13 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 11

13 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Mayıs 1955 Mimanya intıbaları Cumİıuriyet S ^ H = = H = Uçuşun safası ve cefası . . • Güzel havada tayyareden daha zevkli, daha rahat, daha süratli bir naldl vasıtası olamaz, fakat hava bozunca... 1 Bükreşteki müzakereler Balkan Bakanları dün işlerini bitirdiler (Baştarafı 1 inei mthifede) Bugün öğleyin Başbakan M. Tataresko bir ziyafet vermiştir. M.Laval Varşovadan Moskovaya gitti Varşova görüşmeleri vaziyeti değiştirmemi?, bir Fransız gazetesi «M. Laval uşakların merdiveninden geçirilmiştir» diyor f (Baştarafı 1 inet tahi/ede) Jük çekmemiştir. Almanya, kollektif mahiyette bir danışma ve ademi tecavüz andlaşmasma her zaman için katılabilecekrir. Baltık ülkelerindeki hususî menfaatleri tanımak şarn ile, Polonya nın ilk bakımda reddetmcdiği böyle bir teşebbüsün muvaffakiyctine, Fransa, yardım etmeğe hazırdır. Polonya, Tuna andlaşması müzakerelerine ortak olmayı kabul ettiğinden, 25 mayıs tarihinde uluslar kurumu konseyinin toplantısı münascbctile, M. Lavalin Roma konferansmm muvaffakiyetlc neticelenmcsini sağlamak için alâkadar devletler ve bilhassa küçük antant delgelerilc girişmek istediği ipti daî görüşmelcrc, M. Bek te işürak eyliyecektir. İki bakan, daha bazı müşterek eko nomi işlerini ve ezcümle Fransadaki Polonyalı işçilerin vaziyeüni de gö rüşmüşlerdir. veninden geçirilmiştir. Fransanm bir mümessiline karşı bu derece açık bir hakareh'n vukuu enderdir. Fransız Polonya ittifakı Fransa yı Sovyet aleyhtan bir siyasaya mıhlıyordu. M. Lavalin seyahati bu siyasanın iflâsını teyid etmişür. Fransız Sovyet andlaşması sulh için biricik te sirli vasıtadır.» Bakanlar Rumen meclisini ziyaret ettiler Bükreş 12 (A.A.) Rador ajansı bildiriyor: «Balkan antantı murahhas heyetleri bugün saat 17 de saylavlar meclisine gelmişlerdir. Mecliste şereflerine bir kabul resmi hazırlanmıştı. Saylavlar ve âyan üyeleri Tevfik Rüştü Arası, Maksimosu, Puriç ve maiyetlerini ve Balkan antantı hükumetlerinin Bükreş elçilerini; Başbakan Tatareskoyu samimî ve hararetli bir surette karşılamışlardır. Bu esnada par • lâmento Başkanı M. Saviano şu söylevi söylemiştir: « Büyük müttefiklerimiz Balkan memleketlerinin anlı mümessillerini Romanya parlâmentosu namma se lâmlamakla bahtiyarım. Bu ittifakın bütün acunun bu kadar istekle, bu kadar candan arzuladığı banşı bize vermesini bütün kalbimle dilerim. Bizi sizin uluslannıza bağlıyan derin dostluk hakkındaki duygulara sadık tercüman olarak kadehimi sağlığınıza ve memleketlerinizin genligine kaldırınm. Yaşasm barış, yaşasın Balkan antantı, yaşasın jiviala Yugoslavya, yaşasın Türkiye, zito ellas.» Başkanın bu sözleri sürekli alkışlarla karçüanmıştır. Gene altaşlar arasında M. Maksi mos rumence yaşasın Romanya diye cevab vermiştir. Bundan sonra bakanlar, saylav ve âyan üyelerile dostça konuşmuşlar dır. Alman gazetelerinin nefriyatt Berlin 12 (A.A.) Berlin Borsa gazetesi diyor ki: «M. Laval, Polonyanın artık Fransa ile Sovyetler tarafından gerekli göriilen kollektif teminat sisteminin Ieh veya aleyhinde karar vermesi lâzım gel diğini M. Beke h'1 J;rrniştir. Ve Fransız dış bakanı, Varşova ile Berlin arasmdaki dostane münase betlerin devamına aleyhtar olmadığı m da ilâve edince, M. Bekin müspet cevab verdiği söyleniyor. M. Lavalin ziyareti genel durumda göze görünür hiç bir değişiklik yap • mamıştır. Bu ziyaret Varşovayı aydınlatbğı gibi, Polonyalı müttefikin, Rus müttefikine müsavi bir unsur olmadı ğını Parise anlatmışnr.» Volkişer Beobahter gazetesi de, Polonyanın şarkî Avrupada hummalı bir faaliyet göstermekte devam edeceğini yazıyor. Kendi öz teminat sistemleri ni kurmak hususundaki Fransız Rut teşebbüsü karşısmda Polonya diploro»sisi, Polonyanın dış siyasasını tehlikeye düşünnemek için, her çareye ba} vur* malıdır.» \U T^trk gazeteeîlerini Almanyada getdiren Luft Hanza hava postalart şirketinîn Yankert fabrikan mamalâtından bir yolctt tayyaresi. [Bu resim gazeteciler Berlinde, Büyük elçimiz ve diğer zevat tarafından i$tikbal edüdikleri nrada ahnmifttr] Tayyare sailanıyor mu? Tayyarede insanın başı dönü yor mu? Deniz tutması gibi hava tutması da var mı? Tayyarede korktunuz mu? Havada uçarken ne gibi hisler duvuluyor? Almanyada, beş bin kilometrova yaklaşan ucuşlardan sonra, îstanbula dönünce her görüştüğümden isittiğim yukanki sorgular, bana uçuş intıba lanmı yazmak lüzumunu anlattı. Ben, ilk defa tayyareye gene Al manyada binmistim. 1930 senesinde merhum Berlin büyük elçimiz Kemalettin Sami, Berlinde, beni Yunkers fabrikasmm yeni yaptığı büyük bir yolcu icabında bombardıman tayyaresme bindirmisti. O tayyare, bu gün, General Feldmare^al fon Hin denburg ismini almış olup o zaman D. 2000 G. 36 markalı idi. 45 kişi alıyordu. Içinde kocaman bir yolcu salonundan başka ön tarafında came kânlı küçük bir salonu, dört yatası, iki aDtesanesi gal'ba mutfaih bile vardı. 13 ton ağırlığmda idi ve 13 ton e§ya kaldırıyordu. 1930 da dünyanın en büyük kara tayyaresi olan bu tayyare, şimdi, hâlâ şampiyon mu, yoksa daha büyükleri de yapıldı mı bilmem? Bir tarihte îstanbula da gelmiş olan bu tayyarenin pilotu, gazetecileri uçurmak üzere Yeşilköye davet etmiş, fakat sonra, hatınmda kalmıyan bir şeve kızarak bu uçustan vazgeçmişti. Son seyahatte bindiğimiz tayyare ler ise Yunkersin üç motörlü, kâmi len madenî yolcu tayyareleriydi. Bunlar, iki'sr pilotla bir telsiz me muru tarafından idare ediliyordu. Tütün içenlere mahsus dört kişilik birer kamaradan başka tütün içmi yenler için 13 kişilik birer salonlan ve bir de aptesaneleri var. Yolculann bavullan da tayyare gövdesinin altmdaki ambara yerleştiriliyor. Tavyare epey yüksek olduğu için, ya kendi küçük ve dar merdivenile yahut ta hava limanlarının rahat ve güzel merdivenlerile içine giriliyor. Size hatıra defterimden birinci ve beşinci uçuşlarımıza aid notlanmı yazıyorum. adama garib hisler verir. tlk defa teHer koltuğun arkasma bir ceb yaplefon ederken bile tuhaf bir heyecan mışlar ve bu cebin içine kâğıd tor duymamış mıydık? balar koymuşlar. Bunlar, hava tu Yunkers yolcu tayyarelerinin mar tanlara mahsus... Midelerinde durmıkalan, numaralan ve isimleri var yan nesneleri bu torbalara boşaltıp, dır. Her biri bir Alman hava kahra kâğıd torbayı da ayaklarınm dibine manının adım taşır. Bizimki, Umumî koyacaklar, kat'iyyen dışarıya at Harbde 36 düsman tayyaresi düsür mıvacaklar.. dükten sonra kendisi de düşüp öl • Hava güneşli, sıcak. hiç sallanma müş olan Werner Vossun adım taşıdan yıldırım gibi gidiyoruz. Yalnız yordu. Tayyarenin salonunda onun sert bir gürültü pamuklara rağmen yeşil defne ve çam dallarile çerçevekulaklanmızı hırpalıyor. Aşağıdaki lenmiş bir resmi de var. Ne güzel âmanzara, çabucak değişiyor. Çünkü det! Werner Voss 240 kilometro süratle uçuyor. Tayyare, sert fakat küçük ve önümüzde tek motörlü kü^ük bir muntazam daİEfalan yanp geçen sürYunkers tayyaresi daha var. Bir aile, atli bir gemi gibi uğultulu bir ses çıçolushı çocuğile bu tayyareye bine kanyor. Yavaş yavaş küçük bulutlar rek Dresden istikametinde kavbolup üstünden aşıyoruz. Bunlar büyük bir gitti. Sıra bize gelmişti. Çelik kartasiçara dumanını andınvor. Yavaş yalımızın kan?dJarı arasmdaki salona vaş sigara dumanları kalmlaşıyor, payerleştik. Ahştırmak için motörleri muklaşıvor ve büvüyor. Biraz sonra çalıştmyorlar. Bunlar mavimtırak aaltımız bembeyaz, bir pamuk denizinin levler scçarak dönüvorlar. Kanadla bembevaz dalgalarile kapandı. Şimdı rın arkasmda adamlann şapkalan uüstümüz masmavi. altımız bembeyaz. çuvor, otlar dalgalanıyor. Yer görünmüyor. Beş dakika geçme Koltuklara oturduk. ilk acemilikle den üstümüz de bulutlarla kanandı. koltuklann kenanndaki kemerleri hemen bellerimize bağladık. Bu bağ Bunlar sis renginde, gümüşî bulutlar. lanma pek te hosumuza pitmedi. Çün Fakat çelik kartal, ne bulut, ne sis, hiçbir şey dinlemiyor. Hava bozulu kü bize adamakıllı sallanaca£ımızı, yordu. önümüzde kalın ve kül rengi taklaklar atacaŞımızı zannettirdi. bir bulut tabakası peyda oldu. Yağ Elimize birer şeffaf kâğıd zarf içinde mini mini pamuk parçalan sıkıs mur geldi. Daha doğrusu biz yağmurun içine tırdılar. Bunlan kulaklarımıza tıkadık. Aynca büyük zarflann icinde bi girdik. Bazı bazı kartalımız, yağmurrer Almanva hartası ve birer de gösjüs dan fazla ıslanmamak ve varacağı yeienesi verdiler. Luft Hanza Tayyare re biran evvel varmak istiyormuş giîşletme sirketinin markası şeklinde o bi sert bir savletle ileri doğru fırlılan bu iğneleri de eöğsümüze taktık yordu. O zaman, motörlere su kaçıyor ve ucusa hazırlandık. Motörler bir da böyle oluyor gibi geliyordu bize... denbire şiddetle dönme^e basladı. BiArtık ağır ağır inmeğe başladığı zi teşyie gelen Breslavlı Ahnanlar, mızı yüksekliğin manometrosundan kollannı uzattılar, tavyare, bozuk bir anlıyoruz. Birdenbire bulutların arayolda vürüven lâstikleri sönmüş bir sından sıyrılarak elimizle koymuş otomobil gibi sert sert ilerilemeğe gibi Dresden şehrini bulduk. Tayyare basladı. Bövlece mevdanda bir de içimize çekilme ve bulantı veren bir vir yaptı. Büvük tayyareler rüzgâra inişle aşağıya, hava limanına doğru karşı ce T İ3 alıp övle havalamvorlar. kaydı, inerken bir kanadının üstüne Mevdanın ortasmda bir ateşgede, da yatıyor, biz de müvazeneyi düzelte ha doğrusu bir buhurdan yanıyor ve cekmişiz gibi öte tarafa yaslanıyordumanları pilotlara rüzgânn istika duk. Kartalımız böyle bir tarafa yatmetini gösteriyordu. Duman arkamı tığı zaman, o tarafta şehir, âdeta haza gelince, meydanda bayrakla tav vaya dıkilmiş bir duvar teşkil ediyoryarelere işaret veren adam da, Al du. Sanki yatan tayyare değildir de, lah selâmet versin. der gibi kolunu şehir bir tahtaperde gibi sizin yanı kaldırdı ve bu son selâmlaşma üzeri nızda havaya yükselmiştir. Salon kane tayyarenin sarsıntısı birdenbıre pısının üstünde bir ışık yandı. Al « Breslav tayyare istasyonundayız. kesildi. Tekerlekler yerden kesilmiş manca «lutfen bağlanınız» yazısı göDresdene kadar ilk ucuşumuzu yaoa tL Hemen yükselmeğe basladık. Tav ründiL Motörlerin işlemesi hafifledi cağımız mesafe 156 kilometro. Bız yaremiz şehrin üstünde bir tur yaptı. ve tayyare birdenbıre sert bir sar müptedi hava kahramanlan için ilk Aşagıda hersey bütün vüzuhile gö smtı geçirdi. Onun tekerlekleri ve bimerhale korkunç addedilmiyecek ka rünüyordu. Caddeler, evler, dam zim ayağımız yere değmişti, Yeşil çidar kısa ama hepimizde korku de lar, ağaçlıklar, sular, futbol oynıyan men alanda sıçraya sıçraya biraz i meyim de biraz sinirlilik ve biraz kırmızı ve mavi fanilâlı sporcular, lerledik. İlk teması hafifçe atlattıktan da endişeli bir merak var. Hava ga ayaklanmızın altından geçip gidivor ve böylece kapaklanmak tehlikesi bertaraf edildikten sonra motörler yet güzel. Ilık ve rüzgârsız bir bahar lardı. Tayyarenin keşif vasıtası ola ene günü. Bu güzel hava ve gümüşî karta rak ne yaman birşey olduğunu anla j g kuvvetle döndü. Tayyare, meymak için asağıya bakmak kâfi idi. I danda bir tur yaparak dosdoğru is lunızın kudretli hali, bize emniyet ve Hersey. en kücük fidanlar. kesılmiş I k e l e sahasına girdi. Burası, yolcular Itimad veriyor. Bavullarımız, kartalm karnına yerlestirilirken tayyare mev ağaçlann töprağm yüzünde kalmış çamur olmasın diye çimento döşen " " " danının bir köşesinde kuvruğu hava dibleri bile tamamile görünüyordu. miştir. Hava limanı memurları merya dikilmiş bir makine gözüme ilişti. Yalnız ormanlar yeşil bir topluluk ha diveni yanaştırdılar, kapıyı açtılar. Asım Usa gösterdim: linde içlerindeki esran gizliyorlardv Kulaklarımızdaki pamuklan atarak Bak, kuşun biri tepe üstü kapak Yukandan bakış ve görüş zavivesi dışarıya çıktık. değişiyor, hersey tepeden baktıkça lanmış! Hemen Allah bizi ayni akibeBu, güzel havada sarsmtısız ve sabodur ve yayvan görünüyordu. te uğramaktan muhafaza buyursun. falı bir uçuştu. Münihten Avusturya Tevekkeli büyük adamlar, etraf Bu duaya amin demiyen kalmadı. • Yanımızda, mihmandanmız olan Al larındakileri küçük görmüyorlar. Ko hududuna giderken çok sarsıntüı ve jnanya Propaganda Bakanhğı sefle caman binalar oyuncak köşklere ben gene Münihten Kolonyaya giderken de fırtmah iki uçuş yaptık. Ikincisınrinden Her Knotenin refikası da var. ziyordu. Yeni sürmüş zümrüd tarlalarla he de şiddetli bir fırtına varmış, sel giHer Knote, Balkanlarda ve bilhassa Bulgaristanda çok oturmuş bir Al nüz sürülmüş toprak rengi tarlalar, bi yağmurlar yağıyormuş. Aşağıda ocetvelle çizilmiş gibi uzanıyor, yal lup bitenlerden haberimiz olmadı ama man. Umumî Harbde ve 10 uncu yıl bayrammda Türkiyede bu nız yılankavi yollar ve nehirler, bu yukarıda kül rengi, kalm bir sis ıçınde, kanadlarımızın ucundan ötesini intizamı bozuyordu. lunarak Ankarayı görmüş, refikası da Tayyaremiz yavaş yavaş 1500 met görmeden mütemadiyen uçtuk. TayÎstanbula gelip gitmiş, zarif, ince ve yare, şiddetle sarsüıyor, bulantı ve güzel bir Alman kadmı... Bayan Kno roya kadar çıktı. te de bizimle beraber tayyareye binHepimizin elinde dısandan içeri eza veren çok sert bir hareketle düdi Artık Alman kadmınm yanmda ye serin hava veren lâstik hortıım şer gibi oluyor, çocukken rüyamızda en cesaretsiz olanımız bile sakin ve lar var. Bunlan nargile marpucu gibi minareden düştüğümüz zaman duy mutedil görünüyor. Korkacak birşey yuzümüzün, başımızın, aŞzımızın et duğumuz hisse benzer nahoş duygular yok ama ilk biniş. Malum ya, herşe rafında dolaştınyor, verdikleri serin duyuyor ve birşeyler oluyorduk. Makinemiz, 2500 metroya kadar yükselyin ilki, içindeki meçhulât yüzünden havayı emiyoruz. Franns gazetelerinin neşriyatt Paris 12 (A.A.) Matbuat, ya Moskova, ya Varşovadan birinin tercih edilmesi meselesinin mevzuu bahsolacağım zannetmiyor. Polonyayı övmek hususunda gazeteler müttcfik değildir. Journal diyor ki: «M. Lavalin vaziyeti, acaba, yalnız Polonyayı hakikatlarla karşı laşbrmağa, Fransanın sulhpervcrane ve dostane niyetlerini daha iyi anlatma ğa ve Polonyanın kendisine edilen hizmetleri ve kendi oz menfaatlerini unutma uçuruBiuna yuvarlanmaktan koru • mağa mı yaradı? Eğer bu, böyle olduys«, kendi kendimizi kuüulamamız ge rektir.» Petit Journal, }u mütaleayı yurü tuyor: «Paris île Moskova arasında irazalanan andlaşma, bundan böyle, ha zırlanmakta olan Avrupa emniyetinin tanzimi işinde bir âmil olacaktır. Av rupanın şimali şarkî kısmı için birkaç taraflı bir ademi tecavüz ve danışma andlaşmasının tedriccn kurulması düçünülmüştür. Bu genel andlaşmada karşılıklı yardım mevzuu bahsolmıyacak • tır. Dolaşan rivayetlere bakılırsa, Al manya bu şekli kabul edecek, M. Hitler de 1 mayısta irad edeceği söylevde bu meseleye dokunacaktır.* Humanite de diyor ki: «Fransız bakanı uşaklann merdı ElçUiğimizde dün akşamtn resmi kabul Bükreş 12 (Telefonla) Bu ak şam Elçilik binasında Dış Bakanımız şerefine Bükreş elçimiz tarafından bir resmi kabul tertib olunmuştur. Bu resmi kabulde Başvekil, hükumet erkânı, sefirler, heyeti murahhasalar ve Bükreş siyasi mehafiline tnensub birçok zevat bulunmuştur. M. Laval Moskovada tezahüratla karşılanacak Moskova 12 (Hususî Muhabirimizden, telsizle) Fransız Dı? Bakanı M. Lavali karşılamak üzere hariciye mümessilleri, Fransız elçisi ve ecnebi gazeteler muhabirleri hududa hareket ettiler. M. Laval yann sabah saat 11,35 te kızile birlikte buraya muvasalet edecek ve büyün tezahüratla karşılana • caknr. Cazeteler M. Lavalm Moskovayı ziyaretine fevkalâde ehemmiyet ver mekte ve Sovyet Fransız dosthığunun inkişaf edeceğinden ve iki memleket münasebahnda yeni bir devir açıla cağından bahsetmektedirler. Fransız Dış Bakanı Moskovada Sovyetleri misafiri olarak üç gün ka lacaknr. M. Ycvtiç Belgrada döndü Bukres 12 (Telefonla) Yagoslav Başbakanı M. Yevtiç saat 1,30 da Belgrada gitmiş ve kendisini durakta M. Tataresko, Titulesko, Tevfik Rüştü Aras, Maksımos ve diğer birçok ları uğurlamışlardır. Başlıca ekonomik çalışma birliği ve ulusal birliğin yazılmasile uğra şacak olan bugünkü toplantıda M. Yevtiçin yerini Dış Bakan yardıma » sı M. Puriç tutacaktır. Belgrad 12 (A.A.) Başbakan ve Dış îşleri Bakanı M. Yevtiç bugun saat 17,30 da Bükreşten Belgrada dönmüştur. Başbakan Gömböyle durağında Münakalât Bakanı tarafından karşılan mıştır. Belgrad durağında kendisini Bakan Koliçle Türkiye, Yunanistan ve Romanya elçileri, Fransız elçiligi müsteşarı, Dışarı îşleri Bakanlığı erkânı karşılamıştır. M. Yevtiçin yerine Dışarı îşleri Bakan muavini M. Puriç, Bükreşteki Balkan Antantı konferansındaki Yu goslav murahhas heyetine başkanlık etmektedir. diğimiz halde, kül rengi bulutlardan, fırtınadan ve sarsmtıdan kurtulama • dık. Tayyaremiz, asabileşmiş, hiddetlenmiş bir kartal gibi sert ve sinirli hamleler yapıyordu. Midelerimizin bulantısı fena halde çoğaldL Tayya renin her zaman öyle süzülerek safalı safalı uçan bir vasıta olmadığım anlamıştık. Uçuş biran evvel bitse diye içimizden dua ediyorduk. Bir aralık Ahmed Şükrü Esmere: Bu siste, karşıdan gelen bir tayyarenin bizi görmesine imkâfl yok. Çarpışırsak halimizi düşün; dedim. Allah cezanı versin. Bu da ne reden aklma geldi? Rahatımı büsbütün kaçırdm; dedi. Garib değil mı? Çok rahatsız oluyorduk ama hiç korkmuyorduk. Anlaşılan telsizler sayesinde böyle ha vada müsademe tehlikesinin önüne geçiyorlar. Yoksa o sisi, yağmuru, kan ve bulutu bol ve buna mukabil tayyare seferleri de çok memleketlerde, hergün bir kaza olurdu. Berlin istasyonuna günde 600 yolcu ve 75 tayyare gelip gittiğine ve bunlann içinde bazı yeni ve 6 kişilik tayyareler saatte 380 kilometro süratle uçtuklarına göre, kaza olmayışı, Almanyada hava seferlerinin cidden pek mükemmel surette tanzim edildiğine delâlet eder. Biz, sis yüzünden havada çarpışma olur mu olmaz mı diye düşünürken Kolonya hava limanının projektörleri, renkli fenerleri ve iniş yerini gösteren kırmızı ışıkları göründü. Biraz sonra, ayağımız karaya değmiş, he pimiz, yan sersem bir halde, derin bir oh çekmiştik. ABİDlN DAVER Söğüdde yapılan yeni mekteb binaları Söğüd «Hususî» Kültfir Bakanlığınca kabul edilen orneklere göre burada yeniden 22 mekteb yapılmıştır. Koylerde de yenİden mektebler yapılacaktır. Gönderdiğim resim kasabada yeni yapılan ilkmekteb binasını göstermektedir. Şarki Atrikadan btr Atman imalâthanemn* gHiriten tildim içinde 38 »antimetro uzanluğmda polimy* ağactndan fafti havi demir bir çubuk balunmuftu. Bmum na»d olup ta fUin dişinin için* girdiği tmlaşdmmanufttr.

Bu sayıdan diğer sayfalar: