13 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

13 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Mayıs 1°35 Hâdiseler karşısında Manisa saylavı Bay Refik înceye Cumhunjet Rus artistleri Buakşam üçüncü konserlerini veriyorlar Birkaç gündenberi İstanbulda bulunan dost ve aziz misafirlerimiz Rus artistleri Halkevinden tayin edilen mihmandarlarınm refakatinde dün Büyükadaya gitmişlerdir. Halkevi Sovyet artistleri şerefine Yatkulübde bir öğle ziyafeti venniştir. Dost memleket artistleri bu akşam üçüncü konserlerini vereceklerdir. İstanbul Halkevinden: 1 Dost Sovyet san'atkârlan Evimiz namına 13/5/935 pazartesi günü saat (17) de Belediye Şehir (eski Fransız) tiyatrosunda bir konser vereceklerdir. 2 Konser davetiyeleri pazartesi sabahından saat (15) e kadar Halkevi Çevirgenliğinden alınabilecektir. 3 Yer mahdud olduğu için, bilâ istisna, davetiyesiz kimse tiyatroya giremez, 4 Bu konser radyo ile de yayüacağından radyosu olan herkes dinli • yebilecektir. Aynca umumî meydanlara ve Belediye bahçelerlne opar lörler konacak ve buralardan da yurddaşlar istifade edebileceklerdir. ^•^•••^•» FükBrlar Program esaslarîmız Sizin de hakkınız var! ski zamanda bir hoca camide vazediyormuş: « Hâlıki lemyezel hazret Ieri bir kuş halkeyledi ki bir kanadı tam maşnkta, bir kanadı mağnbda başı asümanda, ayaklan yedi kat ye * rin dibinde... îşte bu kuş... Derken, sinirli bir dinleyıci daya namamış: Haydi hocam, demiş, bir uçu ruver şu kuşu da görelim! Dün ayn meslekten bir arka daş ta matbaaya gelmiş, gazetecileri çekiştiriyordu: Hocanın kuşu gibi fezaya sığ • miyan havadis verirsiniz, sonra çıka çıka sivrisineğe dönmüş kıtlık serçesi çıkar! Bugünkü cemiyet her işini mezüre, müspet ölçüye uydurdu ve işin garibi bunun propagandasını bağıra çağıra siz yaparsınız. Sonra da okuyucunun tecessüs haznesinde ilk tahrikle ayak lanacak yerlerini oynatan yüzde bin beşyüz katkılı havadislerin Meşhedili ğini yaparsınız. Vakıâ şair: Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizamât Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde Beytini sizin için söylemiş... Amma her işin biraz da yolu yordamı vardır. Müthiş bir yangm etrafı sardı, diye ufuklara koca bir cehennemin kızıllığı nı vurdurursunuz, ertesi günü gene haber verirsiniz ki bir kümesin kapısı o da kısmen! yanmışhr. Gücenmeyin, Allah bir deseniz inanmryaca • ğım artık. Siz söylediğinize göre iki olmak ihtimali vardır. Hakkın var dostum, dedik, baştanaşağı haklısm; lâkin hitabet yerini yanlış intihab etmişsin. Bunla nn yeri burası değilö Doğru dedi, arkadaşımız, ileri gitmişim! Bu sözile Babıali caddesini mi kasdediyordu, yoksa tarizin uzunluğunu veya istikametsizliğini mi kestireme dik. Ancak biz birbirimizi haklı çı kardığımıza göre muhaverenin manasına istediğiniz yönü vermekte tizin de hakkınız vardır! mek imkânı görülmüyormuf. O hal de? Tereddüde mahal yok; imtihanlar ya sudan olacak, yahud istikbal ordusundan birkaç tabur kendilerin de hiçbir kabahat ve kusur olmama sına rağmen döndürülecek?. Başka türlü dokuz ayda okutulan 1516 dersin imtihanı 13 günde nasıl verilir? Dolambaçlı ve uydurmasyon riya ziye muadeleleri vardır, bilir misiniz? Meselâ ortada dokuz lane ağaç, on bir lane al var. Her ağaca bir al düş' mek şarlile nasıl bağlıyabilirâniz ? Yahud: Bir fırıncı gunde otuz beş çuval un kullandığına ve ftrtnm onünde hara rel derecesi 48 olduğuna göre labla kâr kaç yaşmdadır? Galiba mekteblflerin bu seneki imtihanları buna benzeyecek.. Tahminen 30,000 talebenin 450,000 imtihanı 13 güne sıkışhnhrsa Türk kültürü hesa bin a düşecek harici kısmet nedir? Cumhuriyet Halk Partisintn prograa değişkeleri üstünde dikkatle dur • mahyız. Çünkü bunlar Kamâlist reji* min, sosyal ve ekonomik kurammı, tam ve toplu olarak, belirtmektedirler. Biz bugün bulunduğumuz noktaya, kuru teoriler peşine takılarak gelmedik. Bizi bu noktaya getiren etkeler funlardır: a) En başta, Türk devriminin ana prensipleri, b) Iş başında 16 yıllık deneçleri miz, c) En büyük demokrasileri bile, köklerine kadar saran buhrandan aldığımız dersler. Atatürk, büyük beygiden hemen sonra, Izmitte Türk gazetecilerine, yeni Partisinin ilk esaslannı şu iki vasıfta toplamışnr: 1 Halkçıyız, 2 Sınıfçı değiîiz! Atatürk, o zaman, partisini, bir teoriler çemberi içinde, kaskah kımıldanmazlığa düşürmekten kaçınmışbr. Partiyi yol sapmaktan ve yönet şaşınmından koruyan bu iki prensip, kendisinin ve bütün arkadaşlannm, her türlü deneç ve yordamlarda bulunmasma da elverişli idi. Büyük istratej, harblerinde olduğu gibi, devrim davasında da eşsiz san'atini kullanmıştrr. Bugün yol değiştirmiyoruz: Vardığımız noktanın admı koyuyoruz; vel92l den sezinmesine imkân bile olmıyan bu noktaya ne kadar kısadan ve kestirmeden geldiğimize, biz, kendimiz de şaşıyoruz. Fırka programındaki değişke Te flâveler, bir yandan soysal davamıa pekiştirmekte. bir yandan da onun ekonomik ve kültürel dayançlannı sağla • maktadır. Herkes halktandır; herkes, hakça eşittir: «Parti, sınıf kavgalan yerine soysal düzenlik ve dayamşma elde etmek amacındadır.» Bu sözler yalnız, güzel ve ideal dilekler değil • dir. Program taslağının sayıaflannı çeviriniz: Hemen bu prensiplerin ilmig vt hakikiğ beriktelerini bulacabuuz. Bu beriktelerden bir kısmı, Ataturkün soylevmde duyduğumuz gudümiü ekonomi sözünde toplanabilir. Parti, ekonomide hayalig bir eşidliğe degil. fakat, gerçel bir tüzeye, ve, herkese çalışnn ve girişim haklannı odeyen, ancak, hiç kimseye, kendi kazana için. kamuğasıya karşıt gitrnek hakkmı vermiyen bir düzene dayanmaktadır. Programın esaslan, her fikir adamına, bütün devlet işlerini, yakmdan, tenkid ve kontrol edebilmek imkânuu vermektedir. İçin için süren, ve her çatpışmda Cumuriyet Halk Partisinin halkçıhk ve smıfsızlık davasmm kanıtları ile yenilip üslenen, prensip kavga sı, 4 üncü Kurultayla, sonuna ermektedir. Ülkü bakımından biz haklı idik: "Şikan,, dan çıkan mesele Çok teessüf ederim ki bir yazraı çoktanbcri tanıdığım, hürmet ettiğim ve sevdiğim Manisa saylavı Refik lnce ile aramda bir sui tefehhümc scbcb olmuştur. Muhterem saylavın bu münasebetle bana hitaben yazdığı kâh okşayıcı ve kâh sert sitemlerile dolu ^ıektubunu büyük bir teessürle okudum ve eğer yazım onun anladığı gibi manaya gelirse kendisine hak verdiğimi ve özür dilediğimi şimdiden beyan ederim. Fakat ben hâlâ da bu kanaatte • yim ki yazun o manaya geîemez. Gelemez, çünkü ötedenberi tanıdığım ve hürmete lâyık gördüğüm bir ahbabı durup dururken ve ortada hiçbir sebeb yokken incitmeği asla hayalimden bile gecirmem. Muhterem saylav ayni zamanda da meşhur avukatlanmızdan birisidir. Ben yazımda kendisile Maliye Vekilini karşı karşıya getiren bir tefsir mesele sinden bahsederken «Şikan» kelimesini kullanmıştnn. Muhterem Bay Refik bu kelimenin kendisine aid olduğunu zannetmiş ve bu zannm tesirile haklı olarak müteessir olmuştur. Halbuki benim yazımı bir daha okumasmı rica ederim. Kendileri de soğukkanlılıkla düşünürlersc göreceklerdir ki kelime kat'iyyen onun hakkında kullanılmamıştır. Bakmız ben ne yazmışhm: «Fakat öteki yandan bakan da haklıdır! Çünkü bir meselenin tatbikında bakanm görüş tarzına karşı gelinir ve îtiraz edilirse bakan için kanunumuzun isteğine göre Kamutaya gelmekten başka çare yoktur. Hele vergi gibi yaşayışm her yanile ilişiği olan bir iji idare eden bakanlığm bu vaziyelle çokluk kalmast pek nomaldır. Bu gibi ıjlerde avukatlann «jikan» kabiliyct ve mchareti kendisi de avukat olan saygı değer Bay Şevketçe elbetle ki malumdur.» Muhterem Refik yukandaki cümleler üzerinde biraz teemmül ederlerse kolayhkhr"g5receklerdir ki şikân kelimesi kendilerine aid değildir. Vergi meseleleri etrafında şikan çıkaran avukatlara aiddir ki emsaline tesadüf edilmemiş değildir! 1 Halbuki Bay Refik yazılanndan anlaşıldığına göre, öyle zannetmiştir ki ben kendilerinin Kamutayda tefsir hakkında yürüttüğü mütalealan «şikan» diye tarif etmişim! Asla! Böyle bir fikir uzaktan bile hatınma gelme miştir. Ben ötedenberi kendisini dost. samimî, topluluk işlerile gönülden alâkadar olan muhterem bir şahıs diye tanınm. Binaenaleyh böyle bir fikri bana atfetmekle haksızlık etmişlerdir. Avukatlan zümre olmak itibarile umumiyetle itham etmek te aklımdan geçmez. Çünkü avukatlar arasında kendisi gibi çok muhterem olanlan da çokluk tanınm. Fakat kendileri de kabul etmelidirler ki her sürünün içinde uyuzlar olduğu da bir hakikattir. Nasıl ki hocalar ve avukatlar içinde de vardır! Kendisinin de bu uyuzluğun olduğunu bilmesi, müsellem iken buna işaret ctmek bir kabahat olamaz ve binaenaleyh hakkımda bundan dolayı kullandıği sert lisana istihkak kesbetmiş değilim. 1 Fakat bütün bu suitefehhümü çıkaran merhum Şemsettin Sami ve daha doğrusu merhumun lugatidir. Bay Refik bu lugate bakmış ve «şikan» kelimesinin hizasmda bu mukabilleri okumuş: «Tezviratlı dava», «hilei kanuniye», «müzevirlik» ve tabiatile derhal kızmış ve artık bir kere kızdıktan sonra sitemler yağdırmakta kendisini haklı gormüştür. Şimdi biraz müsaade buyursunlar. Kendisile beraber fransızcayı Şemsettin Samiden daha iyi bildiğinde şüphe varid olamıyacak, Larousse bakalım: Larousse bu «şikan» kelimesini şu sözîerle izah ediyor: «Procedure artificieuse Ensemble des gens du Palais» «Aimerla Chicane Procese» «Conrroverse Subtile Amerelle de mauvaise foi: Chercher chicane, «Passage en zigzag» . Nerde burada «tezviratlı dava», «hilei kanuniye», «müzevirlik?» Keşki Bay Refik lugate müracaat etmemiş olsaydı, ve kendisinin evvelce verdiği mana üzerinde kalmı; olsaydı, yani «vizikçi» diye telâkki etmekte devam etseydi. Çünkü «şikan» kelimesinin nfade ettiği manaya bu telâkki daha yakındır. Daha sarih olan «şikan» mesele çıkartmak demektir, yoksa hile, tezvir gibi mefhumlar onda asla mündemic değildir! Fakat tekrar ediyorum: Benim yazımda şikan kelimesi mesele çıkarmak, manasında dahi Bay Refik hakkında kullanılmamıştir. Vergi işlerinde mesele çıkaranlar hakkında kullanılmıştır. Bu gibi meseleler çıkanlarak vergi hakkında kanunun yerinde kullanılmadiğı iddia olunduğu halde bakanın kanun mucibince Kamutaydan tefsir taleb etmesini ben yerinde bulmuştum ve hâlâ da bulmaktayım' Fakat ayni zamanda da saylav Refiğin tefsir meselesi etrafında düşündüklerini söylemesini de yalnız bir hak değil bir vazife ve bir borc tanınm. O halde nasıl olur da l>en bu ljak, ve Ayazif eîjini yapan. bi^, risune ve bilhassa tanıdığım ve bildiğim biıjgine jikan atfedebilirim? Bay Refiğîn beni böyîe bırşey yapabilecek mahiyette telâkki etmesi beni cidden müteessir etti. Bu izahatım kendisini tat min ederse çok memnun olacağım. Son söz olmak üzere birkaç kelime ilâve etmek isterim: Muhterem Bay Refik yazdığı mektubda, tefsir etrafında Kamutayda geçen birçok değerli ve kıymetli miizakerelerin tafsilâtını yazıyor. Maalesef biz yazıcılar bu tafsilât hakkında malumat alamıyoruz. Ajansın ve yahud muhabirin bu hususa aid tebliğleri nomal olarak pek kısa oluyor. Şöyle ki bütün millet için adeta bir halk kürsüsü rolünü oynaması lâzım gelen Kamutayda geçen müzakerelerden lâzım olduğu kadar istifade ounmuyor. Eskiden güzel bir kaide vardı: Müzakere zabıtları tabı ve neşrolunurlardı, ga zetelere ve istiyenlere gönderiliyordu. Fakat bir müddettenberi galiba bu kaide kalkmıştır. O eski kaide gene yerine gelse uzakta bulunup Kamutayın müzakerelerinden istifade etmek isti yenler için zabıtlan edinmek imkânı verilse daha iyi olmaz mı? AĞAOGLU AHMED Hatirlıyor musunuz T 1 Sokrat hangi yıl ve ne suretle öldü? 2 tMango Park» kimdir? 3 Ayda insan var mıdır? 4 Örümcek ağından icumaş yapmayı kim denemişti? 5 Çikolata hangi tarihte ve neden yapıldı? 6 İçinde sandallarla gezilen en büyük ve güzel mağara nerededir? 7 Denizdeki tuzun yeryüzüne döşenmesi mümkün olsa kaç metro yükseklikte bir tuz tabakası husule gelir? (Cevabları yarınki sayımızda) îhtısas Mahkemelerinde Tasdik ve nakzedilen kararlar Geniş mikyasta eroin kaçakçılığı yapmaktan suçlu Dimitri Aslanidis ve sekiz arkadaşma aid sekizinci ihnsas mahkemesi tarafmdan verilen mahku miyet kararlan Temyiz mahkemesi tarafmdan tasdik edilmiştir. Yalnız para cezasmdan dolayı Dimitri Asla nidis ve yaş meselesinden dolayı Ege vapuru kamarotu Ibrahim hakkmdaki kararlar nakzedilmiştir. Bunlann muhakemeleri yeniden görülecekbr. DUnkü sorgular ve karşüıklan: 1 Arasıra ayın etrafınSa beliren hâle nereden ve neden doğar? C Bizim küremizden aya düşen POLİSTE jşıktan. 2 Yağ ne suretle keşfolundu? Otobüs otomobil C Deve üstünde ve deri tulummusademesi lar içinde taşınan sütlerin sallana Lâleliden Beyazıda giden 3345 sa sallana yağlaştığı görülerek. Yağı buyıh otobüsün önünden geçmek isti lan Arablardır. yen 1138 sayılı otomobille otobüs çarpışmış ve her ikisi de hasara uğ 3 Myron kimdir? ramıştır. Kazaya sebeb olan mnfnr C Eski Yunan heykeltraşların Bir muhavere Kran yakalanmıştır. dandır. Tuncdan hayvan heykeli yapmakta eşsizdi ve bugün de eşsizdir. izim Bay Daverin sağ kulağı t Ikî dişini kırmışl, ^ "* 4 Amerikanm istiklâli hangi ta« ağnyor ve az duyuyonnuş, Er•'• Büyükadad* Koço oğlu Yani bisîk rihte tahakkuk etti? cümend Ekremin de sol kulaletle gezerken bahçivan Arif oğlu C 1783 te. Örnere çarpmış, Ömerin iki dişinin kığı. Dün o kapıdan girerken ikisinin rılmasma sebebiyet vermiştir. 5 Mihri Hanım kimdir? bu anzah uzuvlan nasılsa yanyana C Osmanlılar devrinde ılk ün geldi. Ercümend sordu: Bir sandal devrildi 7 alan şair kadın. Evden mi geliyorsunuz Üsküdar iskelesine aid 2500 sayılı 6 Aslanlar salonu nerede idi? Hayır, evden geliyorum. Ahmedin idaresindeki sandal dün saC Endülüsteki İslâmî eserlerin Ha, ben de evden geliyorsunuz at 14 te Sirkeci Arabavapuru iskele en güzeli olan Elhamra sarayında. si açıklarında Hüdaverdi motörüne sandımdı! 7 Dimyata pirince giderken evçarparak devrilmiş, sandalda bulunan Bereket versin, biz birkaç şahid hadeki bulgurdan olmak meselindeki yolculardan kebabcı Niyazi ve di§er zır bulunuyorduk ta üzerinde in • iki kişi denize düşerek boğulmak üzeDimyat nerededir? kârla ittifak edilen vaziyeti tasrih et • re iken etraftan yetişilerek kurtanl C Mısırdadır ve Kahirenin 190 tiH mıştır. Çarpışmaya sebeb olan motör kilometro şimali şarkisindedir. kaptanı Ahmedle İsmail yakalan Harici kısmet? mı?1 ardır. Hukuk Fakültesi bayramı arklıhğın karakteristik bir sevtnhisar rakılannı taklid ki midir bilmem, ifrata veya Her sene yapılmakta olan Hukuk edenler yakalandı tefrite kaçmak eski âdetimiz • Fakültesi bayramı .bu sene de 17 madir. îşittik ve yazdık ki Maarif Ba yıs cuma günü yapılacaktır. Bu munaSon zamanlarda înhisarlann mühür kanlığı bu sene bütün mekteb imtihanve bandırollarmı taklid edip dolan sebetle Yalovaya bir rapur gezintisi lannın 13 günde bitirilmesini karar dıncılık yapanlardan bir kısmı dün tertib edilmiştir. Son sınıf talebeleri lşatırmış. Bittabi Maarif te ve mek yakalanmıştır. profesörlerine bir yemek ziyafeti vereteblerde de herkesin eteğini alev al Polisler iki kisinin Fenerde şüpheli ceklerdir. Hukuk Talebe Cemiyeti mış. İstanbuldaki bütün Üniversite ve surette dolaştıklanm görmüşler ve bayramın programını hazırlamıştır. O yüksek mektebler talebeleri de mü üstlerini aramıslardır. Hüseyin ve Şagün bir mizah gazetesi de neşredile meyyiz olarak seferbcr edilse bu ka • kir adındaki bu adamlarm üstünde dar kısa günde binlerce talebeyi a cek, Yalovadan avdette de Büyüka • İnhisarların taklid edilmiş mühürle daya uğranarak üç saat eğlenilecek ma hakkile, dörtbaşı mamur imtiharile ağızları mumlanmış ve içleri su na çekmik ve hakkile numara ver tir. dolu rakı şişeleri bulunmuştur. öyle ihtiyacım var ki... •** Düşüncelerimizi o fena noktadan uzaklaştırmak istiyor... Sen ne zaman yanm bıraktığm resmi bitirmek için çalışacaksın? İçimde duyduğum garib bir hicranla söyleniyorum. Benim iş saatlerim senin boş saatlerine tesadüf ediyor... Iş saatle rinde iyi çalışabilmek için boş saatlerini benim yanımda geçirmek istediği ni hissediyorum. Zaten beraber ha yatımızda yalnız bir tek arzunun bir tek iradenin, bir tek insanın hükmile yaşıyoruz... Beraber hayatımızda yalnız sen varsın Şefik... Sitem mi ediyorsun? Hayır söylüyorum, yalnız söylüyorum... N e yapalım, sen benden daha kuvvetli çıktm... Ben herkese hükmeder, muhitimi idare ederken bak birdenbire senin sakin. muti. sessiz kadının oluverdim... Şüphesiz senin yaptığın iş çok büyük.. Çok yüksek... Seninkiler de Suzan... Ben senin çalıştıjhnı isterdim... Ben de böyle düşünerek böyle zanneHerek seni sevmeğe başlamıştım ya... Beraber yaşarsak beraber çalı şacağımızı. çahstığımız şeylerle bera ber alâkadar olacağımızı zannetmiş tim.. Halbuki kaç aydır beraber ya şıyoruz«. Ne sen bana eserinden bahsettin ne de ben senden aynla • rak seninle beraber olan meşgaleleri min haricinde olan işimle uğraşabil dim. Halbuki birbirimizi seviyoruz... Bu şey birbirimizi sevmememize mâni obnuyor. Tabiî mâni olamaz. Çünkü beni istediğin gibi idare ediyorsun, niçin sevmiyeceksin... Ellerimi okşuyor... Öpüyor. Bu akşam gene pek sinirlisin yavrum... Bu akşam seni çok seviyorum.... Bir ses oldu duydun mu? Rüzgâr Suzan, duymuyor musun rüzgâr... Fakat kalbin ne kuv vetli atıyor. kimonoma sanlıyonım. Ayaklanmı sedirin üstüne çekiyorum. îşte istediğin oldu. Yanıma yaklaşıyor. Siyah elbise Ieri içinde öne doğru iğik vücudü, vahşi profili, dağınık saçlarile yarabbi ne çirkin, ne korkunc... Yanıma yaklaştıkça kalbimin ta derininden başhyan bir titremenin bü tün vücudümü sardığını hissediyo rum. O yanıma yaklaştıkça iri göv • desi, heybetli göğsü, müşfik ve sevdah gözlerile bir başkasının, bir başka erkeğin, asıl erkeğmin hasrrtini duyuyorum. Oh bu gece onu, yalnız onu arayorum. Karşımdaki bu iri erkekten, bu hayalden, bu yabancıdan korkuyorum. Kocamdan korkuyorum. Kendimi öyle yalnız ve himayesiz hissediyorum ki... **• Niçin ellerini benden kaçın * yorsun ? Ellerimi senden kaçırmadım. Ve bir kabahat işler gibi başkasma aid olan ellerimi ona, Şefiğe uzatıyorum. O, ellerimi okşuyor. Bir fırtınadan bu kadar kork mak... Sen ne çocuksun Suzan... İçerde ve dışarda, kendimizin ve başkanlannm bütün deneçleri, geçici bir kargaşa değil, fakat bir kuram değif* tirme hâdisesi olan büyük buhran da bize hak kazandırmıştır. F. R. ATAY Bu betkemizdeki kelime karşıhk • ları şunlardır: Kuram: Structure Teori: Nazariye Etke: Arnil (facteur) Deneç: Tecrübe Yengi: Zafer Yönet: îstikamet Yordam: Tâtonnement tstratej: Sevkulceyş Değişke: Ta dil Dayanışma: Iesanüd Taslak: Proje Berkite: Müeyyide Gü dümlü: sevk ve idare olunan (diri ge) Gerçel: Şe'nî (reel) Tüze: Adalet Girişim: Teşebbüs Kamuğası: Menfaati umumiye Karşıt zıd Düzen: Nizam Kanıt: Beyyine. Edebi tefrika: 23 Yazan Suad Derviş Senm hiçbir şeyine mânî ol muyorum. Bana kızmıyorsun ya? Hayır kızmıyorum daha doğrusu... azıcık kızıyorum. Neden? Sen kendin çalışmıyorsun. Ben mi Şefik... Bilsen hem iyi bir zevce hem iyi bir... Birdenbire ellerini tutuyorum... Korku ile: N e oldu? Kalbim sevincle çarpıyor. Ne oldu? Diye tekrarlıyorum. Sakin bir ses le: Rüzgâr balkonun pancurlannı salladı... Fakat... Sen niçin herşey den bu kadar çok korW°mm? Bilmiyorum... Daha doğrusu sen de benim kadar biliyorsun. O za mandanberi sinirlerim öyle rahatsız ki... biribirimizin gözüne bakarken o za mandanberi geçen günleri, görülmüş, geçilmiş memleketleri, aramızdan bu hayali atmak için yaphğımız şeyleri düşünüyoruz. O da bir saniye için bile olsa bu şeyin artık imkânsız olduğunu hissediyor. Ve ellerimi bana kuvvet vermek ister gibi dost bir nüvazişle okşuyor. Ve hissediyorum: «Ne yapalım demek istiyor. Ne yapalım küçüğüm daha çok uzaklara da gitsek... Onun hayali bizi takib edecek... Onu aramızdan atmak mümkün değil.» İşte bu onun intikamı oldu Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: Mehmed (Büyükada), Tanaş (Heybeli), Hüsnü Haydar (Eminönü), Esad (Divanyolu), Belkis (Kumkapı), İsmail Hakkı (Şehzadebaşı), Pertev (Aksaray), Erofilos (Samatya), Hamdi (Şehremini), Suad (Karagümrük), Merkez (Bakırköy), Vitali (Fener), Halk (Hasköy), Merkez (Kasımpaşa), Rıza (Beşiktaş), Merkez (Galata Doğruyol), Şark Merkez (Şişli), Matko viç (Tünel), Kemal Rebül (tstiklâl caddesi), Sıhhat (Moda), Rifat (Pazaryolu), Merkez (îskelebaşı, Üskü • dar). 19 Elimi bırakma... Duymadın mı gök ne kuvvetli gürledi... Korkuyorum. Çocuk. Hayır. Bırak ellerimi. Git pancurlan sıkı sıkı ört. Şimşek görünmesin.. Kocam yanımdan kalkıyor. Pen cerenin önüne gidiyor. Açılan pence reden odaya kuvvetli bir rüzgâr ve yağmur taneleri doluyor. Mavi ıpekli **• Suzan seni hâlâ çok, pck çok seviyorum, emin ol kalbimde birşey değişmedi. Beni teselli etmek mi istiyor... Saçlanmı okşuyor, muti bir hareketle başını onun omuzuna bırakivorum... Başımı kavi bir omuzda diniemeğe •*» İkimiz de biribirimizin elini tutup (Arhtut var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: