13 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 12

13 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cumhuriyet 13 Mavıs 1*35 Tarihten Nüfus işlerini nasıi düzeltebiliriz? yapraklar Amerikada görülen elim • buhran manzaraları Bir Fransız muharriri Amerikada gördüklerini şöyle anlatıyor: « Nevyork limanının bundan beş sene evvelki muazzam faaliyetini görmüş olanlar için, bugün ayni limanın arzettiği manzara çok acıkhdır. Paul Morandm, biitün dünyanm vapur du manlarının birbirine kanştığı yer diye tarif ettiği nhtım şurası mı? Biitün bu nhumda, bu doklarda ve Hudsanda şimdi derin bir durgunluk, bir sessizlik var. Rıhtıma yanaşmak şimdi çok ko laylaşmış; geminin manevrasına eneel olacak, ortada hiç bir şey yok. Vaktile, dünyanm dört bucağmdan bu durak yerine yığılan irili ufaklı gemilerden bugün eser bile kalmamış.. Sade birkaç körfez vapuru, New Jerseyden Nevyorka işçileri taşıyor. lşte, Amerika toprağına ayak basan yolcuyu karşılıyan ve gittikçe daha fazlalaşan buhran manzaraları! Yüzlerce katlı ticarethane binala rile, Avrupalılann dimağmda, hemen hemen fevkalbeşer bir tesir yapan Nevyork, bugünkü manzarasile bu muh teşem tesirini kaybediyor ve hemen bunun arkasından, aşağı sokaklann yı kık dökük kaldınmlan, pislik içinde yüzen sokaklan, uçuk benizli pejmürde kılıklı işsizlerile karşılaştyorsunuz. Santral Parkın civanndaki zengin mahalleleri de, şatafatlannı muhafaza etmekle beraber oralarda da eski kesif kalabalık görülmüyor. Ekonomik buhra nın haricî eserleri her tarafta göze çarpıyor. Birleşik hükumetlerin «en fazla Amerikalı» şehri olan Şikagoda, bu hal, belki her yerden daha ziyadedir. Şikagonun genişleme ve yayılma hareketi oîduğu yerde durmuş, bazı roahallelerdeki yapılar yanm bırakılmış. Her hareketi spekülâsyon ve rizikodan ibaret olan bu harikulâde i§ şehrinde, herkesin ihtiyatla ha reket eder, gelecekten korkar olduğu ve aheste yaşamağa başladığı hissi insanda uyanıyor. Sahillere gidip beş on gün dinlenecek kadar varidatı olanlar, Los Ancelosa gidiyorlar. Bundan beş yıl önce, bazı mevsim Ierde, Los Ancelese giden tren sefer lerini dört beş misline çıkardıklan olurdu. Şimdi ayni trenlerin muazzam vagonlannda on yolcu ya bulunur, ya bulunmaz. Tren, fabrikalarla dolu mahallelerden geçerken, etraftaki dur * gunluğu görünce insan, buhranm bü yüklügünü ve ehemmiyetini anlıyor. Fakat, Amerikalılar gene ümidle rini kesmek istemiyorlar. Bu muvakkat faaliyet durgunluğu, bu ürkek ih tiyathhk, Amerikahnın âdetlerine ve göreneklerine taban tabana aykındır. Belki eskisi kadar tehlikeli işlere gi rişmiyorlar, fakat ulusal bir kalkınma hareketinden ümidlerini kat'iyyen kesmemişlerdir. Amerikalı, eşi bulunmıyan yakın maziyi durmadan düşünüyor ve bugünkü düskünlüğünün ebedî olmadığını hissediyor. Amerikaya giden bir yolcu, oradaki buhranın eserlerile karşılaşmakla beraber bir taraftan da hayat ucuzluğu nun tatlı tesiri altında kalıyor. Bundan birkaç sene evvel, bir Amerika seyahati, bir turist veya bir iş adamı için adeta küçük bir servet kadar ehemmiyetliydi. Bugün Ameri kada yaşama masrafı pek azalmıştır. Bunun sebebi, kısmen, dolar kıyme tinin düşürülmesi, ve bunun, iç pazarlardaki fiatlerin yükselmesine sebeb olmayışıdır. Kısmen mahvolan müstehliklerin normal çekingenliği, diğer taraftan, perakende fiatlerin düşmesini intaç etmiştir. îngiltere vergileri tenzil ediyor Hükumet aile geçimîni Muhteşem Nevyork eski tesirini kaybetmiş, koca kolaylaştırıyor liman bomboş, sokaklar sefil insanlarla dolu Avam Kamarasına verilen son büt Amerikayı tehdid eden felâketin karşısında, Reisicumhur Ruzvelt dikta törce tedbirler almakta ve idare edilen ekonomi rejimini tatbikte tereddüd et mektedir. Bu siyasetin vereceği kat'î neticeler hakkında şimdiden hüküm yü riitmek mevsimsiz olur. Ruzvelt, dev letçi bir yol tutarak, buhranı tahdid etmeğe elverişli telâkki ettiği bir ta kım inkılâblar yapmak cüretini göster • di. Demokrat partisi ve memleketin büyük bir kısmı, bugüne kadar onun peşinden inançla yürüdü ve son seçimler, Ruzveltin ne kadar sevildiğini gös terdi. Fakat, son zamanlarda, biraz teu kid edilmeğe başlandığı seziliyor. İş adamı, siyasa adamı, hatta sokak adamı bile daha ihtiyath davranmağa başla mış, ve herkes, Reisicumhurun giriştiği tecriibelerin, sadece felâketin vukuunu geciktirecek ve netice itibarile daha şiddetli bir sukutu intac edecek ma hiyette olması korkusuna kapılmıştır. Amerikanm, dış siyasasındaki vaziyetlerini idare eden de hiç şüphesiz dahildeki buhrardır. Reisicumhur Ruzveltin bütün gayretine rağmen Amerikalılar Avrupa işlerinin dışında kalmakta ısrar ediyorlar. Borçlar meselesinin, harb mütte fikleri ve bilhassa Fransa aleyhinde doğurduğu fikirler el altında bir bahane teşkil ediyor. Bu çekingenlik her gün biraz daha artıyor. Birleşik hüku metlerinin Lâhey mahkemesine iştiraki aleyhinde âyanda verilen reyler kâfi derecede manidardır. Saylavlar kurumunun, bu son rabı tayı da koparmaktan çekinmiyerek hükumeti, ulusal hududlar dışma asker göndermekten menedecek şekilde bir karar vermesi, belki de Avrupanın kendilerinden bir yardım istemesi korku sundandır.» çe iktısadî buhran dolayısile 1931 senesindenberi İngilterede tatbik olunan vergilerin artırılması tedbirinin ilgasına doğru kat'î bir adım telâkki edilmektedir. Gecen sene kazanc vergilerinden yapılan tenzilât küçük mükellefler den ziyade büyük mükelleflerin ver gilerinin azalmasını temin etmişti. Bu seneki tenzilâtta küçük vergi mükelleflerini memnun etmiştir. Büyük c varidatlardan alınan 'c22 1/2 nisbeti bu sene aynen ipka edilmiştir. Kü çük varidatlardan alınanlar ise bir taraftan çocuk ve aile sahiblerinin vergiden muaf olan varidat miktarları nın fazlalaştınlması, di§er taraftan vergi nisbetinin % 11 1/2 tan (135 liraya kadar) % 7 1/2 indirimesi su retile azaltılmıştır. Aile sahiblerinin vergiden muaf tutulan varidatlan 150 liradan 175 lirava, çocuklann ki 40 tan 50 liraya çıkarılmıştır. Senede 500 lirahk varidatı ve üç çocuğu olan ailelerin verdiği ^13 1/2, altı liraya yani T 50 den fazla bir tenzilâta taâbi tutulmuştur. Geçen sene 400 liraya kadar senelik varidattan %41/2 vergi alındıŞı halde bu sene bu miktar için muafiyet konmuştur. tngiltere hükumeti ahaliye karşı yeni bir feragat olmak üzere eğlence yerlerinin ucuz mevkilerinin vergi sini azaltmakla beraber sinema ve tiyatroların yanm şiline kadar olan biletlerinden hiç vergi almamağa Karar vermiştir. Meşrubat satan dük kânlann ruhsatiye resmi de tenzil edilmiştir. Bu defa yapılan tenzilâtm senevî on milyon Ingiliz lirası raddesinde olduŞu hesab edilmektedir. Seyhan Vilâyetine tâbi Karaisalı kazasmın Ömerli karyesindenim. Köyde 35 ev vardır. Bu 35 evlik köy de resmî nikâh kaydinde olmıyan 16 aile ve nüfus defterine geçmiyen 54 nüfus var. Köylerimiz devlet emirlerine karşı son derece itaatkâr oldukları halde niçin gidip te yavrularını nüfus kü tüğüne kaydettirmiyorlar? Bunları kendi görüşüme göre izah edeyim: Birçok kaza merkezlerimiz vardır ki 10 saat mesafede köyleri vardır. Gündelik yiyeceğini ancak temin edebilen ahali bu uzak mesafeye ka dar yorulup ta doğan yavrulanm hükumet kütüğüne kaydettiremiyorlar. Çünkü gidecek vesaiti yoktur. Kese sinde yarası yoktur. 24 saatlik yiye ceği yoktur. Köy muhtarları vazifeleri mükabilinde bir tahsisat alamadıklan için bu gibi işlere ikinci derecede ehem miyet veriyorlar. Köylüden alman para ise kendisini tatmin edemiyor. Kendi işine birinci derecede ehemmiyet veriyor. Bu hususta kanaâtim şudur: 1 Her kaza merkezinden bir nüfus memuru hiç olmazsa 6 ayda bir defa köy köy gezerek her köyün ölüm ve doğum vukuatlarını nisbet etmeli. 2 Köylülerden kaydiye ücreti namile beş para alınmamalı, evlenme hususunda da vaziyet avnidir. Yanı evlenecek gencden de hükumet para almamalıdır ve işler çok süratli gö rülmelidir. 3 Köy muhtarlanna hükumet ayhk bağlamalı, vazifelerine ehemmi yet vermiyen muhtarlara ağırca ceza tat'aik etmeli. Bu kanaatlerim tatbik sahasına < e ? çerse zannedersem Türk ulusunun bu vatanda 17 milyon değil, en az 22 milyon nüfusu bulunduğu hayretle gö rülecektir.» Adana tüccarlarından Ömer Rıza Miskinler tekkesinden saraya Saçsız kız 2 nci Mahmudun önüne oturup anlattı: «O Mekki kızı Şehriyar, yok mu? Yapmadık kepazelik bırakmıyordu. Nihayet bir gün elime bir süpürge sopası alıp...» Cüzzam denilen hastahk tarihin ilk devirlerindenberi tehlikeli ve iğrenc görülmüştür. Bazı milletler cüzzamhlan şehirlere, kasabalara sokmazlardı, dağlarda ve kırlarda süründürUrlerdi. Bazı memleketlerde de o hastalığa tutulanlar zararlı br hayvan gibi öldürülürdü. Istanbullulardan yufka yürekli bir adam, cüzzamlılara acımış, Üsküdarda Karacaahmed mezarlığı yanında o illete tutulanlar için bir yurd kurmuştu. Yakm günlere kadar miskinler tekkesi diye görülen ve gösterilen yer, işte o hayır yurdu idi ve ancak cüzzamhlan banndırmak için yapılmışb. Sığınacak köşeleri, bannacak yer leri olmıyan, cemiyetle alâkalan kesi len zavallı cüzzamlılar bu yurdda otururlardı. Yiyecekleri, içecekleri, bakıcılan temin olunduğu için etleri parça parça dökünlünciye kadar orada kaygusuz ömür geçirirlerdi. Bir gün İkinci Sultan Mahmud, bu tekeknin önünden geçiyordu. Miskin ler de demir parmaklıkh duvann arkasındaki avluda güneşleniyorlardı. Hünkâr, kendilerine uzaktan dahi merhaba denmiyen bu cemiyetten koğulmuş adamlann kılıklannı, kıyafetlerini görmek istedi, atmı duvar dibine sürerek dikkatli bir temaşaya daldı. Görünüş acıklı idi ve göz yaşartan birşeydi. Fakat hünkârın gözü yaşarmadı, ve dört açıldı. Çünkü miskinler arasında hiç te miskine benzemiyen birini görmüştü. Bu adam, gencdi. Yüz çizgilerine bakılırsa güzeldi. Lâkin saçlan dibinden tıraş edildiği için güzelliği ilk bakışta anlaşılamıyordu. Ayni zamanda öbür miskinlerden pek farklı bir hali vardı, çevikti, kıvraktu Bcriki hastalarla temas etmekten korkuyormu; gibi yalnızba;ma dolaşıyordu. Hünkâr bu görüş üzerine merak etri, tekkenin şeyhini, miskinler müte vellisini çağırttı, eliyle o çıplak kafah genci göstererek sordu: Bu kimdir, gerçekten miskin midir? Duruşu bana acayib geldi. Mütevelli ilkin sarardı, sonra kızardı ve sonra hünkârın üzengilerine yüz sürerek anlattı: Bu bir kızdır, Mekkizade konağından gönderilmiştir. llletli midir? îlleti olmasa gerek. Fakat öyle denildiği için biz de nnmadık, kendini içeri aldık. Vebali gönderenlerin boy nunal Hünkâr ahnı sürdü ve o gece bakışlarmda esrar ağlıyan kızı saraya getirtti. Kapısı, içine girenler içb ancak mezara gitmek üzere açılan miskinler tekkesinden irade ile kurtulan kızcağu gene irade ile hamama sokuldu, yıkatıldı ve hekimbaşrya muayene ettirilerek îlleti olmadığı anlaşıldıktan sonra huzura çıkanldı. Söyle bakalım çocuk. O yere sen nice düştün? Saçsız kız, tekellüfsüz ve teklifsîz yere oturdu, anlatmağa koyuldu: Benim adım «Gülnihal» dir. Mekkizade kızı Şehriyar Hanımın halayığıyım. Evin efendisi Murad oğlu Arif Hocadır. Hanımım aklı kıt bir kadındı, eline eteğine de temiz değildi. Kocası evden çıkar çıkmaz sofrayı kurardı, başına bir sürü kendini bilmez kadınlan toplardı, vur patlasın çal oynasın diyip yapmadık kepazelik bırak mazdı. Kendisine öğüd verdim, olmadı. Yalvardım, olmadı. Hyylu huyundan vaz geçmez, derler. Doğru imiş. Bizim hanım da zilden, zurnadan ve zilzurna olmaktan bir türlü el çekmedi. Hele bir Zileyha Hanım vardır. Kadı kızı derler bir şırfmtı. O huysuz kadm eve geldi mi? Kulaklanmızı tıkardık, gözlerimizi yumardık; ikisinin yaptıklannı gönnemek, hırlaşmalanm isitmemek için saklanacak delik arar dık. Bu Vasıf kızı bizim hanımdan da üstün bir şıllıktı. Feracesini çıkardıktan sonra efendinin binişini sırtına, kavu ğunu başına geçirirdi, çediklerini ayağma takardı. Sanki İstanbul efendisi Hâdisenin kahramanlârından II nci Mahmud imiş gibi salına salına sofalan dolaşırdı, odalan gözip gözden geçirirdi, sonra yeni güveyler gibi kınta kmta Şehriyar Hanımın koltuğuna girerdi, ba şından çil açkeler saçarak odaya götürürdü. Bizim çılgm da gelin biçimine bürünüp onun koltuğunda kıntıp du rurdu. Halayık ta olsam namusum var. Bu kepazelıklere dayanamıyordum. Bir gün ayranhğım kabanverdi. Elime bir süpürge sapı aldım, Vasıf kızının üzerine ahldım, yüzsüz kanyı kan kusturuncıya kadar döğdüm. Şehriyar Hanım, bu işime kızdı, sinirlendi, dostlarından iki zıpır kanya beni tutturdu, saçlanmı kazıttı ve geceleyin kayığa koyup Üsküdara geçirtti, miskinler tekkesine kapattırdı. Neye bağırıp çığırmadın, yardım aramadm ? Niçin bağırayım? O mHrdar ev* de oturup kirlenmektense miskinler içinde yatmak daha hayırlı. İkinci Mahmud, karşısında elpence divan duran adamlardan birine emir verdi: Divit getirin, kâğıd getirin. Yirmi dakika sonra Şöhrei zaman olan Mekkizade kızı Şehriyann kocası vurdum duymaz Arif Hoca ile beraber Mihalice, Vasıf kızı Zileyhanm da Tekirdafma sürülmeleri hak kındaki irade Babıalide okunuyordu. Gülnihal de Topkapı sarayındaki ha lavıklann üzerine ahlâk müfettişi tayin edilmiş bulunuyordu. Toşef kabinesi müşkül vaziyette (Baştaraft î inci tahifede) vaziyettedir. Adliye Nazırı ayni za manda Mahkemei Temyiz reisi sıfa bnı da haiz olduğundan her şeyden evvel mevcud kanunu esasinin harfi harfine tatbikına nezaret etmeğe memur dur. Başvekilin teklifi üzerine Adliye Nazın, Adliye Nezaretinde bu iş için toplanan hususî bir komisyona yeni kanunu esasinin projesini işlemesini emretmiştir. Fakat bu komisyon henüz ciddî olarak bu işle meşgul olmuş değildir. Komisyon şimdiye kadar ancak Avusturya, Macaristan, Lehistan ve daha bir iki devletin kanunu esasilerini gözden geçirebilmiştir. Diğer taraftan Başvekil de kanunu esaside yapılacak tadilât hakkında bütün sabık fırka liderlerinin, sabık başvekillerin, meclis reislerinin ve bu işte ihtisası olanlann fikirlerini sormakta dır. Şimdiye kadar, sabık başvekillerden Manilofun, Muşanofun, Çanko fun ve sabık nazırlardan Kalfofun Maydenofun fikirlerini sormuştur. Bunlann hepsi de kanunu esaside yapılmak istenilen tadilâan mes'uliyetini kimin üzerine alacağma dair kendilerine mufassal izahat verilmedikçe bu hususta kat'iyyen fikir beyan edemiyeceklerini söylemişlerdir. Fırka liderlerinin fikirlerine göre ordu da bugün bu çok mes'uliyetli işi üzerine alamaz ve almamalıdır. Hiç bir siyasî kuvvete istinad etmiyen bugünkü kabine de bu mes'uliyeti üzerine ala maz. Çünkü yarın kanunu esaside yapılacak tadilât eğer millet tarafmdan kabul edilmezse o zaman kabine çok müşkül ve feci bir mevkie düşer. Fırka liderlerinin fikirlerine göre kanunu esasî ancak bütün partilerin işürak edeceği bir millî kabine tarafın dan tadil edilmelidir. Aksi takdirde memleket akibeti meçhul bir sergüzeşte sürüklenebilir. lşte bu suretle partiler ve siyaset adamlan tarafından bu büyük ve mühim meselede tek başına bırakılan Toşef kabinesinin vaziyeti günden güne nazikleşmektedir. Türkofis subesi Hazîrandan sonra fam teşkilâtla çalışacak Türkofis umumî merkezi Ofisin îstanbul şubesini İstanbulun ihracat işlerindeki ehemmiyetile mütenasib olarak takviyeye karar vermiştir. Bunun için İstanbul Ofisi haziran başından itibaren yeni bir teşkilâtla çalışacaktır. Şimdi Dördüncü Vakıf hanın üst katmda olan Ofisin tüccarların kolayca temas edebilmesi için evvelce Ziraat Bankasınm işgal ettiği kısma nakli takarrür etmiştir. Ofis merkezinde çalışan raportörlerden Faruk îstanbul şubesine raportör o larak verümiştir. Ofisin yeni şubesinde daimî bir sergi ihdas edilecek ve bir de kütübhane kurulacaktır. Ofis yeni binasında bir yenilik olarak günlük dahilî ve haricî piyasa tahavvüllerini, Kambiyo Borsasında olduğu gibi alâkadarlara vitrinde levhalarla bildirecektir. M. TURHAN TAN Ankarada açılacak daimî sergi Ticaret Odası Ankarada Ekonomi Bakanhğı binasmın altkatında kurulacak daimî sergi için bütün alâkadarlara bir tamim yapmıştır. Burada memleketimizin hernevi istihsalât ve mamulâtına aid maddeler teşhir edilecektir. Serginin küşad resmi Odalar kongre sinin açıldığı gün yapılacaknr. HASANI KREMİ Dünyada mevcud kremlerin en nefisi, en sihhisidir. Nazik cildli kadınlann hayat arkadaşıdır. Ihtiyarları gençleşti • rir ve gençleri güzelleştirir. İnsana ebedî bir taravet veren Hasan kremini unutmayınız. Kutusu 50, tüb halinde 20, Türkîyede yapılıb da Avrupa etiketi yapıştırılan ve halkı aldatan kremlere, vesair ıtrıvata aldanmayınız. Ha san markasına dikkat ediniz. Hasan Deposu: Ankara, İstanbul, Bevoğlu | \0 Burdur Muallimler kooperatifinİn senelik kongresi Sanayicilerin bir talebi Hükumetin yeni hazırlamakta ol duğu istihlâk vergisi kanunu proje sinde bilhassa haricden gelecek eşyalardan ahnacak istihlâk vergisi için büyük bir yer verilecektir. Bilhassa mevaddı iptidaiyeden ahnacak vergi nisbetleri yeniden tanzim olunmakta dır. istanbul sanayicileri bu hususta Ekonomi Bakanlığına bir müracaatte bulunmuşlardır. Sanayiciler bu mü racaatlerinde iptidaî maddelerden olduğu gibi mamul maddelerden de istihlâk resmi alınmasını istemişlerdir. Bu suretle yabancı mallann dahilî piyasada yerli mallarla rekabetine im kân kalmıyacaktır. Sanayiciler bu hususta çok mü him bir talebde bulunmaktadırlar. Bu taleb her ticaret anlaşmasına «Türkiyede yapılan maddelerin ithaline imkân yoktur» kaydinin konulmasıdır. Burdur (Hususî) Burada iki sene evvel kurulan muallimler ve memurlar kooperatifi senelik toplantısını yapmıştır. llk kuruluşunda 60 azası olan bu kurum, bugün 175 azadan mürekkebdir. Memleketin iktı • sad işlerinde ve memurlann sıkıntıh zamarüannda elini uzatan bu kurumun asü sermayesi 10600 liradır. Taksit karşılığı olarak ta 1315 lirası vardır. Bir sene zarfuıda 2364 Ura Kooperatifin yeni idare heyeti borc vermiş ve ortaklarma % 4,5 faiz dağıtmıştır. Muallimler ve memurlar kooperatifi burada çok güzel iş görmekte, bilhassa memurlar, muallimler için faydah olmaktadır. Bu içtimada yeni idare heyeti intihabı yapılmış, başkanlığa Ahmed Tunca, veznedarhğa Şevki, kâtibliğe Tuzun, muhasibliğe Doray, azalıklara da Yağlıkçı, Rıza Erdem, Rüşdü Ultan, murakıblığa da Nâzım seçilmişlerdir. M. Fonder şehrimizde Ekonomi Bakanhğı mütehassısla nndan Fonder Porten dün Ankara dan Istanbula gelmiş ve Perapalas oteline inmiştir. ISİNİR ÇARPINTI BAYGINLIGA, NEVROL CEMAL ^1 P Emsalsiz iîâcdır. 20 damlagı icabmda hayatınızı ^ kurtanr, evlerinigde mutlakabulundurunuz: * M m 9 4 4 V Y J

Bu sayıdan diğer sayfalar: