24 Nisan 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

24 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24Msan Cumhuriyet Ankara sevinc içinde! Elektrik fiatleri 5 buçıık kuruş ucuzlatıldı Bayındırhk Bakanlığınm yenî zaferî A n k r a 11 (Hususî) Ge celeri her pencere, Bayındırhk Ba kanhğımn son zaferini kutluluyor. Şehir aydın biı sevinc içindedir : Ankarada ışık kibuçuk kuruş ucuzladı: Fakat ası! kazanc, bu para farkmm tuttuğu yekunlarla he sablanamaz; va nlan neticede yalnız Ankara dcğil, /innara elektrik ve hacagazi fabrîkannın bütün şehirler gözeumumî go'.mtüşü tilmiştir. Bu işe çoktesbit edilmiş ve bu paralann lüzumu tan el konmuş, şirketle Bayındırlık Bahalinde sarfedilen kısmı indirildikten kanlığı arasında bir hesablaşma işi asonra kalan bakiyenin de gerek satın çılmışb. Beş ay süren bu çetin hesab alma tarihinde ve gerekse imtiyaz müddevresinde, iki kere ikinin dört etb'ğidetinin bitraesinde hükumet veya bene Ankara Elektrik Şirketi de kanaat lediyeye devrini şirket kabul etmişur. getirmiştir. Küçük müstehliklerin 14 nisan Mesele şudur: 1935 tarihinden itibaren alman en Ankara Eelektrik Şirketinin, i!k dtkslerile büyük müstehliklerin ve kuruluşundanberi tatbik etmekte ol resmî dairelerin 30 nisan 935 tarihinduğu en yüksek tarife, her dört ayda den itibaren ahnacak endeksleri 25 bir toplanan bir komisyonca «santral buçuk kuruş yerine 20 kuruş üzerinden amelesi vasatî gündeliğile, Isviçre franhesablanacak; yüzde 25, yüzde 50 gının Türk Iirasma olan krymetine ve tenzilâth tarifeler de 15 kuruş üzerinmotörünün fiatine göre değişmesi tetden ödenecektir. Bu 20 kuruşluk azakik edilerek» tesbit olunurdu. mî tarife esası 110937 ye kadar Bu esaslann uygunsuzluğunu gören muteber olacaktır. Motörün beher kiBayındırhk Bakanlığı, şirketi, eleklrik losund^ci kıymetile, konmuş olan verkilovat saatlerini de hayabn ucuzlu gi ve resimler indiği veya yükseldiği ğuna göre ayar edecek yeni bir fortakdirde, azamî tarifede bir değişiklık mül araşbrmağa çağırmıştır. Bu davet olup olmıyacağı da bir komisyon taüzerine şirket murahhaslan Felinger rafından tetkik edilecekbr. Bu komisve Becker Almanyadan gelmişler, şiryon Bayındırhk Bakanlığı, Beîediye ketin ilk kuruluş masrafile, umumî muve şirket namına birer murahhastan ameleler masraflannın bir komisyon mürekkeb olacakbr. M. S. tarafından tetkik edilmesine hazır olduklannı bildirmişlerdir. Şirketin bütün defterleri, kendi mümessüleri de bulunduğu halde gözden geçirilmiş, elde edilen netire bir raporla Bayındırlık Bakanhğına bildirilmiştir. Bu rapordaki hesablar da telcrar »mtisterek bîr komisyon tarafındatı uzun~uzadıya tetkik edilrni?, her iki tarafın hak* * ..... lannı koruyan esaslarda anlaşilmışhr. Sursa (Hususî muhabirimlzden) Bu ilk anlaşmadan sonra, Almanyadan Şehrimızde kumar ve içki yüzünden bir cinayet olmuş, bir kişi bıçakla çağınlan salâhiyetli delegelerle, Ba öldürülmüştür. Havlucu Ahmedle ymdırlık Bakam doğrudan doğruya Şükru ismınde iki kişi Tevfığin evjıe müzakerelere girişmiş ve kat'î netice gitmişler; orada kurulu bulunan iş alınmıstır. Kararlar arasında, şirketin ret masasına çökerek ıçmeğe başla her yıl cereyan satışındaki safi olmıyan mışlardır. Bu sırada, daha evvel Tevhasılab üzerinden, Ankara Beîediye fığin evine gitmiş olan mahallebici sine yüzde 4 nisbeb'nde bir aidat verAli ile havlucu Ahmed arasında bir mesi de vardır. Bu gibi genel hizmetdıl kavgası başlamış; kavga hızını a leri gören şirketlerin elde edecekleri larak nıhayet bıçağa dayanmıştır. menfaatlerde kurulduklan şehirlerin Havlucu Ahmed bıçağını çekerek mahallebici Alinin iki kürek kemiği arade faydalanması esaslı bir prensip ol* sma saplamış ve bir vuruşta Aliyi ölduğundan, bunda da iki taraf uyuş dürmüştür. Vak'adan sonra Ahmed, makta güclük çekmemişlerdir. arkadaşı Şükrü ile kaçmıssa da. zabıKararlaştınlan diğr esaslar da şunta kendisıni yakalıyarak Adliyeye laıdır: vermiştir. .Şirketin mevzu sermayesi yekunu 3 Trakyada feyiz ve bereket milyon rOO bin lira olarak kabul edılSon gunierde Trakyanm bılhassa miştir. Bu sermaye ile beraber, şimdiye orta kısımlarında çok mebzul yağ kadar ödenmemiş olan kanuni, nizamurlar yağmış; bazı dere ve çaylara mî faizlerden mütehassıl 375 bin lira görülmemiş derecede fazla su gelmışda, imtiyaz müddeti devammca imha tir. Çiftçiler bu yağmurlardan çok cdüecektir. memnun gdrünüyorlar. Mezruat çok Şirket tesisaünın imtiyaz müddeti iyi neşvunema bulmaktadır. Yaz mezolan 60 yıl içinde yenilenmesi lâzım oruatının da büyük bir kısmı yapıl lan kısımîar için ayıragelmekte olduğu mıştır. Önümüzdeki yaz mevsiminin Trakya için verımlı bir mevsim ola paralann, bundan sonra hangi şerait cağı kuvvetle tahmin olunmaktadır. altında aynlacağı ve kullanılacağı Görüşler ve Görünüşler Ressamın kendi eserleri İki arkadaş dal gm ve hayran; ge çen alayı seyredi yorduk. C a d d e yi bir ilkbahar ciinbüşü doldurmuştu. Her yaş ve renkte ;üçük Türkler, belki kendilerine ay nlan günün, ve rilen ehemmiyetin farkında olmadan alabildiğine coşkun bir sevinc dalgası içinde akışıyorlardı, hayır, sevinc dalgası içinde değildiler, zaten kendileri nadide bir buket gibi çiçekten bir dal gaydılar.. Arkadaşmı: gönlünde komprileş miş bir şeytan yaşatan muziblerden dir; mcğer bu taze hayat resmi geçi dinde başka çizgiler ve komik hava anyormuş. Bilir misin, dedi, yaradılışı noksan veya yanlış; çizgileri bozuk bir yavru gördüm mü hep hatınma kör bir ressam gelir; yahud karanlıkta vazo işliyen bir san'atkâr.. Hılkatin hendese sefaleti belki insanlann beceriksiz liğini tevil malzemesi de oluyor. Meşhur ressam Sebastiyene: Hazret, demişler, sen enfes çocuk portreleri yaparsm. öyleyken a sıl eserlerin olan kendi çocuklann ne kadar çirkin? Üst»d yavaşça fıslamış: İyi ama onlar yalnız benim eserim değiller ki? Kanmı unutuyorsu nuz? Bu çocukları tanıyor musunuz? Fatihte yangın yerine kurulmuş teneke bir kulübe. Küf ve pislik kokusu. Yatak odası, mutfak, tavuk • lar, insanlar hepsi bu odada. Bir de pencerenin önündeki yatakta has ta bir çocuk yatıyor. Veremdir. Ba « bası işsiz. Anası, komşulara çama • şır yıkıyor. Verem üçüncü devrede. Para yok, ilâç, doktor, ekmek yok* Ölüm başınm ucunda bekliyor. Bu çocuğun adı Mehmeddir. **• Edirneapıda, kapılan, çerçeveleri çıkmıs, tavanı yıkılmak üzere üç katlı bir ev. Her odada br kiracı var. Gündüz ev bomboş.>. Kadınlar fabrikada, işde. Erkekler 3 kuruşun peşinde. Çocuklar, iki, üç, beş, on yaşlarında, hepsi sokaklarda. Pislik, açlık, sefalet, minimini sarı, siyah başların saçlan arasına yuva kurmuş. Bir tanesmı otombil çığnedı. Bırısı üzeri açık kalan kuyuya düştü. Sekiz aylık çocuk, mangalın üzerinden dökülen sıcak suda haşlardı. Bu çocuk ların adı, Ali, Ah*r>ed, Ayşedır. **• Paris ve Ankara aris gazetelerinden biri Paris kahvelerinin kayboîduğundan yana yakıla bahsediyor. Parisli gazetenin şikâyeti Şanzelizeyi ve zaten bütün Parisi süsliyen eski kahveler ye rine şündi iki üç katlı lokantalar kaim olmuş oîmasındandır. Eski Paris kahvelerinde ahbbalar buluşarak gelişi güzel ve yüksekten konuşurlar, atılan palavralan yalnız karşıhklı konuşanlar değil, masadan masaya bütün komşular da duyarak onda dokuzu dipsiz kıle boş ambar da olsa bir sürii havadis almaktan memnun, dağıhrlarmış. Şimdi bu kahvelerin lokantaya terakki etmiş olmalarile herkes istediği yere değil, adab ve erkân dahilinde meterdotelin gösterdiği yere oturmak mecburiyetin de kahyor ve herkes adeta kendi âle mine mahpus olduğundan eski zama nın ortahğı çınlatan lâfazanhklanna zaman ve imkân kalmıyormuş. Parisli gazete: Hey gidi günler hey! Diye büyük büyük göğüs geçiriyor. Bu fıkrayı okurken ya Ankaralılar ne yapsınlar diye düşündük. Malum dur ki orada Vali ve Beîediye Reisi Bay Tan Doğan Ankara kahvelerin den bütün oyunlan tanruna göndermiş, sizin anhyacağınız onlann hepsini ya sak etmiştir. Oyunu çok oynamak belki fena bir âdettir, fakat nihayet kahveler Türk halkınm kulübleri değil miydı? Pek iyi,oyun oynamak için kahvelerde buluşan kimseler bundan sonra ömürle rinin bu kısmını nasıl geçirecekler? Hikâye malum: Saf bir adamcağıza fimendiferin süratini anlabyorlarmış: Eskiden on beş günde gidilen bir yere şimendiferle şimdi bir günde gi diveriyorlar. Herifceğiz düşünmüş, düşünmüş te: Peki, demiş, bir günde gidiyorlar da geriye kalan on dört günde ne yapıyorlar? solunurken bir arkadaş dedi ki: Bay Naci monşeeer, diyormuş, her gazeteden 5,000 kari alacağım! Ercümend Ekrem eyvah, diye haykırdı. Sebebini sorduk: > Descne Kurunla diğer bir adaş borçlu kalacaklar! Bakır kesilen söz! Söz gümüşse, sükut altındır. Sözün . (bakın, gene söz lemeğe mecbur o iluyorum!) Hikmeti belki hâlâ tazedıı ama kelime örülü şündeki klişelik ve eskilik üzerinden a kıyor. Hem bu tı raştan korkan.ann uydurduğu para tcner siyaset meclislerinde, kasırgada turunulmuş şemsiyeye ne kadar ben zer! Uluslar Kurumu konseyinin 22 mayıs toplantısında Dış İşleri Bakanımız Tevfık Rüştünün Başkanhğı bitecek ve ondan sonraki içtimalara Rusya Hariciye Komiseri Litvinof Yoldaş reislık yapacakmış.. Bunu haber veren Fransız gazeteleri şimdiden tasalan mağa koyulmuşlar.. Çünkü Litvinof Avrupanın en realist ve kısa sözlü dıplomah diye tanınmışbr. Cemiyete ve silâhlan azaltma komisyonuna daüna kısa, müsbet ve pratik tekliflerle gelir, söz düellolanndan; proje, mukabil proje, plân muharebelerinden daima kaçmır. Tek metodu vardır: Gevezelikten hoşlanmam! Anlaşıhyor ki yeni başkan, Cenev reye üşüşen dünyanm en iyi hahble rini dut yemiş bülbüle döndürecek. iyi ama suyu lâf olan bu değirmen de o zaman nasıl dönecek? t Öleli 72 sene olmuş! Yeşilaycı doktorlanmızdan birisi konferans veriyormuş: Evet baylar; bir kadeh içki hayabnızdan tam 20 dakika eksiltir. Demek ki ömrünüzden bir saat kay betme pahasma üç kadeh içmiş olu yorsunuü Arkadan bir inleme duyulmuş. Gözler oraya çevrilmiş. Bizim ressam Çalh Ibrahim; beniz sapsan, gözler dehşetten fırlamış «ah, bu pek yaman, bu pek korkunc!» diye söyleniyor muş. Doktor «ne oluyorsunuz, demiş, korkunc olan nedir?» Arkadaaaaş, diye cevab ver miş Çallı; şimdi hesab ettim, senin diyişine göre ben öleli tam yetmis, iki sene olmuş! Ortakövde bir otomobil garajırun üstünde bir oda. Bu odada, ana, ba ba, beş te çocuk var. Baba garajda çalışıyor. Anne hastadır. Büyük çocuk on iki yaşmda. Mektebde okut mak için para yok. Çocuk bakkal dükkânından ekmek çalmış, Polis kapıda. Anne ağlıyor, çocuk çal madım diyor. Açtım, aldım, diyor. Bu çocuğun adı Hüseyindir. *** Bu çocukların evlerini tanımaz smız. Ya kendilerini?.. Onları da tarumıyor musunuz? Bunlar, bir değil, yüz değil, binler ve yüz binlercedir. Esirgeme Kurumu bu yüz binleri kurtarmağa çahşıyor. Fakat yara büyük, yama kücük... Yangın bacaya ç:ktı, su yok.. Bu ateşi sondürmek için zenginlerin merhameti, para kasalanmn içme kilidlendi. Zaten bu ateşi merhametle, küçük yardımlarla sondürmek mümkün değil, doğru... Fakat büyük j'ardım gelinciye kadar, bu yüz binleri, Azraile peşkeş mi çekelım? Borçlu kalacaklar! Haberiniz vardır tabiî, dün şafak vakti Milliyet refikimiz vaz'ı hamletti, ve tstanbul göklerinde Tan atb. Körpe arkadaşuru zın elinden tutan ve tekniğini kuran, yazılarını bulan, su ya s:"iuha dokunmadan yazı yazan) üstad Ali Naci Karacan, mizahdan begayet hoşîanan bir candır. Dün bizim matbaada ondan ve Tandan bah Bursada bir cinayet Ralq masasında adam öldürüldü SABlHA ZEKERlYYA Silâhsızlanma konfçransı reisi ve harb tehlikesi Londra 23 (A A.) Sılâhsızlan»na konferansı reisi M. Artur Henderson, dün söylemiş olduğu bir nutukta, bilhassa demiştir ki: « Yeni silâhlanma yarışma, Uzakşark hâdiseleri, mühim bir şekilde sebeb olmuşlardır. Dünyada iki fır tma merkezi vardır: Uzakşark ve Avrupa.. Sulh bırdir ve taksimi kabil değildir. Sulhun temini mes'uli yetinin taksimi için yapılacak her teşebbüs, Uluslar Kurumu misakını inkâr etmek ve yeni bir Avrupa harbinin kapılarını açmaktır.» Çengelköyde bîr hayır cemiyetî Bir mustantik muhakeme . ediliyor îzmir (Hususî) Kemalpaşa kazası müstantiği Nuri, tzmir Ağırceza mahkemesınde muhakeme edümek tedir. Kendisme isnad edilen suçlar şunlardır: Rüşvet almak, bazı tahkikatı kapah geçmek, mücrimiyeti icab edenler hakkında men'i muhakeme kararı vermek ve saire.. Suçlarm sayısı beş, altzyı bulmaktadır. Maznun, dünkü duruşmada, ken disinin tamamen suçsuz olduğunu söylemib: » Bunlar hep tasni edilmiş şey • lerdir» demiştir. Henderson, böyle bir harb vukuunda Ingilterenin de buna sürükleneceğini muhtemel görmektedir. Bu iti barla umumî emniyet kadrosu içinde Almanya için hukuk müsavatı meselesinin halli hususunda yapılan te Cemiyet azon bir arada şebbüslerin muvaffakiyetini görmek, Ingiltere için faydalıdır. M. Hendersona Çengelköyünde insanî maksadları teb talebesinden 61 müslüman, 15 istihdaf eden Fakirlere Yardım ce Rum, 1 Ermeni çocuğa gömlek, beyaz göre, Almanyamn Cenevreye dönmemiyeti namile bir cemiyet kurulmuşyaka, çorab, iskarpin, göğüslük, si ve son kararm bütün kayidlerini tur. Bu cemiyet henüz teşkil edileli ve saire tevzii suretile faaliyete geçkabul etmesi, mevcud meselelerin ebir buçuk ay geçmeden ehemmiyetli miştir. Bu eşyayı Beylerbeyi Hanımsash bir tarzda halli için yapüması işler yapmağa başlamıştır. Bu me lar Dikiş Yurdu meccanen dikmek elzem olan şeylerdir. yanda dün Çengelköyündeki ilkmeksuretile bu faaliyete iştirak etmiştır. kırmızı küpelerim omuzlanmı ne tatlı bir nevazişle okşuyor. Sigaramın ucundaki ateş aynada pınldarken ben kendi harikulâde güzel liğime değil; koyu renk elbiselerile loşluğa kanşmış olanlann aynada çok uzak ve çok solgun görünen yüzlerine bakıyorum. *** Aynanın içinden iki çift gözün bakışları bana matuf... İkisi de bana... Yalnız bana bakıyorlar. O... Gözlerinin mustarib endişeli ve kıskanc bakışlarile sanki beni sarmak, beni örtmek ve ötekinin hayran nazarlanndan saklamak istiyor. Çünkü anhyor.. Anlamamak mümkün mü?. Oteki gözler benden zevk bularak, bana hnyran olarak bakıyorlar. Da ğmık kumral kaşlar albndan görünen kurşun rengi bu gözlenn bakışlan bana öyle tatlı bir zevk veriyor... Gururu mu okşıyan öyle kuvvetli bir zevk veriyor ki... Çıkık kemikh yanaklan deriierinin albndan görünen damarlarile bu yüz, kocamın yüzüne hiç benzemıyen bu yüz loşluk içinde ne manah... Ne zeki... Ben bu yüzü görmek, ben bu yüze bakmak istiyorum. Bakmak bakmak. **•. Ne oldu?. Başımı çeviriyorum loşluğun kur şun renginde yere dökülen birkaç damla kızıllık var... Bu kan nedir? Birşey değil.. Elimdeki kahve fincanını dalgınhk'a fazla sıkmış olacağım kmldı... Parmağım sıynldı. Ya!.. Kınşmış alnı, çablmış kaşlan, knr nlmış dudaklarile kocam öne doğru eğiliyor. *** Şimdi alnım pencerenin camında... Denize, dalgalara, deniz ve dalgalar kadar kurşuni bulutlara bakıyorum.. Ötekinin ayak sesleri yaruma yakla şıyor... Şimdi yanımda... O da be nimle beraber pencereden denize, ufka, dalgalara, bulutlara bakıyor. Gözkapaklanmı kaldmyor, başimı arkaya doğru eğerek onu görmek ıs tiyorum. Bakışlanm kollanndan göğ süne, omuzlanna ve başına yükseli yorlar. Ben şimdi büyük bir şimal ilâhının ayaklan dibinde duran küçücük bir Asya mabudesıne benziyorum. Bu, şey kalbimi zevkle titretiyor. Başımı ağır, ağır yere indiriyor, peneereye çeviriyor, onun anlıyacağından, zevk bulacağından emin olduğum renklere, gölgelere, çizgilere bakıyorum ve bakışlanmız şerik bir zevkle sanki bir bakış gibi bulutlardan dalgalara, dai galarla ufuklara kayıyor. Beraber bakmak beraber beğenerek, anlıyarak bakmak ne tatlı bir günah.. Kan rengi bir güneş küller albndan fışbran bir volkan gibi bulutlann esaretinden kurtuldu. 3imdi kül rengi sularda, kül rengi bulutlarda kan, ateş, günah, ve ce hennem var. Pencerenin kapalı camlanndan sızan al bir ziya gözbebeklerimizi tu tuşturuyor. Bu kızıllık içinde müşterek bir hazla ışıldıyan gözlerimiz biribirinde sarhoş oluyorlar. • ** Suzan!.. Odanın kurşun ağırlığındaki süku netini ateşten bir ok gibi delen ses o nun sesi kulaklanmda hırçın hırçın ö tüyor. Efendim. Başımı ona çeviriyorum. Ne söyli yeceğini bilememekten perişan, birşey yapabilmek arzusile telâşlı, iki adun abyor. Birşey mi istiyordun? Hâlâ bir söz söyliyemyior... Ya 24 nisan çarçamba GÜNÜ SAAT 15 TE Taksimde, Cumhuriyet meyda nında, Elektrik Sirketi »ergisinde, elektrik fırınının tatbikatı gösterı lecek ve bu meyanda, gelenler aıasında, kur'a çekilerek, bir ELEKTRİK ALETÎ HEDIYE EDİLECEKTÎR. Bu dejs Bayanlara mahsustur. (Herkes girebilir) rabbi ne kadar mustarib. kıskanryor, ne kadar Edebî tefrika: 4 Yazan Suad Derviş Benîm için hâlâ eski Yunan mabedlerini haşmetlerile dolduran ilâhlann heykelleri gibi kıymetlisin. Sende o büyük asırların muhteşem, muntazam ve pürhaşmet zevkini ifade eden, nıhu haşmetli sükuneble doldu ran eserlerin manası var... Ben sende hâlâ bu manayı, şimdi yalnız bu manayı seviyorum. Zaten ben seni en evvel bunun için sevdim. Sen benim için (Fidyas) m (poliklet) in şekilleri gibi zevk veren bir şeydin. Senin hayabna girmege razı oldu ğum zaman... Büyük beyaz mabed lerin gölgesinde oturan bir insanın hissedeceği sükunla senin yanında ebediyen yaşıyacağımı, yaşıyabileceğimi zannettim. Perişan zavallı gözlerle gözlerime bakıyor: Fakat işte benim hasta zevkim se • Bİa güzelliğinin intizammdan yorulda. Hasta ruhum senin aşkmın güzelli • ğinden bıkü ve... Ve?.. Söylemek istediğim sözler de du daklanmda ölüyor. Neden?.. Neden susuyorum? Gözlerindeki şaşkm manaya raı acıdım?. *** Üstümdeki ipekler ne yeşil... Abajurdan dökülen yeşil ziya içinde kim bilir gözlerim nasıl ışıldar? Kollanm onun omzunda başım arkaya e§ilmiş, bir Hind mabudesinin küçücük bir heykeli gibi yazıhanenin üzerindeyim. 3 Kurşun renkü göklerden, kurşun renkli bulutlardan denize, kumluğa gümüş ziyalara keder dökülüyor. Bulutların rengindeki ipek elbisem, yakasındaki kızıl gül ile bana ne çok jraraşıyor. En ufak bir hareketimle sallanan **• Hava çok güzel Suzan biraz dolaşsak diyecektim. Şefika dönüyorum. Ister misiniz?.. Madem ki Nihad Bey isb*yor.« Ve ben istiyorum. Siz de îsbyorsunuz öyle mi o halde tabiî ben de isterim. Nihadın her istediği şeyi ben de isterim Şefik Bey. Pencerenin önünden uzaklaşarak, kocamın yanma gidiyorum. Gergin toplanmış saçh başım göğsünde, Şe fığe gülüyorum. Onu öyle severim ki. Kocamın büyük, kuvvetli, linirli eli omzumu haşin, haşin sıkıyor. Hazırlanır mısm? Şimdi.. Batan güneşin bazı yerlerini ateş rengine boyadığı bu loş adada, rakıb düaman gözlerle binbırine bakan iki iri erkek gölgesini yalnız bırakıyorum. Sessiz bir yürüyüşle odadan çıkıyo • rum. 4 Ne ruhaf düşüncelerin var Sazan... lArkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: