19 Temmuz 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

19 Temmuz 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı emmuz CumhurlyeV 3i Bana kalırsa I Şilâhlan bırakma işi için yapılan görüşmeler Mr. Henderson Berline gitti, Alman Hariciye Nazırı ile müzakereye girişti Berlin 18 (A.A.) Wolff ajansilâhları bırakma hâdisesile bunun «ından: Silâhları bırakma konferans bir taraf lı tatbikmdan doğan güçlükreisi M. Henderson Berline gelmi» ve leri temsil etmektedir. Hariciye Nazırı M. Von Noyrat, seBu itibarla beynelmilel silâhları flr M. Nadolny ve Haribye Nazırı bırakma iradesini temsîl eden şahsı M. Blomberg ile dün öğleden »onra selâmlar ve kendisine muvaffakiyet müzakereler yapmağa başlamıştır. temenni ederiz.> Bu münasebetle • La CorresponBerlin 18 (A.A.) M. Henderso. dance Politique et Diplomatique na refakat eden silâhları bırakma gazetesi şunlan yazıyor: konferansı kâtibi umumisi M. Aghni«Elinden silâhı ahnmış yegâna des, «Boersen Lourrier» ye verdiği büyük devlet olan Almanya, diğer beyanatta dörtler misakının imza • devletlerden büsbütün başka bh valanmış olmasının silâhları bırakma siyettedir. konferansı üzerinde iyi bir tesiri olaBu devletler için silâhlan bırakma cağmı söylemiştir. işi daha ziyade nazarî belki de bir Mütekabil bir emniyet lüzumuna noktaya kadar efkâri umumiyelerini isaret ederek, M. Aghnides, M. Henheyecana getiren, fakat doğrudan dersonun Paris ve Romadaki mülâdoğruya hayatî menfaatlerine do katlannm çok samimî bir hava içinkunmıyan bir iştir. de yapıldığuu ilâve etmiş, konferansm Almanya umumî bir şilâhlan bıilk celsesinin 16 teşrinievvelde yapırakma işi yapılarak nihayet beynellacağmı söylemiştir. mılel hukukî bir mecburiyetin tanınmış olacağı kanaatindedir. M. Aghnides, M. Henderson ile çarşamba günü Praga gideceklerini Almanya dişlerine, tırnaklarına kadar »ilâhlı bir dünya ortasında bildirmiştir. «••mıııtNiımıııııııııııııııııııııııııııııııııııııınnı Propaganda tekniği eni Rusyanın sayısız propagan da neşriyah arasında, bir de, «Sovyet haberleri» isminde özlü ve sade bir aylık mecmua vardır. Bu, öyle cilâlı ve kalın kâğıtlara basılnuş, her sahifesinde «büyük mkılâbumz», «cihanda eşi olmıyan parlak muvaffa • kiyetimiz» gibi yüksekten atıp tutan boş ve kuru sözlerle dolu bir cilt değil, istatistiklerle, vakıalarla, iktısat, siya • set, ilim ve san'at haberlerile dolu, üç formalık, her türlü süsten, şatafattan an bir mecmuadn* ve iddiası, mkılâbın güzel yemişlerine sergi olmaktan iba • rettir. Dün gene, bizde de bir eşinin doğmasmı özliyerek samimî bir gıpte ile bu mecmuada Stalinin beş senelik plân hakkmdaki son nutkunu okudum. Arka üstü uzanmışken birdenbire yerimden kalkarak yazı masamm başma geçtim, elime bir kalem aldun ve bu nutkun içinde lüzumsuz, fazla, tekrardan ibaret kelimelerin altınt çizmek istedim. Ne mirmkün! Bir tek fazla söz yok. Adeta bir eldiven gibi mevzuunun bedenine uyan bu nutkun hiçbir noktası buruş • muyor, sarkmıyor. Mecmuanın her yazısında olduğu gibi Stalinin sözlerinde de «cihanı hayretlere garkeyliyen, ta rihte eşi olmıyan parlak ve büyük tnkılâbımız, çahşkan işçi smıfınm ilâhî ve yüsek hamleleri» ve saire gibi faydasız ve kof bir edebiyattan eser bulamazsı • nız. Hatta mkilâp kelhnesi bile, bu nu tukta, bir şehir veya insan ismi gibi, ancak tam sirası gelince ve üç beş defa tekrar edilmiştir. Niçm? Çünkü bu in kılâbm bütün yapıcılan ve yazıcılan gayet iyi biliyorlar ki bir muvaffakiyetin reklâmmı yapmak için mikerret edebîyattan liyade iş, madde, vakıa, rakam gostermek lâzmkhr. Eger ben, meselâ bir Karl Kautsky gibi, Sovyet Rusya mkılâbmuı kul» aralarmda bulunmuş, onun şeflerini yakmdan tanuraş Bctuat • çılarm ve muharrirlerm bazt kkaplarmı okumamış olsaydun, Stalinin nutkunda hangi zâflarm gıdendiğini anlarraya cak ve yalnız ktsmî bir vakıa ve rakam belâgatine manarak bu ise hayran o • lup kalacaktım. Propaganda buna derler. Propagan • dantn da bir tekniği var. Bizim bundan da pek haberhnn yoktur. On seneden beri bazı gazetelerhnizde, mecmuala • rannda ve bazı propaganda bartpleri • mizin agzmda cCumhuriyet», «tnkı • lâp> gibi kelnneler, güzel medlullerme karşı bir ktatm halkm emniyetmi kay • bettirecek kadar israfla ve lüzumsuz bir tekrarla harcanmıştn'. Bu teşrinievvelde Turk înküabmm onuncu yıldönümünü Istisnaî merasimle tebcil etmeğe hazvlanıyoruz. Şhndi • den mubarrirler ve hatipler seferber edilmege başlarmufhr. Bundaa daha faydah ve lüzumlu birsey olamaz. Fakat 29 teşrinievvelde, kalemler ve a • ğular, on senednr yazılan ve aSylenen sSzleri tekrardan başka birsey yapmı yacaklarsa yazık! Halkm bu lâkırdüara karnı tok. Şimdiden bu merasimi ha • zırlıyan komitelerden temenni edelim ki halkm gözleri önüne mukayeseli cetveller, grafikler, istatistuder, elektrikli levhalar, afişler koyarak Türk kadtnı • naı, irfanmm, san'ahnın, iktısadınm, dilinin, tarihinm, bütün hars ve ilim müessese'ermin mkılâptan aldığt feyzi göstermeğe calıssmlar". Yeniden kaç şehir imar edilmiştir, kaç mektep acılmış • tv, kaç hayir müessesesi yapılmıştır, kaç bina meydana getirilmiştir, Türk topraklarmda kaç küometre yere şi mendifer yolu döşenmiştH? Sanayiin inkişaf derecesi, fabrikalar, yollar, köprüler üâh... hakkmda müsbet, kat'î, mukayeseli malumat. Millet eserler^ ve resimlerile görsün ki, harplerden ve ihtüâllerden çıkmtf olmastna rağmen, on sene içinde eski devirlere nkbetle pek büyük sanayt ve imar faaliyetmde bu • lunulmustur; az veya çok bir ilerleyiş, üste koyuş, cemiyetçe bir semizleyiş vardır. Propaganda buna derler. Yoksa, iki milyar beş yüz milyon defa «ariz padan yeni bir trop geldiğini, beni de beraber götürmek istediklerini söylüyorlar. Evvelâ gitmek Utemi • yorum. O yanımda olmadıktan sonra tiyatroda ne yapacağım diye düşünüyorum. Odamda oturup onun için ıstırap çekmek bana daha tatlı geliyor. Lâkin o kadar ısrar ediyorlar ki annem de ise kanşıyor. Nedir bu, senin halin?. Niçin gitmiyorsun? A vallahi deli, bu kız.. Daha bu yaşta dünyasına küsmüş diye söylenmeğe başlıyor. Nihayet etrafımı şüphelendirmemek için gitmeğe karar veriyorutn.. Süheylâ sustu ve güzel gözlerile bana bakarak sordu: Seni sıkmıyorum ya Meral, hikâyem pek uzadı.. Hayır Süheylâ, büyük bir merakla dinliyorum. Bu cevabıma gülümsiyerek devam ediyor... Onu goremiyeceğim îçin locamm bir köşesinde tnahzun mahzun oturuyorum. Karsımda Meliha *t • Siyasî inkişafımız için "Tan,, ne diyor? Fransız gazetesi Türkiyenin aktettiği muahedelerin Yakın Şarkta sulh ve sükunun temini gayesine matuf olduğunu yazıyor Paris 18 (A.A.) Havas ajansı bildiriyor: Temps gazetesi, günün yazısını Türkiyenin siyasî inkisafına tahsis etmiştir. Gazete. Türk Yunan yakınlığmdan memnunivetle bahsediyor ve diyor ki: «Eğer Yunan milleti, eski kinlerini unutup zaman icabatma elinden gel • diği kadar uymak cesaret ve dirayetini gösterdivse, bu yakmlık şüphesiz ve ayni zamanda, yeni Türkiyenin yarat mış olduğu ve eski Osmanh tmparatorluğu zamanmda asla görülmek ihtimali olmıyan bu inkişafı tacil eden millî bir ruh sayesmde de kolaylaştmlmıştır.» Temps gazetesi için, Türk Yunan banşması, bugunkü Türkiyenin siyasî inkişafına lâzım bir başlangıç olmuştur. tstanbul ve şarkî Trakya tarafından Türkiye Avrupa devletidir. Bu, onu ergeç, hâdiselerin sevkile Avrupa çev resine sokacaktı. Nerede kaldı ki, Türkiyenin derin mkılâbı garp pren • sip ve metotlanndan ilham almaktadır. Türkiye Hariciye Vekili, Dr. Tevfik Rüştü Bey, son Avrupa seyahatinde, Londra, Paris ve Romada mühim gö rüşmeler yaparak memleketinin büyük devletlerle beynelmilel bir sahada münasebetmi inkişaf ettirmek hususun • daki arzusunu gösterdi. Temps gazetesi Fransız Türk mü nasebetlerinin mütekabil itimat izleri üzerine kurulduğunu görüyor. tki devlet arasında derin ihtuaflara *ebep ola • cak meseleler yoktur. Suriye hududu meceles'nin dostane bir şekilde hallin denberi, mahir bir siyasî faaliyet sayesmde, Türk Fransız münasebab ta • mamen tabndir. Türkiyenin siyasî Avrupa cevresi • ne dönmesini, Fransanm samimiyet ve iyi bir görüşle karşılamaması için orta • da hiçbir sebep yoktur. *** Tan gazetesinin Roma muhabiri 15 temmuzda telefonla Tevfik Rüştü Be yin ziyareti hakkmda yeniden şu ma • lumatı vermiştir: «Tevfik Rüştü B. in Roma seyahatintn Yakm Şarktaki mevcut vaziyetler üzerinde hissolunacak tesirler yapacak mfhiyette beyneunüet ehemmiyeti haiı hiçbir guna müzakeratı ihtiva et • mediği teeyyjüt ediyor. Malum olduğu üzere 1928 mayıcuı • da aktedilen dort senelik Türk Italyan dostluk muahedesi geçen sene gene ayni müddetle temdit edilmişti. Diğer taraftan Fransa ile Türkiye arasında geçen mayıjın on üçünde aktedilen mu • hadenet ve uzlaşma ve hakem muahe • desi iki memleket münasebatında, asırlardanberi devam eden an'anevî mu • habbet havastnı iade etmişti. Bundan dolayı Türkiyenin Italyaya karşı olan tavru hareketinde bir tebeddül husu le geldiği şeklinde Romada bir zan hasıl olmuştu. Tevfik Rüştü Bey bu hu susta icap eden her türlü izahan verebilmiştir. Ankara hükumetinin akteylediği muahedeler Yakın Şarkta sulh ve sükunun temini gayesine matuf olup Türk,Fransız dostluğu ttalyan Türk dostlu ğuna zıt ve hatta mütenakız bile değildir. Diğer taraftan Tevfik Rüştü Beyle M. MusoJini arasında Balkanlara dair miikpleme cereyan etmiş ise, Türkiye Hariciye Vekili, Balkan ademi tecavüz misakı, şayet Sovyet plânı dahilinde vücude gelecek olursa ttalya aleyhine tevcih edilmiyeceği hakkmda kat'î teminat vermiş olacaktır. Bir mesele, M. Musolminin sureti mahsusada dikkatmi celp ve işgal et • miştir: ttalya Türkiye ichsadî mü nasebatu Defaatle iş'ar ettiğimiz veçhile ttalya, Türk • ttalya dostluk muhadesm • den kendisi için iktuadi bir sıra me • nafi han! olacağmı daima ümit etmiştL Filvaki bu netice bir dereceye kadar husule gelmiştir. Fakat ttalyanlarm arzusunu tatmin için daha birçok şeyler ohnası lânm geldiğini zannediyoruz. Velhası! iki tarafm, şimdiki ahvalm müsaade ettiği surette ticarî mUnasebatm amelî ve müsbet bir sistem dahilinde tanzimî hnkânmı tetiâk ettikleri anlasüıyor. Bu husutta Ankarada ve natta Londra konferaıumdaki Türk ve ttalyan heyetleri arasmda teatfi efkâra devam edilecektir. M. Musoikıi ile Tevfnc Rüştfi Bey arasmdaki mükâlemelerde Boğazlar meselesmin mevzuu bahsolmadığı anlaşı liyor. Malumdur ki Türkiye Bogazlarm askerlikten tecridi meselesini geçen ilkbaharda Cenevrede açık bir surette ortaya koymuştu. Lakm Ankara hükumeti bu meselenm çok geniş olduğunu ve halli için merhale merhale flerle • mek lâzım geldiğini iyice takdir ve hesap ediyor. Hulâsa, Tevfik Rüştü Beyin Roma daki îkameti, her 3d hükumete, umu • mî siyaset ve iktısadiyat sahasmda iki tarafm menafii için faydalı bir surette teatii efkâr fırsatua vermiştir. Bu hal, Roma ile Ankara arasndaki münasebatm devammı isbat eden ye • ni bir delil teşkil ediyor. Şurası da malumdur ki her üd mfl • letin hükfımetleri arasmdaki müşabe • hetler ttalya ile Türkiye arasmdaki teşriki mesai siyasetku büyük nukyaata te«hil etmiştir.» FHEM NALINA MIHINA Katil aşklar 1 Amerikadaki Tehlike karsısînda Italyan tayyareleri Suikastçiler kendisini takibe çıkmışlar A«ina 18 (Hususî) Dün gece çıkan ve bugün gazetelerde intişar eden bir şayia biitün Yunanistanda ağızdsn ağıza dolaşmaktadır. Bu şayiaya göre M. Venizelosa karşı suikast tertip edenler hem takibattan kurtulmuş hem de bu sırada Fratı sada bulunan sabık basvekile tekrar suikast vapabilmek için bir ecnebi memlekete kaçmışlardır. Firarî suikastçilerin basmda avukat Bosininin Juılunduğu söyienîyor. , Atina 18 (A.A.) Mütekait miralay Zerves tahrikât yapmak suçile tevkif edilmiştir. Miralay Plastirasm dostlarından ve S?lânik kıslası zabitlerinden bi risini Selânikte tahrikât yapmağa davet etmîştir. M. Venizelos Cumartesi günü Italyaya avdet edecekler Sikapo 18 (A.A.) Jeneral Balboya, filosunun dünya etrafında bir seyahat teşebbüsünde bulunup bulunmıyacağı sorulmuştur. Balbo böyle bir uçuşun, yapılan gösteriş uçuşuna birsey ilâve etmjyeceğmi bildir • miş ve ttalyaya, Açores adalan yolile do'neceîjini teyit etmişthr. Jeneral Balbo ve filosu çarşamba günü Niyagara şelâleleri yolu ile Nevyorka gidecek, orada 3 gün kaldıktan sonran Vaşmgtona, Reisi cum1»rrun öğle yemeği ziyafetine gidecektîr. Şikago 18 (A.A.) M. Balbo Nevyork ttalya dönüş seyahati tcin cumartesi günü arkadaşlarile bir • likte bareket edeceğini bildirmiştir. Bu seyahat Açores adalan yolile yapılacaktır. Alinada bir tevkif Hariciye tayinleri Ankara 18 (Telefonla) Hari • ciye Vekâleti 4 üncü daire sefi Cevat Beye elçi unvanı verilmiştir. Stokholtn Tnaslâhatgüzarhğmı Ifa eden Ragıp Raif Bey 4 üncü dereceden maslâhatgüzarlığa terfi et miştir. atbuat kanununun bir maddesi vardır: «Aile mevcudiyetini ve erile kurmak esaaım sarsacak ve ka « dınlığın ana olmak hususttndaki fik* rî temayüliinü zayıflatacak mahi yette her türlü neşriyat yasakttr» Hilâfına hareket edenlere bir ay * dan bir aeneye kadar hapit eezam verilir.» Büyük Millet Medisimiz, bu maddeyi, kadmı, kadmhğın ve analığm şere « fini korumak için matbuat kanununa koymuştur. Bana öyle geliyor ki ceza kanununa da, sevdikleri kadmlan öl dürenlerin, ana ve baba katilleri gibi, idam edüeceklerine dair bir madde koymak lâzımdır. Çünkü kadmm maneviyatından ziyade maddiyab stnkaa» te uğruyor. Gün geçmiyor ki sevdiği kızı öldüren bir katil, kendisine ramolmıyan kadmı parçalıyan bir cani He karşılaşmıyalım. Matbuat kanunu, kadmm ana olmak hususundaki fikrî temayülünü zayıflatacak nesriyah cezalandmrken kanh ihtiraslarile gözü dönenler, kadmı öldürmek sureiile onun ana olmak ümit ve ihtimalini büsbütün ortadan kaldınyor» lar. Sevdiği, istediği kızı veya kadmı de geçiremeyince öldürmek bizde eski zamanlardan kalnuş ve görenek şeklini almış içtimaî bir derttir. tçtimaî dertler^ kanunlarla tedavi edilir. Bazı memle ketlerde, aşk yüzünden yapılan cina « yetlerde cani, bir dereceye kadar ma zur görülüyor, hatta bazan büsbütün cezadan kurtuluyormuş... Bize, ne! Sevdiği mahluku öldürecek kadar gö • zü kanh ve zalim olanlara heyeti ictimaîye ve kanun neden acnnalı? Aşk deH imiş te ondan? Esasen, bir cinayet ika eden deliye neden acunah? lkinci bir cinayet daha yapsm, bir akdlıyı dahr' öldürsün diye mi? Heyeti içtimaiyenin iyiliği namtna aptallan, delileri hadım etmek düşü * nülürken akıllılan öldüren azgm mec * nunlarv srdelileri sıyanet ebnede, maaur görmede mana ne? Bence, bunlar, bir tımarhanede müebbet bapse mah * kum edilmek suretile zararlan tahdit olunmalıdv. Sevdiğini öldüren bir adam, bana ay* le geliyor ki, gözü kmnca önüne gelenl öldürecek trynette, anadan doğma bir katildir. En yntıcı hayvanlar bile dişi lerini öldürmedSderme g&re sevdiği kadını öldüren insan, canavardan da aşağj bir mahluk demektir. Onun için bu çeşit aşklara «behimî bir ihtiras» bile demek yaraşmaz. Fikrimce, bizde, aşk yüzünden katfl olanlarm çoğu, bu çeşh cinayetler için verilen cezalann azlığmdan eesaret ahyorlar. Hele, bir iki tanesi, ana baba kaHK gibi, idam edflsin de, bakm, bu katil askkr ve cani âşıklar nekadar aza * lacakhr. Yeni bir seyrOsefer talimatnamesi hazırlanıyor Ankara 18 Emrdyeti Umamiye umum müdürlüğü yeni bir seyrüsefer talimatnamesi hazırlamaktadır. Bu hu • susta emniyet müdürlüklermin de mü • talealan sorulmuştur. Bu talimatname Belediye smırlan arasmdaki nakil va sıtalarile seyyar tahcılan alâkadar eden esaslan da ihtiva edecektir. Çok çocuklu analara verilecek mökâfat Ankara 18 (Telefonla) Çoç çocuklu validelere verilecek naktî mükâfat için aranılacak evrakı müsbite Maliye Vekâletince tesbit edilerek malsandıklarına bildirilmiştir. Ankara mıntakası yeni idmanj heyetleri Ankara mıntakası senelik kongresi toplanmış ve yeni idman heyetlerini intihap etmiştir. Mıntaka reisliğine Beyazıt meb'usu Halit, rkinci reisliğe Maliye Vekâleti müdttr muavinlerinden Mümtaz Beyler. Futbol beyeti: Salâhattin, Orhan, Muhip, Rüştü Şefik Beyler. Güreş heyeti: Ekrem, Zihni, Halil Beyler. Su sporlan heyeti: Saffet, Sala • hattin, Abdus Beyler. Tenis heyeti: Rıdvan, Raşit, Ahmet Beyler. Ahcılık, binicilik ve kayıkçılık heyeti: Miralay Rahrm Emin, Tacettin Beyler. Atletizm heyeti: Namık, Ali Rıza Raif Beyler. Bükreşte mühim bir muhakeme Bükres 18 (A.A.) Divanı harp, 16 ve 17 şubat 1933 te olan komünis^ kargasalıklan esnasında Bükreş civarmdaki demiryolları atelyelerinî ve fabrikalanm işgal ve bu suretle isyan edenlere karşı açılan mahke * meye başlamışhr. Mnhakemeleri yapılacak 108 maA nun vardır. Bunlar dan 23 ü kaçmıştır, 405 kisi şahittir. Muhakeme 30 gün sürecektir. Cumhuriyetin 10 uncu yıldönümü Ankara 18 (Telefonla) Cum • buriyetin 10 uncu yıldönümünü kutlulama yüksek komitesi bugün de toplanmıştır. Bayram günlerinde bütün mağazalar kapalı bulunacaktır. Sabık bir meb'us tevkif edildi Muş 18 (Son Posta) Solo kaza merkezmde oturan sabık Muş meb'usu Muhittin Bey tevkif edilerek buraya getirilmiştir. Muhittin Bey şakaveti tahrik ve eşkiyalara yataklık etmekten suçhıdur. Gandi yeniden açlık grevi yapacak Puona 18 (A.A.) Umumî Validen bir mülâkat almak teşebbü sünden vazgeçen Gandi, Puonadan Bombay ve Ahmetabada hareket etmiştir. Gandinin yeniden bir açlık grevi ne başlaması ihtimali vardır. cumhuriyetimiz», «mukaddes mkılâbı mız» gibi kelimeler tekrarlarsak faydau olmaz, çünkü yedi derde deva olmak üzere bilmem kaç defa Selâmün kavle okuyan üfürükçü hoca ile mkılâp ha • tiplerinin farkı kalmaz. Tayyareci Post devriâlem seyahatine devam ediyor Moskova 18 (A.A.) Tayya reci Post Moskovadan hareket et miştir. Hareketi esnasında mumaileyhe birçok Sovyet tayyarecileri, gazetecîler ve sivîl tayyare dairesi memurlan refakat etmişlerdir. Moskova 18 (A.A.) Tayya reci Post, saat 6,27 de Novosibirsk te karaya inmiş ve kısa bir zaman istirahat ettikten sonra trkutska hareket etmiştir. Eski rekoruna naza • ran bir miktar ileridedir. Cumhuriyet Nushası S Kuruştur ) Türkiye izmirin geçen seneki ithalâtı tzırrir 18 (A. A.) tzmir Ticaret Odası 1932 senesinde tzmir ttmanma yapılan ithalâtın senelik bir istansuğmi bazırlamışfar. Bu istatistiğe nazaran 932 senesi zarhnda hariç memlekeüerden tzmir limanma 12 milyon 893,451 lira kıymetinde ve 60,635,480 kiloluk mal ithal olunmuştur. Yeni valiler Ankara 18 (Telefonla) Beyazıt valiliğine eski Hakâri Valisi Rifat, Ordu valiliğine Eski tçel Valisi Adil Beyler tayin edilmişlerdir. lamağa başlıyor. tşte ben de böyle sersemliyorum.. Sandalyanın üstünde dimdik içi boş bir manken gibi oturuyorum. Melihanın sesi uzaktan bir uğultu gibi geliyor. Birden bu uğultunun içinde bir isim kulağıma çarpıyor. Nihat!.. Bütün sersecnliğim dağıiıyor ve bütün dikkatimle din • lemeğe başlıyorum. Meliha koca • sına söyleniyor: îşte canım görmedin mi? Su karşıki locadalar.. Sonra bana dö • nerek anlatıyor: Jülide çirkindir ama, çok zengindir. Nihat ta güzel ama parasizmış.. Gayet münasip bir çift değil mi? Birbirlerinin eksiklerini tamamIiyacaklar.. Sözde pek te sevişiyorlarmış. Susuyor merakla yüzüme baka rak soruyor: Neyin var Süheylâ çok sarardın? Son bir gayretle: Biraz rahatsızım; diyorum ama bunu kim bilir nekadar bitkin şeraiti ı ^ l n '?in Harîç Senelik «400 K* 170Ö Altiayhk 750 1450 Üç aylık 400 800 Bir aylık 150 yoktur bir tarzda söylüyorum ki fena halde telâş ediyorlar. Beni zorla kaldırıp eve götürüyorlar. Ertesi geceye ka« : dar odamdan dışan çıkmıyor, ağ *\ lıyor, çılgıncasına azap çekiyonıtn. Ertesi gece saat bire doğru hafifçe ' balkon kapısı vuruluyor. Biraz j reddütten sonra kapıyı açıyor onun] la yüzyüze gelince irkiliyorum. Brtd câni ile karşılaşmış gibi kaçmak isj tiyorum. Bilmem bunu anlıyor mu?|| Başını önüne iğerek: Beni affet Süheylâ, hem emiaj ol ben.. Devam etmek, bir yığın yalan daha atmak istiyor. Fakat bırakmıyoH Rica ederim, kâfi! diyorum. { Sizden beni rahat bırakmanızdar başka birsey istemiyor, hiç bir i hat talep etmiyorum. Gene ellerimi tutmak beni ken • dine doğru çekmek istiyor. Nefretle ellerini ttferek: Senden iğreniyoruuı diye Kâ' ğırıyorum. PEYAMİ SAFA rafla meşgul oluyor, mütemadiyen neş'eli, neş'eli söyleniyor. Bak Naci, Kâmil Beyler de burada.. Aman kızı gene ne acayip giyinmiş!. A Handan Ankaradan ne zaman geldi. Bak hınzır bana haber bîle vermedi. Gülerek karşıya doğru işaretler etmeğe başlıyor. Ben de başımı çevirerek Handan dediği hanımı araştırmağa başlıyorum. Birdenbire Nihatla gözgöze geliyorum. Acaba yanlış mı görüyorum diye gözlerimi kırpıştırarak bir daha bakıyorum.. Evet o.. Karşıki locada genç bir kızm yanına yaklaşmış, hatta kolunu onun iskemlesine dayamış.. O dakikada neler hissettim? Bunu anlat • mak kabil değil!. Âni felâketler doğrudan doğruya beyne inen çok şiddetli darbelere benzer. tnsan şid • detli bir acı duyuyor, gözleri karanyor, başı dönüyor.. Fakat acısının şeklini, derinliğini tahlil edemiyor. Bu, sonra yavaş yavaş çıkıyor. Yara, asıl ilk sersemlik geçtikten sonra sız Büyük hikâye: Yazan: Perihan ömer Oolge Çiçeği Bu sözlerin yalan olabileceği, namuslu bir erkeğin bu kadar yalan söyliyebileceği aklımdan bile geç miyor. Bir Jülyet, bir Leylâ kadar sevildiğimi zannediyorum. Onu daha fazla üzmek istemiyor, daha doğrusu üzebilecek kuvveti kendimde bulamıyorum. tşte Meral o geceden sonra çılgınca bir aşk hayatı, aşk geceleri yaşamağa başlı • yoruz. Bu güzel rüya bir buçuk ay bütün şiddetile devam ediyor. Daha sonralan bazı geceler gelmemeğe başlıyor. Fakat bu mecburî ayrıhklara o kadar lânet ediyor, o kadar üzülüyor ki onu ben teselli etmeğe Bir geceden ne çıkar yarın ge•e, öbür gece daima, daima beraber olacak değil miyiz? Demeğe mecbur oluyorum. Bu sözlerim onu se • vindiriyor. Sahiden Süheylâ ben çocuk oldum.. Nahak yere seni de üzüyo • rum, ama n« yapayım yavrucuğum, senden bir dakika aynlmak bana öyle güç geliyor ki.. Diye samimî, candan zannettiğim lâkırdılarile bana ertesi geceyi de • ğil bütün hayatı unutturuyor. Bu kısa aynlığın acısını ertesi akşam odamda yalnız kaldığrm zaman an lıyorum, elinden hazinesi alınmış bir hasis gibi acı acı düşünüyor, sabaha kadar sessiz sessiz ağlıyorum. Gene böyle yalnız kalmağa mahkum olduğum bîr akşam teyzemin kızı Meliha ile eniştem geliyorlar.. Gece tiyatroya gideçeklerîni Avru iiabadi var

Bu sayıdan diğer sayfalar: