelbahirler arasında Tasavvur edin ki üç tahtelbahir müşterek bir vazife aldılar. Yap tıkları hareketlerden birbirlerini haberdar etmek lâzım. Suyun yüzünde iken iş kolay. İşaretle anlaşılır. Peki ya suyun içinde da] dılar mı ne olacak? Çünkü elektrik mevceleri su da işlemez ki telsiz telgrafla konuşabilsinler. Fakat her işin kolayını bulan medeniyet buna da bir çare düşünmuüş, telsiz telgraf ve telefon muhaberelerini «ulira İhtiyar kadın kraliçeye: Sultamm, dedi, mademki o bahriyeli gayet iyi bir musikişinastır. Sizi büyük musüri âletfe rinden biri şekline koyup diyar diyar dolaştıracağım. Hakikaten bir dakika sonra kraliçe bir keman şekline girmiş, bakıci kadın da onu bir eskiciye satmak istemişti. Eskici ketnanı evirdi çevirdi: Kıymettar bir şeye benzi yor amma, dedi, şurada iyi keman çalan ve güzel şarkı söyliyen bir dostum var, bir defa da o bak sın! O, komşu hükumetin bah riyelilerinden biridir. Hatta hükümdarlan onun musikiye olan istidadmı takdir ederek yanına almak istemiş amma mübarek a dam razı olmamış. Kendi keyfine uyarak gezip tozmağı tercih et • miş. V r Eskicinin verdiği bu tafsilâtı işiten kraliçenin birden yüreği hopladı. Fakat keman halinde olduğu için tabiî elinden ne söz söylemek, ne de koşup bahriyelinin yanına gitmek gelmezdi. Bakıcı kadın: Pekâlâ, dedi, şu bahriyelinin nasıl keman çaldığını ben de işitmek isterim!. Eskici: Baş üstüne! Cevabım verdi. Biraz sonra ya nında bahriyeli olduğu halde geldi. Delikanlı musiki âletini çenesine dayadı. Yayı üzerine te mas ettirip çalmak üzere idi ki: Ah, dedi, şu güzel kemanı satın alabitsem! Ne yazık ki o kadar zengin değilim! Ve başladı hazin bir parça çalmağa. Tesadüfe bakm ki bu vaktile Olivya'nın sahncaktan işittiği hava idi. Onun ne yanık bir şey olduğunu bakıcı kadma da anlat • mışb. Bakıcı kadın bu besteyi i şidince işi anladı. Bahriyeli parçasını bitirir bitirmez kemanı delikanlının elinden aldı. Yere vu rup kraliçeyi asıl haline koydu. Mu mucize karşısında zavalh delikanlı az kaldı aklını kaybe decekti. Bereket versin Olivya hemen başından geçen macerayı anlatmıya başladı. Genç kız hi kâyesini bitirdiği vakit bahriye li de Olivya'yı ayni kuvvet ve muhabbetle sevdi. Yalmz: Küçük hanım, dedi, zevciniz olmayı memnuniyetle kabul ederim, fakat sevgimin bu kuvvetine rağmen Kral olmak mes'uliyetini deruhte etmek istemem! Olivya biraz düşündükten sonra şu sözleri söyledi: Ben de ayni fikirdeyim! O halde memleketin idaresini Ro land'a bırakırız. Yarından tezi yok yelkenleri ipekli, tayf aları hep neş'eli insanlardan mürekkep bir gemi hazırlanmasını emrederim. Gezmekten bıkıncıya kadar dünyayı dolaşır dururuz. Krafiçenin arzusu veçhile her ikisi de bir hafta sonra bu tatlı seyahate çıktılar. Heyhat ki saadetleri çok devam etmedi. Olivya geminin güvertesine kurdurduğu sahncaktan denize düşüp boğuldu. Bahriyeli de ölünciye kadar Olivya'yı unutamadı. Ne zaman onun salıncakla sallandığı bahçenin önünden geçse par makhğına dayanıp genç kızın çok sevdiği şarkıyı söylüyor ve bunu işitenler gözlerini yaşannaktan, kalplerini sıkışmaktan mene demiyorlardı. Bitti Küçük h'anim ötomöbil kuUaniyör. Şu hale, tavra ve bakîşa dikkat edin. Hakild bir şoförden zerre kadar farkı yok. Dünyanın acibeleti saba nazaran Norveç'lilerin yeni Dünyayı bir kaç asır evvel keş • fettiklerine hükmetmek lâzım geliyor. Fakat bu gibi iddialar malum ya efsane ile isbat edüemez vesika bulup göstermek icap e der. son» vasıtasile temm etmiş. «UItra son» un manası kulağın işi temiyeceği derecedeki hafif te mevcelerdir. Bu temevvüçler e • lektirk mevcelerinin aksine su dan geçmektedir. Bir taraftan bu mevceler verilir, diğer taraftan da telefon edilirse, tıpkı karadaki gibi pürüzsüz konuşulabilmektedir. Yeni şekilde bir idman Şişmanlamak, ince ve zarif kalmak bugün her erkek ve her ka • dmın gayei hayalidir. Bunu temin için bir çokları her türlü sporu yapmakta, bazıları da aç dur • makta, fazla yemek yememek tedirler. Sağırlar müessesesi İnsanın hangi uzvuna bir noksan anz olacak olursa orası fazla kıymetlenir. Bu arada tabiidir ki körlük, dîlsizlik ve sağırlık âlilliHindistan kadınları Pagot'lardan ğin en elimlerindendir. Almanya'birindeki mukaddes havuzda da sağırların iztirabmı kısmen gi" çamaştr yıkıyorlar * dermek için hueusı oır müessese Çin ve Hindistan'daki süslü tesis etmişlerdir. Burası büyük bir köşklere pagot namı verirler. Çin'salon üzerinde on beş ikametgâhde olduğu gibi Hindistan'da da tan mürekkeptir. Salona bütün saîerle süslerler. Sütunlarının ve bunlardan on binlerce vardır. ğırların işidebileceği tertibatta ve merdivenlerinin mermerleri çok Sade şehirlerde, kasabalarda dekuvvette bir radyo makinesi konuzak memleketlerden getirilir. ğil, köylerde de pagot'tan geçilmuştur. Kapılar, telefon ve saire Hindistan'ın en meşhur Pagotu mez. zillerle değil, elektrik lâmbalarile «Siringam» daki Pagottur. Bu âHindistan'da bütün Pagot'lar ayişletilmektedir. Sonra sabahları da deta kocaman bir şehirdir. İçinde her yatak odasında muayyen saat ni şekildedir ve içlerinde öküz,may 1040 sütunlu büyük bir mabet gelince yorganları kaldıran ter mun, papağan gibi mukaddes vardır. Bu Pagotu ziyaret eden tibat yapılmıştır. Sağırlar sabah hayvanlann heykelleri vardır. seyyahlar hayretten hayrete düş zili yerine bununla uyanıyorlar. Pagot'ların mabetlerinin yanında mekte, mütehassıslar bizim AyaBu müesseseye birden öyle rağbet mukaddes hayvanlar da bulunur. sofya camiiyle, Roma'daki Sençoğalmıştır ki yanında bir tane Bu hayvanlar daima taze su ile piyer kilisesi derecesinde bir eseri daha yapıhnak ihtiyacı hasıl ol beslenir. san'at addetmektedirler. Hindismuş. Galiba sade sağırlar değil, PagotTara Çin'liler ve Hİnt' tan zaten ötedenberi sinesinde bu şehirlerin gürültüsünden bıkan liler aklın almıyacağı derecede türKi acibeler bulundurmaktadır bütün insanlar oraya dolmuş! masraf ederler. Minarelerinin â • ve bunların çoğunu orada vak tile hâkim olan Türk'ler tarafınlemleri altın kaplama pirinçten Âğustos bulmacas* dan yapılmıştır. dir. Dıvarları çok kıymetli çini ıııııııınıınMnııııııııııııiMiıııiMiıııııiMiııııııııııııııııııııııııııııııııııııuıııııııııııııiMiıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııınııııını Eğlenceli oyuncaklar j Fakat Cenubî Amerika'da Ar jantin hükumetinin merkezi olan fiuenos Ayres'te Kastro ismin • de bir resün muallimi şişmanla mamak, ince ve zarif kalmak için yeni bir çare bulmuştur. O da ayakla resim yapmak. Tabiî bu mahareti elde edebilmek için muhtelif şekilde garip ve sıhhî vaziyetler almak icap ediyor. Binaenaleyh bu gayretle hem güzel san'atlardan resim gibi mühim bir şubede muvaffak olunmuş, hem de ince, zarif kahnmış ola cakhr. 1SII Hi 1 ! I i K R M U M R «M .0 T A A L A K B A U T R A Köy plâjındaki yavrular düğünüz resmin aynini, lâkin boyu 20 santimetre uzunluğunda olmak üzere, çiziniz. Etrafını kestiğiniz gibi a b c ile gösterilmiş noktaları da oyunuz. Baş ve ayak taraflarını biraz kolalayıp ince ve büyükçe bir kâğıdm üstüne yapıştınnız, o suretle ki Karagöz'ün be'fi kâğıttan iki santimetre kadar ileride kalıp bükülsün. Sonra bu kâğıdı dar bir kapi aralığma mıhlar, yahut ona göre bir çerçeve yapar, seyircileri, 6n tarafa oturtur, arkaya 'da elinizde mumla siz geçersiniz, Karagöz'ün hayali kâğıda akseder. Siz mu mu elinizde Karaköz'e doğru u zaklaştınp yaklaştırdıkça, sağa, sola, yukan, aşağı oynattıkça Karagöz oynıyor, dansediyormuş gibi tavurlar ahr. Sizi ye seyir lnce, fakat dayanıkh bir mucjleri eğlendirir. kayva üzerine şu nümunesini görBursa yakınmdaki «Aksungur» köyünün yavruları denize girmenin ve güneş banyosu yapmanın sıhhate fay'dalı olduğunu mek tepte hocalarından ögrenmişler. behir çocuklarî gibi onlar da Marmara'mn öbür yakasmdaki tabiî plâjda eğlenceli ve faydah za manlar geçiriyorlar. Aferin şu miniminilere ve onlara bu hevesi veren hoçatarına! Kâşif Efendinin talihi: Pathyan çaydanlık hırsızları kaçırdu Şu yukarıki boş hanelere öyle harf ler koyunuz ki soldan sağa doğru okunduğu zaman her biri manalı bir kelime olsun. Yukarıdan aşağıya okunduğu vakit te bu ayda bizi en ziyade taciz eden bir şey meydana çıksm. Doğru halledenlerden bir kişiye 5 lira, bir kişiye bir İş Bankası kumbarası takdim edile • cek, resimleri gazetemize basılacaktır. Diğer 100 kişiye muhtelif hediyeler. Herhangi mükâfat kazananlarm resimîeri de bize fotoğraflarını gönderdikleri takdirde gazeteye basılır. Cevaplar eylulün birinci gününe kadar «Cumhurîyet Çocuk sahifesi muharriri» adresine gönderilmelidir. Hal suretleri daima gazeteden kesiîmiş cetveller üzerine yapılmalıdır. Bu şartlara riayet etnai venler hcdiye kazanamazlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: